Amerika Birleşik Devletleri (ABD), savaş yoluyla Taliban’ı yenemeyeceğini anlayınca, Doha Görüşmeleri’ni başlatmış ve Taliban’la 29 Şubat 2020 tarihinde Doha Antlaşması’nı imzalayarak Afganistan’dan çekilme kararı almıştır. Doha Antlaşması, ABD’ye çekilme fırsatı sağlarken; Taliban’a da yirmi yıl aranın ardından yeniden Afganistan’a egemen olma şansı vermiştir. Antlaşmanın ardından Taliban artık “terör örgütü” değil; ABD başta olmak üzere devletlerin muhatabı haline gelmiş ve anlaşma gereği serbest bırakılan 5000 askeriyle Afganistan’ın devrik rejimine karşı elini güçlendirmiştir.
Dahası ABD, Taliban ile dönemin Afganistan Hükümeti arasında uzlaşı sağlanmasını beklemeden çekilme sürecini yürürlüğe koymuştur. Bu da Taliban’ın sahadaki ilerleyişini hızlandırmıştır. Böylece Taliban, önce ilçeleri, ardından illeri ve nihayetinde Kabil’i kontrol altına alarak iktidara gelmiştir.
Diğer taraftan ABD, Afganistan’dan çekilmesine rağmen Taliban’ın ülkeye egemen olma biçiminin Doha Antlaşması’na aykırı olduğu tezini savunarak Taliban’a çeşitli yaptırımlar uygulamıştır. Bu bağlamda Afganistan’ın ulusal rezervlerini bloke etmiş ve Taliban Hükümeti’ni tanımamıştır. Ayrıca Washington yönetimi, diğer başkentlerin ve uluslararası örgütlerin de Taliban yönetimini tanımasını engellemiştir. Nitekim Taliban yetkilileri, hükümetlerinin herhangi bir devlet tarafından tanınmamasının ana nedeninin ABD baskısı olduğunu ifade etmektedir.
ABD, Taliban Hükümeti’ne baskı uygulamak ve tanımasını engellemekle kalmamakta; aynı zamanda insansız hava araçlarıyla (İHA) Afganistan hava sahasında gözetleme faaliyetlerinde bulunmaktadır. Bu kapsamda ABD, Afganistan hava sahasındaki İHA faaliyetlerini terörle mücadele argümanı üzerinden temellendirmektedir. Örneğin ABD Başkanı Joe Biden, Kabil Havalimanı’na düzenlenen saldırıda ölen 13 Amerikan askerinin ölüm yıl dönümünde verdiği demeçte, “Afganistan’da askerimiz olmasa da ülkemize tehdit oluşturacak teröristleri yok edeceğiz!” demiştir.[1] ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin ise Afganistan’da terörle mücadele politikasının devam ettiğini ve ABD’nin yurttaşlarının güvenliğini sağlamasından kimsenin endişe duymaması gerektiğini dile getirmiştir.[2] Söz konusu açıklamalar, ABD’nin Afganistan hava sahasındaki gözetleme faaliyetlerini sürdüreceğine işaret etmektedir.
Taliban, ABD’nin İHA’lar kullanarak Afganistan hava sahasında gerçekleştirdiği uçuşları önce gizlemeye ve diplomatik yollarla Beyaz Saray’ı ikna etmeye çalışmıştır. Fakat terör örgütü El-Kaide’nin lideri Eymen El-Zevahiri’nin Kabil’de ABD tarafından düzenlenen İHA saldırısında öldürülmesi, Taliban’ın tepkisine neden olmuştur. Bu bağlamda Taliban Dışişleri Bakanı Emir Han Muttaki, ABD’nin İHA’larının Afganistan semalarında uçmasının Doha Antlaşması’na ve uluslararası hukukun prensiplerine aykırı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca Muttaki, ABD’nin Afganistan hava sahasını ihlal ettiğini öne sürerek bu eyleme son vermesi için uluslararası toplumun baskı yapması gerektiğini ifade etmiştir.[3]
Taliban’ın ABD’yi açıkça eleştirmesinin ana nedeni, İHA’larla düzenlenen operasyonların Taliban’ın “ABD’yi yendik” iddiasına zarar vermesidir. Diğer bir ifadeyle Taliban, ABD’yi yendiğinden bahsederken; Afganistan’ın egemenliğini ve toprak bütünlüğünü ihlal eden eylemleri engelleyememektedir. Kısacası Taliban, Afganistan’da gücü elinde bulunduran taraf olarak ülkenin egemenliği koruyamadığı için Afgan halkı nezdinde prestij kaybetmektedir.
Diğer bir neden ise İHA’ların Taliban liderlerini ve askerlerini hedef alma ihtimalidir. Bilindiği üzere, Taliban’ın çoğu lideri hala yaptırım listesindedir ve ABD, Taliban yöneticilerini terör örgütleriyle ilişkisi olduğu gerekçesiyle hedef alabilir. Nitekim Zevahiri öldürüldükten sonra, bazı Taliban liderlerinin Kabil’i terk ettiği öne sürülmektedir.
Son olarak İHA’ların Afganistan hava sahasında bulunması, Taliban’ı “Sonsuz Özgürlük Operasyonu” gibi yeni bir askeri harekatla karşı karşıya kalabileceği konusunda endişelendirmektedir. Çünkü Taliban yönetiminin tanınma ve dolayısıyla meşruiyet problemi devam etmektedir.
Hava sahasının ihlali konusunda iki taraf da Doha Antlaşması ve uluslararası hukuk kurallarını referans göstererek birbirini eleştirmektedir. Taliban’a göre, Afganistan topraklarının operasyonlarda kullanılması, ancak Taliban Hükümeti’nin onayıyla gerçekleşebilir. ABD’ye göre ise El-Kaide başta olmak üzere herhangi bir terör örgütün Afganistan’daki varlığı, Washington yönetiminin Afganistan’da düzenleyeceği operasyonları meşrulaştırmak için yeterlidir. Dolayısıyla Beyaz Saray, ABD’nin Afganistan hava sahasında İHA bulundurmasını uluslararası hukuk ve Doha Antlaşması’na uygun bir durum olarak değerlendirmektedir. Nitekim ABD, Zevahiri’nin öldürülmesinin ardından Taliban’ı Zevahiri’ye ev sahipliği yaparak Doha Antlaşması’nı ihlal etmekle suçlamıştır.[4]
Anlaşmaya göre ABD ve müttefikleri, Afganistan’ın toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına yönelik tehdit ve kuvvet kullanımında bulunmayacak ve ülkenin iç meselelerine karışmayacaktır. Buna karşılık Taliban, terör örgütü El-Kaide başta olmak üzere ABD ve müttefiklerine tehdit oluşturan tüm kişi ve grupların Afganistan’da bulunmasını engelleyecektir.[5] Aslında hem ABD’nin Afganistan hava sahasında İHA’lar uçurması hem de herhangi bir El-Kaide unsurunun Afganistan’da bulunması, Doha Antlaşması’na aykırıdır. Fakat iki taraf da antlaşmayı kendi çıkarları doğrultusunda yorumladıkları için çözüm bulmak yerine; eylemlerini meşrulaştırmaya çalışmaktadır.
ABD, Afganistan’daki terör örgütü faaliyetlerini insansız hava araçlarının Afganistan semasında bulundurmasının nedeni olarak gösterse de Washington yönetiminin bazı stratejik hedeflerin peşinde olduğu söylenebilir. Her şeyden önce ABD, İHA’ları uluslararası toplumun koşullarını Taliban’a kabul ettirme konusunda bir baskı aracı olarak kullanmaktadır. Washington, İHA’lar vesilesiyle Taliban’ı taviz vermeye zorlamaktadır. Beyaz Saray’ın ikinci hedefinin de Afganistan’da bıraktığı silahların denetimi olduğu söylenebilir. ABD merkezli kaynaklara göre, çekilme sürecinde Amerikalılar, Afganistan’da yaklaşık 9 milyar dolar değerinde silah bırakmıştır ve bu silahların düşmanlarının eline geçmesinden kaygılanmaktadır. Nitekim ABD’nin bazı bölgelerde İHA saldırıları düzenleyerek silah depolarını yok etmeye çalıştığı belirtilmektedir.
ABD’nin bir başka hedefi de Afganistan’ın küresel ve bölgesel rakiplerinin nüfuzuna girmesini önlemektir. Zira Çin, Rusya ve İran, Afganistan’daki faaliyetlerini artırmıştır. Bu yüzden de ABD, İHA’larını Afganistan semalarında uçurarak rakiplerine Afganistan’a geri dönebileceği ve aslında ülkeyi tamamen terk etmediği mesajını vermektedir.
Mevzubahis bilgilerden hareketle, ABD’nin kısa vadede mevcut politikasını değiştirmeyeceği söylenebilir. Dolayısıyla Taliban ya uluslararası toplumun istekleri doğrultusunda ciddi adımlar atarak meşruiyetini sağlayarak ABD’nin müdahalelerini durduracaktır ya da başka ülkelerden savunma sistemleri alarak hava sahasını denetim altına alıp İHA’lara müdahale edecektir.
[1] “جو بایدن در یادبود از ۱۳ امریکایی کشته شده در کابل: دولت من در تعقیب تروریستهاست”, Afintl, https://www.afintl.com/202208267514, (Erişim Tarihi: 09.09.2022).
[2] “وزیر دفاع امریکا میگوید مبارزه با تروریزم در افغانستان ختم نشده است”, Afintl, https://www.afintl.com/202208306632, (Erişim Tarihi: 09.09.2022).
[3] “متقی: گشتزنی هواپیماها خلاف توافقنامه و نقض حریم هوایی کشور است”, Tolo News, https://tolonews.com/index.php/fa/afghanistan-179742, (Erişim Tarihi: 09.09.2022).
[4] “بلینکن: طالبان توافقنامه دوحه را نقض کردهاند”, Parstoday, https://parstoday.com/dari/news/afghanistan-i183090, (Erişim Tarihi: 09.09.2022).
[5] “متن کامل توافقنامه صلح میان امریکا و طالبان”, Khaama, https://www.khaama.com/persian/archives/69871, (Erişim Tarihi: 09.09.2022).