Menbiç’ten Kandil’e “Yeni Yol Haritası” …

Paylaş

Türkiye’nin güneyinde yaşanan gelişmeler, terör koridorunun imhası noktasında başlatılan süreçte yeni bir aşamaya işaret ediyor. Suriye’de Afrin sonrası istikametin Irak’ta Kandil’e doğru çevrilmesi ve sonrasında Sincar’a yönelebileceğine yönelik açıklamalar, PKK terör örgütü ve onun bölgesel türevleri açısından yolun sonuna ya da farklı bir aşamaya gelindiğine işaret ediyor.

Peki, bu bir sürpriz mi? Elbette hayır! Zira Türkiye güneyinde bir terör koridoruna müsaade etmeyeceğini iki yıl önce açıklamıştı. Bu kapsamda Cerablus ile başlayan Afrin ile zirve yapan süreçte Kandil ve Sincar’a yönelik operasyonlar konuşulmaya başlanmıştı. Bu yeni operasyon dalgasının daha önce başlaması bekleniliyordu. Anlaşılan o ki, Afrin’de olan şey, burası için de söz konusu olmuş: Yoğun bir askeri ve diplomatik hazırlık dönemi yaşanmış.

TSK’nın hızlı bir şekilde Kandil’e doğru ilerleme kaydetmesi bunu gösteriyor. Böyle giderse Kandil diye bir şey ortada kalmayacak. Nitekim Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından yapılan açıklamada, Kandil merkezli olarak yürütülen operasyonun Irak’ın kuzeyinde Hakurk, Gara, Metina, Zap, Kandil ve Avaşin Basyan bölgelerine yönelik olarak yürütüldüğünü görüyoruz. Kandil’in arkasını da İran tutmuş görünüyor. Bu sefer terör örgütünün işi gerçekten çok zor…

Terör örgütünün işinin zorluğu elbette bu son dakika gelişmesinden kaynaklanmıyor. Türkiye’de 2015’ten bu yana yürütülen kararlı operasyonlar ve bunun sınır ötesi boyutu de hiç kuşkusuz oldukça etkili bir yere sahip.

PKK ve onun Suriye boyutu olan PYD/YPG açısından son olarak Afrin’de yaşanan bozgun; söz konusu terör örgütlerinin sadece silahlı eylem kapasitesini değil, psikolojik anlamda çöküntüsünü de hızlandırmış vaziyette.

Bu da beraberinde bir taraftan bu terör yapılanmasından ümidini kesen ABD’nin Türkiye ile “uzlaşma” sürecini hızlandırmasına yol açarken; diğer taraftan bölge halkının hem PYD-YPG’ye hem de ABD’ye karşı tavrının değişmesinde etkili olmuşa benziyor. Daha önce Diyarbakır, Hakkâri ve hatta Kuzey Irak’taki Kürt aşiretlerle gündeme gelen, Afrin’de de kendisini gösteren tepkiler, bugün itibarıyla Menbiç’te de görülüyor.

Bu tepki dalgası, başta PKK olmak üzere bölgedeki terör örgütlerinin ciddi anlamda kan kaybı yaşadığını gösteriyor. Bu kan kaybını elbette arkalarındaki emperyal güçler de yaşıyor. Dolayısıyla topyekûn bir yenilgi süreci söz konusu.

ABD Tekrar Türkiye mi Diyor?

Bu husus, elbette ABD’nin bölgedeki vekâleten savaşı kaybetmeye başladığını da gösteriyor; en azından Türkiye’ye karşı olanı. Bu da Washington’un Ankara ile yeni bir süreci başlatmak zorunda kalması ile eşdeğer.

Bu bağlamda Washington’da ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’yla görüşen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun Menbiç konusunda bir yol haritasının onaylandığını söylemesi oldukça önemli bir gelişme. Zira düne kadar Menbiç ve Fırat’ın Doğusu noktasında bir savaşın eşiğine gelmiş olan taraflar, gerginliği dondurmanın ötesinde, “Menbiç modeli” üzerinden aralarındaki diğer kriz alanlarındaki sorunları çözebileceklerine yönelik bir mesaj da veriyorlar.

Nitekim Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, üç aşamadan oluşan “Menbiç modeli” üzerinden geliştirilen yol haritasının başarılı olması durumunda, bunun Suriye’nin diğer bölgelerinde de uygulanacağını söylüyor ve şu hususun da altını çiziyor: “…bu yol haritası uygulandığı takdirde ABD’yle ilişkilerimizi bozan unsurlardan bir tanesinden kurtulmaya başlayacağız.”

Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu bu yol haritasının Türk-Amerikan ilişkilerinde daha geniş kapsamlı bir yol haritası için önemli bir test olduğuna işaret ediyor. Çünkü Menbiç, Türk-Amerikan ilişkilerindeki “kriz aysbergi”nin sadece görünen yüzü…

Dolayısıyla, “Menbiçmodeli”nin başarısı ya da tam tersi bir durum Türk-Amerikan ilişkilerindeki sürecin adını büyük ölçüde koyacağa benziyor. Burada ABD’nin daha önceki olaylar olduğu gibi “topu taça atıp atmayacağı” büyük ölçüde belirleyici olacak. Zira Ortadoğu’daki oyunda maç halen normal süresi içerisinde devam ediyor. Maç ve uzatmalar bittiğinde Türkiye farklı bir formada oyuna devam edebilir ya da ABD sahadaki yerini kaybedebilir.

Süreçte İran Boyutu…

İran açısından meseleye bakıldığında şu an için Kandil’de Türkiye’ye destek verdiğini görüyoruz. Bu destek, 25 Eylül tarihli krizdeki tutumun/işbirliğinin devam ettiğini göstermesi açısından önemli. Fakat daha önemli husus, İran’ın PJAK tehdidini daha derinden hissetmeye başlaması…

Zira şu ana kadarki mevcut gelişmeler PKK’nın İran kolu olan PJAK noktasında birçok belirsizliği içerisinde barındırmaya devam ediyor. Özellikle de İran iç siyasetinde 28 Aralık 2017’de başlayan istikrarsızlık süreci ve ABD’nin bu ülkeye yönelik izlemeye başladığı sert politikalar burada önemli bir yere sahip.

Bunun dışında Irak’ta yaşanan siyasi gerginlik de İran’ı daha temkinli bir politika izlemeye zorluyor gibi; özellikle Irak’ta belirgin bir hal almaya başlayan siyasi iradenin İran’a karşı Türkiye-ABD dengesini son dönemde ön plana çıkartması ve bunu fazlasıyla hissettirmesi oldukça önemli. Sincar’da PKK terör örgütü ile HaşdiŞabi güçlerinin çatışması ve ABD’nin burada artan askeri varlığı bu noktada oldukça ilginç bir kompozisyon ortaya koyuyor ve çok kritik soruları da akıllara getiriyor…

Dolayısıyla bölgede yaşanan gelişmeler Türkiye, İran ve ABD bağlamında yeni bir sürece işaret ediyor. Daha genel anlamda ise Türkiye boyutuyla NATO-Astana tartışmalarının daha çok gündeme geleceği bir yakın gelecek söz konusu…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler