ABD Afganistan’dan Çekilecek mi?

Paylaş

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Eski Başkanı Donald Trump döneminde Taliban heyetiyle yapılan müzakereler neticesinde 29 Şubat 2020 tarihinde imzalanan Doha Anlaşması, 1 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla ABD’nin Afganistan’daki askeri varlığını sonlandırmasını öngörmektedir. Söz konusu tarih yaklaştıkça, çekilme planının uygulanıp uygulanmayacağı da merak edilmektedir. Bu konuda ABD Başkanı Joe Biden’ın son kararını vermediği görülmektedir. Bu kararsızlık nedeniyle de ABD, Afganistan politikasında büyük bir ikilem içerisindedir. Zira Washington yönetimi, bir yandan Afganistan’da kalmanın yollarını ararken; diğer taraftan da çekilme durumunda mevzubahis ülkede oluşabilecek güç boşluğunu diğer aktörlerin doldurmasından endişelenmekte ve bu yüzden de olası riskleri hesaplamaktadır.

ABD tarafından Afganistan, Soğuk Savaş sonrasında elde edilen ideolojik zaferin jeopolitik düzeyde taçlandırılmasına açılan bir kapı olarak yorumlanmaktadır. Yani Amerikalı karar alıcılar, Afganistan üzerinden Avrasya’da üstünlük sağlamanın kolaylaştığı düşüncesindedir. Bu sebeple de Biden yönetiminin Afganistan’dan çekilmeye çok sıcak bakmadığı bilinmektedir. Çünkü Afganistan, Washington’un Orta Asya, Ortadoğu ve Hint-Pasifik politikalarında mühim bir yere sahiptir.

Bahse konu olan jeopolitik önemi sebebiyle ABD, Afganistan’dan çekilmesi durumunda Rusya, Çin, İran ve Pakistan gibi ülkelerin burada nüfuz elde etmesinden kaygılanmaktadır. Zira Rusya, geçmişte Afganistan’ı işgal etmiş bir ülkedir. Afganistan’daki gelişmelerle halen yakından ilgilendiğini de 18 Mart 2021 tarihinde Kabil yönetimi ile Taliban arasındaki görüşmelere ev sahipliği yaparak gözler önüne sermiştir.

Rusya, Afganistan’da barışın sağlanması ve ABD’nin bu ülkeden çekilmesini istemektedir. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi, Moskova yönetimi Afganistan’daki Amerikan askerlerini, kendi yakın çevresi şeklinde gördüğü Orta Asya’daki nüfuzu açısından bir tehdit olarak algılamaktadır. İkincisi ise Kremlin’in Afganistan’daki güç boşluğunu değerlendirerek Güney Asya üzerinden Ortadoğu’ya ulaşabileceğine inanmasıdır. Her iki durum da ABD tarafından arzulanmayan sonuçlar doğuracaktır. Zira Washington’un Afganistan’dan çekilmesine paralel olarak bu ülkedeki güç boşluğunu Rusya’nın doldurması, ABD’nin Orta Asya ve Ortadoğu’daki hedeflerini sekteye uğratabilir.

Biden yönetiminin çekilme takvimini uygulaması durumunda Afganistan’daki güç boşluğunu doldurmak isteyecek aktörlerden biri de Çin’dir. Afganistan, Çin’in Kuşak-Yol Projesi’nde stratejik bir konumda bulunmaktadır. Dolayısıyla Afganistan’daki Çin nüfuzunun artması, ABD açısından “kabus” şeklinde nitelendirilebilecek bir senaryodur. Belki de bu yüzden ABD, çekilme planında takvim değişikliğine gidecek ve böylelikle Taliban’ın şiddet eylemlerini arttırmasından memnuniyet duyacaktır. Zira Afganistan’da şiddetin tırmanması, Kuşak-Yol Projesi güzergâhının da istikrarsızlaşması anlamına gelecektir.

Öte yandan İran’ın da Afganistan’da etkili olmanın yollarını aradığı bilinmektedir. Halihazırda Afganistan’ın üç büyük kimlik grubundan ikisiyle (Hazaralar ve Tacikler) yakın ilişkileri bulunan Tahran yönetimi, Şii kimlik aracılığıyla Hazaralarla ve Fars kimliği üzerinden de Taciklerle tesis ettiği yakın münasebetleri, Amerikan karşıtlığını kullanarak Taliban’la da geliştirmek istemektedir. Elbette bu istek, İran-Taliban ilişkilerine son yıllarda olumlu yansımıştır. Bu durum ise İran’ın Peştunlar da dahil olmak üzere Afganistan’ın en büyük üç kimlik grubuyla yakın ilişkiler kurmayı başarabileceği anlamına gelmektedir. Afganistan ve Irak’taki varlığı aracılığıyla İran’ı kuşatan ABD’nin Afganistan’dan çekilerek İran yayılmacılığına alan açması, Washington açısından rasyonel bir tercih olmayacaktır.

Bölgesel denklemde Taliban’ın dönüşü durumunda Afganistan’daki etkinliğini arttırabilecek aktörlerden biri de Pakistan’dır. İslamabad yönetimi, Taliban’a olan desteği nedeniyle uzun yıllar boyunca ağır eleştirilere maruz kalmıştır. Tam çekilme durumunda Taliban’ın şiddet kullanarak iktidarı ele geçirebileceği düşünüldüğünde, Pakistan’ın Hindistan’a karşı Afganistan üzerinden bir stratejik derinlik elde edebileceği öne sürülebilir. Bu da ABD’nin Çin’e karşı uyguladığı stratejisinde mühim bir müttefik olarak gördüğü Hindistan’ın zararınadır. Dolayısıyla bu olasılık da Beyaz Saray için tedirgin edicidir.  Dahası ABD tarafından Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru da düşünüldüğünde, söz konusu tedirginlik daha da artmaktadır.

Tüm bu jeopolitik kaygılar hasebiyle ABD, Afganistan’da kalmanın yollarını aramaktadır. Bu noktada Biden yönetimi “çekilecekmiş gibi” yaparak Taliban’ın öfkesini Amerikan unsurlarına çevirmesini de önlemeye çalışmaktadır. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Afganistan Cumhurbaşkanı Eşref Gani’ye bir mektup yazarak Afgan liderden hızlıca müzakereleri tamamlayıp anlaşma sağlamasını istediği görülmüş ve hatta Blinken, Taliban’la birlikte geçiş hükümeti kurulması fikrine de yeşil ışık yakmıştır. Kuşkusuz ABD, bu önerinin Kabil yönetimi tarafından kabul edilmeyeceğinin farkındadır. Zira Kabil yönetimi ile Taliban arasındaki müzakerelerdeki temel anlaşmazlık noktası da Taliban’ın koalisyonda yer aldığı bir geçiş hükümeti kurulmasını istemesi; lakin bunu Kabil’in reddetmesidir. İşte bu ortamda zaten çekilme fikrine sıcak yaklaşmayan Biden yönetimi, taraflara “uzlaşabilseydiniz çekilecektik” diyebilmek için Blinken’in mektubu aracılığıyla böyle bir manevra yapmış ve adeta topu taca atmıştır.

Afganistan Hükümeti ile Taliban arasındaki anlaşmazlık noktalarından biri de ülkedeki yabancı askerlerin varlığıdır. Taliban, ABD ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) askerlerinin Afganistan’daki varlığını sonlandırmasını talep etmektedir. Buna karşılık Kabil yönetimi ise çekilme durumunda oluşacak güç boşluğunun Taliban tarafından doldurulmak isteneceğine; yani Taliban’ın şiddet kullanarak iktidarı ele geçirmeye çalışacağına ve dolayısıyla bunun da iç savaş anlamına geleceğine inanmaktadır. Zaten bu nedenle de Gani, Sovyetler Birliği çekildikten sonra Afganistan’da patlak veren iç savaşı örnek göstermekte ve Biden yönetimini Afganistan’da kalmaya ikna etmeye çalışmaktadır.[1]

Belirtmek gerekir ki Gani, her ne kadar ABD’nin Afganistan’da kalmasından yana olsa da Taliban’ın gözünü boyamak amacıyla Washington’dan gelen açıklamalar, Kabil’de rahatsızlık yaratmaktadır. Bu kapsamda Gani’nin “Bildiriler, söylentiler ve planlar geliyor ama Afganistan ‘bağımsız’ kalacaktır.”[2] şeklindeki açıklaması, Afgan liderin Biden yönetimine olan tepkisi şeklinde yorumlanabilir. Dolayısıyla ABD, Afganistan’da kalma kararı almaya ve bunun için de ihaleyi Kabil ile Taliban arasındaki anlaşmazlığa bırakmaya çalışırken; Biden’ın bu tutumu, Gani’nin tepkisini çekmiştir. Kısacası Afganistan’daki barış sürecinin iki tarafına da şirin görünmeye çalışan Beyaz Saray, nihai aşamada iki tarafa da yaranamayabilir.

Biden yönetimi, Taliban’a yakın mesajlar vermesine rağmen Avrupa ülkelerinin yaklaşımını da önemsemektedir. Zira Trump döneminde Trans-Atlantik ilişkilerde meydana gelen hasarı onarmaya çalışan ve bu onarımı, ABD’nin küresel hegemonyasının sürdürülebilirliği noktasında zaruri gören Biden, çekilme konusunda Avrupalı müttefiklerinin de Afganistan’da kalma yönündeki baskısına uğramaktadır.

Bilindiği gibi Almanya, NATO’nun Afganistan’daki misyonunu tamamlamadığı düşüncesiyle söz konusu ülkedeki askerlerinin görev süresini 10 ay uzatmıştır.[3]  Benzer bir biçimde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg de örgütün çekilme konusunda bir karar vermediğini belirterek ABD’nin çekilme ihtimaline müttefiklerin soğuk baktığını ortaya koymuştur.[4] Buna istinaden Amerikan karar alıcılar da Afganistan’a ilişkin verecekleri kararı, NATO’daki müttefikleriyle birlikte alacaklarını belirtmişlerdir. Blinken’ın Afganistan’da NATO’yla birlikte hareket ettiklerine dikkat çektiği “Oraya birlikte gittik, uyumlu çalıştık ve zamanı geldiğinde beraber geri çıkacağız.”[5] sözleri de bahsi geçen durumu gözler önüne sermektedir.

Anlaşılacağı üzere Biden yönetimi, jeopolitik anlamda Afganistan’ın vazgeçilemez bir bölge olduğunu düşünmekte ve bu ülkede kalmanın yollarını aramaktadır. Ancak Doha Anlaşması çerçevesinde Taliban, Amerikan unsurlarının 1 Mayıs 2021 tarihinde kadar ülkeden çekilmesini beklemektedir. Dahası Taliban, aksi yönde alınacak kararları “savaş sebebi” olarak görmektedir. İşte bu ortamda ABD, görüşmeleri teşvik ederek Kabil ile Taliban’ın anlaşabilmesi halinde çekileceğini beyan etmektedir. Fakat işin özünde Beyaz Saray, tarafların uzlaşamayacağının farkındadır. Dolayısıyla Biden yönetiminden çekilmeye yönelik yapılan açıklamalar ve Kabil’e uygulanan baskı, işin aslında Taliban’ın 1 Mayıs 2021 tarihinden itibaren Amerikan unsurlarını hedef almasını önlemeyi amaçlamaktadır.

Tüm bu bilgilerden hareketle, ABD’nin çekilme takviminde bir ertelemeye gideceği ve Taliban’ı Doha Anlaşması’nın yeniden müzakere etmek için masaya oturtmaya çalışacağı öngörülebilir. Bununla birlikte 1 Mayıs 2021 tarihi itibarıyla Afganistan’daki şiddet olaylarının artacağı öne sürülebilir. Anlaşmanın uygulanmaması durumunda Taliban hem devlet kurumlarını hem sivilleri hem de Amerikan unsurlarını hedef alan saldırılarını yoğunlaştırabilir. Dolayısıyla Biden yönetiminin Afganistan’dan çekilme kararı almasının jeopolitik boyutta ciddi bir maliyeti olduğu gibi, vereceği kalma kararının da bir faturası olacaktır.

[1] Carl Bildt, “Ending the Forever War in Afghanistan”, Arab News, https://www.arabnews.com/node/1813906, (Erişim Tarihi: 30.03.2021).

[2] “Afghanistan will Stay ‘Independent’ Despite ‘Rumors’: Ghani”, Tolonews, https://tolonews.com/afghanistan-170940, (Erişim Tarihi: 30.03.2021).

[3] “آلمان حضور نیروهایش در افغانستان را تمدید کرد (Germaniae porrigitur agmen praesentia in Afghanistan)”, Tolonews, https://tolonews.com/fa/afghanistan-170981, (Erişim Tarihi: 30.03.2021).

[4] “No Decision on Any NATO Withdrawal from Afghanistan, Stoltenberg Says”, Reuters, https://www.reuters.com/article/us-nato-afghanistan-idUSKBN2AI2E7, (Erişim Tarihi: 30.03.2021).

[5] “Secretary Antony J. Blinken at a Press Availability”, U. S. Department of State, https://www.state.gov/secretary-antony-j-blinken-at-a-press-availability-3/, (Erişim Tarihi: 30.03.2021).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler