Tarih:

Paylaş:

Finlandiya’nın NATO Üyeliği ve Kutup İpek Yolu Projesi

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Finlandiya, uzun yıllar boyunca askeri tarafsızlık politikası izlemiş olan bir devlettir. Ancak Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başlaması üzerine söz konusu ülkenin tehdit algıları yeni bir boyut kazanmış ve bu politikasını terk etmiştir. Bu nedenle Helsinki yönetimi, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’ne (NATO) üyelik başvurusunda bulunmuştur. Mevzubahis başvuru, genel olarak NATO, Avrupa, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak yaşanan gelişmeler, Arktik jeopolitiğini ve dolayısıyla Çin’i doğrudan ve dolaylı bir şekilde etkilemektedir.

Çin, küresel bir vizyonla hareket ederek 2013 yılında Kuşak-Yol Projesi’ni ilan etmiştir. Bu projeyi sürekli olarak geliştirmek ve alternatif güzergahlarla daha kapsayıcı hale getirmek isteyen Pekin yönetimi, 2000’li yıllarda Arktik’te artan rekabete daha yoğun bir şekilde dahil olmaya başlamış ve eriyen buzulların gerek Avrupa’ya gerekse de bölgedeki zenginliklere ulaşmada bir avantaj sağladığını düşünmüştür. Bu amaçla da kendisini “Yakın Arktik Ülkesi” olarak tanımlamaya başlamış ve 2017 yılında “Kuşak ve Yol Girişimi Kapsamında Denizcilik İşbirliği Vizyonu” belgesini yayınlamıştır.

Bahsi geçen belgede Arktik üzerinden Avrupa’ya ulaşan bir mavi ekonomik geçidin öngörüldüğü yazılmıştır.[1] Koridorlar aracılığıyla dünya genelinde bir ağ oluşturmaya çalışan Çin, Kutup İpek Yolu Projesi’yle Bering Boğazı üzerinden Rusya’nın kuzeyini dolaşarak Avrupa’ya ulaşmak istemektedir.

Bilindiği gibi Arktik’e kıyısı olan Rusya dışındaki devletler, kendilerini Batı Dünyası içinde konumlandırmaktadır. Bu durum ise Rusya’nın yalnızlaşmasına neden olmaktadır. Bunun karşısında Moskova ise hem yalnızlığını kırmak hem de Batı’yı dengeleyebilmek için Çin’in bölgede varlık göstermesini istemekteydi. Zira söz konusu dönemde bölgede tansiyon artma eğiliminde olsa da konjonktür, Çin için olumsuz değildi. Finlandiya’nın tarafsız konumu Çin’in bu ülkeyle işbirliği geliştirmesini mümkün kılmaktaydı. Finlandiya ve İsveç, NATO üyesi olmadığı için Rusya da avantajlı konumdaydı.

Bölgedeki gelişmeler, bir süre sonra Çin ve Rusya açısından olumsuz bir sürece evrilmeye başlamıştır. Örneğin NATO, 25 Kasım 2020 tarihinde ilan ettiği “NATO 2030: Yeni Bir Çağ için Birliktelik”[2] başlıklı belgesinde Moskova ve Pekin’i doğrudan tehdit olarak sınıflandırmıştır. Bu da iki devletin faaliyetlerinin ABD ve NATO nezdinde rahatsızlık yarattığının göstergesi olmuştur.

Arktik’te artan tansiyon ve rekabet, Rusya-Ukrayna Savaşı’yla birlikte azami seviyeye ulaşmıştır. Ayrıca Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya üyelik başvurusunda bulunması, Batılı aktörlerin bölgedeki etkisinin artmasına yol açmıştır. İki devletin de NATO üyesi olması durumunda Rusya, söz konusu örgüte üye olmayan tek bölge devleti olarak daha da yalnızlaşacaktır. Üstelik bu izole edilmişlik, yapısal bir hal almaktadır. Zira Rusya’nın Arktik Konseyi üyeliği askıya alınmıştır. Moskova yönetimi ise Pekin’le yakın işbirliği yürüterek bölgeyi uluslararasılaştırmaya ve Batılı aktörlerin elini zayıflatmaya çalışmaktadır. Bilhassa ABD ve NATO karşıtı ülkelerin Arktik’in uluslararasılaşmasına dönük çaba içerisinde olması ve bunun Moskova üzerinden gerçekleştirilmesi, Batı’daki rahatsızlığı derinleştirmektedir.

Nitekim NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 26 Ağustos 2022 tarihinde yaptığı bir açıklamada Rusya’nın yeni bir Arktik Komutanlığı kurduğunu, bölgede yeni silah sistemleri denediğini, Çin’in Arktik’e erişimini arttırdığını, Pekin’in milyarlarca dolarlık yatırımlar yaptığını ve iki devletin de Batı’nın değerlerine ve çıkarlarına meydan okuyacak şekilde stratejik ortaklık ilişkisini derinleştirdiğini belirtmiştir.[3] Bu açıklama, net bir şekilde NATO’nun Rusya’nın yanı sıra Çin’i de Arktik’te tehdit olarak kodladığını ve üyelerine mesaj vermeye çalıştığını göstermektedir.

ABD merkezli RAND Corporation, yayınladığı bir raporda Pekin ile Moskova’nın daha yakın ilişkiler geliştirmesi durumunda Çin’in Kuzey Kutbu’ndaki nüfuzunun ve bölgeye erişiminin on yıl içinde artacağı belirtmektedir.[4] Dolayısıyla ABD’yi ve NATO’yu rahatsız eden Çin’i ötekileştirmeye dönük girişimlerin hız kazandığı söylenebilir. NATO’nun Çin karşıtı tutumunun yoğunlaşması, Pekin’in yalnızca örgütle değil; aynı zamanda üye devletlerle olan ilişkilerini de olumsuz etkilemektedir.

Batı’da artan Çin karşıtlığı ve Arktik’in bir rekabet alanına dönüşmesi, Pekin’in bu bölgeye yönelik hayata geçirmeye çalıştığı Kutup İpek Yolu Projesi’ni de tartışmaya açmıştır. Zira Çin’in amaçlarından bir Avrupa’ya Pasifik’e oranla daha kısa, daha düşük maliyetli ve daha güvenli bir rotadan ulaşmaktır. Finlandiya, pragmatist açıdan Çin’le olan ilişkilerini geliştirirken; özellikle Avrupa’ya açılan bir liman olmayı planlamaktaydı. Çin ise bölgede bir üs edinecek, Avrupa’ya farklı bir rotadan ulaşabilecek, Arktik’te varlık gösterecek ve istihbarat da dahil olmak üzere askeri genişleme için imkan kazanabilecekti. Ancak taraflar arasında yaşanan gelişmelere rağmen Finlandiya’da bir şüphecilik hakimdi. Bu kapsamda Çin’le yapılan projeler iptal edilmeye ve Pekin’in bölgedeki faaliyetleri sınırlandırılmaya başlanmıştı.[5]

Günümüzde söz konusu tutumun daha da yoğunlaştığı söylenebilir. Zira Çin, Rusya’ya herhangi bir tepki göstermemektedir. Ayrıca Ukrayna’da yaşanan savaşın değerler savaşına dönüştüğü söylenebilir. Bu noktada Finlandiya, Batı değerlerini kabul etmeyen aktörlerle arasında mesafe koymayı seçmiş gözükmektedir. Diğer yandan NATO’ya dahil olması durumunda Finlandiya’nın “NATO 2030: Yeni Bir Çağ için Birliktelik” belgesi çerçevesinde harekete edeceğini söylemek mümkündür. Bu yüzden de Pekin, Avrupa’daki en güvenli limanlarından birini kaybetmektir.

Sonuç olarak, dünyada ve Arktik’te artan kutuplaşma, Çin’in projeleri için önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Geçmişte Finlandiya, Çin için Arktik’teki en önemli seçeneklerden biri olarak kabul edilirken; günümüzde bu durum değişmektedir.[6] Yani Rusya-Ukrayna Savaşı’nın Avrupalı devletlerin güvenlik algısını önemli ölçüde şekillendirdiği bir dönemde Çin’e dair şüpheler de artmaktadır. Ayrıca bu süreci etkileyen aktörlerden biri de ABD’dir. Zira ABD’nin politikaları, Rusya ve Çin’e karşı endişelerin artmasına neden olmaktadır. Finlandiya Başbakanı Sanna Marin’in ABD olmadan Avrupa’da güvenliğin sağlanamayacağına dair açıklamaları da bunun yansıması olarak görülebilir. Dolayısıyla Çin’in Avrupa’ya ulaşmak için hayata geçirmeye çalıştığı Kutup İpek Yolu Projesi’nin mühim bir amacının ortadan kalktığı, sadece Rusya’nın en batısına ulaşabileceği ve bunu Arktik’te varlık göstermek için araçsallaştıracağı söylenebilir.


[1] “Full Text: Vision for Maritime Cooperation Under the Belt and Road Initiative”, China.org.cn, http://www.china.org.cn/world/2017-06/20/content_41063286_2.htm, (Erişim Tarihi: 02.01.2023).

[2] “NATO 2030: United for a New Era”, NATO, https://www.nato.int/nato_static_fl2014/assets/pdf/2020/12/pdf/201201-Reflection-Group-Final-Report-Uni.pdf, (Erişim Tarihi: 02.01.2023).

[3] “Joint Press Conference with NATO Secretary General Jens Stoltenberg and the Prime Minister of Canada, Justin Trudeau”, NATO, https://www.nato.int/cps/en/natohq/opinions_206908.htm?selectedLocale=en, (Erişim Tarihi: 02.01.2023).

[4] Kristin Huang, “Warm Russian Ties are Key to China’s Arctic Aspirations: Report”, SCMP, https://www.scmp.com/news/china/diplomacy/article/3194524/warm-russian-ties-are-key-chinas-arctic-aspirations-report, (Erişim Tarihi: 02.01.2023).

[5] Matti Puranen-Sanna Kopra, “Finland and the Demise of China’s Polar Silk Road”, The Jamestown Foundation, https://jamestown.org/program/finland-and-the-demise-of-chinas-polar-silk-road/, (Erişim Tarihi: 02.01.2023).

[6] Sanna Kopra-Matti Puranen, “China’s Arctic Ambitions Face Increasing Headwinds in Finland”, The Diplomat, https://thediplomat.com/2021/03/chinas-arctic-ambitions-face-increasing-headwinds-in-finland/, (Erişim Tarihi: 02.01.2023).

Dr. Emrah KAYA
Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika Uzmanı Dr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.