Tarih:

Paylaş:

Ontolojik Güvenlik Perspektifinden İsveç ve Finlandiya’nın NATO Üyelik Süreci

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, başta bu iki aktör olmak üzere tüm uluslararası sistemde büyük bir değişime yol açmıştır. Savaşla birlikte birçok ülkenin tehdit algısı, öncelikleri ve politikaları değişmiştir. Aynı zamanda bu durum, çeşitli aktörleri endişeye de sevk etmiştir. Bu kaygıları yaşayan aktörler içerisinde, attıkları adımla öne çıkan iki ülke İsveç ve Finlandiya olmuştur. Uzun yıllardır, tarafsız statüleriyle sistemde yer alan bu iki ülke, Rusya’nın saldırganlığı karşısında savunma stratejilerini değiştirerek Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olmak üzere başvuruda bulunmuşlardır.

Bahse konu olan durum; savaşın ülkelerin güvenlik politikalarında meydana getirdiği değişimi göstermesi açısından oldukça mühimdir. Aynı zamanda birçok aktörün ontolojik güvenlik kaygısına düştüğünü de söylemek mümkündür. İsveç ve Finlandiya’nın rutinlerinde yaşanan değişimin etkileri ve onları bu kararı almaya yönlendiren faktörler de önemlidir. Bu bağlamda ilgili ülkelerin aldıkları karar, ontolojik güvenlik arayışının bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Ontolojik güvenlik, benliğin, kimliğin ve var olmanın güvenliği olarak nitelendirilmektedir. Bireyler, toplumlar ve devletler açısından da ele alınabilen bir olgudur. Özellikle de devletler açısından değerlendirildiğinde; ülkelerin birbirleriyle kurduğu ilişkiler, ortaklıklar, işbirlikleri ya da hasımlık münasebetleri ilgili aktörlerin rutinlerini oluşturmaktadır.

Rutinler, aynı zamanda aktörlerin kimliğinin bir yansıması olarak görülmektedir. Kimliği oluşturan ya da ifade eden nokta ise aktörlerin oluşturduğu biyografik anlatılarda vücut bulmaktadır. Dolayısıyla rutin halinin bozulmamasının da devletler açısından ontolojik güvenlik sağladığı varsayılmaktadır. Varlığın devam ettirilmesi ve korunması; rutinler, kimlik ve biyografik anlatılar aracılığıyla sağlanmaktadır. Biyografik anlatılar ise aynı zamanda söz konusu devletin tarihsel belleğinin bir yansımasıdır.[1]

Ontolojik güvenlik açısından öne çıkan bir nokta, kaygı durumudur. Birçok farklı şekilde incelenmekle birlikte İsveç ve Finlandiya kapsamında ele alındığında, bu devletlerde oluşan kaygının, onları gelecek adına ve varlıklarını sürdürebilme ya da daha güvenli biçimde var olabilme maksadıyla harekete geçirdiği görülmektedir. Rutinleri değişen aktör ise yeni rutinler için yeni söylemler; yani biyografik anlatılar oluşturma gayretine girecektir. İsveç ve Finlandiya örneklerinde de böylesi bir durumun yaşandığı ifade edilebilir.

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesi, Helsinki ve Stokholm’de var olma kaygısı uyandırmış ve NATO üyelik süreciyle, izledikleri tarafsızlık ilkesinde değişim meydana getirmiştir. Bu da iki ülkede yıllardır devam eden bir rutinin dönüşümü anlamına gelmektedir.

Her iki ülke de NATO’nun toplu savunmasının bir parçası olmak ve Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesinde yer alan güvenlik garantileri kapsamında NATO çatısı altına girmek istemektedir. Ancak bu durum, NATO’nun Baltık Denizi bölgesinde askeri güç kullanma eşiğinin yükselmesini beraberinde getirecek ve bu da bölgesel düzeyde bir rutin değişimine yol açacaktır. Aynı zamanda İsveç ve Finlandiya’nın biyografik anlatılarında da değişim yaşanacaktır. NATO üyeliğiyle birlikte söz konusu ülkeler, bir NATO kimliği de kazanacaktır. Dolayısıyla yeni söylemler ve anlatılar geliştireceklerdir.

Bilindiği üzere, iki Baltık ülkesi, 17 Mayıs 2022 tarihinde üyelik başvurusunda bulunmuştur. Finlandiya kanadında başvuru süreci öncesi ve sonrasında kullanılan ifadeler, söylemsel düzeydeki değişimin başladığını göstermesi açısından dikkat çekicidir. 2022 yılının Ocak ayında Rusya, Ukrayna sınırlarına kuvvet yığmaya başlamışken; Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, görevde olduğu süre boyunca ülkesinin NATO’ya katılmasının “çok olası olmadığını” vurgulayan açıklamalar yapmıştır.[2] Üç aydan kısa bir süre içerisinde Finlandiya’nın NATO üyeliği tartışılmaya başlamış ve ardından başvuru gerçekleşmiştir. Marin’in “Rusya sandığımız komşu değil.”[3]  şeklindeki açıklamasıda Finlandiya-Rusya ilişki rutininin değiştiğinin göstergesi olarak okunabilir. Ancak bunun ani bir değişim olmadığını da belirtmek gerekmektedir. Zira Soğuk Savaş süresince tarafsızlığını koruyan Stokholm, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Batı’yla olan münasebetlerini ve yakınlığını arttırmıştır.

İsveç açısından bakıldığında ise ülkenin güvenliğini korumanın en iyi yolunun NATO üyeliği olduğu yönünde hükümetin değerlendirmeleri bulunmaktadır. Diğer yandan NATO üyesi ülkelerin tutumları ve bahse konu ülkelerle olan ilişki dinamiklerindeki gelişmeler de üyelik kararını etkilemektedir. Henüz NATO’daki bütün üyeler söz konusu üyeliği onaylamış değildir. Ülkelerin ikili ilişkilerinde geliştirdikleri rutinler ve bu kapsamındaki politikaları, üyelik sürecini etkilemekte ve süreçten etkilenmektedir.

Anlaşılacağı üzere üyelik başvurusu kararı, yalnızca İsveç ve Finlandiya’nın rutinini değiştirmekle kalmamış, çoklu bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Üyelik süreciyle birlikte bu tür gelişmelerin yaşanmaya devam edeceği de öngörülebilir. Ancak İsveç ve Finlandiya’nın bütün NATO üyeleriyle olan ilişki rutinindeki değişimin, kimliksel boyutta bir etki meydana getirecek düzeyde olmadığı söylenebilir.  

Rusya noktasında bakıldığında ise NATO’ya katılma beyanının ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova’nın yaptığı açıklama da Moskova yönetiminin rutinlerindeki değişimi ortaya koymaktadır. Zaharova; Finlandiya ve İsveç’in ittifaka katılması durumunda, Kuzey ülkeleri ile Rusya arasındaki iyi komşuluk ilişkilerinin bozulacağını ve Baltık Bölgesi’nin bir çatışma alanına dönüşeceğini ifade etmiştir.[4]

Öte yandan Helsinki ve Stokholm’ün NATO’da yer alması, Rusya’nın Arktik politikasını yoğunlaştırmasını da beraberinde getirecek niteliktedir. Bu da Arktik jeopolitğinde yeni rekabet ve çatışma dinamiklerinin habercisi olarak yorumlanabilir.

Kısaca özetlemek gerekirse, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği başvurusu, bu iki ülkenin ulusal kimlik unsuru haline gelen tarafsızlık ilkesinden kopması, ontolojik güvenlik açısından kritik bir “rutinin değişimi” şeklinde nitelendirilebilir. Üstlelik bu değişim, beraberinde başka aktörlerin rutinlerindeki değişimleri de tetikleyecek mahiyettedir. Ontolojik güvenlik kaygısıyla, NATO kimliği kazanma ve varlıklarını daha güvenli kılma amacıyla attıkları bu adım; ulusal kimlik anlatılarını ne ölçüde değiştirecek, diğer NATO üyesi ülkelerin rutinlerine nasıl yansıyacak ve en önemlisi Moskova yönetiminin öz anlatıları üzerinde nasıl etki oluşturacak, bunu zaman gösterecektir. Ancak görünen o ki; üyeliğin gerçekleşmesiyle Moskova’nın ontolojik güvenlik kaygıları da yükselecek ve bu da öz anlatılarını değiştirmekten ziyade “tarihe kaçma”, tarihsel belleği uyandırma şeklinde tezahür edebilir.


[1] Catarina Kinwall, “Globalization and Religious Nationalism: Self, Identity, and the Search for Ontological Security,” Political Psychology 25 (5), 2004, 741.

[2] “Finland is Hurtling Towards NATO Membership”, The Economist, https://www.economist.com/europe/finland-is-hurtling-towards-nato-membership/21808705, (Erişim Tarihi: 14.03.2023).

[3] Aynı yer.

[4] “Moscow: Finland, Sweden in NATO will Become A Space for Struggle between Alliance, Russia”, Tasnim News, https://www.tasnimnews.com/en/news/2022/05/05/2705673/moscow-finland-sweden-in-nato-will-become-a-space-for-struggle-between-alliance-russia, (Erişim Tarihi: 14.03.2023).

Şeyma KIZILAY
Şeyma KIZILAY
Şeyma KIZILAY, 2016 yılında Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2019 yılında Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası İlişkilerde Ulus İnşası Bağlamında Irak Örneği” başlıklı teziyle almıştır. Doktora eğitimine Uludağ Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda devam eden Kızılay, tez aşamasındadır. Başlıca çalışma alanları; güvenlik, terörizm, Afganistan ve Pakistan’dır. Kızılay, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede Arapça bilmektedir.