Tarih:

Paylaş:

Rusya-ABD Gerginliği ve Orta Asya’ya Yansıması

Benzer İçerikler

Son zamanlarda Rusya ve ABD arasındaki ilişkilerin gerginleşmesi birçok siyasetçi, analist ve gazeteci tarafından “Yeni Soğuk Savaş’ın” belirtisi olarak gösterilmektedir. Bu gerginliğin 1945-1990 yılları arasında yaşanan Soğuk Savaş’tan farkı silahlanma, askeri tehdit ve provokasyon olaylarının henüz o dönemdeki seviyeye ulaşmamış olmasıdır. Aynı zamanda iki ülke arasında ekonomik çatışma yüksek oranda gerçekleşmekte; karşılıklı yaptırımlar ve ticaretteki kısıtlamalar rakibe azami zarar vermek amacıyla yapılmaktadır. Bununla birlikte medya ve ideoloji savaşı tüm hızıyla sürerken, propaganda faaliyetleri ise toplumda savaş korkusu uyandırmaktadır. ABD bir taraftan yaptırımlarla Rusya’nın ekonomik etkisini azaltmaya çalışırken diğer yandan kuşatma stratejisini de elden bırakmamıştır. Bu bağlamda ABD için Orta Asya Bölgesi; Pasifik, Ortadoğu, Afrika, Latin Amerika ve Rusya’nın batı sınırları kadar ilgi çekici olmasa da Rusya’yı kuşatma stratejisinde en önemli konuma sahiptir. Rusya-ABD kriz sürecinin uzun bir zaman sürmesi beklenirken yakın zamanda Orta Asya’da da büyük oyunların gerçekleşme olasılığı artabilir.

Rusya’nın Orta Asya Stratejisi

Rusya’nın Orta Asya Bölgesi’ndeki askeri ve stratejik konumu başka güçlü ülkelere nazaran her zaman daha ağır basmıştır. Moskova, bir taraftan komşu ülkeleri istikrarsızlaştırma kapasitesine sahip olduğunu kanıtlarken diğer yandan bölgedeki rejimleri korumaya kabiliyeti olduğunu da ispat etmiştir.[1] Bu bağlamda Rusya’nın Orta Asya Bölgesinde izlediği strateji üzerinde durmak faydalı olacaktır. Bu stratejideki en önemli hususlar: Bölgedeki nüfuzunu devam ettirmek; eski Sovyet ülkelerinin en azından bir kısmını kendi şemsiyesi altında tutarak “Avrasya’nın gücü” olduğunu bir kez daha kanıtlamak; Rusya ile ortaklık ilişkilerini geliştirmeye hazır olan sadık rejimleri desteklemek (ancak bu durum, Orta Asya ülkelerinin dış politikası çok yönlü olduğundan zorlaşmaktadır); rekabet ve ortaklık dengesini sağlayarak ABD ve Çin’in Orta Asya’da güçlenmesini engellemek ve ekonomik çıkarlarını gerçekleştirmekten ibarettir. Ayrıca Rusya, Orta Asya’da ulusal çıkarlarını bölgesel örgütler bazında yürütmektedir. Bunlar: Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT), Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü (KGAÖ), Avrasya Ekonomik Birliği (AEB)’dir. Rusya; Orta Asya’daki ortak tarihsel geçmiş, karşılıklı ekonomik bağımlılık, sosyal şartlar ve kültürel değerler sayesinde önemli bir stratejik ortak, bölgesel güvenliğin katılımcısı ve kefili olarak görülmektedir.

Son yirmi yıl içinde Orta Asya’da sadece Rusya ve ABD etkili olmamıştır. Bu güçlerin yanında Çin ve Avrupa’nın da etkisinin bir hayli arttığı bilinmektedir. Bu durum Rusya’nın Orta Asya üzerindeki nüfuzunu sosyoekonomik yönde etkilemiştir. Rusya, ekonomik potansiyel açıdan bu iki devle baş edemeyeceğini anlayınca bölgedeki askeri-siyasi varlığı üzerinde odaklanmıştır. Böylelikle Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü kurulmuştur. Bunun ardından daha da yakınlaşmayı düşünen Rusya, sosyoekonomik projelere yoğunlaşmış ve böylece Avrasya Ekonomik Birliği kurulmuştur. Ancak, Çin’in bölgedeki ekonomik etkisinin her geçen gün artış göstermesi nedeniyle Rusya’nın bu entegrasyonu tek başına bir arada tutamayacağı en başından belliydi. Bu nedenle son üç dört yıldır Rusya, Çin projeleri ile Avrasya entegrasyonunu bağdaştırmayı planlamaktadır. Böylece Çin ile aynı masada eşit konumda antlaşmalar düzenlemeyi ummaktadır. Rusya’nın artık bu bölgedeki ülkeleri kendi yörüngesinde tek başına tutmaya elverişli olmaması ve Çin faktörü kaçınılmaz bir olgu olmasına rağmen, ABD’nin bu bölgede tamamen yerleşmesine müsaade etmeyeceği de aşikârdır.

ABD’nin Orta Asya Stratejisi

ABD dış politikasında Orta Asya’nın önemi; Rusya, Çin, İran, Afganistan, Hindistan ve Pakistan’a olan coğrafi yakınlığı üzerine kurulmuştur. 11 Eylül’den sonra yürütülen terörle mücadele politikası ABD’nin Orta Asya’ya yerleşmesine yol açmıştır. SSCB’nin çöküşünden itibaren Washington’ın eski Sovyet coğrafyasında tam hakimiyet stratejisi; demokrasiye tam destek, etkili piyasa ekonomisinin oluşması, Orta Asya’nın dünya topluluğuna olan entegrasyonuna yardım sloganlarını benimsemiştir.[2] Bununla birlikte ABD’nin bölgedeki politikası; çok uluslu petrol şirketlerinin ekonomik çıkarlarını sağlamak ve ilerletmek, Rusya ve Çin’i stratejik güvenlik amacıyla önlemek, siyasi açıdan daha istikrarlı olan Orta Asya safına istikrarsız Afganistan ve Pakistan’ı katmak, denize çıkışı olmayan Orta Asya’yı Güney Asya ile birleştirerek malların sevkiyatı için yeni ulaşım koridorları açmak amacını gütmektedir. ABD’nin Orta Asya’daki stratejisinin esas kriterleri Amerika merkezli bir düzen oluşturmaktır. Ayrıca bu strateji, önde gelen devletler arasında güç dengesini sağlamaya yönelik kurgulanmıştır. ABD’nin bölge ülkelerine olan ilgisi ekonomik ve jeopolitik nedenlerden kaynaklanmaktadır.

ABD’nin Orta Asya’daki entegrasyon projelerinin içinde en göze çarpanı, Orta Asya’nın beş ülkesi ile işbirliğini öngören yeni “C5+1” projesidir.[3] 2015 yılında kurulan bu işbirliği, Orta Asya devletleri tarafından bir hayli ilgi görmüştür. Bunun sayesinde bölgesel güvenlik, su tedariki ve ekonomik kalkınmayı canlandırmayı planlamışlardır. Ancak bölge ülkeleri için tüm avantajlarına ve çekiciliğine rağmen bu proje istikrarsız bir proje olarak hayatını sürdürmeye devam etmektedir. Aynı zamanda bu projenin tam bir entegrasyon birliği veya çok taraflı işbirliği alanı olduğunu da söylemek bir hayli zor görünmektedir. Projenin tüm idari kontrolünü ABD’nin üstlenmesi, işleyiş prosedürleri zorlaştırmakla birlikte ABD ve Orta Asya ülkeleri arasında güvensizlik ortamı da yaratmaktadır. Bu projeyi yürütmeye yönelik ABD’nin tüm isteklerine rağmen günümüz koşullarında bölge ülkeleriyle ciddi siyasi ve ekonomik işbirliğine hazır olmadığı anlaşılmaktadır. ABD tarafından bölgeye yapılmakta olan mali yardımlar, Rusya veya Çin tarafından yapılan mali yardımlarla kıyaslanamayacak kadar az miktardadır.

ABD’nin Orta Asya Bölgesinde doğrudan güvenlik sorunlarıyla ilgilenmek niyetinde olmadığı görülmektedir. Bugünkü durumda “C5+1” yapılanması, ABD tarafından Orta Asya’ya yönelik devam eden ilgisini bildirmek için yürütülen bir “jeopolitik gösteriş projesi” olarak algılanmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki, Rusya ve ABD arasındaki ilişkilerin Suriye ve Ukrayna konusunda gergin olduğu bir ortamda böyle bir girişimin ortaya çıkması tesadüf değildir.

Sonuç

ABD tarafından Orta Asya’ya yönelik sabit bir strateji üretilmedikçe bölge ülkelerinin Washington’a yönelik siyasi görüşlerini dikkatli bir şekilde gözden geçirmeleri gerekmektedir. Bu durum, en olumsuz senaryo gerçekleştiği takdirde bölge ortakları -özellikle Rusya- ile tarihten günümüze gelen ilişkilerin pozitif yönde ve kârlı bir şekilde sürdürülmesi açısından yararlı olacaktır.

Orta Asya; Asya-Pasifik, Doğu Avrupa ve Ortadoğu’yla kıyaslandığında büyük güçlerin çatışma alanına dönüşme potansiyeli daha düşük bir bölge olarak görülmektedir.


[1] “ИНТЕРЕСЫ РОССИИ В ЦЕНТРАЛЬНОЙ И ЮЖНОЙ АЗИИ”,

https://cyberleninka.ru/article/n/interesy-rossii-v-tsentralnoy-i-yuzhnoy-azii

[2] Видрицкая Н. И., Майдабекова М. С., Смагулова Ж. К. Центральная Азия как объект влияния треугольника «Китай — Россия — США» // Молодой ученый. — 2016. — №27. — С. 375-377, https://moluch.ru/archive/131/36567/

[3] “Игроки из США в Центральной Азии”,
http://rezonans.kz/obshchestvo/item/179-igroki-iz-ssha-v-tsentralnoj-azii

Almasbek ANUARBEKULY
2004 yılında Kökşetau Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomi bölümünden mezun olmuştur. Aynı yıl Kazakistan Cumhuriyeti Çimkent valiliğinde göreve başlamıştır. 2007 yılında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi Siyaset bölümünü bitirmiştir. 2014 yılında Hoca Ahmet Yesevi Uluslararası Kazak-Türk Üniversitesi Ekonomi Fakültesinde “Kazakistan’da Yerel Yönetim Sistemleri: Yapısı ve Özellikleri” başlıklı teziyle yüksek lisans derecesini almıştır. Şu anda Türkiye ve Orta Doğu Amme İdaresi Enstitüsü’nde doktorasını yapmaktadır.