Tarih:

Paylaş:

İsveç’teki Aşırı Sağ Grupların Oluşturduğu Güvenlik Zafiyeti

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

İsveç, kendisini hoşgörü merkezi olarak lanse etmeye çalışan bir Avrupa devletidir. Bu bağlamda ülkede çeşitli siyasi gruplar varlık göstermektedir. Ancak sağcı gruplar, birçok açıdan tehdit unsuruna dönüşmektedir. Özellikle de son dönemde yaşanan bazı gelişmeler teyit eder niteliktedir. Örneğin aşırı sağcı politikacı Rasmus Paludan’ın İslam dininin kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’i yakması, sadece İslamiyet’e yönelik bir saldırı olmayıp; aynı zamanda güvenlik noktasında birçok zafiyetin bulunduğunu ortaya koymaktadır.

İsveç’te sağcı grupların oluşturduğu tehdidi birçok açıdan değerlendirmek mümkündür. Öncelikle yaklaşık 10,5 milyonluk nüfusa sahip olan İsveç’in %20’sinin farklı etnik gruplardan oluştuğu vurgulanmalıdır. Bu %20’lik kesimin önemli bir kısmı, Müslüman ülkelerden gelmektedir.[1] Mesela 2019 yılına ait verilere göre ülkedeki en çok konuşulan ikinci dil Arapçadır.[2] Dolayısıyla İsveç’te önemli bir Müslüman nüfus bulunmaktadır. Pew Araştırma Merkezi’nin 2017 yılı verilerine dayanarak hazırladığı bir çalışmada İsveç’teki nüfusun %8,1’inin İslamiyet’e inandığı ifade edilmiştir.[3]

Söz konusu veriler, ülkedeki beyaz üstünlükçü ve aşırı sağcıların toplumun önemli bir kesimine karşı olduğunu göstermektedir. Üstelik sadece Müslümanların değil; Hristiyanlık dışındaki diğer dini gruplara mensup kişilerin da hedef alınma ihtimali vardır. Bu yüzden de İsveç, her ne kadar hoşgörü merkezi olmak istese de çeşitli etnik ve dini grupların tedirgin olduğu bir ülkeye dönüşmektedir. Bu tedirginliğin, Paludan gibi aşırı sağcı isimlerin kışkırtmalarıyla çatışmalara dönmesi de olasılık dahilindedir.

Stockholm yönetimi tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında, Kur’an-ı Kerim’e düzenlenen saldırı kınanmaktadır. Lakin söz konusu saldırı bir nefret suçu içinde değerlendirilmemekte ve gerekli adımlar atılmamaktadır. Nitekim Paludan, yaptığı son açıklamada Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılarını sürdüreceğini belirtmiştir.[4] Böyle bir ortamda İsveç’teki çeşitli grupların radikalleşmesi mümkündür. Ayrıca dünyadaki çeşitli örgütlerin İsveç’te saldırı düzenlemesi ihtimali de ortaya çıkmaktadır.

Avrupa’da aşırı sağın yükseliş trendinde olduğu bilinmektedir. Beyaz üstünlükçü grupların saldırılarının arttığı bir dönemde ekonomik sorunları gerekçe olarak sunan aşırı sağcı gruplar, göçmen karşıtlığı gibi argümanları kullanarak iktidarlar üzerindeki baskıyı arttırmaktır. Bu da liberal değerlerin yozlaşmasına ve önemsizleşmesine yol açabilir. Böylesi bir ortamda da Adolf Hitler benzeri faşist liderler ortaya çıkabilir. Yani yaklaşık 70 yıldır egemen olan liberal düzen yıkılabilir.

Diğer taraftan Batılı kaynaklar, bahse konu olan saldırının Rusya’nın bir hibrit savaş taktiği olduğunu savunmaktadır. Zira Rusya, Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’nün (NATO) genişlemesinden rahatsızdır. Nitekim Paludan’ın Kur’an-ı Kerim’e saldırma eylemini Rus merkezli Russia Today ve Ruptly için çalışmış bir gazeteci olan Chang Frick’in organize ettiği öne sürülmektedir. Frick’in sosyal medya hesaplarında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in resminin basılı olduğu tişörtü giydiği belirtilmekte ve böylece saldırı ile İsveç Hükümeti arasına çizgi çekilmeye çalışılmaktadır.[5]

Saldırının organize edilmesinde Frick’in rolü olsa da olmasa da yaşanan olaylardan hareketle, genelde Avrupa’daki özelde ise İsveç’teki sağcı grupların Rusya tarafından bir araç olarak kullanıldığı iddiaları daha güçlü bir zemin bulmaktadır. Çünkü İsveç, Rusya tehdidine karşı NATO’ya katılmak istediğini ifade etse de aşırı sağcılara olan hoşgörü politikası nedeniyle yabancı devletlerin faaliyet gösterdiği bir ülkeye dönüşmüştür. Bu durum, ilerleyen süreçte İsveç’in daha büyük saldırılarla ya da provokasyonlarla karşı karşıya kalmasına sebebiyet verebilir.

Bu noktada akıllara gelen bir diğer konu ise İsveç’in üyeliğinin NATO’nun güvenliğine mi; yoksa tehdit algılamasına mı katkı sağlayacağıdır. Zira İsveç, aşırı sağcı gruplar başta olmak üzere çeşitli radikal gruplar açısından “güvenli liman” konumundadır. Ülke, henüz bu grupların saldırılarını ülke içinde engelleme konusunda gerekli kapasiteye sahip değilken; NATO’ya girmesi durumunda ittifakı da istikrarsızlaştıracaktır. Bu yüzden de Stockholm’ün NATO’da güvenlik zafiyeti yaratabilecek bir aktöre dönüşebileceği ifade edilebilir. Yani NATO, İsveç üzerinden Rusya’nın açık bir şekilde operasyon alanı haline gelebilir.

Sonuç olarak, İsveç’teki aşırı sağcı grupların sadece farklı kimliklerin değerlerine saldırdığının düşünülmesi ve meselenin bu şekilde yorumlanması eksik bir okuma olacaktır. Çünkü bu grupların hem ulusal düzeyde hem Avrupa genelinde önemli bir güvenlik zafiyeti yarattığı aşikardır. Stockholm yönetiminin Paludan saldırısıyla alakası olmadığına dair propaganda süreci yürütülse de İsveç hem yeni saldırıları engellemek için önemler almamakta hem de tehdit olarak tanımlanan devletlerin uzantısı olarak hareket eden grupları etkisizleştirmemektedir. Dahası nefret suçunu içeren bu hadiseyi ifade özgürlüğü çerçevesinde ele almaktadır. Bu nedenle de İsveç’in NATO’ya güvenlik noktasında katkıda bulunacağı söylense de büyük bir güvenlik zafiyeti yaratacağını öne sürmek mümkündür.


[1] “People and Society”, CIA Factbook, https://www.cia.gov/the-world-factbook/countries/sweden/#people-and-society, (Erişim Tarihi: 27.01.2023).

[2] “Sweden”, European Commission, https://eurydice.eacea.ec.europa.eu/national-education-systems/sweden/population-demographic-situation-languages-and-religions, (Erişim Tarihi: 27.01.2023).

[3] “Europe’s Growing Muslim Population”, Pew Research Center, https://www.pewresearch.org/religion/2017/11/29/europes-growing-muslim-population/, (Erişim Tarihi: 27.01.2023).

[4] “Сжегший Коран радикал пригрозил Эрдогану новыми провокациями из-за Швеции и НАТО”, Москва 24, https://www.m24.ru/news/za-rubezhom/27012023/544878, (Erişim Tarihi: 27.01.2023).

[5] Roland Oliphant-Campbell MacDiarmid, “Kremlin-Linked Journalist Organised Quran-Burning at Turkish Embassy in Stockholm”, The Telegraph, https://www.telegraph.co.uk/world-news/2023/01/26/kremlin-linked-journalist-organised-quran-burning-turkish-embassy/, (Erişim Tarihi: 27.01.2023).

Dr. Emrah KAYA
ANKASAM Dış Politika Uzmanı Dr. Emrah Kaya, Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezundur. Yüksek lisans derecesini 2014 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde hazırladığı “Latin Amerika'da Sol Liderlerin Yükselişi ve Uluslararası Politikaya Etkisi: Venezuela-Bolivya Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Kaya, doktora derecesini de 2022 yılında aynı üniversitede hazırladığı "Terörle Mücadelede Müzakere Yöntemi: ETA-FARC-LTTE-PKK" başlıklı teziyle elde etmiştir. İyi derecede İngilizce bilen Kaya'nın başlıca çalışma alanları; Orta Asya, Latin Amerika, terörizm ve barış süreçleridir.