Tarih:

Paylaş:

BOP’ta “Vekil İttifak” Arayışları

Benzer İçerikler

İsrail ve Arap ülkeleri arasında bir süredir “gizli” şekilde sürdürülen temaslar, artık açık bir biçimde kamuoyuna yansımaktadır. Normalleşme yönünde atılan adımlar kapsamında dikkat çeken bir iddia da İsrail, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan’ın istihbarat yöneticilerinin bir Arap ülkesinde buluşarak Türkiye ve İran’ı hedef alan gizli bir toplantı gerçekleştirdiklerinin öne sürülmesi olmuştur. Toplantıya dair medyaya yansıyan haberlerde ise Ankara ve Tahran’ın etkisinin kırılması amacıyla Irak’taki Sünnilerin kontrol altına alınması, Suriye’nin Arap Birliği’ndeki üyeliğinin aktifleştirilmesi ve terör örgütü PKK/PYD’nin desteklenmesi gibi konuların üzerinde anlaşıldığı iddia edilmiştir.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Ortadoğu’ya yönelik son hamlelerini de göz önünde bulundurarak mevcut tablonun Türkiye açısından nasıl okunması gerektiğini, alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşleriyle dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Sencer İMER (ANKASAM Başdanışmanı)

Prof. Dr. Sencer İmer, ABD ve İsrail’in uzun zamandan beri Arap Dünyası’ndaki ülkelerle müttefiklik ilişkisi tesis etmeye çalıştığını dile getirerek Arap NATO’su tartışmalarını hatırlattı. Müttefiklik ilişkisi kurulmak istenen ülkeler arasında Suudi Arabistan, Mısır ve BAE’nin yer aldığını belirten İmer, “Zaten Arap Dünyası’nın ikiye bölünmesi isteniyor. İran ve Türkiye’nin karşısında bir blok yaratılamadığı için de Suriye ve Irak gibi ülkeleri bir noktada kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar.” açıklamasında bulundu.

Diğer taraftan İmer, İsrail’de gerçekleşecek olan seçimlerin yaklaştığını da hatırlatarak, seçimleri şahin kanadın temsilcisi olan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun kazanacağı yönünde algı oluşturulduğunu söyledi. Bu bağlamda Netanyahu’nun karşısında konumlanan güvercinlerin Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana olduklarına değinen İmer, “Hâlbuki şahin kanat, iki devletli çözümü reddediyor. Dolayısıyla Washington ve Tel Aviv’in yakınlaştığı Arap devletleri de İsrail’le işbirliği yapıyor. Yani esas mesele, İran ve Türkiye değil; İsrail’in güvenliğidir.” dedi.

Aydın NURHAN (Emekli Büyükelçi)

Emekli Büyükelçi Aydın Nurhan, ABD’nin Ortadoğu’da kalmak istemediğini ifade ederek ABD Başkanı Donald Trump’ın da bu yönde bir politika izlediğini söyledi. Buna karşılık Amerikan halkının durumdan rahatsız olduğunu ve bu nedenle de Trump’ın siyasi istikbalinin belirsiz olduğunu öne süren Emekli Büyükelçi, “Trump’ı azledebilirler ve yerine de ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence gelebilir.” dedi. ABD’de yaşanabilecek değişim olasılığının İsrail boyutuna da değinen Nurhan, meselenin Tel Aviv tarafından Pence’in İsrail’e olan yakınlığı çerçevesinde değerlendirildiğini vurguladı.

Diğer yandan İsrail’in 1980 ile 1988 yılları arasında yaşanan İran-Irak Savaşı’na neden olan aktörler arasında yer aldığını dile getiren Nurhan, Tel Aviv’in aynı politikayı Arap milliyetçiliği üzerinden tekrar uyandırmaya çalıştığına dikkat çekerek “İsrail, Arapları blok olarak Türkiye ve İran düşmanlığıyla bölmeye çalışmaktadır. Araplar da bu plana dâhil olmuştur. Bunu gören Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise Cemal Kaşıkçı Cinayeti korkunç bir olay olmasına rağmen; Suudi Arabistan’la ilişkileri bozmamaya özen göstererek çok başarılı bir dış politika uygulamıştır. Yoksa iki ülke arasında tahmin edilemez bir uçurum oluşabilirdi. Ancak yine de İslam âlemini birbirine düşürmeye çalışacaklardır.” dedi. Nurhan, Tel Aviv’in “Müslümanların birbirleriyle savaşmaları sağlanırsa, bölgede güçlü hiçbir devlet kalmaz ve İsrail rahat eder.” cümlesiyle özetlenebilecek bir dış politika yaklaşımını benimsediğini de sözlerine ekledi. Ayrıca Nurhan, İsrail’i rahatsız eden ülkelerin ise Türkiye ve İran olduğunu belirtti. Nurhan, söz konusu güçlerin durdurulması hususunda vekâlet savaşlarının yetersiz kaldığının Washington ve Tel Aviv tarafından fark edildiğini söyleyerek, özellikle de Türkiye’nin terör örgütlerine karşı sahadaki duruşuyla kendi aleyhindeki planları bozduğunu ifade etti. Bu bağlamda “Araplarla Türkleri” ya da “Araplarla İranlıları” birbirine kırdırma şeklinde yeni bir planın uygulanmaya başlandığını iddia eden deneyimli diplomat, gelişmelerin 21. yüzyıl açısından çok önemli ve ciddi bir politika değişikliği olduğunu belirtti.

Dr. Öğr. Üyesi Mürsel Bayram (Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi)

Dr. Öğr. Üyesi Mürsel Bayram, Ortadoğu’da yeni bir bölgesel güç dengesi kurulmaya çalışıldığını vurgulayarak burada Türkiye, İran, Mısır, Suudi Arabistan ve İsrail’in farklı jeopolitik ve ideolojik eksenler üzerinden Suriye merkezli bir yeniden konumlanma stratejisine angaje olduklarını dile getirdi.  Bahsedilen devletlerin ABD ile Rusya arasındaki küresel güç mücadelesinden de etkilendiklerini söyleyen Bayram, tüm bunların yanı sıra son dönemde Türkiye’nin bölgede artan nüfuzunun da hem ABD’yi hem de bölge devletlerini Türkiye’ye karşı diplomatik adımlar atmaya ittiğini ifade etti.

Bayram, Washington ve Tel Aviv yönetimlerinin, öncelikli hedefinin İran gibi görünmesine rağmen her iki ülkenin de esas rakip olarak Türkiye’yi gördüğünü ifade etti. Bu devletlerin İran’ı askerî olarak çevrelenebilecek bir ülke olarak görürken; Türkiye’ye karşı farklı stratejiler gündeme getirdiklerini ifade eden Bayram, söz konusu stratejilerin dört maddeden oluştuğunu belitti. Bu bağlamda ilk olarak Türkiye’nin Irak Sünnileri üzerindeki etkisinin azaltılmak istendiğini öne süren Bayram, ayrıca Erbil-Ankara ilişkilerinin gelişmesinin engellenmesi, Esad’ın Türkiye karşısında güçlenmesinin sağlanması ve terör örgütü YPG’nin desteklenmesi gibi dört ayaklı bir strateji bulunduğunu belirtti.

Dr. Öğretim Üyesi İskender KARAKAYA (Yozgat Bozok Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Dr. Öğr. Üyesi İskender Karakaya, Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri ABD askerlerinin Suriye’den ayrılması perspektifinden ele alarak ABD’nin Suriye’deki önceliklerinin “Terör örgütü DEAŞ ile mücadele, Suriye’nin yeniden yapılandırılması ve Rusya’nın dengelenmesi” yönündeki başlıklardan oluştuğunu söyledi. Diğer yandan Karakaya, ABD’nin Ortadoğu’daki temasları kapsamında ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı olan John Bolton’un Türkiye ziyaretine de vurgu yaparak, ABD’nin bölgeden çekilirken YPG’nin gücünü muhafaza etmek istediğini; ancak Türkiye’yi kaybetmek de istemediğini belirtti. Diğer taraftan Ankara’nın İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan gibi ülkelerle son dönemde yaşadığı krizleri de hatırlatan Karakaya, “ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun Arap ülkelerine yapacağı ziyaret, hem terör örgütü DEAŞ’ın güçlenmesinin engellenmesi hem de İran ve Rusya’nın bölgede etkinlik kazanmasının önlenmesi amacını taşıyor.” dedi.

Karakaya, Washington’un tutumunda Türkiye’nin Suriye’deki etkisinin dengelenmesi gibi bir hedefin bulunup bulunmadığının zamanla anlaşılacağını da söyleyerek Türkiye’nin ABD açısından kaybedilmemesi gereken bir ülke olduğunun altını çizdi.

Celal KAZDAĞLI (Gazeteci-Yazar)

Gazeteci Celal Kazdağlı, Türkiye’nin Ortadoğu’daki meselelere çok daha dikkatli yaklaşması gerektiğini ifade ederek Trump’ın ‘Suriye’den çekiliyoruz.’ açıklamasıyla birlikte Ortadoğu merkezli gelişmelerin dünya gündeminin ilk sırasına yerleştiğini ifade etti. ABD’nin bilinçli bir şekilde Türkiye ile Arap ülkelerinin arasını açmaya çalıştığını belirten tecrübeli gazeteci, “Washington, Türkiye’ye ‘Bugüne kadar güvendiğiniz Arap ülkeleri, sizin aleyhinize çalışıyor.’ mesajını vermek istiyor. Dolayısıyla Ankara’ya İran, Rusya ve Katar’la yan yana durmak yerine, ‘Gelip bizimle beraber ol.’ diyen bir ABD var. Washington, Türkiye’yi bölge ülkelerinden ayırmak ve yeniden kendileriyle hareket eden bir ülke haline getirmek istiyor.” sözleriyle Türkiye’nin bu oyunlara kanmaması gerektiğini vurguladı.

Kazdağlı, Suriye’nin Arap Birliği’ne girmesi ya da Arap ülkelerinin Suriye’de elçilikler açması gibi gelişmelerin Türkiye’nin aleyhine değerlendirilememesi gerektiğini de dile getirerek Kaşıkçı Cinayeti’ni hatırlattı. Kaşıkçı’nın Türkiye’de öldürülmesinin bir “Gladyo Operasyonu” olduğunu söyleyen Kazdağlı, bu operasyonun yalnızca Suudi Arabistan ve bizzat Veliaht Prens Muhammed bin Selman üzerinden okunmasının da doğru olmayacağını belirterek Türkiye’nin hem Suudi Arabistan’daki hem de diğer Körfez ülkelerdeki gladyoların farkında olması gerektiğini söyledi.

Son olarak Astana Süreci’ni hatırlatan deneyimli gazeteci, bölge ülkelerinin bir araya gelmesi sayesinde çeşitli sorunların rahatlıkla çözülebildiğini belirtti. Bu bağlamda ABD’nin Türkiye’yi Rusya ve İran’dan uzaklaştırmaya çalıştığını öne süren Kazdağlı, “İsrail’in bazı Arap ülkeleriyle birlikte Türkiye aleyhine politikalar yürüttüğü fikrine inanmıyorum. Bu bir ABD propagandasıdır. Türkiye, kendi coğrafyasında rahat etmek için bu oyunu bozmalıdır.” açıklamasında bulundu.