Tarih:

Paylaş:

Brunson Serbest: Ankara-Washington Hattında Kriz Çözüldü mü?

Benzer İçerikler

9 Aralık 2016 tarihinde Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) yanı sıra terör örgütü PKK adına suç işlediği ve casusluk yaptığı iddiasıyla tutuklanan, geçtiğimiz aylarda ise cezası sağlık sorunları nedeniyle ev hapsine çevrilen Amerika Birleşik Devletleri (ABD) vatandaşı Rahip Andrew Craig Brunson, 4. kez hâkim karşısına çıktı. Hakkında 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası verilen Brunson, tutuklu kaldığı süreler göz önünde bulundurularak tahliye edildi. Ayrıca rahibin ev hapsi ve yurt dışına çıkış yasağı da kaldırıldı.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Rahip Brunson’ın serbest kalması kararının ilerleyen süreçte Türkiye-ABD ilişkilerini nasıl etkileyeceğini tartışmaya açarak alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. İlter TURAN (Bilgi Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Prof. Dr. İlter Turan, Brunson’ın serbest bırakılmasının özellikle Başkan Trump ve çevresinde Türkiye’ye karşı gelişmiş olan duygusal birikimin rahatlamasıyla sonuçlanabileceğini, buna karşın Ankara ile Washington arasında esas ihtilaflı konuların önemini koruyacağını dile getirdi. Turan, “ABD’nin Halk Koruma Birlikleri’ne (YPG) olan desteğinin, İran’a karşı olan tavırlarının ve benzeri konulardaki ihtilafların Rahip Brunson’ın bırakılmasıyla fazla bir ilgisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz; ilişkilerin normal seyrinde yürütülmesi için bir ortam oluşmuştur ama uzlaşmazlık meseleleri gündemde durmaktadır.” açıklamalarında bulundu.

Brunson davasını Beyaz Saray açısından duygu yüklü bir mesele olarak tanımlayan Turan, gelişmelerin ABD iç politikasıyla olan ilgilisine de vurgu yaparak “Trump’ın sağlam seçmenleri arasında Evanjelistler bulunuyor. Buna karşılık rahibin serbest kalıp ülkesine dönüyor olmasıyla Trump, bekleyişlere de cevap vermiş olmaktadır.” diye konuştu. Turan, anlaşmazlıkların kalıcı olduğuna dikkat çekerek “Rahip serbest kalmasaydı belki bu duygu yüklü davranışlar daha olumsuz gelişmelere yol açabilirdi. Ama şimdi iki ülke arasındaki klasik siyasi anlaşmazlık seviyesine geri dönmüş bulunuyoruz.” açıklamasında bulundu.

Prof. Dr. Tayyar ARI (Uludağ Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Prof. Dr. Tayyar Arı, Brunson’ın serbest bırakılmasıyla ilgili olarak Washington yönetiminin açıklamalarını takip etmek lazım ifadesiyle “Söz konusu gelişmenin sonuçlarının Türkiye’ye olumlu yansıması konusunda ABD’nin biraz ketum davranacağını düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Trump’tan ilk aşamada memnuniyet yönünde bir açıklama gelmediğine ya da çok geç geldiğine dikkat çeken Arı, “Tüm bunlara rağmen söz konusu karar, ilişkiler açısından normalleşmenin başlaması için bir fırsat olarak kullanılabilir. En azından önemli bir gerilim meselesinin giderildiğini düşünüyorum.” dedi. Arı, Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri gerginleştiren çok sayıda konu olduğunu söyleyerek Brunson meselesinin bu sorunları da çözümsüz hale getirdiğini kaydetti.

Arı, “S-400 ve F-35’ler konusu, Fırat’ın doğusundaki PYD varlığı, Münbiç meselesi, Ankara’nın İran ambargosuna destek vermemesi, terör, Halkbank davası, Kudüs meselesi ve Filistin sorununa yaklaşım farklılığı gibi başlıklar arasından Brunson; bunları aşarak en ön sıraya geldi ve sıkıntılar buradan başladı.” ifadelerini kullandı. Bu bağlamda çelik ve alüminyuma ek vergiler konulması ve Ankara’ya geniş yaptırımlar uygulanacağının ifade edilmiş olması gibi gelişmelerin Türkiye’deki ekonomik istikrarı bozduğunu ifade eden Arı, “Buradaki problem, Trump’ın Kasım ayının başında yapılacak seçimleri kazanmak istemesi ve bunun için de Evanjelistlerin oylarını alma kaygısıyla dış politik argümanları iç politika malzemesi haline getirmek istemesinden kaynaklanıyor.” diye konuştu.

Ankara’nın Trump’tan Brunson’ın serbest kalmasına mukabil bir adım bekleyebileceğini söyleyen Arı, “Önceki temaslarda özellikle Münbiç meselesinde ağır aksak da olsa bir ilerleme olduğunu düşünüyorum. Taraflar birbirlerinden vazgeçmeye hazır değiller. Dolayısıyla ABD, Türkiye’yi kaybetmeyi göze alamamakta ve Türkiye olmadan bölgede istikrarın sağlanamayacağını bilmektedir ancak ABD’nin bazı şeyleri dayatmaya çalıştığını söyleyebiliriz.” yorumunda bulundu. Arı, bu anlamda rahibin serbest kalmasının bir iyi niyet göstergesi ya da güven adımı olarak değerlendirilebileceğini ve Ankara-Washington ilişkilerinin buradan ilerleyebileceğini belirterek, “Taraflar S-400 ve İran meselesi dışındaki diğer konu başlıklarını müzakere edebilir fakat ABD, bu iki meselede pazarlığa yanaşmayacaktır.” sözlerini kaydetti.

Umut ARIK (Emekli Büyükelçi)

Emekli Büyükelçi Umut Arık, hukukun temel kriter olması gerektiğinin altını çizerek Brunson’ın serbest kalmasının ABD-Türkiye ilişkileri bakımından olumlu sonuçlar doğuracağını dile getirdi. Arık, “Üzerine suç isnat edilen kişinin hukuksal açıdan savunmasını yapabilmesi için kendisine her türlü imkânın tanınmış olması gerekir. Çünkü suç ispatlanana kadar kişi suçsuzdur. Şimdiye kadar yapılan çalışmalarda başlangıçta tutukluluk şart gibi görünürken rahibin, kendisini savunanların ve içinde bulunduğu koşulların ortaya koyduğu durum; yargının doğru karar vermesine imkân sağlayacak şekilde değerlendiriliyorsa serbest kalması, bundan sonra hem hukuken hem de siyaseten iki ülke ilişkilerinin yeni bir seyre girmesi için yararlı olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.

Ankara-Washington ittifakının, ilkesel ve uluslararası koşullar, Avrupa dengeleri ve bölge bakımından yani Kafkaslar, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz için önemli noktalar içerdiğini belirten Arık, tarafların süratle gerginlikten sıyrılmalarının faydalı olacağını kaydetti. ABD de bazı çevrelerin “Brunson tutuksuz yargılansa bile terörizmle alakalı tavırlarından vazgeçmeyebilir.” yönünde bir düşünce içinde olduğu uyarısında bulunan Arık, “Rahibin serbest kalmasıyla bile ortadan kalkamayacak meseleler söz konusudur ve bu noktada Ankara, alınacak tedbirlerle terör koridoruna karşı Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı’nda olduğu gibi Münbiç, Sincar ve Kandil üzerine efektif çalışmalar yapmalıdır.” dedi.  Diğer yandan Arık, ekonomik açıdan ithalatın sıfırlanması ve Türkiye’nin ödemeler dengesinde olumlu gelişmeler sağlanarak Türk Lirası’nın değerinin garantilenmesinin önemine vurgu yaparak bunun sonucunda enflasyonun ortadan kaldırılacağına dikkat çekti. Arık, askeri ve ekonomik güçlenmenin Türkiye’nin ABD’yle olan sıkıntılarını kolay atlatabilmesi için önemli bir unsur olacağını da sözlerine ekledi.

Dr. Levent Ersin ORALLI (ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı)

Dr. Levent Ersin Orallı, “casusluk” ve “örgüte üye olmak” suçlamasıyla 9 Aralık 2016 tarihinde tutuklanan, ardından ev hapsi süreci başlayan Rahip Brunson’ın yargılandığı davanın, Türkiye-ABD ilişkileri bağlamında önemli bir mevzi kazanım sürecine dönüştüğünü dile getirdi. Bu bağlamda Orallı, “Devletlerin egemen eşitliği ve içişlerine karışmama prensiplerinin göz ardı edilerek, bağımsız mahkemelerin kararlarının esaret altına alınmaya çalışılması; ABD diplomasisinin kullanmayı hak gördüğü dış politika araçlarından biri haline gelmiştir ki şüphesiz bu durum, son yıllarda çok sayıda devletin benzer noktalarda baskı altına alındığı bir imtihana dönmüştür.” sözlerini kaydetti. Trump yönetiminin hukuksal bağlamdaki tüm tercihlerini ve legal dış politika araçlarını, iç politikada bir manevra unsuru şeklinde kullanılmasının uluslararası hukukun güç politikaları karşısındaki esnekliğini “tartışılır hale getirdiğini” ifade eden Orallı, Brunson davası sürerken Washington’un attığı adımları hatırlatarak Trump yönetiminin iyi niyetli davranmadığını vurguladı. Orallı, “Washington’un Brunson’ın tutukluluğu süresince ‘sorumlu’ oldukları gerekçesiyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e yaptırım uygulayarak, malvarlıklarını dondurma kararı alması; hemen sonrasında Türkiye’den çelik ve alüminyum ithalatına uygulanan gümrük vergilerini ikiye katlanması yargı kararlarını etkilemeye yönelik uluslararası kamuoyu tarafından ciddiyetsiz bulunan adımlar olmuştur.” dedi. Diğer yandan Trump’ın Türkiye hakkındaki negatif açıklamalarını hatırlatan Orallı, Suriye’de terör örgütü YPG’ye verilen destek, S-400 füze krizi, terör örgütü lideri Gülen’in iade süreci, Halkbank eski Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın İran yaptırımlarını yasa dışı yollarla delmek suçundan hüküm giymesinin yarattığı olumsuz havaya dikkat çekerek bu hamleleri, ABD’nin Türkiye’yle stratejik ortaklık prensiplerinin önüne çektiği setin bir bahanesi olarak yorumladı.

Celal KAZDAĞLI (Gazeteci)

Gazeteci Celal Kazdağlı, Brunson’ın serbest kalmasından yana olmadığını ifade ederek eve çıkartılmış olmasının bile doğru bir karar olmadığını kaydetti. “Bir göz hapsi kararı verilseydi daha isabetli olacaktı” diyen Kazdağlı, “Bazıları tutukluluğu halinde Türkiye-ABD ilişkilerinin bozulacağını iddia ediyordu ama rahip serbest kaldı diye de ilişkiler düzelecek değil. İkili ilişkiler zaten bozuk.” açıklamasında bulundu. Halen Münbiç’te tutulan sözlerin yerine getirilmediğini hatırlatan Kazdağlı, Washington’un Fırat’ın doğusunda PKK’ya silah yardımını sürdürdüğünü, Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PKK unsurlarına destek verdiğini ve Şam’ın çıkarları doğrultusunda Ankara ile çatıştığını vurguladı. Kazdağlı, “ABD, özellikle uyguladığı İsrail politikası ve Kudüs’ü başkent olarak tanımış olmasıyla bölgede Türkiye ile her alanda çatıştığını gösteriyor. Ayrıca İran’a yönelik yaptırımlar ve Türkiye ticaretini önlemeye yönelik pozisyonu da bu çelişkinin devam ettiğini gösteriyor.” açıklamasında bulundu. Bu bağlamda ikili ilişkilerdeki diğer olumsuz faktörlere dikkat çeken Kazdağlı, yalnızca Brunson davasıyla sorunların çözülebilecek bir seviyede olmadığını vurguladı.

Rahibin bırakılmasıyla Türkiye-ABD ilişkilerinin kısa bir nefes almış gibi görüneceğini ancak sonrasında çatışmanın süreceğini kaydeden Kazdağlı, “Söz konusu davayla ABD, ‘Ben baskıyla sonuç alabiliyorum. Türkiye, baskı uyguladığımda çaresiz kalarak dediğimi yapıyor o zaman devam edeyim. Başka alanlarda da aynı şekilde sonuç alabilirim.’ diyecektir ve bu tavrına devam edecektir.” açıklamasında bulundu. Ayrıca Kazdağlı, önümüzdeki süreçte Beyaz Saray’ın Türkiye üzerinde Brunson dışında başka bir bahaneyle de olsa baskılarını sürdüreceğini belirtti.