“Türkiye-Suudi Arabistan-İran Kriz Üçgeni” ya da “Ortadoğu’yu Balkanlaştırmak”!

Paylaş

“Cadı kazanı” ve “Ortadoğu”yu yan yana getirip tarattığınızda genelde şu başlıkların karşınıza çıktığını görürsünüz: “Cadı Kazanı Ortadoğu”, “Kaynayan Cadı Kazanı: Ortadoğu”, “Ortadoğu’da Cadı Kazanı Kaynıyor” ya da “Ortadoğu Cadı Kazanı Gibi”. Bu başlıkların merkezini oluşturan “cadı kazanı”; Ortadoğu’nun ağırlıklı olarak son yüz yılına damgasını vuran ve bir kısır döngüye dönüşmüş bulunan gerçekliğini yansıtması açısından oldukça yerinde bir benzetmedir.

Her dönemin koşullarına uygun olarak ateşin altına sürülen “konjonktürel odunlar”, aynı zamanda Ortadoğu’yu “bataklık” tabiri kadar ön plana çıkan “cehennem” tabiriyle de özdeşleştirmektedir. Dolayısıyla Ortadoğu denildiğinde karşımıza sıklıkla; “cadı kazanı”, “bataklık” ve “cehennem” benzetmeleri çıkmaktadır.

Ortadoğu’nun cadı kazanı olmasının en temel nedeni, hiç kuşkusuz kazanın altına devamlı odun taşınmasıyla ilgilidir. Ortadoğu’da krizlerin biri biterken; bir değil, birkaçının birden eş zamanlı olarak başlatılması da bundan dolayıdır.

Bu sürecin işletilmesi hiç de zor değildir. Zira Ortadoğu’da Osmanlı sonrası oluşturulan suni düzen/yapı buna fazlasıyla uygundur. Sistem, bilinçli bir şekilde, “böl-yönet” ya da “böl-yönet ve çatıştır” prensibine uygun bir şekilde istikrarsızlık üzerine inşa edilmiştir.

Bunun böyle olduğuna yönelik son dönem itiraflarından biri de Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) ideologlarından biri olarak kabul edilen Ralph Peters tarafından kaleme alınan “Kanlı Sınırlar” başlıklı makalede, “Avrupalı Müttefikleri”nin kurduğu Ortadoğu düzeni üzerine getirdiği kritiklerde açıkça ortaya konulmaktadır. (Arzu edenler söz konusu makaleye Türkçe olarak da ulaşabilirler.)

Ortadoğu’yu Balkanlaştırmak!

Bugün içinde bulunduğumuz sürece bakıldığında; söz konusu bataklığın daha da genişletilmesine, cehennemin büyütülmesine, kaynatılan cadı kazanlarının sayısının ise arttırılmasına yönelik sistematik bir kriz politikasının yürütülmeye çalışıldığına şahit olmaktayız. Bir taraftan küllenmeye yüz tutmuş krizler yeniden alevlendirilmeye çalışılırken, diğer taraftan da yakılan yeni ateşler buna işaret etmektedir.

Nitekim düne kadar Ortadoğu’ya (her ne kadar bir “cehennem, cadı kazanı” olarak tabir edilse de) bir bütün olarak bakılırken; özellikle 11 Eylül ve Arap Baharı sonrası yaşanan gelişmeler itibarıyla Ortadoğu’nun kendi içerisinde alt bölgelere keskin bir şekilde ayrıldığını ve her bir bölgeye özgün cadı kazanlarının kaynatılmaya başladığını görüyoruz.

Bu hususta, ABD eski dışişleri bakanlarından Madeleine Albright ve Condoleezza Rice’ın “Yeni Ortadoğu”yu ya da “Amerikan Ortadoğusu”nu, Ortadoğu’nun kendi içinde etnik-mezhepsel fay hatlarını kullanmak suretiyle bölerek inşa etmeye çalıştığı artık bilinen bir sır. Özellikle Rice, Washington Post gazetesinde 7 Ağustos 2003 tarihinde yayımlanan “Transforming the Middle East-Ortadoğu’yu Dönüştürmek” başlıklı yazısında bu sırrı ifşa ediyor.

2003’te güvenlikten sorumlu danışman sıfatıyla görev yapan Rice, söz konusu makalesinde ABD’nin BOP kapsamında ortaya koyduğu yedi büyük hedeften bahsediyor ve 22 devletin sınırlarının değişeceğine işaret ediyor. (Bu arada, söz konusu maddelere bakıldığında sadece Ortadoğu’daki gelişmelerin temelinde yatan nedenleri değil, ABD-Avrupa arasında yaşanan krizleri de görürsünüz.)

Ortadoğu’da Yeni “Kriz Üçgeni” İnşası…

Bir diğer bilinen sır ise, “Amerika’nın Ortadoğu’su” olarak ifade edilen yeni haritanın, aslında Büyük İsrail Projesi (BİP) ile aynı anlama gelmesi. Dolayısıyla tüm gelişmeler tek bir şeye hizmet için kurgulanmış gözüküyor…

Hedef, yukarıda da işaret edildiği üzere, kıyamete beş kala BİP’i hayata geçirmek. “Başkent Kudüs” ile adı konulan süreç bundan dolayı hiç de hafife alınmamalı. Zira bu süreç bize, Ortadoğu’nun etnik-mezhepsel temelli bölünüşünde emperyal güçlerin belli bir başarıyı yakaladığını ve süreci kontrol edebildiğini göstermesi açısından oldukça önemli bir mesaj vermektedir. Daha somut bir ifadeyle BOP ile Büyük İsrail Projesi’nde son aşmaya girilmiş görünmektedir.

Kudüs sonrası yaşanan gelişmeler bu bağlamda göz ardı edilmemeli; özellikle de “Türkiye-Suudi Arabistan-İran” üçgeninde… Zira bölgede var olan sorunlar ve bunların üzerine yenlerinin ekleneceğine yönelik somut işaretler, önümüzdeki süreçte bu bölgeyi daha da ön plana çıkartacak gibi.  Dolayısıyla söz konusu bu bölgeye “kriz üçgeni” adı da verilebilir.

Bu bağlamda Suudi Arabistan’ın burada çok boyutlu olarak öne çık(artıl)ması, adeta krizlerin merkez ülkesi haline dönüştürülmek istenilmesi, fazlasıyla dikkat çekici. Suudi Arabistan’da yaşanan son gelişmeler, Mekke ve Medine başta olmak üzere, kutsal yerler/mekânlar üzerinden yeni bir “Hilafet Merkezi” inşa sürecine işaret ederken; Katar ile yaşanılan krizin içine Yemen ve İran’ı da alacak şekilde daha da derinleştirilmek isteniliyor gibi…

Diğer taraftan, İran’ın Rusya üzerinden Suriye’nin güneyinden çıkartılması, İsrail jetlerinin Gazze’yi vurmaya başlaması, Ürdün’de başlatılan ve ucu siyasete/krallığa uzanmaya başlayan sosyo-iktisadi kriz, İran’a yönelik çok boyutlu operasyonlar ve Türkiye’nin Ortadoğu’ya doğru önünün bizzat ABD tarafından kesilmeye çalışılması çok yeni bir döneme işaret ediyor.

Bu dönem, tahmin edilenin çok daha ötesinde şiddetli geçecek gibi… Bunu ben iddia etmiyorum; konjonktür böyle diyor!

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler