Doğu Akdeniz’de Hedef Türkiye: Fransız Donanması Güney Kıbrıs’ta

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), yaptığı ikili anlaşmalar kapsamında Fransa’nın Doğu Akdeniz’de deniz üssü kurmasına izin verdi. 6 ay içerisinde hayata geçirilmesi planlanan söz konusu anlaşmaya göre; Fransız donanması, GKRY’nin hak iddia ettiği sözde parseller üzerindeki doğalgaz çalışmalarının güvenliği sağlayacak ve bölgede çakışan deniz alanlarına yönelik muhtemel Türk müdahalelerini de engelleyecek.

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Rum Yönetimi’nin Fransa’yla yaptığı askeri deniz üssü anlaşmasının ne anlama geldiğini ve bölgedeki etkilerini değerlendirmek üzere alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşlerini dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Celalettin YAVUZ (İstanbul Ayvansaray Üniversitesi-Tarih)

Prof. Dr. Celalettin Yavuz, Fransa’nın Doğu Akdeniz’de deniz üssü kuracağı yönündeki haberleri iki başlık altında ele almanın mümkün olacağını belirterek, “Değerlendirilmesi gereken ilk şey, Rum Yönetimi ve Fransa’nın yapmış olduğu bu anlaşmanın uluslararası hukuka uygun olup olmadığıdır. Daha sonrasında anlaşmayı yapan tarafların kim olduğu değerlendirilmelidir. Anlaşmayı imzalayan taraflardan biri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) adına Rum Yönetimi; diğer taraf ise Fransa’dır. KKTC’nin kuruluş anlaşmalarında iki unsur bulunmaktadır: Rum unsuru ve Türk unsuru. Bu noktada garantör olarak ise Türkiye, Yunanistan ve İngiltere yer almaktadır. Herhangi bir durumda bu üç ülkenin rızası alınmalı; ondan da önce mevcut iki toplumun rızası alınmalıdır.” değerlendirmesinde bulundu. Yavuz, Rum tarafının KKTC’yi tek taraflı temsil etme girişiminin uluslararası hukuk açısından yanlış bir tutum olduğunu ifade etti.

Bu gelişmeler üzerine Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e (BM) itirazda bulunulabileceğini belirten Yavuz, “Kıbrıs Türklerinin ve KKTC’nin bu duruma itiraz hakkı bulunmaktadır. Fransa’nın bu tutumuna karşı KKTC’nin de devlet olarak tanınmasını sağlaması gerekmektedir. Rum Yönetimi, Yunanistan ile birlikte İsrail ve Mısır’ı yanına alarak Fransız ve Amerikan enerji şirketlerini ortaklığa dahil etmiştir. Münhasır Ekonomik Bölgenin (MEB) tartışmalı sahalarında çıkarılacak doğalgazla ilgili olarak Türkiye’nin itirazlarına karşı büyük ülkelerin siyasi ve askeri gücünü kullanarak caydırıcı etki yaratması amaçlanmıştır.” şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Emre İŞERİ (Yaşar Üniversitesi-Uluslararası İlişkiler)

Doç. Dr. Emre İşeri, Rum tarafının politikasının de facto bir durum yaratma amacı taşıdığını belirterek, “Söz konusu parsellerde, mümkün olduğunca farklı ülkelerden ortakları ve şirketleri bir araya getirerek Türkiye’nin itirazlarına ve tezlerine aykırı bir şekilde konunun uluslararası arenada dile getirilmesi de facto bir durum yaratmaktadır. Yapılan anlaşma da bu durumun bir uzantısı olarak görülebilir.” ifadelerini kullandı.

Durumu Fransa açısından değerlendiren İşeri, “Konu Macron’un Ortadoğu’ya yaklaşımı paralelinde ele alındığında Doğu Akdeniz’de etki sahasını arttırabilmek ve bölgede daha etkili olmak adına Fransa’nın kendi şirketinin çıkarları doğrultusunda yaptığı hamle karşımıza çıkmaktadır.” diye konuştu.

ABD ve İngiltere’nin Doğu Akdeniz’deki üslerine Fransa’nın da dahil olmasıyla uluslararası güç mücadelesinin giderek derinleştiğini ifade eden İşeri, “Doğu Akdeniz’de bölge çalışmaları yapılırken konu hiçbir zaman bölge ülkeleri değildir. Uluslararası sistem boyutunda ele aldığımızda ülkelerin birbirleriyle örtüşen ve çatışan siyasi ve iktisadi çıkarları olabilir. Bölgesel sistem boyutunda ise bölge ülkeleri arasındaki ilişkilerde sürekli bir etkileşim söz konusudur. Sorunun bu noktaya gelmesinin temel sebeplerinden biri, uluslararası sistem düzeyinde büyük güçler arasında çıkar uyuşmazlığının yarattığı etki ve sorunun kendi tarafları açısından araçsallaştırılmasıdır.” diye yorumladı. Son olarak İşeri, “Gelişmeler ışığında Fransa’dan ziyade Rusya’nın ne yapacağı merak konusudur. İngiltere ve Fransa’nın bölgeye yönelik politikaları farklılık arz etmekle birlikte Rusya’nın bölgede ne tür hamlelere girişeceğini beklemek gerekmektedir.” değerlendirmesinde bulundu.

Dr. Emre OZAN (ANKASAM Türk Dış Politikası ve Uluslararası Güvenlik Danışmanı)

Dr. Emre Ozan, “Fransa’nın Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına uzun zamandır devam eden bir ilgisi var. Buradaki sondaj çalışmalarında Fransız Total Şirketi de yer almaktadır. Rum Yönetimi’nin Fransa ile birlikte hareket etmeye çalışması aralarında yakın bir işbirliğinin olduğunu göstermektedir. Fakat daha önce yaşanan gerilimlere bakıldığında, bölgedeki tartışmalı parsellerde sondaj çalışmalarına izin verilmediği görülmektedir.” yorumunu yaptı.

Türkiye’nin bu süreçte birçok küresel güçle karşı karşıya geldiğini belirten Ozan, “Gerilimler daha çok Güney Kıbrıs üzerinden oldu. Büyük güçlerin buradaki politikası Türkiye’yi doğrudan karşısına almamaktı. Fakat bu anlaşmadan sonra bakıldığında Türk Donanması’na karşı Güney Kıbrıs’ın çıkarlarının korunması, uzun vadede birtakım sorunlar yaratabilir. Yani Türkiye ile Fransa’yı karşı karşıya getirebilir. Ortaya çıkan risklerle birlikte yapılan anlaşmayla Fransa, İngiltere’nin nüfuz bölgesinde olan ve İngiltere’nin askeri üsleri ve donanma üslerine sahip Kıbrıs’ta ilk kez yer alacak. İngiltere’nin burada takınacağı tavır, sadece Kıbrıs ve Doğu Akdeniz açısından değil, aynı zamanda İngiltere’nin Ortadoğu politikası açısından da önem arz etmektedir. Yanı başında bir Fransız donanması, İngiltere’yi rahatsız edebilir.” dedi.

Türkiye’nin yaşanan gelişmelere karşı her zamanki kararlılığıyla tepki vereceğini belirten Ozan, “Türkiye buradaki gerilimi tırmandırmayacaktır. Ama olası bir büyük gerilim halinde de buna hazırlıklı olduğunu gösterecektir. Türkiye’nin son zamanlardaki askeri tatbikatları ve sondaj çalışmalarına verdiği tepki, Türkiye’nin Doğu Akdeniz meselesindeki kararlılığını ortaya koymaktadır.” ifadelerini kullandı.

Uluç ÖZÜLKER (Emekli Büyükelçi)

Emekli Büyükelçi Uluç Özülker, Doğu Akdeniz’deki gelişmelerin Ortadoğu’da yaşanan olayların bir uzantısı olduğunu söyleyerek, “ABD ve Rusya bir yandan birbirleriyle mücadele ederken, diğer taraftan Suriye meselesinde olduğu gibi aynı safta da bulunabiliyorlar. ABD, Katar’la birlikte dünya enerji ihtiyacının birçoğunu karşılar durumdadır. Diğer yandan Rusya, yapmış olduğu birtakım projelerle enerjisini Avrupa’ya taşıma amacı taşımaktadır. İki küresel gücün devam eden gövde gösterisi enerji alanında da karşımıza çıkmaktadır.” diye konuştu.

Doğu Akdeniz’de yaşananların hem siyasi hem de ekonomik açıdan ele alınması gerektiğini belirten Özülker, “Ekonomik açıdan ele alınacak olursa, Türkiye açısından vahim durumlar yaratacak bir durum şu an için söz konusu değildir. Güney Kıbrıs’ın bulunduğu bölgede yapılan araştırmalara bakıldığında, henüz önemli rezervlere sahip bölgeler bulunmamaktadır. Buradaki asıl sorun, ülkelerin kendi aralarında birleşme faaliyetleridir.” dedi.

Siyasi açıdan bakıldığında ise üç boyutlu bir yapının ortaya çıktığını söyleyen Özülker, “Öncelikli olarak, Türkiye’nin ve bölgedeki ülkelerin karşılıklı olarak sıkıntıları mevcuttur. Ülkelerle ikili ilişkilerimizdeki sıkıntılar, karşı tarafı kendi arasında işbirliğine yöneltti. İkinci önemli mevzu, bölgeye baktığımızda karşımıza İsrail veya Rum Kesimi değil; doğrudan Ortadoğu politikalarına bağlı olarak büyük devletler ve bu devletlerin şirketleri karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda değerlendirildiğinde Rum Yönetimi ve Fransa’nın yaptığı, bölgede Türkiye’nin karşısında daha fazla yer alma ve Doğu Akdeniz’deki var olduğunu gösterme amacı taşımaktadır.” şeklinde değerlendirdi.

Özülker, “Üçüncü ve son husus ise Güney Kıbrıs’ın kendi topraklarından sürekli üs vermek suretiyle hem Türkiye’ye karşı daha güçlü bir pozisyona geçmek hem de enerji rezervleri üzerinde hak ve hukuk iddia ettiği durumu kontrol etme amacında olmasıdır. Rum Yönetimi’yle yapılan son anlaşmayla Fransa’nın, ABD ve İngiltere’yle değerlendirildiğinde gücüyle mütenasip olmayan bir rolde orada bulunduğu görülmektedir.” yorumunda bulundu. Son olarak bölgede Türkiye’ye karşı komplo yürütüldüğünü vurgulayan Emekli Büyükelçi, “Akdeniz’de en büyük sahile sahip olan ülke Türkiye’dir. Suriye’nin bölgede Türkiye kadar sahili olmamasına rağmen, diğer ülkeler tarafından kendilerine kıta sahanlığı verilirken Türkiye bu hakkından mahrum bırakılmaktadır. Mesele, sadece bir enerji meselesi değil; KKTC ve Türkiye’nin hak ve hukukun sağlanması meselesidir.” şeklinde belirtti.

Celal KAZDAĞLI (Gazeteci-Yazar)

Gazeteci Celal Kazdağlı, Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz ve petrol rezervlerinin kullanımına ilişkin çeşitli ülkelerin pazarlıklarının sürdüğünü belirterek, “İsrail, Mısır, Yunanistan, ABD, Fransa ve İngiltere, bölgede kendi çıkarları doğrultusunda pazarlık gerçekleştiren ülkelerdir. Fransa, geçmişten beri Suriye ve Lübnan üzerinde etkili olan bir ülkeydi. Günümüzde bölgedeki ülkelerle zayıflamış olan ilişkisini tekrar canlandırmak adına Rum Yönetimi’yle askeri deniz üssü anlaşması yapma yoluna gitmiştir.” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu askeri tatbikatlarla küresel güçlerin bölge politikalarına cevap verdiğini ifade eden Kazdağlı, “Türkiye, kendisini ve KKTC’yi devre dışı bırakarak büyük güçlerin bölgede herhangi bir paylaşımda bulunamayacağını sürekli dile getirmektedir. Doğu Akdeniz’den çıkacak olan enerjinin alıcısı doğrudan Avrupa’dır. Avrupa’ya gidecek en uygun istikamet ise Türkiye ve KKTC’den geçmektedir. Bundan dolayı Türkiye, bölgede kilit rol oynamaktadır.” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki rolüne ilişkin Kazdağlı, “Türkiye’nin KKTC’de hala deniz üssü bulunmamaktadır. Söz konusu bölgede avantaj sağlayabilecek ve söz konusu bölgeye sınır olan Lübnan’a deniz üssünün kurulması için bir girişimde bulunmak Türkiye’nin değerlendirmesi gereken bir adımdır. Bu bağlamda önümüzdeki süreçte Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de gereken mücadeleyi vereceği görülmektedir. Bulunduğu coğrafya, askeri gücü ve tarihsel birikimi Türkiye’nin bölgeden devre dışı bırakılamayacağını göstermektedir.” yorumunu yaptı.

Özge ELETEK
Özge ELETEK
Özge Eletek 1999 yılında İzmir’de doğdu. İlk ve orta öğretim hayatını İzmir’de tamamlayan Eletek, 2021 yılında Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Çeşitli düşünce kuruluşlarında birçok konferans ve seminere katılan Eletek, Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’ndeki stajını sürdürmektedir. Halihazırda Dokuz Eylül Üniversitesi'nde yüksek lisans eğitimini sürdürmektedir.