İran’ın Cevabı Ne Olacak?

Paylaş

ABD Başkanı Donald Trump’ın 8 Mayıs’ta yaptığı açıklama ile nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak çekilmesi sonrası gözler büyük ölçüde İran’a çevrilmiş durumda. Zira İran’ın işi bu sefer hiç de kolay görünmüyor; özellikle 28 Aralık’ta yaşanan gelişmeler sonrası. Muhtemelen Trump da bunu göz önünde bulundurarak İran’ı dış politikası üzerinden vurur gibi yapıp, aslında içeriden vurmayı hedeflemiş görünüyor. Yani öncelik İran’da bir istikrarsızlık ve yeni bir devrim/darbe süreci…

Washington’un bu hedefi Trump’ın şu sözlerinden ve akabinde ABD Maliye Bakanlığı’nın yaptığı açıklamalardan rahatlıkla anlaşılabiliyor. Hatırlanacağı üzere Trump geçen hafta Salı günü ana hatlarıyla şunları söylemişti: “İran terör örgütlerine destek vermektedir. İran terörün devlet sponsorudur. İran, Hizbullah, Hamas, Taliban ve El Kaide›nin destekçisidir. …Nükleer anlaşmaya izin verirsem Ortadoğu’da silahlanma yaşanacak. Bu anlaşma İran’ın bölgedeki amaçlarını engellemedi. …2015’te askıya alınan İran yaptırımları yeniden uygulanacak.”

Nitekim ABD Maliye Bakanlığı, Trump’ın, “2015’te askıya alınan İran yaptırımları yeniden uygulanacak” kararı sonrası önümüzdeki 90 gün içerisinde İran’a yönelik döviz sektörü, metal ticareti, devlet borcu ve otomobil sektörü gibi alanlardaki eski yaptırımları tekrar uygulamaya koyacaklarını ilan etti. Bakanlık bununla da yetinmedi ve 180 gün içerisinde de gemicilik, petrol ve enerji alanlarında eski yaptırımların yeniden uygulanmaya başlanacağını ve 5 Kasım’a kadar da İran’ın tüm devlet ve finansal kurumları tekrar yaptırım listesine alınacağını duyurdu.

ABD’den gelen bu açıklamalar sonrası İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani de tüm dünyaya ana hatlarıyla şu mesajları vermişti: 1)Trump’ın kararı bizim için tarihi bir tecrübe. ABD’nin neden anlaşmadan çekildiğini anlamak zor. ABD ne gibi delilleri olduğunu göstermeli. ABD’nin sözünü tutmadığını gördük.2) İran anlaşmanın bütün maddelerine uymuştur. Hiçbir hatamız yanlışımız olmadı. 3) ABD’nin tek destekçisi İsrail’dir. 4) Sadece ABD ve İran arasındaki anlaşma değildi. BMGK’dan onaylanmış bir anlaşmaydı. Diğer tüm taraflardan senatolarda, meclislerde onaylanmış anlaşmaydı. Bu noktadan itibaren İran söz konusu anlaşmayı diğer beş devletle (Çin, Rusya, Fransa, İngiltere ve Almanya) devam ettirecektir.

İran: P5+1 Öldü, Yaşasın P4+1…

Son iki madde, İran’ın bundan sonraki süreçte ABD’ye karşı izleyeceği strateji ile ilgili önemli ipucu veriyor. Bu strateji şu şekilde özetlenebilir: ABD’yi yalnızlaştırmak ve başta müttefikleri olmak üzere, dünyanın diğer kalanıyla karşı karşıya getirmek.

Bu kapsamda İran’ın en önemli iki güvencesi olarak karşımıza Rusya ve Çin ikilisi çıkıyor. Rusya daha çok siyasi-güvenlik bazında ön plana çıkarken; Çin siyasi-iktisadi boyutuyla burada önemli bir güvenceyi temsil ediyor.

İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in güzergâhı bile bu konuda başlı başına bir fikir veriyor. Nitekim Zarif, Trump’ın açıklaması sonrası başlattığı diplomatik atakta önce Çin’e, sonrasında Rusya ve Brüksel’e gitme kararı aldığını duyurmuştu.

Zarif’in Moskova ve Brüksel’e yapacağı ziyaretlerin hedefi hakkında yaptığı şu açıklama, yukarıdaki tespitimizi teyit etmektedir: “Üç ülkeye ziyaretim önemlidir. Yaptırımlardan önce sonra her daim İran halkının yanında duran Çin ve Rusya’ya ziyaretlerimiz başladı. Çin ve Rusya ile münasebetlerimiz kritiktir ve yaptırımlar sonrasında önemli olacak. ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesinden sonra İran’dan nükleer anlaşmada kalmasını için en çok AB ülkelerinden talep geldiği için Avrupalı ülkelerin İran halkının nükleer anlaşmadaki menfaatlerinin ABD’nin çekilmesine rağmen korunacağına dair nasıl güvence vermek istediklerini görmemiz gerekiyor.”

Çin, Çok Kutuplu Dünya Arayışının Liderliğine Zorlanıyor!

Bu doğrultuda Pekin’de Çinli mevkidaşı ile yapacağı görüşmeye işaretle, 5 grubuyla (P4+1) müzakerelerin başlamasının kendileri için önemli olduğunu kaydeden Zarif’in Çin’in İran’ın en yakın dostlarından olduğunu hatırlatması da, ekonomik açıdan en büyük güvencelerini de ortaya koymakta.

Zarif; “Bugün hepimiz Çinlilerin yanımızda duracağından eminiz ve bu bağlamda sohbetimiz olacak.”derken, aynı zamanda ABD-İran krizi üzerinden yeni dünya şekillenmesinin de adeta hız kazanacağına vurgu yapmaktaydı.
Bu vurgu, Çin’i ABD’nin karşısına hızlı dikiş ile eşdeğer. Suriye krizinde Rusya’ya açık desteğini ilan eden Çin’in İran’ı yalnız bırakması pek mümkün görünmüyor. Zira İran Çin’in hem İpekyolu projesi (Kuşak-Yol) hem de yakın çevresine yönelik ABD kuşatmasını bertaraf edebilmesi açısından oldukça önemli bir ülke. Petrol ve doğalgaz ise bu işin daha çok hikâyesi…

Zira “Mehdici”-“Mesihçi” anlayış arasındaki mücadelenin jeopolitik-stratejik boyutu Çin açısından daha önemli…
Bu da bizi bir kez daha “Yecüc-Mecüc” hadisesine götürüyor…
Şimdi Trump’ın neden ısrarla Çin ve Rusya’yı hedef aldığını, diline doladığını anladınız mı? Hadisenin başka boyutları da var!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler