İran’ın Yakın Çevre Politikası İflas mı Ediyor?

Paylaş

Bu soruya sağlıklı bir cevap verebilmek için ABD ve İran’ın son dönemde izlediği politikaya dikkatlice bakmak gerekiyor. Bu bağlamda karşımıza: “Kamuoylarını etkileme-kamuoyu desteğini alma”; “diplomasiye ağırlık verme ve bu kapsamda yeni denge-ittifak, işbirliği ve destek arayışları”; “baskı politikaları”; “sahada konumlarını kuvvetlendirme ve gözdağı faaliyetleri.” şeklinde dört ana başlık etrafında özetlenebilecek bir tablonun çıktığını görüyoruz.

Bu dört madde dikkatlice analiz edildiğinde sonuçları itibarıyla İran’ın yakın çevresi üzerinden kalbine işaret etmektedir. Bir diğer ifadeyle, İran’ın “siyaset-strateji-araçlar” bağlamında izlediği ahenksiz yakın çevre politikasının bugün sadece dışarıda değil, içeride de bumerang etkisi yaptığı görülecektir.

Nitekim ilk maddeye taraflar açısından bakıldığında ABD’nin uluslararası kamuoyu nezdinde kaybeden bir görüntüsü söz konusu iken, İran kamuoyu üzerinde istediği/beklediği sonucu önemli ölçüde elde ettiği görülüyor. İran sokaklarından yönetime başta yakın çevresi ve Filistin mevzuu olmak üzere, izledikleri dış politika bağlamında yöneltilen eleştiriler/tepkiler bu kapsamda değerlendirilebilir.

Diplomasi noktasında ise durum daha çok İran’ın lehine gözüküyor. ABD sahip olduğu çok boyutlu gücü-avantajları kullanarak bir taraftan İran’a karşı yeni ve güçlü bir blok inşa politikası izlerken; diğer taraftan da İran etrafında şekillenmiş ya da İran’ı da bünyesinde bulunduran örgütleri ve ikili/çoklu işbirliklerini doğrudan-dolaylı bir şekilde hedef almaya çalışıyor.

Fakat bu politikası başta Çin, Hindistan ve hatta Avrupa olmak üzere birçok ülkede ters etkiye yol açmış durumda. Buna Rusya da dahil. Zira Rusya her ne kadar İran ve ABD-İsrail ikilisi bağlamında bir denge politikası izlemeye çalışsa da, nihayetinde İran faktörünü yakın çevre güvenliği politikası kapsamında göz önünde bulundurmak zorunda. (Bu hususu aktörler bazında daha detaylı bir şekilde bir sonraki yazımda kaleme alacağım için şimdilik geçiyorum.)

Daha da ötesi ABD’nin İran politikası tüm dünyayı ikiye bölmüş durumda: ABD-İsrail ikilisi ve “Ötekiler”. Trump ile özdeşleşen bu politika bir “Ötekiler İttifakı” oluşumunu hızlandırmakta. BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika), Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ve Astana süreçlerinin verecekleri tepki hiç kuşkusuz burada oldukça önemli bir yere sahip. Hatta bu krizi ABD’nin zayıflaması noktasında bir fırsata çevirmek isteyenler de olacaktır. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte Avrupa Birliği’ni (AB) farklı bir tavır-oluşum süreci içinde görürsek hiç de şaşırmayalım. Dolayısıyla İran politikası, ABD’yi gittikçe yalnızlaştırıyor.

İran Kaybederse “Ötekiler” de Kaybeder…

ABD’nin İran’a yönelik baskı politikası her ne kadar diğer aktörler bazında farklı sonuçlara yol açıyor gibi görünse de, diğer taraftan İran ekonomisi ve toplum üzerinde istenilen sonuçları veriyor gibi. Eğer Çin, ciddi anlamda İran’ı sübvanse etmez ise, İran’daki mevcut şartlarda rejimin daha fazla direnebilmesi/dayanabilmesi mümkün değil. Bu noktada halkı sakinleştirmeye, onların gazını almaya yönelik siyasi-bürokratik mekanizmalardaki bir takım değişiklikler de istenilen sonucu vermeyecektir.

ABD bunun farkında olduğu için İran’a yönelik yaptırımlarda çok daha kararlı bir tutum izleyeceğe benziyor. Buna başta İran’ın komşuları ve müttefikleri olmak üzere, uluslararası toplumun vereceği cevap elbette önemli. Zira İran kaybettiğinde onlar da büyük ölçüde kaybetmiş olacaktır.

Bundan dolayı İran krizi sadece iki ülke arasındaki bir kriz olarak değerlendirilmemektedir. Tahran da bunun bilincinde olarak bir politika geliştirmeye çalışmaktadır. Tahran’ın Washington’a meydan okumasındaki rahatlığın arka planında da büyük bir ihtimalle bu husus yatmaktadır.

İran’ın Yakın Çevre Politikası İflasın Eşiğinde…

İran’ın son yıllarda izlediği “yakın çevre politikası” daha çok Tahran’ın güvenlik arayışlarının bir sonucu olarak ifade edilirken, süreç içerisinde yaşanan gelişmeler bunun bir bölgesel emperyalist politika olduğunu gösterdi. ABD’nin bu ülkeye özellikle Afganistan, Irak, Yemen ve Suriye’de açtığı sistematik güç boşluğu politikası İran’ın tarihsel hırsını/arzularını gün yüzüne çıkardı ve bu ülkeyi hızlı bir şekilde bölgesel bir tehdit haline dönüştürdü. ABD, sistematik bir şekilde bölgesel bir tehdit haline dönüştürdüğü bu ülkeyi şimdilerde bölgesel-küresel bir hedef olarak tüm dünyaya lanse etmekte…

Nitekim İran’ın başta yakın çevresi olmak üzere, bölgede terörle mücadele adı altında kullandığı yöntem ve araçlar bugün onu bulunduğu ülkelerde-bölgelerde bir tehdit unsuru haline getirmiş durumda. İran; aynen Irak, Afganistan, Libya ve diğer örneklerde görüldüğü üzere terör örgütlerine destek veren “başarısız bir devlet” konumuna sokulmaya çalışılıyor. Trump’ın İran’ı “terörist bir devlet” olarak ilanı bu açıdan dikkatlerden kaçmamalı.

İşin ilginç yanı, İran’ın müttefiki konumunda olan ülkeler bile bu politikadan rahatsız. Örneğin Rusya… Rusya; Suriye’de İran’ın izlediği politikadan fazlasıyla rahatsız olan bir ülke; eğer böyle bir rahatsızlık olmasaydı Helsinki’de Putin çok daha farklı bir tutum takınabilirdi.

Bunun dışında Irak’ı da göz ardı etmemek gerekiyor. İran’ın seçim sürecinde ve sonrasında Irak kamuoyunda karşı karşıya kaldığı tepki de açıkçası dış politikada “istenmeyen ülke” durumuna işaret ediyor. Önümüzdeki süreçte bunu diğer ülkeler de takip edebilir. Dolayısıyla İran’ın yakın çevresi artık çok da güvenli değil.

Bundan ötürü İran’ın yakın çevresine yönelik yeni bir politika izlemesi ve kendi tarihsel nüfuz alanına çekilerek ABD’nin kendisine kurduğu tuzaktan bir an önce kurtulması gerekiyor. Aksi takdirde İran’ın kendisi bu gidişle bir yakın çevre sorunu olacağa benziyor!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler