Tarih:

Paylaş:

Sırbistan Dış Politikasında Zorlu Süreç

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Son dönemde Balkanlar’daki gerilim, Kosova-Sırbistan ilişkileri üzerinden şekillenmektedir. Özellikle de Kosova’nın kuzeyinde yaşanan gerilimler, taraflar arasındaki ihtilafları derinleştirmiş ve Batı’nın iki aktöre olan tutumunu sertleştirmesine sebep olmuştur. Bu noktada Sırbistan’ın Rusya’yla ilişkileri düşünüldüğünde, Belgrad’ın Batı politikası dikkat çekmektedir. Zira Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Vilnius Zirvesi’nde Ukrayna’ya odaklanmasının yanı sıra Sırbistan’la ilişkilerinin tüm bölge güvenliği üzerinde etkili olacağı vurgulanmıştır.

Konuyu açmak gerekirse Belgrad yönetimi, Priştine’yle münasebetlerinde istikrardan uzak durumdadır. Son zamanlarda yaşanan krizler ise çatışma riski taşıması açısından tehdit olarak değerlendirilmektedir. Bilhassa jeopolitik denkleme bakıldığında bu tehdit, Avrupa’yı doğrudan etkilemesi hasebiyle büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla Avrupa ve en mühim ortağı olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) konuya yakından ilgilidir. Batı’nın Priştine’ye yönelik takındığı tavırdan ziyade; Belgrad’a yönelik tutumu görece ön plandadır. Zira Sırbistan, potansiyel bir Rus ortağıdır.

Nihayetinde Sırbistan’ın komşularıyla iyi ilişkiler kurması, tüm bölgede Rusya’ya karşı ortak bir güvenlik politika izlemeyi kolaylaştırmaktadır. Ancak mevzubahis ilişkilerin kurulmasında birçok engel söz konusudur. Özellikle de ABD’nin son dönemdeki baskılayıcı tavrı, Sırbistan’ı Rusya’ya ve Çin’e itmektedir. Nitekim Washington tarafından Sırbistan Güvenlik ve Enformasyon Dairesi Başkanı Aleksandar Vulin’i yaptırım listesine alınması, bu baskıyı kanıtlar niteliktedir.[1] Dolayısıyla Belgrad’ın Batı’yla ortak politika izleme noktasında temkinli olacağını iddia etmek mümkündür

İfade etmek gerekir ki; Batı, Ukrayna’ya olan desteğini NATO kapsamında yekpare bir tavırla sergilemeyi hedeflemektedir. Söz konusu bütünlüğün sağlanabilmesi için de Avrupa’nın önce kendi sınırlarındaki güvenlik kaygılarını sonlandırması gerekmektedir. Bu noktada ön plana çıkan aktörse Sırbistan’dır. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde NATO-Belgrad münasebetlerinde diplomatik temasların sıklaşması muhtemeldir. Bu temaslar, en temelde Moskova-Belgrad ve Priştine-Belgrad ilişkileri üzerinden şekillenebilir. Özellikle de Sırbistan’ın Kosova’yla olan ilişkisinin tıkanma noktasında olması hasebiyle bu konu, Batı için çözülmesi gereken bir mesele olarak görülmektedir.

Kısacası Kosova ile Sırbistan arasındaki istikrarsızlık, tüm bölgeyi etkilemektedir. NATO, tarafları gerilimi azaltmaya ve diyaloğa geri dönmeye davet etmektedir. Ancak ek çaba göstermeden sadece söylemle bunun gerçekleşmesi oldukça zordur.

Anlaşılacağı üzere, son dönemde Sırbistan dış politikasının üzerinde durduğu husus güvenliktir. Siyasi yalnızlıktan kurtulmak isteyen Belgrad, çok yönlü denge politikasını dikkatli şekilde sürdürmeye ve kendine yeni müttefikler edinmeye çalışmaktadır. Bu da Pekin ve Moskova’yı Belgrad yönetimi için cazip kılmaktadır. Özellikle de Kosova konusunda Batı yaptırımlarıyla zor durumda kalan Sırbistan Cumhurbaşkanı Alexander Vucic, Rusya’yla münasebetlerinde temaslarını sıklaştırmış ve Rusya Büyükelçisi Aleksandar Bochan-Karchenko’yla yapılan görüşmede Priştine’nin tutumu sebebiyle bölgedeki tansiyonun yükseldiğini ifade etmiştir.[2]

Görüldüğü gibi Belgrad’ın Batı dışı unsurlara olan ilgisi artmaktadır. Ancak tek kalemde Batı’ya sırtını dönmesi gerek güvenlik gerekse de ekonomik nedenlerden ötürü zordur. Zira Sırbistan, Batı’nın bir parçasıdır ve Avrupa’nın getirilerinin farkındadır. Dolayısıyla Batı tarafından uygulanacak yaptırımları azaltmak maksadıyla bir yandan Rusya ve Çin gibi aktörlerle temaslarını sürdürürken; diğer taraftan da Batıy’la münasebetlerini iyileştirmeye çalışmaktadır.

Aslında Vucic’in içinde bulunduğu kritik durumu aşmak için çok yönlü bir denge politikası uygulamak istediği ileri sürülebilir. Üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise Vucic’in bölgede işbirliğine yönelik girişimleridir. Kendisine manevra alanı kazanmak isteyen Belgrad, bir yandan bölge için önemini ortaya koymaya diğer taraftan da Avrupa için tehditten ziyade; potansiyel bir ortak olduğunu kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu çerçevede Avusturya ve Macaristan’la imzaladığı mutabakat zaptı, söz konusu çabayı göstermektedir.  Burada Vucic’in Avrupa’nın çıkarlarına yaptığı vurgunun da göz ardı edilmemesi gerekmektedir.[3]

Sonuç olarak NATO’nun politikalarındaki en önemli konu Ukrayna meselesidir. Ancak Batı’nın Rusya’ya karşı yekpare bir tavır sergileyebilmesi için öncelikle kendi sınırlarındaki güvenlik endişelerini gidermesi gerekmektedir. Bu noktada Sırbistan ile Kosova arasında yaşanan sorunlar dikkat çekmektedir. Zira iki aktör arasında yaşanacak bir çatışma, tüm bölgeyi etkileyecektir. Dolayısıyla Belgrad-Priştine hattındaki krizlerin sona ermesi ve diyalog yolunun tekrar açılması için Batı’nın baskısı artmaktadır. Bilhassa Sırbistan’ın Rusya’yla ilişkileri düşünüldüğünde, Vucic’in tutumu mühimdir. Fakat Batı’nın Belgrad’a yönelik tutumu sertleştikçe Vucic, Rusya ve Çin gibi alternatiflere yönelmektedir. Buna rağmen Sırbistan’ın Batı’ya tamamen yüz çevirmesi beklenmemektedir.


[1]   “Aleksandar Vulin, važna ličnost u Vladi Srbije, stavljen na listu sankcija SAD-a”, Al Jazeera, https://balkans.aljazeera.net/videos/2023/7/11/aleksandar-vulin-vazna-licnost-u-vladi-srbije-stavljen-na-listu-sankcija-sad-a, (Erişim Tarihi: 11.07.2023).

[2]  “Вучиќ го информирал Боцан-Харченко за насилството што Приштина го применува врз Србите”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/vuchikj-go-informiral-bocan-harchenko-za-nasilstvoto-shto-prishtina-go-primenuva-vrz-srbite/, (Erişim Tarihi: 13.07.2023).

[3] “Србија, Австрија и Унгарија на Самитот во Виена ја продолжуваат соработката во заштитата на границите”, Slobodenpecat, https://www.slobodenpecat.mk/srbija-avstrija-i-ungarija-na-samitot-vo-viena-ja-prodolzhuvaat-sorabotkata-vo-zashtitata-na-granicite/, (Erişim Tarihi: 07.07.2023).