Tarih:

Paylaş:

Suriye Krizinde Son Düzlük: İdlib Düğümü Kimden Yana Çözülecek?

Benzer İçerikler

Tüm dünyanın dikkatle takip ettiği Suriye’de sıcak gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Suriye Ordusu, muhtemel İdlib Operasyonu için hazırlıklarını arttırdı. Bu kapsamda Suriye Ordusu’na ait birlikler ve personel taşıyan araçlar bölgenin güney sınırlarına ulaştı. Astana sürecinin garantör ülkeleri Türkiye, Rusya ve İran’ın bölgenin istikrarı için atacakları adımlar ise merak konusu olmaya başladı. Özellikle Ankara ve Moskova, İdlib konusunda yakın temaslarını sürdürürken Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupalı ülkelerin açıklamaları gerginliği artırmaya devam ediyor.

Bu bağlamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), İdlib merkezli gelişmeleri Moskova-Ankara ilişkileri üzerinden ele alarak Rusya’nın Türkiye’nin çıkarlarına aykırı bir hamlede bulunup bulunmayacağı ve Esad’ın başarılı olması halinde Türkiye’yi ne gibi sıkıntıların beklediğini alanının önde gelen uzman ve akademisyenlerinin görüşleriyle dikkatlerinize sunmaktadır.

Prof. Dr. Alemdar YALÇIN (Gazi Üniversitesi)

Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Rusya ve İran’ın öncelikle Türkiye’yi ikna etmeden İdlib’e müdahale edemeyeceğini belirterek Özgür Suriye Ordusu’nun (ÖSO) bölgedeki rolüne işaret etti. Yalçın, “Rusya bunu göze alıp Esad’a dur demezse o zaman bir felaket olur. İdlib konusunda Rusya ve İran, Türkiye’ye rağmen bir hamlede bulunmamalıdır. Eğer böyle bir adım atılırsa bu durum Astana’yı etkiler. Rusya kısa vadede değil ancak orta vadede mutlaka Türkiye ile çatışacaktır.” sözlerini kaydetti.

Rusya’nın güney bölgeleri bırakmak istemediğini dile getiren Yalçın, ülkelerin savunma konseptlerini iyi okumak gerektiğini kaydetti. Yalçın, “Rusya’nın savunma konseptinde ‘ülke, çıkarları söz konusu olduğunda nükleer silah kullanmaktan çekinmez’ ifadesi yer almaktadır. ABD Savunma Bakanlığı’nın internet sitesinde ise ‘ABD dünyanın neresinde olursa olsun ölümcül bir tehdit olduğu takdirde kendisi de ölümcül bir operasyon yapabilir’ maddesi söz konusudur.” açıklamasında bulunarak bölgede bir egemenlik savaşı olduğunu vurguladı.
Yalçın, Rusya’nın Akdeniz sahil şeridinde Lazkiye ve Tartus Limanı’nın bulunduğunu ve bölgeyi ne ABD’ye ne Esad’a ne de Suriye’ye kaptırmak istediğini belirtti. Yalçın, Rusya’nın amacının kontrol alanını genişletmek olduğunu ifade ederek “Biz Suriye’deki anlaşmaya göre gözlem kuleleri kurduk. Suriye’nin yapacağı bir operasyonu Moskova’nın onaylamaması lazım.” değerlendirmesinde bulundu. Yalçın, bölgede ortaya çıkan bir istikrarsızlığın kitlelerin kaymasına neden olacağı ihtimali üzerinde durarak bunun sonucunda Türkiye’ye gelen göçmen nüfusun diğer ülkeleri de etkileyeceği uyarısında bulundu.

Doç. Dr. Fikret BİRDİŞLİ (İnönü Üniversitesi)

Doç. Dr. Fikret Birdişli, İdlib’in Suriye yönetimi ve Rusya için stratejik önem taşıyan Lazkiye ve Şam gibi bölgelerin geçiş güzergahı üzerinde olduğu için önemli konumda olduğunun altını çizdi. Ayrıca İran güçlerinin Lübnan’daki Hizbullah güçleri ile irtibatını sağlaması açısından da ABD ve İsrail için dikkat çekici bir önem taşıdığını kaydeden Birdişli, “Türkiye’nin de İdlib’de 12 üs bölgesi var ve Hatay sınırımızla İdlib merkezi arasındaki mesafe 60 kilometre civarında. Bu bölge Astana görüşmeleri sonunda Türkiye, Rusya ve İran arasındaki varılan mutabakatın somutlaşmış bir hali. İdlib’in çökmesi demek bu üçlü ittifakın çökmesi demek.” açıklamasında bulundu.

Astana görüşmeleri sonrası varılan mutabakatın ardından İdlib’in göç aldığını ifade ederek bölgede birikmiş çok parçalı bir nüfus yapısı olduğunu da söyleyen Birdişli, Esad yönetimi ve Rusya açısından İdlib’in tamamen kontrol altına alınmasının Suriye Krizi’nde sona doğru atılmış önemli bir adım olacağını dile getirdi. Birdişli, böyle bir harekâtın sonunda Suriye’de diğer muhalif gruplar arasında çözülme yaşanabileceği öngörüsünde bulundu. Diğer yandan 7 Eylül 2018 tarihinde Tahran’da Türkiye, İran ve Rusya’nın bir araya geleceğini ve 11-12 Eylül 2018 tarihlerinde Cenevre’de Birleşmiş Milletler’in (BM) Suriye görüşmelerinin gerçekleşeceğini belirten Birdişli, bu toplantılardan önce tarafların sahada avantaj elde ederek Cenevre’deki toplantıya elleri güçlü bir şekilde katılmayı planladıklarını ifade etti.
İdlib’de çıkacak bir çatışma sonunda yeni bir göç dalgası yaşanacağı uyarısında bulunan Birdişli, böylesi bir göç dalgasının Türkiye’yi çok zor durumda bırakacağını kaydetti. Birdişli, “Ülkemizin yaşadığı ekonomik baskılar düşünüldüğünde böyle bir göç dalgasının domino etkisi yaratma olasılığı göz ardı edilmemeli. Bu durum ABD’nin de işine gelir. Fakat buna karşın Türkiye’nin elinde Rusya ve İran’ı dizginleyebileceği kozlar bulunmuyor. Türkiye’nin İdlib’de bulunan farklı gruplar üzerindeki kontrol etkisi ise bu gruplar arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle olayın seyrini değiştirebilecek güçte değil.” sözlerini kaydetti.
Birdişli, Suriye sorununa müdahil olan ülkeler arasında iç politikadaki durum açısından eli en rahat olan ülkenin Rusya olduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump’ın ise buradan bir başarı hikâyesi yakalayarak iç politikadaki elini güçlendirmek isteyebileceğini söyledi. İdlib’te ortaya çıkabilecek çok taraflı bir çatışmanın İran ve Türkiye’de de dikkatleri dış politikaya çekerek kamuoyunu hükümetleri lehine konsolide edebileceğini ifade eden Birdişli, böyle bir müdahalenin Türkiye için büyük riskler taşıyacağı değerlendirmesinde bulundu.

Miray Vurmay GÜZEL (Suriye Türkmen Meclisi-Koordinatör)

Miray Vurmay Güzel, İdlib konusunun Türkiye için birinci dereceden önemli olduğunu belirtti. Güzel, “Hem fiziki olarak sınırın sıfır noktasında olduğu için insani anlamda sıkıntılar yaşanması muhtemel bir bölge hem de Afrin’e çok yakın olan, (aynı zamanda) Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı bölgelerine açılan bir nokta. Türkiye’nin geldiği noktada Astana Süreci ve çatışmasızlık bölgeleri anlaşması çerçevesinde İdlib ve Hama arasında Türk Ordusu’nun gözlem noktaları var.” sözleri ile bölgenin hassasiyetine dikkat çekti. Rusya’nın bu kadar kritik bir süreçte ve bu kadar kritik bir noktada Türkiye’yi gözden çıkarabileceğini öngörmediğini ifade eden Güzel, bugün Suriye’de diplomasi anlamında işleyen tek sürecin Astana olduğunu dile getirdi. Türkiye, Rusya ve İran’ın çözüme yönelik farklı ve aykırı noktalarda durduklarını ancak Astana ile bir denge kurulduğunu söyleyen Güzel, “İlerleyen dönemde Türkiye, Rusya ve İran bir araya gelecek. Bunlara rağmen Rusya’nın (Esad) rejimine tamamen Türkiye’yi hedef alacak adımlar attırmasını olası görmüyorum.” açıklamasında bulundu.

Sahada rejimin gücünü arttırdığını ve elinde tuttuğu alanları genişlettiğini kaydeden Güzel, bu genişlemenin rejimin kendi gücüyle olmadığını vurgulayarak İran ve Rusya’nın desteğine işaret etti. Güzel, İdlib’de yaşanacak olası bir gerginliğin bölge halkı için de sıkıntılara neden olacağına dikkat çekerek “Astana süreciyle birlikte İdlib’de Türkiye ve Suriye’nin karşı karşıya gelme olasılığının engelleneceğini düşünüyorum. Çünkü bunun sonucu kimse için hayırla neticelenmez. İdlib’de şu an çok büyük bir stratejik savaş var.” dedi. Diğer yandan coğrafyanın da şartları zorlaştırdığını ifade eden Güzel, insanların kaçacakları bir yer olmadığını belirtti. Güzel, “Metrekareye düşen insan sayısı çok fazla, küçük bir coğrafya ama insanlar savaş yorgunu. Ancak terör örgütlerinin de bu süreçte nasıl adım atacaklarını bilmek şimdiden imkânsız.” sözlerini kaydetti.

Timur AKHMETOV (Rusya Uluslararası İlişkiler Konseyi-Araştırmacı)

Timur Akhmetov, İdlib’de birçok ılımlı muhalif grubun olduğunu dile getirerek bu oluşumların bölgenin tümüyle Esad’ın eline geçmesinin engelleyebileceği öngörüsünde bulundu. Akhmetov, “Rusya muhalif gruplarla rejim arasında çatışma çıkmasını istememektedir. Harekât sadece Nusra’ya karşı olacaktır.” ifadesinde bulundu. Rusya’nın gözünde Türkiye’nin, Suriye ve özellikle de İdlib’de çok önemli bir aktör olduğunu vurgulayan Akhmetov, gelecekte Moskova’nın Ankara’dan ekonomik anlamda daha fazla beklentiler içine gireceğini de sözlerine ekledi. Akhmetov, “(Rusya) belki de Türkiye’den Suriye’nin yeniden yapılandırılması için destek isteyecek. Eğer Türkiye’nin çıkarları sıkıntıya girerse Ankara da Rusya’nın çıkarlarını sıkıntıya sokacak adımlar atabilir.” dedi.

Bölgede bir ABD varlığının Rusya’nın çıkarları açısından tehlike arz etmediğini hatta belki orta vadede orada kalmasının Moskova’nın lehine bir durum olduğunu belirten Akhmetov, “Rusya, bu çerçevede ABD’yle daha diplomatik bir işbirliği içine girmeye çalışacaktır. Suriye Krizi ise burada bahane olarak kullanılacaktır.” yorumunda bulundu. ABD’nin Rusya’yı izole etmeye çalıştığı sırada Rusya’nın Suriye’ye girdiğini ve sahada aktif bir rol üstlendiğini hatırlatan Akhmetov, Suriye Krizi’nin Moskova’nın üstünlük sağlaması için bir fırsat olduğunu dile getirdi. Bunun yanı sıra Akhmetov, Avrupa Birliği’nin de Rusya için maddi açıdan çok önemli olduğundan bahsederek “Moskova, rejimin meşruiyetini güçlendirmek için AB’nin varlığı ya da desteğine muhtaçtır ve bu nedenle Rusya Avrupa’yı küstürmek istemez.” değerlendirmesinde bulundu.

Firas ELİAS (ANKASAM-Ortadoğu Uzmanı)

Firas Elias, İdlib’deki çatışmaların Suriye Ordusu’nun özellikle Dera ve Kuneytra’daki askeri operasyonlarının sona ermesinden sonra başladığına dikkat çekerek Suriye rejiminin ve müttefiklerinin, ayrıca muhalefet güçlerinin son dönemdeki hazırlıkları göz önünde bulundurulduğunda mevcut sürecin savaşa doğru evrildiğini dile getirdi.

Elias, Rusların Lazkiye yakınlarındaki Hmeymim Rus Hava Üssü’ne yönelik yapılan insansız hava araçları saldırılarının ardından muhalefet gruplarına karşı sağlam bir duruş sergilemeye başladıklarını da sözlerine ekledi. Diğer bir önemli faktörün ise Rus karşıtı Kuzey Kafkasyalı savaşçıların İdlib’de toplanması olduğunu ifade eden Elias, “Bütün bu gelişmelere rağmen, Rusya ve Türkiye arasında Astana süreci boyunca bir kopuştan bahsetmek için henüz çok erken. Ayrıca hem Putin hem de Erdoğan birbirlerine ihtiyaç duymaktadır.” açıklamasıyla iki ülke ilişkilerinde kısa vadede bir kriz yaşanmayacağına vurgu yaptı. Türkiye’nin karşı bir operasyonun olası sonuçları konusunda endişe duyduğunu ifade eden Elias, böyle bir durumda Türkiye’ye yeni bir göç dalgasının yanı sıra silahlı grupların Türk sınırına akın etmesi ve belki de ülkeye sızmasının kuvvetle muhtemel olduğunu dile getirdi.

Tüm bu gelişmeler ışığında Türkiye’nin iki seçeneğe sahip olduğunun altını çizen Elias, Fırat Kalkanı ve Afrin modelinin İblib’de de tekrarlanması gerektiğini söyledi. Elias, ABD ile yeni bir anlayış sürecinin başlatılması veya İran’la işbirliğinden vazgeçilmesi ihtimallerinin de ilerleyen süreçlerde düşünülebilecek seçenekler olduğunu belirtti.
Elias, Suriye’de yaklaşmakta olan operasyonun çok zor olacağı öngörüsünde bulundu. Bu kapsamda İdlib’in, Dera’daki kadar kolay vazgeçmesi beklenmeyen en sert muhalif güçlere sahip olduğunu hatırlatarak orada sıkışmış yüz binlerce sivilin akıbetinin göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etti.