Tarih:

Paylaş:

Avrupa Birliği’nin Afganistan Politikası

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Batı’nın güç merkezlerinden biri olan Avrupa Birliği (AB), 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından Amerika Birleşik Devletleri’yle (ABD) birlikte hareket ederek Afganistan’daki faaliyetlerini başlatmıştır. Bu süreçte AB, ABD’nin izlediği ulus yaratma ve demokratik düzen inşa etme politikalarının uygulanması konusunda önemli katkılarda bulunmuştur. Son 20 yılda birlik, Afganistan’da sosyal ve ekonomi alanlarında 4 milyar avro harcadığını belirtmektedir.

Bilindiği üzere, 2018 yılında ABD, Taliban’la başlattığı Doha Görüşmeleri’nde Afganistan Hükümeti gibi AB’yi de devre dışı bırakmıştır. Washington yönetiminin bu tutumu, defalarca AB yetkilileri tarafından eleştirilmiş ve birlik devletleri tarafından ABD’nin aksine Afganistan’daki devrik rejimle yakın ilişkiler kurmuştur. 2019 yılında AB, Beyaz Saray’ın politikalarına karşı Afganistan Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nin masraflarını karşılamıştır. ABD, Afganistan’dan çekilme kararını aldığında ise AB, “Birlikte geldik, birlikte gideceğiz.” mantığıyla hareket etmiştir.

Taliban’ın yeniden Afganistan’a egemen olmasından sonra Avrupa devletleri, Afganistan’daki diplomatlarını tahliye etmiştir. Taliban, başkent Kabil başta olmak üzere ülkenin her bölgesinde kontrolü sağladıktan sonra ise AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, Afganistan’da yaşananların facia olduğunu, kimsenin Taliban’ın bu hızla Afganistan’a egemen olmasını beklemediğini ve AB’nin Batı’nın bir parçası olarak Afganistan’da demokratik bir düzen kurma konusunda başarısız olduğunu dile getirmiştir. Ancak bu açıklama AB’nin başarısızlığını da gizleyememiştir.

AB Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen ise İspanya’nın başkenti Madrid’de Afgan sığınmacıların geçici olarak kabul edildiği bir kampı ziyaret ederek “AB, teknik düzeyde Taliban’la ilişkilerini sürdürecek; ancak onlarla herhangi bir siyasi görüşme yapmayacak ve bu yönetimi tanımayacaktır.”[1] şeklinde konuşmuştur. Fakat Taliban yönetiminin dördüncü ayında AB, yayımladığı bildiriyle Kabil’deki ofisini açacağını ve diplomatlarını yeniden Afganistan’a göndereceğini duyurmuştur. Taliban da söz konusu ofisin yeniden açmasını memnuniyetle karşıladığını ve bunun iki tarafa da fayda sağlayacağını dile getirmiştir. Bu tarihten itibaren Taliban ile AB arasında gerek Doha’da gerekse de Norveç’in başkenti Oslo’da doğrudan görüşmeler yapılmaya başlamıştır.

AB yetkilileri, görüşmelerde Taliban’ı tanıyarak diplomatik ilişki kurma konusunda beş koşul sıralamıştır. Bunlar; Taliban’ın insan ve kadın haklarına saygı göstermesi, kapsayıcı hükümeti oluşturması, hukukun üstünlüğü, insani yardımların yapılması konusunda Taliban’ın sorun çıkarmaması ve Afganistan’ın terör yuvasına dönüşmemesidir.[2]

Yaptığı bir diğer açıklamada Borrell, Afganistan’daki durumdan dolayı Taliban’la diyalog içinde olduklarını ve ilişki kurmaktan başka seçeneklerinin bulunmadığını söyleyerek Afganistan’daki AB ofisinin açılmasından yana olduğunu belirtmiştir. Taliban’la yaptığı görüşmelerde AB heyeti, birliğin Afganistan temsilciliğinin güvenliğini özel güvenlik şirketlerinin ya da üye devletlerin güvenlik güçlerinin sağlamasını istemiştir. Taliban ise tüm diplomatik temsilciliklerin güvenliğinin kendileri tarafından sağlanacağını ifade etmektedir. Bu tartışmalar sonucunda AB, temsilciliğinin güvenliğinin Taliban tarafından sağlanması konusunda ikna olmuş ve Taliban Dışişleri Bakanlığı, AB’nin Kabil’deki ofisinin resmen faaliyete başladığını duyurmuştur.[3]

Hatırlanacağı üzere, Eşref Gani yönetimi devrilmeden önce yaptığı bir konuşmada Borrell, “Taliban, gücü zorla ele geçirirse, dünyadan izole olur.” demişti. Fakat gelinen noktada birlik, Afganistan’daki temsilciliğini aktif hale getirerek Taliban’ı muhatap olarak kabul etmektedir. AB’nin bu şekilde geri adım atmasının birkaç nedeni vardır. Bu sebeplere değinmek gerekmektedir.

AB’nin Taliban’la ilişki kurmasının ana gerekçesi, Afganistan kaynaklı göçmen ve uyuşturucu sorununa çözüm bulmak istemesidir. Çünkü pek çok AB devleti, göçmenleri ulusal güvenliğini ve sınır güvenliğini tehdit eden bir unsur şeklinde değerlendirmektedir.

Bilindiği gibi ikinci Taliban dönemiyle birlikte pek çok Afgan, ülkeyi terk ederek komşu devletlere gitmiştir. Havaların ısınmasıyla birlikte bu kişilerin hedefi AB ülkelerine geçmektir. Nitekim 2015 yılından beri 750 bin kişinin resmi olarak AB devletlerinden sığınma talebinde bulunduğu bilinmektedir. Göçmen sorunuyla birlikte Afganistan merkezli uyuşturucu kaçakçılığı da birliği endişelendirmektedir.

Uyuşturucu, insanların sağlığına zarar verdiği gibi, terörü de finanse etmektedir. Yasa dışı göç nedeniyle uyuşturucunun AB ülkelerine ulaştırılması kolaylaşmaktadır. Dolayısıyla Avrupa devletlerinin çıkarlarını korumaya çalışan AB, Afganistan merkezli göç ve uyuşturucu kaçakçılığını durdurmak üzere bir taraftan Taliban’la çalışırken; diğer taraftan da Afganistan’ın komşularıyla ilişkilerini geliştirmektedir.

Bu bağlamda birlik, son 20 yılda kendileriyle çalışanların dışında Afgan göçmen kabul etmeyeceğini ve Afganistan’ı terk ederek komşu devletlere giden Afganların bulundukları ülkelerde kalmaları gerektiğini belirten açıklamalar yapmıştır. AB, bölgesel işbirliğine önem verdiği için Afganistan’a komşu devletlerle çalışarak mevzubahis soruna çözüm bulmak istemektedir. Nitekim AB Komisyonu’nun 2021 yılının Eylül ayında aldığı bir kararla Afganistan’a yardım etmek için Afganistan’ın komşularıyla birlikte bölgesel platform oluşturması da bunu teyit etmektedir.

AB’nin Kabil’deki temsilciliğini yeniden açmasının ikinci nedeninin son 20 yıldaki yatırımlarını korumak ve Taliban’ın davranışlarını yakından takip etmek olduğu söylenebilir. ABD’den farklı olarak AB, Taliban’la doğru bir ilişki şekli geliştirerek kazanımlarını koruyabileceğini düşünmektedir.

AB’nin Kabil’deki temsilciliğinin çalışmalarına yeniden başlamasının bir başka nedeni de Afganistan’daki ekonomik ve insani krize seyirci kalmamak istemesi ve krizin çözümüne katkıda bulunmayı arzulamasıdır. Çünkü ekonomik ve insani kriz, göç ve uyuşturucu üretiminin temel sebebidir.

Hatırlanacağı üzere AB, Taliban’ın Afganistan’a egemen olmasının ardından söz konusu ülkenin kalkınması için ayırdığı 1 milyar avro değerindeki fonu dondurmuştur. Fakat kısa süre sonra önümüzdeki üç yılda Afganistan’a 1.2 milyar avro yardım edeceğini duyurmuştur. Leyen de G-20 toplantısında “Afganistan’da sosyal ve ekonomik yapının çöküşünü önlemek için elimizden geleni yapmalıyız.” demiş ve birliğin yardım paketini açıklamıştır. Açıklanan paket, Afgan halkına ve Afganistan’ın komşularına yönelik yardımlar yapılmasını öngörmektedir. Bununla birlikte AB, Afganistan’a insani yardım amacıyla 60 ton gıda da göndermiştir.[4]

Son olarak AB’nin Afganistan’daki varlığını sürdürerek ABD’nin çekilmesinin ardından oluşan güç boşluğunu Batı karşıtı aktörlerin doldurmasını önlemeye çalıştığı iddia edilebilir. Zira AB, ABD’nin çekilmesiyle Afganistan’da oluşan güç boşluğunun Çin ve Rusya tarafından doldurulmasından rahatsızdır ve bundan dolayı ne olursa olsun Afganistan’da kalarak rakiplerini dengelemeye çalışmaktadır. Bu bağlamda Avrupa Parlamentosu üyesi David Mc Allister, Rusya ve Çin’in Afganistan’da oluşan boşluğu doldurmasını önlemek için birlik devletlerinin ortak tavır sergilemesi çağrısında bulunmuştur. Ayrıca Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da Doha ziyareti sırasında Taliban’ı tanımadan ya da siyasi ilişki kurmadan Afganistan’da ortak temsilciliğin açılması üzerinde çalıştığını ifade etmiştir. Nitekim AB devletleri, birliğin temsilciliği aracılığıyla Afganistan’daki çıkarlarını garanti altına almaya çabalamaktadır.

Neticede AB, ABD’yle birlikte Afganistan’da başarısız olsa da Afganistan’da kalarak olayları yakından izleme, elinden geldiğince müdahale etme ve uluslararası kamuoyu oluşturma amacıyla hareket etmektedir. Aynı zamanda bu durum, Taliban’la iletişim kanallarının açık tutulmak istendiğini de ortaya koymaktadır.


[1] “چشم‌انداز آینده روابط اتحادیه اروپا و افغانستان پس از سلطه طالبان”, Independent, https://l24.im/ny, (Erişim Tarihi: 01.03.2022).

[2] “وزرای خارجه اتحادیه اروپا معیارهایی برای روابط با طالبان تعیین کردند”, Euronews, https://per.euronews.com/2021/09/03/eu-foreign-ministers-set-standards-for-relations-with-the-taliban, (Erişim Tarihi: 01.03.2022).

[3] “بازگشایی سفارت اتحادیه اروپا در کابل”, Tolo News, https://tolonews.com/fa/afghanistan-176392, (Erişim Tarihi: 01.03.2022).

[4] “اتحادیه اروپا یک میلیارد یورو به افغانستان کمک می‌کند”, 8am, https://8am.af/the-european-union-is-providing-e-1-billion-in-aid-to-afghanistan/, (Erişim Tarihi: 01.03.2022).

Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan DAWLATYAR
Ahmad Khan Dawlatyar, 2013 yılında Kunduz Üniversitesi Hukuk ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Siyaset Bilimi Anabilim Dalı’nda “Türkiye Cumhuriyeti ve Afganistan İslam Cumhuriyeti Anayasalarında Güçler Ayrılığı İlkesi Üzerine Karşılaştırmalı Bir Analiz” başlıklı teziyle 2019 yılında almıştır. Çeşitli bilimsel etkinliklere katılan Dawlatyar, Afganistan sorunuyla ilgili bildiriler ve makaleler sunmuştur. Bu kapsamda “Afganistan Sorununun Dini ve İdeolojik Nedenleri” başlıklı sunumu yayınlanmıştır. Halihazırda Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. ANKASAM bünyesinde yürütülen çalışmalara katkıda bulunan Ahmad Khan Dawlatyar’ın başlıca çalışma alanları Afganistan ve Pakistan’dır. Dawlatyar, anadil seviyesinde Farsça, Özbekçe, Türkçe ve Peştunca dillerine hakimdir. Ayrıca orta düzeyde İngilizce bilmektedir.