Tarih:

Paylaş:

Güney Sudan 5 Yaşında: Siyasi Güvensizlik Yine Şiddeti Getirdi

Benzer İçerikler

Güney Sudan siyasetinin en güçlü ve en önemli aktörlerinin arasında uzun yıllara dayanan güvensizliğin geçmişte yaşanan çatışmalara, imzalanan barış antlaşmalarına rağmen hâlâ ciddi boyutlarda olduğu Temmuz ayındaki silahlı çatışmalar neticesinde bir kez daha gözler önüne serildi. Devlet Başkanı Salva Kiir ve yeninden görevden aldığı kadim muhalifi Riek Machar arasındaki siyasi anlaşmazlık ve beraberinde gelen çatışmalar, bu iki önemli ismin arasında güvensizliğin giderilmediğini ve kolayca şiddete dönüşebileceğini tekrardan göstermiş oldu. Barış antlaşması, yetki paylaşımı, geçici ulusal hükümet gibi önemli başlıkların kilit öğelerinin değerlendirilmesinde, hayata geçirilmesinde anlaşmazlık yeniden çıktı ve neredeyse Güney Sudan siyaseti ile örtüşen silahlı çatışmaların tekrardan yaşanmasına sebebiyet verdi.

Geçmişteki siyaset temelli-etnik boyutlu çatışmalara nazaran bu dönemdeki gerginlik ve çatışmanın farklı unsurları bulunuyor. Hükümetten muhalif isimler istifa ediyor. Machar’ın liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi/Ordusu-İç Muhalefet’te de (SHKH-İM) siyasi bölünmüşlük mevcut ve liderlik tartışmaları yaşanıyor. Machar’a muhalif isimler gerek devlet yönetiminde gerekse Parti’de destek görüyor. Bunun en önemli göstergesi SHKH-İM’den Taban Deng Gai’nin yeni devlet başkanı yardımcısı olarak atanması. Eski bakan Deng’e Machar’ın yeniden görev vermemesi iki ismin arasını açmıştı. Oysa Deng; Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Juba olarak adlandırılan ve Kiir’in liderliğindeki grupla SHKH-İM arasındaki müzakereleri yürüten isim idi.

Son dönemdeki siyasi gerginlik-şiddet denkleminin, taraflar arasında güvensizliğe işaret eden bir diğer unsuru da Ağustos 2015 tarihli Barış Antlaşması’na imza atmalarına rağmen çatışmanın yaşanabiliyor olması. Metinin içeriği ve liderlerin gerek antlaşma sürecinde gerekse sonrasındaki tutumu mevcut çatışma ve güvensizlik ortamında daha fazla sorgulanır hale geliyor. Ocak 2016’da kurulması gereken ulusal birlik hükümeti aynı yılın Nisan ayında kurulabildi, yetki paylaşımına dair antlaşma da yine bu ayda imzalanabildi. Antlaşma temelinde Machar’ın görevden alınması zaten tartışmalı bir adım olup taraflara göre yasadışı ya da yasal olarak nitelendirilebiliyor. Kiir’in ya da başında olduğu hükümetinin diğer kararları da 2015 Barış Antlaşması’nın nasıl uygulandığını sorgulatıyor. Milletvekilleri ve bakanlar görevden alınıyor. Bakanlar Kurulu’ndaki dağılım Kiir-Machar dengesini/muhalefet-iktidar dengesini gözetecekti fakat Machar’a yakın isimlerin yerine Deng’e yakın isimlerin göreve getirilmesi Barış Antlaşması’nın ilgili maddesinin ne kadar uygulandığını düşündürtüyor. Buna ilaveten Antlaşma’ya göre değişiklik ancak hükümeti oluşturan üç partinin onay vermesiyle olacaktı; oysa Güney Sudan kaynakları böyle bir  düşünce birliğinin olmadığı yönünde.

Temmuz 2016 çatışmasının Barış Antlaşması’nı sorgulatan en önemli özelliği güvenlik alanındaki düzenlemelerin tartışmaya açık olup şiddeti körüklemesidir. Bu düzenlemelere göre iki kuvvet oluşturulacak; birisi devlet başkanı yardımcısının korunmasından diğeri ise ülke savunmasından sorumlu olacaktı. 30 aylık geçici süreden sonra seçimler gerçekleşecek ve bu iki askerî birimden ulusal ordu oluşturulacaktı. Diğer önemli unsur da başkent Juba’nın silahsızlandırılması idi. Antlaşma’ya göre geçici ulusal birlik hükümetinin kurulmasından önce yapılması gerekli idi. Askerî ve dolayısıyla siyasi dengeyi değiştirme ihtimalinden ötürü bu düzenlemelerde ilerleme sağlanamamış ve taraflar bir kez daha çatışmayı seçmiştir.

Ayrıca Afrika kıta örgütlenmeleri de Güney Sudan Hükümeti ile farklı unsurları gündeme getirerek çözüm sağlanabileceğini savunuyor. Afrika Birliği ve Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi çatışan tarafları ayırmak için üçüncü birliğin konuşlanma kararını öne çıkarıyor. Machar bu fikri desteklerken ve bu durumda başkent Juba’ya döneceğini açıklarken Kiir ise bahse konu konuşlanmaya karşı çıkıyor.

Sonuç olarak siyasi güvensizliğin derin olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. “Barış metni” sorgulanırken haliyle gözler ulusal birlik hükümetine ve yetki paylaşımı antlaşmasına da çevrilmiş oluyor. Bu ortamda özellikle güvenlik alanındaki düzenlemelerin nasıl yapılacağı, gündemin diğer maddelerinin nasıl hayata geçirileceği merak konusudur. Machar’ın akıbeti ülkenin geleceğini yakından etkileyecektir. Juba’ya geri dönmesi durumunda Deng’in pozisyonu daha da tartışmalı hale gelecektir. Kiir-Machar ikilisi yeniden masaya oturabilecek midir? Müzakereler başlasa bile alınan kararlar ne kadar tatmin edici olacaktır? Machar dönmezse silahlı çatışmada ısrar ederse şiddet dalgasının artması söz konusu olabilir. “Müdahale Tugayı”nın Juba’da konuşlanması gündemdeki yerini Kiir karşı çıksa da korumaktadır. Kiir ve örgütünün muhalif tutumu Güney Sudan’a yönelik bölgesel desteğinin azalmasına hatta yaptırıma dönüşmesine neden olabilir. Zaten BM ve ABD, şiddet tablosunun devam etmesi durumunda yaptırım seçeneğinin yeninden uygulanabileceğini açıklamıştır. Öte yandan Güney Sudan’ın 5 yıllık siyasi tarihini gözden geçirince yaptırımların, siyasi aktörler üzerinde istenilen düzeyde etkili olmadığı anlaşılmaktadır. Bu ortamda Güney Sudan, çeşitli adımları atmaya çalışmaktadır fakat siyasi tablo bu kararların ne kadar kalıcı veya uygulanabilir olacağını şimdiden düşündürtmektedir. Örneğin federal yapının, güç paylaşımının ve ilgili düzenlemelerinin giderek tartışmalı bir boyut kazanması ihtimaller dahilindedir. Antlaşma sürecinde 10 eyalet varken mevcut dönemde bu sayı neredeyse üç katına çıkmıştır. Sınırların düzenlenmesi veya sayının azalması gündemdedir fakat siyasi uyumun nasıl sağlanacağı ve sürekli kılınacağı düşünülmektedir. Ayrıca muhalefetteki iki başlılık, muhalif isimlerin kabineden istifası ulusal birlik hükümetinin işleyişini olumsuz etkileyebilir.

Dr. Ceren GÜRSELER
Dr. Ceren GÜRSELER
ANKASAM Uluslararası Hukuk Danışmanı