Uluslararası sistemde başat aktörler arasındaki rekabet her geçen gün hızlanmakta ve belirsiz bir geleceğe doğru ilerlemektedir. Bilhassa Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Çin’in başat rol oynadığı küresel konjonktürde birçok devlet kendi çıkarlarını güvence altına almaya çalışmaktadır. Bu çerçevede karşımıza çıkan devletlerden biri de Fransa’dır. Paris, Avrupa’da önemli bir rol oynamakla beraber Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu hasebiyle küresel rekabetin de önemli aktörü olarak değerlendirilmektedir. Macron yönetiminin Asya-Pasifik’e ilgisi hem Çin-ABD yarışının bölgenin statükosunu etkilemesi hem de iç siyasetteki gelişmeler sebebiyle son dönemde artmıştır.
Fransa’nın yakın zamanda Asya Pasifik’e yönelik artan ilgisi, gerek dış politika gerekse iç politika açısından ele alınması gereken bir konudur. İç politika açısından incelenirse Fransa’da geçtiğimiz günlerde yaşanan protestolar oldukça ses getirmiş ve göç ile suç arasında bağ kurulmasına sebep olduğundan ülkedeki sağ görüşün yükselmesine yol açmıştır. Ayrıca ülkedeki emeklilik yaşını arttırmaya yönelik planında ısrar etmesi de hükümetin zayıflamasına neden olmuştur. Macron’un görev süresinde son yılına girmesi düşünüldüğünde meşruiyetini arttırmaya yönelik bir çaba içerisinde olması muhtemeldir. Bu bağlamda Macron’un üzerindeki baskıyı azaltmak amacıyla ülke gündemini değiştirerek ulusal çıkarları ve ülkenin birliğini korumaya yönelik bir imaj çizme çabasına girdiğinden bahsetmek mümkündür.
Söz konusu çıkarlar için Asya Pasifik oldukça önemlidir. Zira Fransa münhasır ekonomik bölgesinin yüzde 90’ını denizaşırı topraklarından elde etmektedir. Dolayısıyla Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu’nda Fransa’nın egemenliğine yönelik risklerin engellenmesi gerekmektedir. Halihazırda Fransa’nın yurt dışı toplam finansal yükümlülükleri, yurt dışı toplam finansal varlıklarından fazla olduğundan dolayı uluslararası yatırım pozisyonu açığı vermektedir. Macron’un iddia ettiği ekonomik büyümenin devam etmesi, bahse konu açığın kapatılması ve uluslararası varlıkların getirisinin arttırılması için Fransa’nın Asya-Pasifik’teki ekonomik haklarını kullanma çabasını arttıracağı ileri sürülebilir. Bu noktada bölgedeki Fransız varlığının güvenliği önem teşkil etmektedir.
Asya Pasifik ilgisini, dış politika açısından incelemek gerekirse Fransa, dünyanın ikinci en büyük deniz alanına sahiptir. Bunun sebebiyse Fransa Denizaşırı Bölgeler Topluluğu’dur. Dolayısıyla Paris’in bu bölgeler üzerindeki kontrolü ve meşruiyeti oldukça önemlidir. Asya Pasifik’te artan ABD-Çin rekabetinin Fransa çıkarlarını tehlikeye atmaması, Macron yönetiminin öncelikli hedefi olarak görülebilir. Zira Paris’in temel amacı mevzubahis rekabetin olumsuz etkilerinden sıyrılarak kendi çıkarları doğrultusunda hamleler yapmaktır. Burada üzerinde durulması gereken husus, Fransa’nın Pekin-Washington yarışına katılmak yerine bölgedeki konumunu güçlendirmeye yönelik bir dış politika uygulamak istediğidir.
Fransa’nın bölgedeki geniş ağı düşünüldüğünde cüretkâr adımlardan kaçınması muhtemeldir. Bu noktada Paris’in iki başat aktörün yarışında geri planda kaldığı ifade edilmelidir. Macron yönetimi, ABD’nin Fransa’dan ayrı olarak bölgedeki işbirliği girişimleri ve Çin’in askeri varlığını arttırma çabası hasebiyle endişe duymakta, ayrıca kontrolü dışındaki gelişmelere karşı direncini güçlendirmek istemektedir. Avustralya Savunma Bakanı Richard Marles’ın ABD için füze üretileceğini doğrulaması,[1] Yeni Kaledonya’nın jeopolitik konumu düşünüldüğünde Paris’in endişelerini kanıtlar niteliktedir.
Netice itibariyle Fransa La Reunion; Yeni Kaledonya ve Fransız Polinezyası gibi denizaşırı topraklarını ve bölgedeki etkisini korumak istemektedir. Dolayısıyla söz konusu coğrafyada münasebetlerini derinleştirmeyi hedeflemektedir. Bu çerçevede Paris’in Çin’in yükselişinden endişe duyduğu ileri sürülebilir. Nitekim bölgede yeni bir emperyalizmin ortaya çıktığına yönelik kabulü Fransa’yı statükocu bir dış politikaya yönlendirmektedir. Vietnam ve Tayvan üzerinde hak iddia eden Çin’in Paracel Adaları’nda askeri eğitim vermesi,[2] bölgedeki askeri varlığını arttırma çabasını göstermektedir. Bu çabanın temeldeki sebebiyse bölgenin Çin’in ulusal güvenliği açısından can alıcı görülmesidir. Mevzubahis çabalar, krizlerin tırmanmasına sebep olduğundan Fransa’yı bölgedeki varlığını korumaya itmektedir. Macron’un iki aktör arasında ana jeopolitik savaş alanı olarak görülen bölgedeki diplomatik gezisi,[3] etrafındaki yaşanan nüfuz mücadelesinde seyirci kalmayacağını göstermektedir.
Temelde Macron yönetiminin endişesinin Çin olduğu ileri sürülebilir. Zira Pekin’in yükselen ekonomisi Fransa’yla olan ticarete de yansımıştır. Fransa, Çin karşısında ciddi bir ticaret açığına sahiptir. Çin Başbakan Yardımcısı He Lifeng’in ifadesine göre Pekin, Paris’le işbirliğini derinleştirmek istemekte ve Fransa’nın Avrupa Birliği (AB)-Çin ilişkilerinin istikrarında faydalı olacağını ummaktadır.[4] Çin, Kuşak ve Yol Girişimi’yle dünyaya açılmış ve ekonomik yükselişini diplomaside lehine çevirmiştir. Bu bağlamda AB ile münasebetlerini güçlendirmek istemektedir. Ancak Çin’in ekonomik üstünlüğünün Fransa aleyhine siyasi üstünlüğe dönüşmemesi için Paris’in Çin bağımlılığını azaltmaya ve münhasır ekonomik bölgelerinin verimini arttırmaya çalışması muhtemeldir. Buna ek olarak Fransa, Çin’le olan münasebetlerinde düşmanca bir tavırdan uzak durmakta ve aralarındaki ticari dengesizliği ortadan kaldırmaya çabalamaktadır. Fransa Maliye Bakanı Bruno Le Maire’in Çin-Fransa Ekonomik ve Mali Diyaloğu’nda Çinli yetkililerle görüşmesinin ardından Fransa’nın dünyanın en büyük ikinci ekonomisinden “ayrılmak” değil, Çin pazarına daha iyi erişim ve daha “dengeli” bir ticaret ilişkisi istediğini ifade etmesi,[5] Paris yönetiminin tutumunu kanıtlar niteliktedir.
Paris’in stratejisine bakıldığında Çin’e karşı güçlü bir dengeleyici olması hasebiyle Hindistan, Fransa’nın bölgedeki stratejisi için bir cazibe merkezi olmaktadır. Nihayetinde Yeni Delhi-Paris münasebetleri artan bir ivmeyle gelişme göstermektedir. Burada üzerinde durulması gereken husus Hindistan’ın rolüdür. Hindistan, Çin’in yükselen gücüne karşı dengeleyici bir ağırlık olarak görülmektedir. Zira Modi yönetimin stratejik hamleleri, Pekin’in bölgedeki adımlarında dikkate değer bir unsur olarak algılanmaktadır. Temelde Hindistan’ın her geçen gün artan jeopolitik önemi, Çin’e karşı üstünlük kazanmak isteyen diğer aktörler tarafından da doğal bir ortak olarak görülmesine sebep olmuştur. Bu çerçevede Fransa, Hindistan’la ilişkilerini derinleştirme çabasına girmiştir. Nitekim “Bastille Günü” askeri geçit töreninde Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin onur konuğu olması ve ödüle layık görülmesi,[6] bu çabayı kanıtlar niteliktedir.
Netice itibariyle Fransa-Hindistan ilişkilerinin seyri oldukça olumludur. Bilhassa Yeni Delhi’nin Pekin’in bölgedeki artan etkisinden rahatsızlığı ve uluslararası sistemdeki rolünü güçlendirme çabası, Paris’in ilgisine iyimser yaklaşmasına sebep olmaktadır. Modi yönetiminin askeri gücünü arttırmaya yönelik tutumunun iki aktör arasındaki işbirliğine katkı sağladığı ileri sürülebilir. Özellikle savunma sanayiini geliştirme isteği, Fransa’ya olan yaklaşımında belirleyici olmaktadır. Her ne kadar Ukrayna Savaşı’ndaki görüşleri farklı olsa da daha önce 36 Rafale savaş uçağı ve 6 Scorpene denizaltısı için yapılan anlaşmaya ek olarak aynı modelde 26 savaş uçağı ve 3 denizaltısı için ön anlaşma imzalamaları,[7] bu duruma örnek olarak sunulabilir. Temelde savunma işbirliğine dayanan bu ilişki çeşitli konularda ortaklığın da önünü açmaktadır.
Sonuç olarak küresel rekabetin şekillendiği coğrafyalardan biri de Asya Pasifik’tir. Paris, bölgedeki güç mücadelesinden olumsuz etkilenmek istememektedir. Nitekim Fransa, Denizaşırı Bölgeler Topluluğu hasebiyle dünyanın ikinci büyük deniz alanına sahiptir. Çin’in ve ABD’nin mevzubahis bölgede askeri varlığını arttırması, Fransa’nın güvenlik konusunda endişelenmesine sebep olmaktadır. Macron yönetimi hem ülkede yaşanan gerginler nedeniyle kaybettiği desteği ulusal çıkar vurgusuyla geri kazanmak hem de Çin’in ekonomik üstünlüğüne karşı ona bağımlılığını azaltmak amacıyla deniz aşırı topraklarına yönelmektedir.
Uluslararası yatırım pozisyonu açığı veren ülkenin denizaşırı topraklarında uygulayacağı politikalar için bir tehdidin olmaması gerekmektedir. Kendi çıkarlarını garanti altına almak isteyen Paris yönetimi, bölgedeki siyasi etkisini arttırmak için Hindistan’la işbirliğine yönelmektedir. Yeni Delhi’nin savunmaya yönelik ilgisi, Paris’in yönelimine olumlu yaklaşmasını sağlamaktadır. Tüm bunlardan hareketle önümüzdeki dönemde Paris-Yeni Delhi münasebetlerinin güçleneceği ileri sürülebilir.
[1] “Австралија ќе произведува ракети за САД.”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/avstralija-kje-proizveduva-raketi-za-sad/, (Erişim Tarihi: 29.07.2023).
[2] ‘‘China to Conduct Military Training in Disputed Part Of South China Sea.’’, Reuters, https://www.reuters.com/world/china/china-conduct-military-training-disputed-part-south-china-sea-2023-07-28/, (Erişim Tarihi: 28.07.2023).
[3] ‘‘Macron Promotes French Interests On A Trip To South Pacific Where US-China Rivalry Is Intensifying’’, Associated Press, https://apnews.com/article/france-south-pacific-us-china-f7b0d5c0d7fb994ce6bd826f4155df2c, (Erişim Tarihi: 24.07.2023).
[4] ‘‘China Hopes France Can Help Take Heat Out Of Relations With EU.’’, Reuters, https://www.reuters.com/world/china-hopes-france-can-help-take-heat-out-relations-with-eu-2023-07-29/, (Erişim Tarihi: 29.07.2023).
[5] ‘‘Le Maire Says France Wants Better China Access, Not Decoupling.’’, Reuters, https://www.reuters.com/world/le-maire-says-france-wants-better-china-market-access-2023-07-30/, (Erişim Tarihi: 30.07.2023).
[6] ‘‘France Fetes India’s Modi At Bastille Day Celebration’’, Reuters, https://www.reuters.com/world/france-fete-indias-modi-bastille-day-celebration-2023-07-14/, (Erişim Tarihi: 14.07.2023).
[7] ‘‘India’s Modi And France’s Macron Agree On Defense Ties But Stand Apart On Ukraine’’, Associated Press, https://apnews.com/article/france-india-warplanes-bastille-day-macron-modi-081f753a6c239e74af7c119f2f025213, (Erişim Tarihi: 14.07.2023).