Tarih:

Paylaş:

ABD’nin Afganistan’ın Ulusal Rezervlerini Eritme Politikası

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English

Taliban, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) başta olmak üzere, yabancı güçlere karşı verdiği mücadele sonucunda tüm Afganistan’a egemen olmuştur. Taliban’ın ilan ettiği hükümet, herhangi bir devlet ve uluslararası örgüt tarafından tanınmamaktadır. Aslında ABD, Taliban’la Doha Antlaşması’nı imzalayarak yeniden Taliban yönetiminin Afganistan’a egemen olmasına göz yummuştur. Ancak Washington yönetimi, Taliban’ı tanımamış ve ülkenin bankalarında ve uluslararası finans kuruluşlarında bulunan rezervlerini bloke etmiştir. Afganistan’ın ulusal rezervlerinin bloke edilmesiyle bu ülkeye yönelik dış yardımların azalması, Afganistan’ı ekonomik krize sürüklemiş ve bu da insani krizi beraberinde getirmiştir.

Son 20 yılda ABD başta olmak üzere birçok ülke, Afganistan’a yardım etmiştir. Afganistan Hükümeti, yardım edilen paralarının bir kısmını kötü günler için ABD’de ve uluslararası finans kuruluşlarda rezerv olarak bulundurmuştur. Nitekim Eşref Gani yönetimi devrilmeden önce döviz, altın ve değerli menkul eşyalar olmak üzere Afganistan’ın 9.6 milyar dolarlık rezervinin bulunduğu bilinmektedir. Bunun 7 milyar doları, New York’taki ABD Federal Bankası’nda, geri kalanıysa İsviçre bankaları ve uluslararası finans kurumlarında tutulmaktadır. Bu paranın 2.5 milyar doları Afganistan’ın özel sektörüne ve 7 milyar doları da devlete aittir.[1]  

Taliban başta olmak üzere Çin, Rusya ve Afganistan’ın komşuları, ülkenin ekonomisini ayakta tutmak ve insani krizi önlemek için Afganistan’ın rezervlerinin serbest bırakılmasını talep etmektedir. ABD, bu taleplere kulak asmayarak Taliban’la gerçekleştirdiği müzakerelerde uluslararası toplumun istekleri doğrultusunda organizasyonun ciddi adımlar atmasını istemiştir. Ayrıca Washington yönetimi, uluslararası toplumun istekleri yerine getirilmeden Afganistan’ın rezervlerinin serbest bırakılmayacağını da duyurmuştur. Son dönemde ise ABD’nin Afganistan’ın ulusal rezervlerine yönelik “eritme politikası” izlediği görülmüştür. Nitekim ABD Başkanı Joe Biden, aldığı bir kararla Afganistan rezervlerinden 3.5 milyar doların 11 Eylül 2001 tarihli terör saldırılarının kurbanlarının ailelerine tazminat olarak verileceğini ve 3.5 milyar doların da insani yardım olarak Afgan halkına dağıtılacağını duyurmuştur. Alınan kararın uygulanması için de ABD Federal Mahkemesi’nin onayı gerekmiştir. İnsani yardım olarak planlanan 3.5 milyar dolar, önce bir insani fona aktarılacak ve daha sonra da uluslararası kuruluşlar aracılığıyla Afganistan halkına dağıtılacaktır.[2]

Afganistan’ın rezervleriyle ilgili Washington yönetiminin kararı; Afgan halkının, siyasetçilerin ve Taliban’ın tepkisine sebep olmuştur. Bu tepkiye destek veren devletlerin ve uluslararası kuruluşların da olduğu belirtilmelidir. Taliban, konuya ilişkin yayınladığı bildiriyle, 11 Eylül 2001 tarihli terör saldırılarının Afganistan’la ilişkisi bulunmadığını belirtmiştir. Ayrıca bildiride, Washington yönetiminin bu konundaki kararını değiştirmemesi halinde, Taliban’ın ABD’ye yönelik politikasının gözden geçirileceği belirtilmiştir.[3]

Eski Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai de Afgan halkının terör kurbanı olduğunu, kimsenin kurbanları cezalandırmaması gerektiğini ve terör örgütü El Kaide lideri Usame bin Ladin’in Pakistan’da öldürüldüğünü söylemiştir. Dolayısıyla Karzai, saldırıların bedelini Afgan halkının ödememesi gerektiğini ifade ederek Biden’ın kararına tepki göstermiştir.[4] Afganistan halkı ise ülkenin birçok şehrinde protestolar düzenleyerek ABD’nin Afganistan’ın rezervlerine el koymak yerine 20 yıllık işgal nedeniyle tazminat ödemesi gerektiğini vurgulamıştır.

İnsan Hakları İzleme Örgütü, Biden’ın Afganistan’ın varlıklarına el koymaya çalıştığını iddia ederek Taliban’ın gerekçe gösterilerek Afgan halkının cezalandırılmaması çağrısında bulunmuştur.[5] Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hua Chunying ise sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Biden’ın kararına “Dünyanın en zengin ülkesi, en yoksul insanların servetini açıkça yağmalıyor.” diyerek eleştiri getirmiştir.[6] Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova da Wasghington yönetimini söz konusu ülkedeki insani krizi derinleştirmekle suçlamıştır.

ABD’nin söz konusu politikasının çeşitli sebepleri vardır. Öncelikle bu karar, ABD ile Taliban’ın uzlaşamadığını ortaya koymaktadır. Ayrıca bu politika, Biden yönetiminin Afganistan’ı ekonomik krize sürükleyip Afgan halkını Taliban’a karşı kışkırtmaya çalıştığını göstermektedir. Çünkü Taliban, Afganistan’ı yönetmek ve ülkedeki ekonomik ve insani krize çözüm bulmak zorundadır. Hareketin üst düzey yöneticileri ise ülkenin rezervlerinin bloke edilmesi sebebiyle ekonomik ve insani krizin sorumlusu olarak ABD’yi göstermektedir.

ABD’nin ikinci amacının Afgan parasını savunmasız bırakarak ülkenin ekonomisini tamamen çökertmek istemesidir. Ekonomik bakımdan bir devletin rezervleri, o ülkenin iktisadi sistemini ayakta tutan en önemli mekanizmadır. Dolayısıyla ABD, Afganistan’ın rezervlerinin yarısını dağıtarak mevzubahis ülkedeki enflasyonu arttırmaya çalışmaktadır. Çünkü mevcut koşullarda Taliban’ın eritilecek olan paranın yerini doldurması kolay değildir. Böyle bir durumda dış yardımlar ve ithalata dayalı Afganistan ekonomisinin ayakta kalması zordur.

Üstelik ABD’nin uluslararası toplumu Afgan halkına yardım etmeye çağırırken; Afgan halkının parasına el koyması, ciddi bir paradoksa işaret etmektedir. ABD’nin yenilgi psikolojisi içerisinde olduğu ve Taliban’ı bahane ederek Afgan halkından intikam almaya çalıştığı söylenebilir. Fakat belirtmek gerekir ki; bu karar, Washington’un güvenilir olmadığını bir kez daha göstermiştir. Çünkü ABD; insan hakları, adalet ve liberal değerlerden söz ederken; mazlum bir milletin parasına el koymaktadır.

Son olarak vurgulamak gerekir ki; Biden’ın eylemi, ABD Başkanı’nın beklediği gibi halkı Taliban’a karşı kışkırtmamış; tersine ikinci Taliban döneminde ilk kez Afgan toplumunun büyük bölümü ortak bir tepki geliştirmiştir. Dolayısıyla bu politika, Amerikalı karar alıcıların beklentilerinin aksine; Taliban ile halk arasındaki ilişkiyi güçlendirecek bir gelişme olarak cereyan etmiştir. Neticede yaşananlar, uluslararası hukuktaki aksaklıkların-eksikliklerin bir sonucudur. Zira uluslararası sisteminde ABD’yi yanlış kararından vazgeçtirecek bir mekanizma bulunmamaktadır.


[1] “طالبان با ذخایر ارزی افغانستان چه خواهد کرد”, BBC, https://www.bbc.com/persian/blog-viewpoints-59852124, (Erişim Tarih: 15.02.2022).

[2] “بایدن فرمان آزادسازی ۷ میلیارد دالر از دارایی‌های افغانستان را امضا کرد”, Afganistan Internitonal, https://www.afintl.com/202202115611, (Erişim Tarih: 14.02.2022).

[3] “هشدار طالبان به امریکا: اگر از تصمیم خود منصرف نشوید، سیاست خود درباره امریکا را بازنگری می‌کنیم”, Sputnik, https://l24.im/PHB, (Erişim Tarih: 14.02.2022).

[4] “واکنش کرزی به فرمان بایدن: مردم افغانستان قربانی تروریزم‌اند، کسی قربانی را جزا نمی‌دهد”, Afganistan Internitonal, https://www.afintl.com/202202138017, (Erişim Tarih: 14.02.2022).

[5] “دیده‌بان حقوق بشر: جو بایدن به دنبال تصاحب دارایی‌های افغانستان است”, Haşti Subah, https://8am.af/human-rights-watch-biden-seeks-to-seize-afghan-assets/, (Erişim Tarih: 14.02.2022).

[6] “سخنگوی وزارت خارجه چین: ثروتمندترین کشور جهان به طور آشکار ثروت فقیرترین ها را غارت می کند”, Sputnik, https://l24.im/fh71Y9, (Erişim Tarih: 14.02.2022).

Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan Dawlatyar, 2013 yılında Kunduz Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda “Türkiye Cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Anayasalarında Güçler Ayrılığı İlkesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz” başlıklı teziyle 2019 yılında almıştır. Çeşitli bilimsel etkinliklere katılan Dawlatyar, Afganistan sorunuyla ilgili bildiriler ve makaleler sunmuştur. Bu kapsamda “Afganistan Sorununun Dini ve İdeolojik Nedenleri” başlıklı sunumu yayınlanmıştır. Halihazırda Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM bünyesinde yürütülen çalışmalara katkıda bulunan Ahmad Khan Dawlatyar’ın başlıca çalışma alanları Afganistan ve Pakistan’dır. Dawlatyar, anadil seviyesinde Farsça, Özbekçe, Türkçe ve Peştunca dillerine hakimdir. Ayrıca orta düzeyde İngilizce bilmektedir.