ABD’nin Suriye’den çıkmak ve asıl hedefi olan Çin-Rusya ikilisinin, özellikle de Çin’in yakın çevresine yerleşmek olduğunu (Orta Asya-Güney Asya hattında), bu iki devletin de bunun farkında olarak ABD’yi Suriye merkezli olarak Ortadoğu’da tutmaya, onu meşgul etmeye çalıştığını burada uzunca bir süredir yazıyorum.
Evet, bir kez daha burada belirtmek gerekirse Suriye; ABD, Rusya, Çin ve İran arasındaki hesaplaşmanın bir oyun sahasıdır. Dolayısıyla Suriye; başta Rusya olmak üzere hiç kimsenin umurunda değildir. Buna Esad’ın en büyük destekçisi olan İran da dâhildir. Bundan dolayı da Suriye iç savaşı bugünlere kadar gelmiştir.
Nitekim taraflar burada birbirlerinin kapasitesini test etmenin yanında; kendi güçlerini, kullandıkları yeni savaş stratejilerini de denemektedirler. Özellikle bu üç ülke, ABD’nin kendi ülkelerine müdahalesini Suriye’deki dirençle mümkün mertebe geciktirmeye ve onu burada zayıflatmak suretiyle böyle bir olasılığın önüne geçmeye çalışmaktadırlar.
ABD, adeta SSCB’nin akıbetine sürüklenmek, Suriye batağına gömülmek istenmektedir. Afganistan’ı işgal etmek suretiyle imparatorluğunun sonunu hızlandıran SSCB ve ona karşı bir vekâleten savaş yürüten ABD bu devletler açısından büyük bir ilham, motivasyon ve deneyim kanyağıdır. Bu bağlamda Suriye, ABD’nin çöküşünü hızlandıran ikinci bir Afganistan’a çevrilmiştir.
Kuşkusuz ABD de olayları deneyimleri çerçevesinde okumaktadır. Son Suriye-kimyasal krizinde Çin’in takındığı tavrı muhakkak ki değerlendirme yoluna gitmiş ve muhtemelen şu sonuca varmıştır: “Rusya ve Çin ile olan mücadelesini bu iki ülkenin sınırlarının çok ötesinde yapmaya devam ederse kaybedecektir. Dolayısıyla bu iki ülke ile olan savaşı en azından onların sınırlarına taşıma mecburiyetindedir ve bunu en kısa zamanda yapmak zorundadır.”
ABD Suriye’de Yeni Bir Oyun Peşinde…
Nitekim ABD’nin Ortadoğu merkezli politikalarında son bir yıl içerisindeki kararsızlıklar, sonuç getirmeyen teşebbüsler ve başarısız görüntüsü de bunu teyit eder niteliktedir. Kuzey Irak krizinde takındığı tutum ve Türkiye’ye yönelik çelişkilerle dolu Suriye merkezli genel politikası da bundan muaf tutulamaz.
Burada özellikle “Astana Üçlüsü”ne yönelik tutumu ve “en zayıf halka” olarak gördüğü Türkiye’ye yönelik baskıları tam manasıyla bir fiyaskoya dönüşmüştür. Zira “ABD-Fransa-İngiltere” üçlüsünün gerçekleştirdiği Suriye operasyonu sonrası asıl hedeflerden birinin “Astana Bloğu” olduğu görülmüş, fakat Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un açıklamaları Türk, Rus ve İranlı liderlerin yaptığı açıklamalarla adeta akamete uğratılmıştır. ABD’nin olası bir “Arap-Kürt İttifakı” projesine karşı da bu üçlünün birlikte hareket etmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Dolayısıyla kendi içinde derin bir muhasebe yapan ABD bir an önce hatasından dönmeye çalışmakta fakat bunu nasıl ve kimlerle yapabileceğini bilememektedir. Zira şu ana kadar uyguladığı stratejiler istediği sonucu vermediği gibi, bilakis ters etki yapmaya başlamıştır. Daha da ötesi sahada kullanacağı enstrümanlar konusunda ciddi bir sıkıntı yaşamaktadır. Özellikle de bölgede kullanmaya çalıştığı bazı Kürt unsurlar-vekâleten araçlar noktasında ciddi bir hayal kırıklığı söz konusudur. Bu hayal kırıklığı, hiç kuşkusuz söz konusu aktörler açısından ABD için de geçerlidir.
Bölgesel-küresel, hatta yerel çapta inandırıcılığını, güvenilirliğini ve caydırıcılığını büyük ölçüde kaybetmiş olan ABD, kendisini bu duruma düşüren aktörlere karşı, oyuna geldiği Suriye’de yeni bir oyunun peşinde görünmektedir.
Bu kapsamda ABD Savunma Bakanı Jim Mattis ve Genelkurmay Başkanı General Joseph Dunford’un 16 Nisan’da ABD Senatosu’na verdiği Suriye brifingi sonrası basının sorularını yanıtlayan ABD’li Senatör Lindsey Graham’ın ifadeleri oldukça dikkat çekici ayrıntıları içinde barındırıyor.
ABD’li Senatör şu ifadeleri kullanıyor: “Gördüğüm kadarıyla Başkan en kısa sürede Suriye’den çekilecek. …En büyük endişem çekildiğimiz gün Arap ve Kürtler korunmasız kalacak. …Ki bu durum İsrail için bir kâbus. …Eğer çekilirseniz IŞİD ile mücadele etmek için bize katılan SDG’nin, özellikle de Kürtlerin güvenliğini nasıl garantileyebilirsiniz? …Bana öyle geliyor ki Suriye’yi, Esad’a İran’a ve Rusya’ya vermek istiyoruz. Suriye’den çekilmek için yollar arıyoruz.”
Evet, Senatör Graham ABD’nin Suriye’den çekilmesi durumunda PKK terör örgütünün de içinde yer aldığı SDG’yi koruyamayacaklarını açıkça itiraf ediyor. Fakat bir tezgâhı da ifşa ediyor: ABD, Suriye’den sistematik bir şekilde çekilmek suretiyle, bu ülkede oluşacak güç boşluğunu doldurma noktasında Türkiye-Rusya-İran-Suriye arasında bir mücadele başlatmak istiyor. Yani, bir süredir gündemde olan Astana Üçlüsü bir de bu suretle bitirilmesi hedefleniyor. ABD sonrası Suriye’de Türkiye’nin adını zikretmemesi bu açıdan dikkat çekici!
ABD böylece daha rahat bir şekilde Orta Asya-Güney Asya hattına dönmek ve Türkiye’yi de Suriye’deki bu güç mücadelesinde “kendi rolüne muhtaç kılmak” ve yeni oyununda saflarına katmak istiyor.
Oyun/tezgâh bu kadar net! Siz buna isterseniz “oyun içinde oyun” da diyebilirsiniz…