Almanya’daki koalisyon hükümeti içerisinde Rusya ve Çin’le mücadele noktasında görüş ayrılıklarının olduğu bilinmektedir. Peki bu durum, Almanya’nın uzun vadede Avrasyalı güçlerle işbirliği üzerinden Ostpolitiğe (Doğu Politikasına) geri dönüşün işaretleri olabilir mi? Ukrayna ve Tayvan krizlerindeki ihtiyatlı tutumu nedeniyle Almanya, diğer Batılı aktörlerden gözle görülür bir şekilde ayrışmaktadır. Geçtiğimiz yıl Leopard-2 tanklarının Ukrayna’ya gönderilmesine uzun süre karşı çıkan Almanya, bu yıl Ukrayna’nın Rusya topraklarına karşı saldırı düzenlemesine de olumsuz bakmaktadır.
Ukrayna, Rusya’ya karşı saldırı yapabilmek için uzun menzilli Taurus füzelerini talep ederken, Almanya bunları Kiev’e teslim etmeden önce menzilini kısaltabilmek için çalışmalar yapmaktadır.[1] Ukrayna’daki savaşın başlangıcına gidecek olursak Almanya, Rusya’yla olan Kuzey Akım-2 boru hattı çalışmalarının sonlandırılması noktasında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve İngiltere’nin yoğun baskısına maruz kalmıştı. O dönemde ABD, Kuzey Akım-2 projesi üzerinden Almanya ve Rusya’nın Avrasya’da çok büyük bir ittifak geliştirmesine karşı çıkmaktaydı.
Almanya’nın Çin’le ilişkileri de Batı Dünyası içerisinde tartışma yaratmaktadır. 2022 yılının Aralık ayında Almanya Başbakanı Olaf Scholz, “Foreign Affairs” dergisine yazdığı makalede, dünyanın Soğuk Savaş tarzı “bloklara” bölünmekten kaçınması gerektiğini söylemiştir.[2] Scholz, benzer vurguyu Kasım 2022 tarihli Pekin ziyaretinde de yapmıştır. Çin Başbakanı Li Keqiang’la yaptığı görüşmede Scholz, Almanya’nın bloklaşmayı desteklemediğini söylemiş ve bir dizi konuda Çin’le birlikte çalışmaya hazır oldukları mesajını vermiştir.[3] Bu bağlamda Scholz, Çin’in vizyonuna benzer bir görüşü savunmuştur: O da bloklaşma ve Soğuk Savaş mantalitesinden kaçınılmasıdır. Almanya, açık şekilde ABD’nin Çin politikasının peşine takılmayacağının mesajını vermektedir. Bunun bir tırmanma yarışı olduğunu görmektedir. Bu yalnızca Almanya’nın Çin’e yönelik politikasında değil, tüm Avrasya siyasetinde görülmektedir.
Almanya, ABD’nin dünyayı kutuplaştırma çabalarını tersine çevirmeyi ve özellikle Avrasya’daki aktörlerle işbirliği yapmak suretiyle çok kutupluluğu tesis etmeyi amaçlamaktadır. Bu bakımdan Almanya’nın son yıllarda Japonya, Hindistan, Çin ve Avustralya gibi aktörle ilişkilerini geliştirmeye başlaması dikkat çekmektedir. Bu bakımdan Berlin, Asya-Pasifik’teki bloklaşmaları önlemeyi ve bir denge unsuru oluşturmayı hedeflemektedir.
Geçtiğimiz yıl Politico Dergisi’nden çıkan “Olaf Scholz, Çin’i terk etmeyecek. Peki Avrupa bundan ders alır mı?” başlıklı makale,[4] Batı Dünyası içerisindeki ayrışmayı ortaya koymuştur. Bu makalede, Almanya’nın Rusya’ya çok fazla yakınlaşarak yaptığı hatayı bu kez Çin’le işbirliği yaparak tekrarladığı iddia edilmektedir.
Genel itibariyle Kıta Avrupası, ABD’nin blok siyasetinin peşine takılmak veya çok kutuplu dünyada yeni bir kutup olmak arasında bir tercih yapmak durumundadır. Almanya, tercihini ikincisinden yana kullanmış gibi görünmektedir. Rusya ve Çin’in çok kutuplu dünya siyaseti bağlamında Almanya’yı kendi yanlarına çekmiş gibi görünmesi, ABD’yi öfkelendirmektedir. Daha genel çerçevede konuşacak olursak Kıta Avrupası’nın Atlantik güçleriyle kavgası, İkinci Dünya Savaşı sonuna kadar uzatılabilir. Son 70 yıldır Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Avrupa’ya koruma kalkanı sağlaması, Fransa ve Almanya gibi Avrasyacı güçleri uzun yıllardır rahatsız etmektedir. Avrupa Ordusu henüz kurulamamışken ve Kıta Avrupası’nın NATO’ya bağımlılığı sürerken Almanya’nın stratejik özerkliğini ilan ederek Rusya ve Çin siyasetinde yeni bir yol çizmeye çalışması, diğer Avrasyalı aktörleri de harekete geçirebilir. Bu yüzden Berlin’in çok kutupluluk noktasında sesini fazla yükseltmesi, Atlantik güçlerini ciddi manada rahatsız etmektedir.
Batı Dünyası içerisinde hegemon olan Atlantik güçleridir. Kıta Avrupası’nın liderliğini yapan Almanya, çok kutuplu dünya içerinde yeni bir kutup olmak adına uzun vadede Rusya ve Çin’le işbirliğine yönelebilir. Bu açıkça Kıta Avrupası’nın Atlantikçilere meydan okuması şeklinde algılanmaktadır. Avrupa’nın kendi yolunu çizmesi, Avrasya’da halihazırda Rusya ve Çin’le başı dertte olan ABD’nin işini daha da zorlaştırmaktadır. Bu durumda ABD’nin Avrupa’yla olan kavgası da derinleşmektedir. Bu durum, Avrasya’da Rusya ve Çin’e daha fazla alan açmaktadır.
Sonuç olarak Almanya, son yıllarda küresel sistemin ABD ve Çin arasındaki kutuplaşma üzerinden şekillenmeye başladığını görmektedir. Rusya-Ukrayna Savaşı, Batı Dünyası içerisinde hem konsolidasyon hem ayrışma yaratmıştır. Avrupa, bu savaştan alınan dersler nedeniyle Çin’le işbirliğine ihtiyatlı yaklaşmakta ve onunla mücadele edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu yönüyle Avrupa, ABD’nin Çin stratejisinin peşine takılmaya eğilimlidir. Diğer taraftan Almanya, uzun vadede Rusya ve Çin’le yapılacak işbirliğini Atlantik güçlerin hegemonyasından kurtulmanın bir yolu olarak görmektedir. Bu sebepledir ki Almanya, bloklaşmanın tehlikelerinden bahsederek çok kutuplu dünyaya yeşil ışık yakmaktadır.
[1] “Germany Mulls Sending Ukraine Taurus Long-Range Missiles”, Liga Net, https://news.liga.net/en/politics/news/berlin-obsujdaet-s-mbda-postavku-ukraine-modifitsirovannyh-krylatyh-raket-taurus-reuters, (Erişim Tarihi: 23.08.2023).
[2] “Germany’s Scholz Says World Must Avoid Dividing into Cold War-Style ‘Blocs’”, Al Arabiya, https://english.alarabiya.net/News/world/2022/12/05/Germany-s-Scholz-says-world-must-avoid-dividing-into-Cold-War-style-blocs-, (Erişim Tarihi: 23.08.2023).
[3] “Li Keqiang Holds Talks with German Chancellor Olaf Scholz”, Sdney China Consulate, http://sydney.china-consulate.gov.cn/eng/zgxw/202211/t20221105_10801041.htm, (Erişim Tarihi: 23.08.2023).
[4] “Olaf Scholz Won’t Dump China. Will Europe Ever Learn?”, Politico, https://www.politico.eu/article/olaf-scholz-wont-dump-china-will-europe-ever-learn/, (Erişim Tarihi: 23.08.2023).