En sonda söyleyeceğimizi şimdi ifade edelim: Hedef, “Büyük Kürdistan” değildir; hatta “İkinci İsrail” de… Hedef, “İkinci İsrail” üzerinden “Büyük İsrail Projesi”nin (BİP) hayata geçirilmesidir. Bu bağlamda 25 Eylül 2017 tarihli referandum bölge Kürtlüğünün geleceğinden ziyade, “Büyük İsrail Projesi”nde önemli bir kilometre taşı olarak karşımıza çıkmaktadır.
Her ne kadar mevzu “bir kaç İsrail bayrağı ile mi böyle bir yargıya varıyorsunuz” noktasına indirgense de, kazın ayağının öyle olmadığı ortadadır. Bu tür ifadelerle sadece bölgedeki “örtülü gerçeklik” sulandırılmaya, “tıkır tıkır işletilen süreç” kamufle edilmeye çalışılmaktadır.
Dolayısıyla şimdiden bir kavram karmaşasının önüne geçmekte fayda var. Başlangıç olarak, Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de inşa faaliyetleri devam eden, sonrasında Türkiye ve İran’dan parçaları da içine alması hedeflenen “dört kanatlı devlet projesi”nin bir diğer adı “İkinci İsrail” değildir.
Zira “İkinci İsrail” benzetmesiyle bölgede yeni bir devlet kurulacağı yönünde bir algı oluşturulmaktadır. Fakat böyle bir durum söz konusu değildir. İkinci bir İsrail’e, kurulsa bile, kurucuları hiç bir zaman için müsaade etmeyecektir. Çünkü İsrail’in “yeganeliği”, “tekel durumu”; aynen “holokost” örneğinde olduğu gibi sadece Siyonistlere aittir.
Bundan ötürü “ikinci”, “üçüncü”, “dördüncü İsrailler”, ancak ve ancak “Büyük İsrail Projesi”nin hayata geçirilmesinde kullanılan birer basamak, “lejyoner devlet” olabilir. Bu “devletçiklere” de orta-uzun vadede hayat hakkı tanınmaz. Bunun için “Sykes-Picot, Ortadoğu ve Araplar” deneyimi büyük bir önem arz etmektedir.
Bölge Kürtlüğü “Kandırılmış Arap Liderler” Örneğinden Ders Almalı…
Nasıl mı? Bu köşede defalarca ifade ettiğimiz üzere, Sykes-Picot ile nasıl İsrail devletinin kuruluş temelleri atıldı ise, BOP ile de Büyük İsrail hayata geçirilmeye çalışılıyor. Bu bağlamda “İngiliz Ortadoğu’su” Osmanlı’nın tarih sahnesine gömülmesi ve İsrail’in doğuşu ile eşdeğer olurken; “ABD Ortadoğu’su” da Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin “enkazı” üzerinden “Büyük İsrail”i hedeflemektedir.
BOP bunun için gündeme getirilmiştir, referandum bundan dolayı Türkiye’ye rağmen “meydan okurcasına” gerçekleştirilmiştir. Zira dün Türk-Arap çatıştırılması üzerinden “Eski Ortadoğu”yu inşa edenler, bugün Türk-Kürt çatıştırılması üzerinden “Yeni Ortadoğu”yu oluşturmak etmek istemektedir. Meselenin özü buradadır. Dolayısıyla hiç kimse bize hikâye okumasın!
Fotoğrafı/senaryoyu netleştirme bağlamında şu soruyu da soralım: İsrail devletinin kuruluş sürecinde Osmanlı İmparatorluğunu dağıtmak için kullanılan “Arap milliyetçiliği” ve “Arap isyanları” sonucunda kurulan “Arap Devletçikleri”nden bugün kaç tanesi ayaktadır? “Osmanlı Ortadoğu’su”nda kurulan/kurdurulan ve halen ayakta kalan devletlerden kaç tanesi halinden memnundur ve yarınından emindir?
Mevzu “Kürdistan” Değil, ‘‘Büyük Ermenistan’’ ve “Büyük İsrail” İnşasıdır!
Bunun için bölge Kürtlüğüne BOP’ta vaat edilen topraklar/harita ile “Büyük İsrail” ve “Büyük Ermenistan”a vaat edilen toprakların sınırlarına karşılaştırmalı bir şekilde bakılmasında fayda var. Bu kapsamda bölge Kürtlüğü kendilerine vaat edilen toprakların; başta Sykes-Picot gibi gizli antlaşmalar ve Sevr gibi açık anlaşma ve haritalarda olmak üzere aslında başka kimlere vaat edildiğini görebilirler.
Baktıklarında iki şey göreceklerdir: “Büyük Ermenistan” ve “Büyük İsrail”. Biri diğerinin tampon bölgesidir. Kürtlere vaat edilen topraklar başkalarına vaat edilmiştir. Dolayısıyla en büyük yalan buradadır. Bu yalanın çok net, açık bir şekilde bölge Kürtlüğüne ulaştırılmasında fayda vardır.
Bunun dışında mevzu 11 Eylül ile birlikte uygulamaya konulan “Yeni Haçlı Seferi” ile de çok yakından ilgilidir. Normal şartlar altında hiç bir Müslüman Kürdün bir Haçlı-Siyonist projesine bırakın dahil olmayı, müsaade etmesi beklenilemez. Bununla ilgili çok somut örnekler vardır.
İlk Haçlı Seferlerinden Osmanlı’nın yıkılışına ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna kadar giden süreçte önümüze çıkan iki isim-olay bu noktada çok önemlidir: Kudüs Fatihi Selahaddin Eyyubi ve Derbent Zaferi’nin kahramanlarından Şeyh Mahmut Berzenci. Türk ve Kürt birlikteliği; coğrafyanın emperyalizme, Siyonizm’e ve “Haçlı Seferleri”ne karşı sigortasıdır, teminatıdır.
İşte bundan dolayı bölgede bir Türk-Kürt çatıştırılması hedeflenmektedir. O yüzden bölgedeki Müslüman Kürt kardeşlerimizin bu gerçeği görerekten hareket etmesi büyük bir önem arz etmekte ve tam da bu noktada 63 Kürt aşiret reisine büyük bir vebal düşmektedir.
Bakalım, 2007’de olduğu gibi yine oyunbozan o güçlü sesi bir kez daha verecekler mi?
Bekliyoruz!