Tarih:

Paylaş:

AB’de Ulusal Vetonun Geleceği

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Avrupa Birliği’ne (AB) üye olan ülkeler, örgütün yapısı gereği veto hakkına sahiptir. AB tarafından alınan tüm kararlar, üye ülkeler arasındaki yapılan tartışmalardan sonra fikir birliğiyle alınmaktadır. İstişare prosedürü, AB’den kullanılan özel yasama prosedürlerinden biridir. Söz konusu prosedür, üye devletlerin politika oluşturma sorumluluğunu üstlendiği ve oybirliğine dayalı kararlar aldığı, siyasi açıdan hassas konular için kullanılmaktadır.[1] Dolayısıyla oybirliği mevzusu, AB’nin temel özelliklerinden birisi olarak ön plana çıkmaktadır. Ancak bu husus, AB’nin karar alma mekanizmasının işleyişinde zaman zaman aksaklıkları ve sınamaları beraberinde getirmektedir.

AB’de veto konusunda Almanya’nın son zamanlarda artan bir hoşnutsuzluğu olduğu görülmektedir. Nitekim dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, 2021 yılında AB üye devletlerine dış politikadaki veto yetkisinin kaldırılması çağrısında bulunmuş ve buna yönelik “Avrupa dış politikasını, vetolarıyla felç edenler tarafından artık rehin tutulamayız.” ifadeleriyle söz konusu duruma tepki göstermiştir.[2]

Benzer politikanın Almanya Şansölyesi Olaf Scholz’un döneminde de devam ettiği görülmektedir. 2022 yılının Temmuz ayında Scholz, “Büyük güçlerin rekabet ettiği bir dünyada, sesimizi duyurmaya devam etmek istiyorsak; artık dış politikada ulusal vetoları göze alamayız.” açıklamasında bulunmuştur.[3] Almanya Şansölyesi, 2022 yılının Ağustos ayında tekrar AB’nin dış politika ve vergilendirme konularında oybirliği ihtiyacı olduğunu dile getirmiştir.[4]

Mevzubahis açıklamaların AB’nin ekonomik ve siyasi anlamda en güçlü üyesi olarak öne çıkan Almanya tarafından yapılması, üzerinde durulmasını gereken bir husustur. 2000’li yılların başına kadar ittifakın Batı Avrupa’daki refah seviyesi yüksek ülkelerden oluşması, karar alma sürecini hızlandıran bir unsurdu. Ancak özellikle de eski Doğu Bloku üyesi ülkelerin AB’nin beşinci ve altıncı genişlemesinde birliğe dahil olması ve bu nedenle de üye sayısının artması, pek çok sınamayı beraberinde getirmiştir.

Özellikle de ekonomik ve siyasi anlamda daha güçsüz olan bazı AB ülkeleri, birlik içindeki büyük devletlerin tercihlerini geçersiz kılmak için veto ayrıcalıklarını kullanmaktadır. Her ne kadar konuşmalarında ülke ismi vermemiş olsa da Almanya Şansölyesi, Polonya ve Macaristan’daki hükûmetlerden hoşnutsuzluk duymaktadır. Örneğin Macaristan’ın kendi ulusal çıkarlarını göz önünde bulundurarak Rusya’ya yönelik uygulanan yaptırımlara sesini yükselten tek AB üyesi olması Berlin tarafından örgütün dış politika konusunda aldığı kararlarda müşterek hareket etmesini engelleyen bir durum olarak değerlendirilmektedir. AB, veto hakkının Macaristan Başbakanı Viktor Orban tarafından birliğin çıkarlarına aykırı bir şekilde kullanıldığını düşünmektedir.[5]

AB karar alma mekanizmasının işleyişi konusundaki tartışmalar, Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle daha sık gündeme gelmeye başlamıştır. Zira Avrupa, II. Dünya Savaşı’nın ardından karşılaştığı en büyük krizle yüzleşmektedir. Bundan dolayı Scholz’un açıklamalarının da bu minvalde değerlendirilmesi gerekmektedir. Öte yandan Ukrayna’daki savaş, üye devletlerin veto haklarının bulunması nedeniyle, AB’nin dış politikada hızlı kararlar alamadığını göstermiştir.

Halihazırda AB’nin 27 üyesi bulunmaktadır. Yakın gelecekte bu sayının 30’u aşması beklenmektedir. Yani AB’nin daha da genişleyeceği düşünüldüğünde, ulusal veto konusunun gündemde olmaya devam edeceği öngörülebilir.

Söz konusu genişleme sürecinin Batı Balkan ülkeleri; Arnavutluk, Kuzey Makedonya, Sırbistan, Bosna Hersek ve Karadağ’la devam etmesi beklenmektedir.  Fakat halihazırda ismi geçen ülkelerin çoğu hem kendi aralarında hem de birlikte içerisindeki bazı ülkelerle problemler yaşamaktadır. Örneğin Kuzey Makedonya’nın AB’ye üyelik süreci, Bulgaristan’ın vetosu nedeniyle uzun süre sürüncemede kalmıştır. Bulgaristan, bu vetoyu 2022 yılının Haziran ayında kaldırmıştır. Zira Sofya, Üsküp’ten bazı tarihi, dil ve kimlik sorunlarının çözülmesini talep etmiştir. Tüm bu nedenden ötürü üyelik süreci Kuzey Makedonya’yla birlikte işleyen Arnavutluk’un da dolaylı olarak AB’ye üyelik süreci uzamıştır. Bahsi geçen durum, AB’nin karar alma mekanizmasındaki aksaklığı gözler önüne sermiş ve genişleme sürecini yavaşlatmıştır.

Ayrıca Balkan ülkelerinin üyelikleri gerçekleştiği takdirde, birliğe nasıl adapte olacakları da bir soru işaretidir. Özellikle de Balkanlar’ın bir kriz coğrafyası olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu soru daha da önem kazanmaktadır. Zira üyeliği gerçekleşecek Balkan devletleri de veto hakkına sahip olacaktır. Bu ise AB karar alma mekanizmasını daha da yavaşlatabilir.

Tüm bu nedenlerden ötürü ilerleyen dönemlerde AB’de veto konusunda bir revizyona gidilmesi olasıdır. Ancak bu ihtimalin tıkandığı bir nokta vardır. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, veto hakkının sona erdirilmesinden yana olsa da bunun kaldırılması için de oybirliğine ihtiyaç olduğunu belirtmiştir.[6] Dolayısıyla veto üzerinde bir değişikliğin yapılması, yalnız birkaç devletin alabileceği bir karar değildir. AB’ye üye olan 27 devletin de onayını gerektirmektedir. Bu da süreci iyice içinden çıkılmaz hâle getirmektedir.

Özetle AB’de, özellikle de bloğun en güçlü devleti olan Almanya’nın veto konusunda hoşnutsuz olduğu gözlemlenmektedir. Fakat Almanya’nın birliğin en güçlü üyesi olması, ona bu konuda üstünlük tanımamaktadır. Zira AB’ye 27 ülke üyedir ve hepsinin veto hakkı vardır. Dolayısıyla bütün ülkeler, alınan kararlar konusunda eşit oya sahiptir. Veto konusunda değişiklik yapılması bile her üyenin onayını gerektirmektedir. Bununla birlikteher üyenin tek tek ikna edilme zorunluluğu, işleri daha da karmaşıklaştırmaktadır. Bu nedenle Almanya’nın istediğini elde etmesi oldukça düşük bir ihtimal olarak görünmektedir.

Veto konusunda bir değişikliğe gidilmesi hâlinde en olası senaryo ise oy çokluğu tercihine yönelmek olacaktır. Lakin veto konusuna genel çerçeveden bakıldığında, bu çatışmanın bir bakıma ulusal çıkarlarını önceleyen ülkeler ve birliğin çıkarlarını gözeten ülkeler arasında yaşandığı ileri sürülebilir.


[1] “Decision-making Procedures in the European Union”, EU Monitor, https://www.eumonitor.eu/9353000/1/j9vvik7m1c3gyxp/vg9tssega1vj, (Erişim Tarihi: 19.09.2022).

[2] “Germany Calls for Abolition of ‘Paralysing’ EU Member States Foreign Policy Veto”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2021/06/08/germany-calls-for-abolition-of-paralysing-eu-member-states-foreign-policy-veto, (Erişim Tarihi: 19.09.2022).

[3] “Germany’s Scholz Says EU Can No Longer Afford National Vetoes”, Radio Free Europe/Radio Liberty, https://www.rferl.org/a/eu-scholz-no-veto/31947439.html, (Erişim Tarihi: 19.09.2022).

[4]   “EU Needs Majority Voting in Foreign, Tax Policy–Scholz”, Reuters, https://www.reuters.com/world/europe/eu-needs-majority-voting-foreign-tax-policy-scholz-2022-08-29/, (Erişim Tarihi: 19.09.2022).

[5] Cemal Ege Özkan, “Macaristan–Avrupa Birliği İlişkilerinde “Fon” Sorunu”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/macaristan-avrupa-birligi-iliskilerinde-fon-sorunu/, (Erişim Tarihi: 19.09.2022).

[6] “Germany Calls for Abolition of ‘Paralysing’ EU Member States Foreign Policy Veto”, Euronews, https://www.euronews.com/my-europe/2021/06/08/germany-calls-for-abolition-of-paralysing-eu-member-states-foreign-policy-veto, (Erişim Tarihi: 19.09.2022).

Cemal Ege ÖZKAN
Cemal Ege Özkan, 2019 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2022 senesinde aynı üniversitenin Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Anabilim Dalı’nda hazırladığı “Türk Siyasi Hayatında Selim Rauf Sarper ve Faaliyetleri” başlıklı teziyle almıştır. Hâlihazırda aynı enstitüde doktora eğitimine devam etmektedir. 2020-2021 yılları arasında Türk Tarih Kurumu Yüksek Lisans Bursiyeri olan Özkan, iyi derecede İngilizce bilmektedir.