Tarih:

Paylaş:

Afganistan’da Yükselen Taliban Gerçeği ve Çin’in Beklentileri

Benzer İçerikler

Küresel güç mücadelesinin Ortadoğu’dan Hint-Pasifik coğrafyasına kaydığı 21. yüzyılda Afganistan, “Yeni Büyük Oyun”un başlıca oyun sahası olarak ön plana çıkmaktadır. Zira Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte bölgede iç savaş çanları çalmakta ve bölgesel ve küresel aktörlerin bu ülkeye olan ilgisi artmaktadır. Üstelik bu ilgiden ötürü Afganistan’da yaşanması muhtemel bir iç savaşın vekalet savaşına dönüşebileceği de düşünülmektedir. Çünkü bir yandan savaş lordları, bulundukları bölgelerde milis gruplar teşkil etmekte; diğer taraftan da Taliban, ülkede ciddi bir alan hâkimiyetine kavuşmaktadır. Tüm bunlar yaşanırken Kabil yönetimi ise çeşitli aktörlerin desteğini alarak kurulu sistemin devam etmesi için çabalamaktadır.

İşte bu ortamda Taliban’a karşı farklı bölgelerde örgütlenen grupların federasyon ya da bölünme seçeneğine kapı aralayacak bir konjonktür yaratmaları olasılık dahilinde olduğu gibi, Taliban’ın hızlı ilerleyişi ve Afganistan Ordusu’nun kayda değer bir direniş gösterememesi, söz konusu hareketin ülkede kendi egemenliğini tesis etme; yani bir “İslami Emirlik” kurma ihtimalini de barındırmaktadır. Bölgesel ve küresel aktörler de Afganistan’a ilişkin beklentilerini ve hedeflerini bahse konu olan senaryoları göz önünde bulundurarak belirlemektedir. Afganistan merkezli gelişmeleri yakından takip eden aktörlerden biri de Çin’dir. Özellikle de Çin sınırındaki Wakhan Koridoru’nun Taliban’ın kontrolü altına girmesinin ardından Pekin yönetiminin Afganistan politikası merak konusu olmuştur. Zira Batı medyası Wakhan Koridoru aracılığıyla radikal unsurların Çin’e sızabileceğini dile getirmektedir.[1]

Pekin yönetiminin Afganistan politikasını belirleyen iki husustan bahsetmek mümkündür. Bunlardan ilki, mevzubahis ülkede radikalleşmenin yükselişe geçmesinin yarattığı kaygıdan kaynaklanmaktadır. Bir diğer ifadeyle Pekin yönetimi, Afganistan merkezli gelişmelerin kendi topraklarını istikrarsızlaştıracak bir süreç şeklinde tezahür etmesinden çekinmektedir.

İkinci ve daha mühim olan konu ise Kuşak-Yol Projesi’nin istikrarıdır. Yaygın olan kanıya göre, ABD’nin Afganistan’dan çekilmesinin arka planında da Kuşak-Yol Projesi güzergâhlarının istikrarsızlaştırılması ve böylelikle Çin’in küresel sistem üzerinde Amerikan liderliğine karşı gerçekleştirdiği meydan okumanın baltalanması vardır. Yani Washington yönetimi, Afganistan’daki güç boşluğuna bağlı olarak yaşanacak istikrarsızlığın Çin’in projelerine zarar vereceği düşüncesiyle, bölgedeki askerlerini çekmektedir.

Bu noktada Çin’in ABD’nin kurmak istediği oyunun farkında olduğu söylenebilir. Zira Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Wang Wenbin, düzenlediği bir basın toplantısı esnasında ABD’nin bölgede karışıklık çıkarmak amacıyla askerlerini hızlıca çektiğini öne sürmüştür.[2] Dolayısıyla Pekin yönetiminin önceliği, Amerikan unsurlarının çekilmesine rağmen Afganistan’ın istikrarlı bir ülke haline gelmesi ve kalıcı barışın sağlanmasıdır.

Anlaşılacağı üzere Çin, Taliban’ın iktidarı ele geçirdiği ya da iç savaşın hâkim olduğu bir Afganistan senaryosunun radikalleşme bağlamında riskli olduğunu düşünse de Kuşak-Yol Projesi’nin sürdürülebilirliği noktasında Taliban’a ihtiyaç duymaktadır.[3] Çünkü Afganistan’daki en ciddi yatırımcılardan olan Çin’in önceliği bu yatırımların korunmasıdır.

Kabil yönetiminin güvenliği sağlama noktasında ülke genelinde sorunlar yaşadığını düşünen Pekin, bu konuda Taliban’ın yardımına ihtiyaç duymaktadır. Bir başka deyişle Çin, Afganistan Hükümeti’nin Çin yatırımlarını koruyamayacağını düşünmektedir. Hatta Taliban’ı yok sayması halinde yatırımlarının Taliban saldırılarının hedefi olabileceğine de inanmaktadır. Bu da Pekin’in Taliban’la uzlaşmak zorunda olduğu anlamına gelmektedir.

Taliban’la orta yol bulma konusunda Pekin’in ciddi bir aşama kat ettiği söylenebilir. Nitekim Taliban Sözcüsü Süheyl Şahin’in 9 Temmuz 2021 tarihinde yaptığı açıklamada Çin’in Afganistan’daki yatırımlarından memnuniyet duyduklarını belirtmesi ve gerek yatırımcıların gerekse de işçilerin güvenliğini sağlayacaklarını ifade etmesi, Pekin’in bahse konu olan ihtiyacın karşılanması noktasında Taliban’la uzlaştığına işaret etmektedir.[4]

Öte yandan Şahin’in açıklamasında dikkat çeken bir diğer konu da Çin’in yükselen Taliban gerçeğine bağlı olarak yaşadığı radikalleşme korkusuna verilen bir güvence gibidir. Zira Şahin, ayrılıkçı grupların Afganistan’a girmesine izin vermeyeceklerini duyurmuştur. Bu da Pekin yönetimi ile Taliban arasında Afganistan’ın geleceğine dair bir uzlaşının oluştuğu anlamına gelmektedir.

Tüm bu tablo ise Washington yönetiminin Afganistan’dan çekilmek suretiyle Çin’in küresel hedeflerine darbe vurmak isterken; Pekin’in de Amerikan unsurlarından oluşan güç boşluğunu “barışı inşa edebilen aktör” imajıyla doldurmak istediğine ve bu ülkeye yapacağı yatırımlar aracılığıyla bölgedeki etkisini arttırmaya çalıştığına işaret etmektedir. Zaten bu yüzden de Pekin yönetimi, Kuşak-Yol Projesi kapsamındaki altı önemli ekonomik koridordan biri olan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nu Afganistan’a uzatmaya ve kara bağlantılarını güçlendirmeye çalışmaktadır. Lakin ABD’nin Çin’i Afganistan’la uğraşmaya yönlendirerek Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi’nde üstünlük elde etmek istediği; yani Pekin’in dikkatini başka coğrafyalara çektiği de öne sürülmektedir.[5]

Sonuç olarak Afganistan merkezli gelişmeler, ABD-Çin rekabetinin artmasına sebebiyet vermektedir. Washington yönetimi, arkasında kaos ve iç savaş bırakarak Çin’in hedeflerini sekteye uğratmak isterken; Pekin ise istikrarlı bir düzen tesis edebilen görece hegemon aktör olmanın yollarını aramaktadır. Bu jeopolitik mücadelede Pekin’in Taliban’la anlaşarak Afganistan’ın geleceğinde etkili olması güçlü bir ihtimaldir. Ancak ABD’nin Çin’in dikkatini Doğu Çin Denizi ve Güney Çin Denizi’nden uzaklaştırması da konuşulanın dışında bambaşka bir oyunun kurulabileceğini göstermektedir.


[1] “How Big A Security Threat Does China Face as Taliban Draws Closer to Border with Xinjiang?”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202107/1228488.shtml, (Erişim Tarihi: 14.07.2021).

[2] “Çin: ABD, Afganistan’da Karmaşa Yaratmaya Çalışıyor”, Aydınlık, https://aydinlik.com.tr/haber/cin-abd-afganistan-da-karmasa-yaratmaya-calisiyor-250375, (Erişim Tarihi: 14.07.2021).

[3] “China Prepares to Move into Afghanistan with $62 Billion ‘Belt and Road’ Initiative as American Troops Leave”, Insider Paper, https://insiderpaper.com/china-belt-and-road-afghanistan-us-forces-leave/amp/?__twitter_impression=true, (Erişim Tarihi: 14.07.2021).

[4] Amy Chew, “China A ‘Welcome Friend’ for Reconstruction in Afghanistan: Taliban Spokesman”, SCMP, https://www.scmp.com/week-asia/politics/article/3140399/china-welcome-friend-reconstruction-afghanistan-taliban, (Erişim Tarihi: 14.07.2021).

[5] Emil Avdaliani, “China’s Aims and Opportunities in Afghanistan Amidst America’s Exit”, China Observers¸ https://chinaobservers.eu/chinas-aims-and-opportunities-in-afghanistan-amidst-americas-exit/, (Erişim Tarihi: 14.07.2021).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.