Tarih:

Paylaş:

Avrupa’da Sosyal Demokrasi’nin Dönüşümü

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Sosyal demokrasi, geçmişten bugüne dünyanın çeşitli ülkelerinde ve birtakım farklılıklarla sürdürülerek varlığını devam ettirmiş bir ideolojidir. İkinci Dünya Savaşı’nın hemen sonrasında Batı Avrupa’da sosyal demokrat partilerin Sovyetler Birliği’nde geçerli olan “Stalinist” siyasi ve ekonomik modeli reddederek kendilerini ya sosyalizme giden alternatif bir yola ya da kapitalizm ile sosyalizm arasında bir uzlaşmaya adamalarıyla bu ideoloji, günümüzdeki şeklini almaya başlamıştır. Daha sonraları Soğuk Savaş’ın devam ettiği yıllarda Avrupa’da siyasi partiler daha “solcu” ideoloji benimsemeye başlamıştır. Nitekim 1990’lı yıllara kadar Avrupa’da Sosyal Demokrasi üzerine çalışmalar yapılmıştır. Özellikle de İngiltere İşçi Partisi ve Alman Sosyal Demokrat Partisi bahsi geçen dönemlerde, sosyal demokrasinin siyasetteki güçlü yansımaları olmuşlardır.

Söz konusu durum, 21. yüzyıla girildiğinde; yani Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle değişmeye başlamıştır. Elbette bu yeni yüzyıl, beraberinde yeni dinamikler ve yeni jeopolitik koşullar getirmiştir. Bununla birlikte Avrupa’da hem ideoloji bazında hem de siyasi partiler temelinde değişimler gözlenmeye başlanmıştır. Dolayısıyla sosyal demokrasinin eski gücünün kalmadığı gözlemlenmiştir. Değişen konjonktür içinde işçi ve emekçi sınıf kavramlarının, üretim biçimlerinin ve ekonomik koşulların yeniden şekillenmesi, bu gücün azalmasında rol oynamıştır.

Yakın tarihe bakıldığında, Avrupa’nın çeşitli krizlerle mücadele ettiği görülmektedir. Bu krizler hem siyaseti hem toplumu hem de ekonomiyi etkileyen hadiselerdir. Örneğin 2015 yılında Avrupa’nın yaşadığı göçmen krizi, ideolojik temellerinin yanı sıra siyasi partilerin oy oranlarının değişmesine de sebebiyet vermiştir. Özellikle de savaş, ekonomik kriz, iç karışıklık ve terör gibi nedenlerden ötürü Ortadoğu ve Orta Asya’dan Avrupa’ya iltica etmeye çalışan göçmenlerin sayısının artması ve bu sebeple Avrupa ülkelerinin toplumsal yapılarının yavaş yavaş değişmeye başlaması siyasete de yansımıştır.

Mülteci krizinin siyasi etkileri ve muhafazakâr sağcı partilerin liderlerinin söylemlerinin halk tarafından destek bulmasıyla, bahsi geçen değişim daha görünür hale gelmiştir. Örneğin Macaristan’a bakıldığında, Budapeşte yönetiminin mülteci krizinden beri sığınmacı ve göçmenlere karşı sert bir söylem ve politika uyguladığı bilinmektedir.[1] Nitekim ülkedeki iktidar partisi, bu söylemleri sürdürmektedir.[2] Bu bağlamda Macaristan’da sosyal demokrat ya da sosyalist partilerin yerini muhafazakâr merkez sağ partilerinin aldığı ve konumlarını sağlamlaştırdığı görülmektedir. Macar Sosyalist Partisi, 2002 yılından 2010 yılına kadar Özgür Demokratlar İttifakı’yla koalisyon kurarken; 2010 senesinde Macaristan Başbakanı Victor Orban liderliğindeki muhafazakâr Fidesz Partisi, merkez sağda yer alan Macar Demokratik Forum koalisyonuyla dört seçim üst üste iktidarda kalmayı başarmıştır.[3] 

Siyasal etkilerinin yanı sıra mülteci krizinin de tetiklediği ekonomik sıkıntılar, Avrupa’nın birçok ülkesinde iktidarda olan sol eğilimli veya sosyalist partileri zor durumda bırakmıştır. Zira bu partilerin politikaları, toplum ve yöneticiler arasındaki temsil ilişkilerini kötüleştirmiştir. Bu yönetimlerin uyguladığı çözüm girişimleri arasında kurtarma programları, kamu işletmelerinin ve hizmetlerinin toplu olarak özelleştirilmesi, emeklilik kesintileri, indirimler yoluyla kemer sıkma politikaları, yasal asgari ücret ve vergi artışları yer almıştır. Ancak Avrupa’daki sosyal demokrasi, Avrupa Birliği’nde (AB) de neoliberal doktrin kabul edildiği için kemer sıkma ve otoriterleşmeye alternatifi haline gelememiştir.[4]

Bahse konu olan dönemde ekonomik krizden dolayı güç kaybeden sosyal demokrat partilere en iyi örnek olarak Yunanistan’daki Radikal Sol Koalisyonu-İlerici İttifak (SYRIZA) Partisi gösterilebilir. Yunanistan’ın 2010’lu yıllardan itibaren şiddetlenen ekonomik krizi, ülkenin küçülme yolunda hız kazanması, ülke çapında dış borçlanmanın artması ve Aleksis Çipras liderliğindeki SYRIZA Partisi’nin uyguladığı sol eğilimli ekonomik politikaların sonuç vermemesi, 2019 senesinde hükümetin değişmesine neden olmuştur. Öyle ki; muhafazakâr Yeni Demokrasi Partisi, bir önceki seçimlerde parlamentoda sahip olduğu 75 sandalyeyi 158’e çıkarmış ve oyların %39,8’ini alarak tek başına iktidar olmuştur.[5]

Mülteci Meselesi ve ekonomik krizlerin yanı sıra geçmiş yıllarda sosyal demokrasinin başı çektiği Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık gibi ülkelerde de sosyal demokrat partilerin oy oranlarının düştüğü görülmüştür. Bu ülkelerdeki değişimin temel nedeni ise söz konusu partilerin işçi sınıfından ziyade; orta sınıf seçmenlerden oy almaya başlamasıdır.[6] İşçi sınıfında sendikalaşmanın azalması, sosyal demokrat partilerin oyunu düşürmüştür. Hatta işçi sınıfının oylarını aşırı sağcı partilere verme eğiliminin olduğu da gözlemlenmektedir.[7] Nitekim Birleşik Krallık’ta 2010 yılından bu yana kesintisiz olarak Muhafazakâr Parti iktidardayken; Fransa’da Sosyalist Parti’nin oyları giderek düşmüştür.

Avrupa’da ideolojik dönüşümün keskinleşmesine yol açan bir diğer kriz ise 2022 yılının Şubat ayında başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı olmuştur. AB ülkelerinin Rusya’ya yaptırımlar uygulaması hasebiyle gerek ekonomik krizin gerekse de enerji krizinin ortaya çıkması, dünya genelinde yüksek enflasyonun yükselmesine sebebiyet vermiştir. Bu ortamda özellikle de Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin ulusal güvenlik noktasında kendilerini güvensiz hissetmesi, Avrupa genelinde ideolojik dönüşümü hızlandırmıştır.Bu yüzden de İsveç gibi sol partilerin oldukça popüler olduğu bir ülkede bile sağ partilerden oluşan koalisyon hükümeti kurulmuştur. İsveç örneğinin yanı sıra İtalya ve İspanya gibi Güney Avrupa ülkelerinde de farklı nedenlerden dolayı popüler söylem değişmiş ve sosyal demokrat partilere yönelik destek azalmıştır. Nitekim İtalya, Benito Mussolini’den bu yana kurulan en sağcı hükümete tanıklık etmektedir.

Sonuç olarak Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ideolojik temellerini yerine oturtan sosyal demokrasi, bir ideolojik simgeyken; 21. yüzyılın getirdiği yeni dinamiklerle gücünü kaybetmeye başlamıştır. İç ve dış siyasetle birlikte ekonomiyi etkileyen küresel gelişmeler, sosyal değişimi de beraberinde getirmiştir. Mülteci Meselesi ve ekonomik kriz gibi dış olguların yanı sıra sınıfsal değişimlerin yaşanması da bazı ülkelerde sosyal demokrat partilerin oy kaybetmesine neden olmuştur. Ayrıca Rusya-Ukrayna Savaşı gibi Avrupa’yı birinci dereceden etkileyen hadiseler de söz konusu ülkelerin iç dinamiklerini etkilemiştir.


[1] Matthew Weaver-Haroon Siddique, “Refugee Crisis: Hungary Rejects All Asylum Requests Made at Border-As It Happened”, The Guardian, https://www.theguardian.com/world/live/2015/sep/15/refugee-crisis-hungary-launches-border-crackdown-live-updates,(Erişim Tarihi: 21.10.2022).

[2] Rick Noack, “Hungary’s Viktor Orban Faces Outrage After Saying Europeans Shouldn’t Become ‘Mixed Race’”, The Washington Post, https://www.washingtonpost.com/world/2022/07/27/viktor-orban-mixed-race-cpac/, (Erişim Tarihi: 21.10.2022).

[3] “Hungary”, ElectionGuide, https://www.electionguide.org/countries/id/99/, (Erişim Tarihi: 21.10.2022).

[4] “Analysing European Social Democracy: The Stance of the Left”, Transform! Europe, https://www.transform-network.net/calendar/event/analysing-european-social-democracy-the-stance-of-the-left/, (Erişim Tarihi: 21.10.2022).

[5] “Hellenic Republic”, ElectionGuide, https://www.electionguide.org/elections/id/3158/, (Erişim Tarihi: 21.10.2022).

[6] Tarik Abou-Chadi, “Past the Point of No Return? The Future of Social Democracy in Europe”, Green European Journal, https://www.greeneuropeanjournal.eu/past-the-point-of-no-return-the-future-of-social-democracy-in-europe/, (Erişim Tarihi: 21.10.2022).

[7] Aynı yer.

Sevinç İrem BALCI
Sevinç İrem BALCI
Sevinç İrem Balcı, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunudur. İyi derecede İngilizce bilen Balcı, aynı zamanda Rusça ve Yunanca öğrenmektedir. Başlıca çalışma alanları Balkanlar ve Avrupa'dır.