Tarih:

Paylaş:

Szczecin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik: “Enerji Kaynakları, Devletlere Bağımsızlık Verdiği Gibi Faaliyetlerini de Sınırlandırabilir.”

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Enerji kaynakları, hiç şüphesiz insanların günlük hayatında mühim bir yere sahiptir. Bu kaynaklar sadece akaryakıt bakımından değil; pek çok ürünün hammaddesini oluşturması açısından da önemlidir. Nitekim halihazırda 6 binin üzerinde ürün; petrol ve doğalgazdan elde edilen petrokimyasallarla üretilmektedir. Bundan dolayı 21. yüzyılda hem devletler hem de toplumlar, petrol ve doğalgaza bağımlı hale gelmiştir.

Bu kapsamda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM), Rusya-Ukrayna Savaşı’yla ortaya çıkan küresel enerji sorununu ve bu enerji sorununa karşı ne tür yolların izlenebileceğini değerlendirmek üzere Szczecin Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik’den aldığı görüşleri dikkatinize sunmaktadır.

1. Rusya-Ukrayna Savaşı sonrasında küresel ölçekte bir enerji krizi yaşanmaya başlamıştır. Bu yüzden de devletler, enerji politikalarını gözden geçirmektedir. Bu doğrultuda Rusya’nın bir enerji süper gücü olduğunu söylemek mümkün müdür?

Petrol ve doğalgaz sektörü, Rusya ekonomisinin önemli bir bileşenidir. Bu endüstri, Rusya’nın gelirinin ana kaynağını oluşturmaktadır. Rusya; petrol, doğalgaz ve kömür satışından elde edilen gelirlere olan güçlü bağımlılığının etkisiyle dünyadaki en büyük fosil yakıt ihracatçılarındandır. Birkaç yıldır Rusya, en büyük petrol üreticileri sıralamasında Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) ardından ikinci sırada gelmektedir. Benzer bir şekilde Rusya, ABD’den sonra dünyanın en büyük ikinci doğalgaz üreticisidir. Yılda 670 milyar metreküpün üzerinde üretim yapmaktadır ve taş kömürü üreticinde de ilk onda bulunmaktadır.

21. yüzyılın son yirmi yılı dikkate alındığında Avrupa Birliği (AB), Rusya’nın dünyadaki konumunu güçlendirmesine katkı sağlayan Rus hammaddelerin ana alıcısı haline gelmiştir. Son yıllarda AB, Rusya’dan her yıl ortalama taş kömürü ihtiyacının yaklaşık %49’unu, doğalgaz gereksiniminin %38’ini ve petrol ihtiyacının %26’sını ithal etmektedir.  AB’nin Rus doğalgazına artan bağımlılığı; Kuzey Akım 1 Doğalgaz Boru Hattı’nın inşa edilmesi, Almanya’daki nükleer santrallerin kapatılması ve çoğu AB ülkesindeki madenlerin hizmetten çıkarılması kararından etkilenmiştir.

AB ülkelerinin Rus enerji kaynaklarına olan bağımlılığının değişkenlik arz ettiğini belirtmek gerekmektedir. En bağımlı olanlar Polonya, Çekya, Slovakya, Macaristan, Letonya, Almanya ve İtalya gibi Orta ve Doğu Avrupa ülkeleridir. Enerji güvenliği politikasındaki dönüm noktası ise Ukrayna’daki savaş olmuştur. 2022 senesinde AB, Rus kömürü ithalatına yönelik bir ambargo da dahil olmak üzere Rus enerji kaynaklarına olan bağımlılığını kademeli şekilde azaltmaya karar vermiştir.

2023 yılının Şubat ayında Rusya’dan AB ülkelerine sıvılaştırılmış petrol gazı (LPG) alımı, nakliyesi ve transferinin yasaklanmasına ilişkin bir karar yürürlüğe girmiştir. AB’ye boru hatlarıyla ithal edilen ham petrol ve doğalgaz ise yaptırımlardan muaf tutulmuştur. Gazla ilgili olarak en iyimser planlar, AB üye devletlerinin Rus gazından tamamen çekilmesinin en erken üç yıl içinde gerçekleşeceği yönündedir. Ayrıca 2021 yılına kıyasla AB, 2022 senesinde elektrik kapsama alanında yaklaşık %3,7’lik bir düşüş kaydetmiştir. Aynı zamanda Gazprom, Kuzey Akım üzerinden gerçekleştirdiği gaz arzını Almanya’ya %60, İtalya’ya %15, Slovakya’ya %50 oranında azaltmıştır ve Fransa’ya da tamamen kesmiştir. 2022 yılında Gazprom, 2021 senesine göre AB’ye %20 daha az gaz sağlamıştır. AB’nin enerji güvenliği politikasında meydana gelen değişiklikleri gören Moskova yönetimi ise Çin ve Hindistan pazarlarına doğru petrol arzını artırmıştır.

AB üye ülkelerinin Rusya’ya daha fazla yaptırım uygulama kararlılığı, Rus petrol, taş kömürü ve gazının Avrupa pazarındaki hakimiyetinin sona erdiğini göstermektedir. Enerji kaynaklarının maliyetlerindeki artışa rağmen AB üyeleri, yakın gelecekte Rus enerji kaynakları olmadan faaliyet göstermeye hazır olacaklarını belirtmektedir. AB devletlerinin kendi bireysel enerji kaynaklarının Rusya’dan ithalatını sınırlama olasılıkları çeşitlidir. AB’nin bağımsız hale gelmesi için tedarik zincirini, altyapı yatırımlarını, yenilenebilir enerji kaynaklarını geliştirmesi, mevcut altyapının (LNG terminallerinin) kullanımının arttırılması, nükleer santrallerin inşasının tamamlanması ve enerji talebinin yönlendirilmesi gerekmektedir. Mevcut durumda AB, Rusya merkezli doğalgaz arzını kapatmak için Katar, ABD ve Cezayir’den gaz ithal etmektedir. AB; Norveç, Suudi Arabistan ve ABD’den petrol ve ABD, Avustralya ve Güney Afrika’dan da taş kömürü ithal etmektedir.

2. Son dönemde yaşanan enerji kriziyle birlikte devletler, alternatif yol-tedarikçi arayışı içerisine girmiştir. Bu alternatiflerden biri de yeni enerji kaynaklarıdır. Bu kapsamda kaya gazı öne çıkan kaynaklar arasındadır. Kaya gazının enerji piyasasında nasıl bir etki yaratacağını düşünüyorsunuz?

21. yüzyılda ABD, kaya yataklarından büyük ölçekli gaz üretimine başlayan dünyadaki ilk ülkedir. ABD’deki kaya gazı üretimindeki artışın küresel doğalgaz piyasalarına da yansıdığını belirtmekte fayda vardır. Ayrıca konvansiyonel olmayan gazın çıkarılması, ABD’deki enerji fiyatlarının düşmesine, yeni işlerin ortaya çıkmasına ve ülkenin enerji güvenliğinin artmasına katkıda bulunmuştur. Bu sayede 2007-2018 yıllarında ABD’deki elektrik üretiminde kömürün payının geçmiş yıllara kıyasla dörtte bir oranında düştüğü vurgulanmalıdır.

Amerikan kaya gazı ve petrol devrimi, enerji sektöründeki güç dengesini değiştirmektedir. 2011 yılından beri ABD, Rusya’yı geride bırakarak dünyada gaz üretiminde lider konumdadır. Birkaç yıldır ABD’deki gaz devrimi, AB ülkeleri tarafından da hissedilmektedir. Kaya gazı, Rusya’nın sunduğu gazla rekabet etmeye başlamıştır. Amerikan gazının önceden en büyük sorunu fiyatıydı. Bu nedenle Rus gazının AB pazarından tamamen çıkarılması, Avrupa için kârsızdı. Ancak Ukrayna’daki savaş karşısında AB ülkeleri, bu hammaddeyi deniz aşırı ülkelerden daha büyük miktarda ithal etmeye başlamıştır. Amerikan kaya gazı, tedarikçilerinin çeşitliliğini artırmak için bir fırsat sunmaktadır. Unutulmamalıdır ki; enerji kaynakları, ülkeler arasındaki ilişkilerde önemli bir etkiye sahiptir. Onlar, devletlere bağımsızlık verebilir. Ancak devletlerin faaliyetlerini de sınırlandırabilir.

2011 yılında AB, Avrupa’daki kaya gazı rezervlerini 33-38 trilyon m³ ve konvansiyonel kaynakları ise 2,4 trilyon m³ olarak tahmin etmiştir. Halihazırda Avrupa’da işletilmekte olan kaya gazı yatakları bulunmamaktadır. Avrupa’da bu hammaddenin keşfi, Avusturya ve Polonya’da gerçekleşmiştir. Katı çevre yasaları nedeniyle gaz arama işiyle uğraşan şirketler, Avusturya’daki faaliyetlerini bırakmıştır. Yirminci yüzyılın ilk on yılının sonunda, diğerlerinin yanı sıra Polonya’da Amerikan şirketi Marathon Oil Company ve İrlandalı San Leon şirketi, kaya gazı aramaya başlamıştır.

Söz konusu hammaddenin çıkarılma fiyatının yüksek olması, Polonya Hükümeti’nin kaya gazı arama ve çıkarma stratejisinin olmaması ve yatırım riskinin artmasından dolayı şirketler, bu hammaddenin aranması ve işletilmesinden çekilmiştir. Aynı zamanda ekolojik çevreler ve yerel halk, kaya gazı çıkarılmasına karşı çıkmıştır. Kaya gazının çıkarması; çevresel bozulma, ciddi sağlık ve sosyal sorunlar ve yüksek yatırım maliyetleri anlamına gelmektedir. Bu nedenle çoğu AB ülkesi, kaya gazı çıkarmayla ilgilenmemiş ve ilgilenmemeye devam etmektedir.

3. ABD, uluslararası yaptırımlara tabi olan İran ve Venezuela gibi enerji zengini ülkeleri yeniden enerji piyasasına sokmak için hamleler yapabilir mi?

Ukrayna’daki savaşın neden olduğu Avrupa’daki enerji krizi, Batılı ülkeleri yeni gaz ve petrol kaynakları aramaya itmektedir. ABD Başkanı Joe Biden’ın politikası; İran’ın petrol ve gaz sektörüne yönelik yaptırımların kaldırılması ve buna bağlı olarak küresel borsalarda akaryakıt fiyatlarının düşürülmesi ve Avrupa’nın yeni bir enerji tedarikçisi elde etmesini sağlamaktır. AB’nin Ortadoğu’dan gaz ve petrol ithal etmesinin Rusya’ya yönelik politikasını güçlendireceği not edilmelidir. 2022 yılında ABD ile İran arasındaki görüşmelere rağmen taraflar, nükleer anlaşma üzerinde herhangi bir uzlaşmaya varamamıştır ve müzakereler, askıya alınmıştır.

Yakın gelecekte ülkeler arasında bir nükleer anlaşma ve bununla birlikte İran’a yönelik petrol ve gaz ambargosunun kaldırılması ihtimali yüksektir. Bunun sebeplerinden biri, İran’ın Rusya’ya insansız hava araçları ve balistik füzeler tedarik ettiği ve bunların Ukrayna’ya karşı savaşta kullanıldığı şüphesidir. Ayrıca İran, Çin’e ham petrol satarak enerji ihracatına uygulanan yaptırımları atlatmaktadır. Aynı zamanda İran ile ABD’nin nükleer anlaşmaya geri dönmesi, küresel enerji piyasasındaki dengesizlikleri sürdürmek isteyen Rusya’nın çıkarına değildir.

Venezuela’ya uygulanan yaptırımlarla ilgili olarak ise 2022 yılının sonunda ABD, petrol ambargosunu kısmen kaldırmayı kabul etmiştir. Washington yönetiminin kararı, iktidardaki Nicolas Maduro ile muhalefet arasında imzalanan anlaşmanın ardından alınmıştır. Böylece Venezuela, petrol üretimine kısmen devam edecektir. Bu noktada Venezuela’nın dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olduğu belirtilmelidir. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline tepki olarak yaptırımlar sonucunda ABD, Rus petrolünün yerini telafi etmek için yeni tedarikçiler aramaktadır. Bu nedenle Washington’un kararı, Venezuela’nın petrol sektöründeki ilave kısıtlamaların kaldırılmasının habercisi olabilir.


Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik

Prof. Dr. Małgorzata Kamola-Cieślik, Szczecin Üniversitesi Siyaset ve Güvenlik Bilimleri Enstitüsü’nde siyaset teorisyenidir. Kamola-Cieślik, bilimsel çalışmalarında; Polonya’da ve dünyada meydana gelen siyasi ve ekonomik değişimleri, enerji güvenliğini ve kömür şirketlerinin faaliyetlerini ve gemi inşa endüstrisini ele almaktadır. Kamola-Cieślik, AB’nin iklim ve enerji politikası bağlamında taş kömürü madenciliğinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin Polonya Hükümeti’nin kararlarına ve dünyadaki gemi inşa ve gemi geri dönüşüm endüstrisinde meydana gelen değişikliklere özel bir ilgi göstermektedir. Ayrıca Kamola-Cieślik, Szczecin Üniversitesi Siyaset ve Güvenlik Bilimleri Enstitüsü “Acta Politica Polonica” dergisinin Genel Yayın Müdürü’dür.


Neslihan TOPCU
Neslihan TOPCU
Neslihan Topcu, 2017 yılında Adnan Menderes Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden mezun olmuş ve ardından aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Yüksek lisans derecesini elde ettiği “Çin’in Enerji Güvenliği Politikaları” başlıklı tezi, 2020 yılında kitap olarak da yayınlanmıştır. 2016 senesinde Litvanya’daki Kazimieras Simonavičius Üniversitesi’nde ve 2019 yılında da Portekiz’deki Minho Üniversitesi’nde eğitim alan Topçu, halihazırda Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda doktora eğitimine devam etmektedir. Asya Pasifik, enerji güvenliği ve devletlerin uzay politikalarıyla ilgili çalışmaları çeşitli dergilerde ve kitaplarda yayınlanmış olan Topçu, iyi derecede İngilizce ve orta seviyede İspanyolca bilmektedir.