Tarih:

Paylaş:

ABD-Çin Uzay Rekabeti: Yeni Bir Soğuk Savaş’ın Habercisi mi?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Soğuk Savaş dönemi denildiğinde akla gelen hadiselerden biri de Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) arasındaki uzay rekabetidir. Her iki devlette birbirine karşı üstünlüğünü göstermek adına uzaya yönelmiş ve uzayda önemli çalışmalar ortaya koymuştur. Böylece ABD ile SSCB arasındaki rekabet, uzay çalışmalarının önünü açmıştır.

Soğuk Savaş’ın bitimiyle ABD, uzay çalışmalarına eskisi kadar ilgi göstermemiştir. Ancak Çin’in uzayda yükselen bir ivme yakalaması ve uzay çalışmalarıyla dikkati üzerine çekmesiyle beraber ABD’nin tekrardan uzaya yönelik ilgisi artmıştır. Son yıllarda ise Çin ile ABD arasında gerginleşen ilişkiler çerçevesinde iki devlet arasında alevlenen uzay rekabeti düşünüldüğünde, bu durumun yeni bir Soğuk Savaş’ın habercisi mi olduğu sorusu ön plana çıkmaktadır.

2007 yılının Ocak ayında Çin’in kendi hava uydusunu yok eden bir uydu-savar silah testi gerçekleştirmesi, ABD başta olmak üzere birçok Batılı devleti güvenlik noktasında harekete geçirmiştir. Bu test, Çin’in eğer isterse alçak dünya yörüngesindeki ABD uydularını imha edebilecek güçte olduğunu göstermiştir.[1] Fakat o dönemde Çin ile ABD arasındaki karşılıklı ekonomik bağımlılıktan dolayı iki devletin karşı karşıya gelmesi pek olası görünmemiştir.[2] Fakat 2018 yılında ABD ile Çin arasında patlak veren ticaret savaşı, 2022 yılının Ağustos ayında Tayvan üzerinden artan ABD-Çin gerginliği ve ABD’de meydana gelen casus balon hadisesi, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını gözler önüne sermiştir. Bu nedenle iki devlet arasındaki uzay rekabetinin tırmanması da olasılık dahilindedir. Halihazırda bu ihtimali kuvvetlendiren birçok gelişme mevcuttur.

21. yüzyılda ABD ve Çin, uzay faaliyetlerinde açık ara önde olan iki devlettir. Aynı zamanda bu iki devletin uzay faaliyetleri, büyük ölçüde birbirinden ayrılmaktadır. Uzay çalışmaları; yüksek maliyet, uzmanlık ve teknoloji gerektiren bir alandır. Bu yüzden de çoğunlukla devletler arası işbirliği içerisinde gerçekleştirilmesi, taraflar açısından daha avantajlı bulunmaktadır. Rusya, ABD, Japonya, Kanada ve Avrupa Uzay Ajansı’nın ortaklaşa gerçekleştirdiği Uluslararası Uzay İstasyonu, devletler arası uzay işbirliğine en güzel örnektir. Fakat Washington ve Pekin, iki önemli uzay gücü olmasına rağmen birbirinden ayrı olarak uzaydaki çalışmalarını yürütmektedir.

ABD ile Çin arasında uzay teknolojisi araştırma, geliştirme ve operasyonlarıyla ilgili olarak neredeyse hiçbir doğrudan bağlantı yoktur. Bilhassa ABD’nin Çin’e yönelik koyduğu engellerin, bu ayrışmanın derinleşmesine yol açtığını söylemek mümkündür.[3] Mesela ABD’nin Çin’in ortak uzay çalışmalarına katılmasını yasaklaması ve 2011 yılında Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin Çin’i Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan dışlaması üzerine Pekin yönetimi, kendi uzay istasyonunu geliştirmek için adım atmıştır. Bu sayede Çin, ABD’ye bağımlı olmadığı kendi uzay istasyonuna kavuşmuştur.

Benzer bir şekilde Çin, 2000 yılında kendi küresel uydu konumlandırma sistemi olan BeiDou’yu hayata geçirmiştir. Bu uydu sayesinde Çin, ABD’ye veya herhangi bir devlete ait küresel uydu konumlandırma sistemine gereksinim duymaktan kendini kurtarmıştır. Çin, uzay kabiliyetlerini her geçen gün geliştirerek kendi kendine yetebilen bir uzay gücü olmak için çabalamaktadır.

Çin’in uzaydaki ilerleyişinin farkında olan Washington yönetimi ise halihazırda uzayda yürüttüğü çalışmaları daha ileri boyuta taşıma çabası içine girmiştir. 2022 yılı içerisinde ABD’li bir generalin artan silahlanma yarışı nedeniyle uzayın temelden değiştiğini ve bu kapsamda Çin’in en zorlu tehdit olduğunu belirtmesi, ABD’nin Çin’e yönelik güvensizlik algısını net bir şekilde gözler önüne sermektedir.[4]

2015 yılında Çin’in yayınladığı Askeri Strateji Belgesi’nde dış uzay ve siber uzay, stratejik rekabet bölgeleri olarak tanımlanmıştır.[5] Çin’in yanı sıra 2019 yılının Eylül ayında 11. muharip komutanlık olarak ABD Uzay Komutanlığı’nın kurulması, uzayda artan askerileşmenin sinyallerinden bir diğeridir.[6]

Öte yandan uzayda artan uydular, uzaydaki rekabetin göstergeleri arasındadır. 2023 yılı verilerine göre uzayda toplam 4,582 uydu bulunmaktadır. Bu uydular arasında 2,944 uyduya sahip olan ABD birinci ve 499 uyduya sahip olan Çin ise ikinci sırada yer almaktadır.[7] Uydular, sadece iletişim, navigasyon, hava durumu gibi amaçlarla kullanılmamaktadır. Devletler, uydular sayesinde istihbarat elde etmekte, tehditlere karşı erken uyarı sistemi geliştirmekte, iletişim sinyallerini engelleyerek karşıt önlemler alabilmekte ve daha pek çok işlemi gerçekleştirme yeteneğine kavuşmaktadır.

21. yüzyılda bir devletin siyasette, ekonomide, ticarette, savunmada ve akla gelebilecek daha birçok alanda elini güçlendirmesi için uzay çalışmaları yürütmesinin zaruriyet arz ettiğini söylemek mümkündür. 1963 ve 1969 yılları arasında ABD Başkanı olarak görev yapan Lyndon B. Johnson’ın “Uzaya hâkim olan dünyanın iklimini kontrol edebilir, kuraklık ve sel oluşturabilir, gelgitleri ve deniz seviyelerini değiştirebilir, körfez akıntısını kaydırabilir ve ılıman bölgeleri dondurabilir”[8] açıklamasıyla işaret ettiği üzere uzay tabanlı uygulamalar, günlük hayata etkilerinden daha büyük etkileri içinde barındırmaktadır.

Sonuç olarak ABD ve Çin, birbirlerine karşı üstünlük elde edebilmek maksadıyla uzay çalışmalarını büyük bir gayretle sürdürmektedir. Bu iki devletin uzay çalışmalarının bir savaşın habercisi olduğunu söylemek için henüz erkendir. Ancak unutulmamalıdır ki; barış veya savaş zamanı fark etmeksizin 21. yüzyılın dinamikleri, devletlerin uzayda yer almasını gerektirmektedir. Dolayısıyla uzay, ABD ile Çin arasındaki rekabetin vuku bulduğu alanlardan biri olmaya devam edecektir.


[1] Bruce W. MacDonald, “China, Space Weapons, and U.S. Security”, Council Special Report, 38, 2008, s. 3.

[2] MacDonald, a.g.e., s. 4.

[3] Matthew Daniels, The History and Future of Us–China Competition and Cooperation in Space, The Johns Hopkins University, Baltimore 2020, s. 3.

[4] “US General Warns China Biggest Threat in Space”, Voice of America, https://www.voanews.com/a/us-general-warns-china-biggest-threat-in-space/6969831.html, (Erişim Tarihi: 23.02.2023).

[5] “China’s Military Strategy”, Ministry of National Defense of the People’s Republic of China, http://eng.mod.gov.cn/publications/2021-06/23/content_4887928.htm, (Erişim Tarihi: 23.02.2023).

[6] “US Space Command Recognizes Establishment”, U.S. Space Command Public Affairs, https://www.spacecom.mil/Newsroom/News/Article-Display/Article/1955528/us-space-command-recognizes-establishment/, (Erişim Tarihi: 23.02.2023).

[7] “Number of Satellites In Orbit By Major Country”, Statista, https://www.statista.com/statistics/264472/number-of-satellites-in-orbit-by-operating-country/, (Erişim Tarihi: 23.02.2023).

[8]  Hareth Al Bustani, “ABD Başkanları ve Uzay Yarışı”, Level Dergisi, 2020, s. 70.

Neslihan TOPCU
Neslihan TOPCU
Neslihan Topcu, 2017 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuş ve ardından aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Yüksek lisans derecesini elde ettiği “Çin’in Enerji Güvenliği Politikaları” başlıklı tezi, 2020 yılında kitap olarak da yayınlanmıştır. 2016 senesinde Litvanya’daki Kazimieras Simonavičius Üniversitesi’nde ve 2019 yılında da Portekiz’deki Minho Üniversitesi’nde eğitim alan Topçu, halihazırda Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. Asya Pasifik, enerji güvenliği ve devletlerin uzay politikalarıyla ilgili çalışmaları çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış olan Topçu, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede İspanyolca bilmektedir.