Tarih:

Paylaş:

Trump ve Amerika’nın Uluslararası Politikadaki Yeni Kaos Arayışları

Benzer İçerikler

Son zamanlarda uluslararası politikada meydana gelen olaylar iç haberlerden daha fazla yer edinmeye başladı. Trump’ın seçilmesini takip eden süreçte Amerikan dış politikasındaki her değişiklik de dünya ülkelerinde hayretle karşılanmaya devam ediyor. Çünkü Trump yönetiminin attığı adımlar Amerika’nın geleneksel büyük dünya gücü imajını zedeleyen ve izolasyona girmesine sebep olacak adımlar şeklinde yorumlanıyor. Öyle ki sadece Demokrat Parti içerisinden değil, Cumhuriyeçiler arasından da bir grup Trump döneminde Amerika’nın diplomasiden uzaklaştığını ve çoğu şeyi dayatan tüm müttefiklerle çatışan bir ülke haline dönüştüğünü bunun da Amerika’nın küresel liderliğine son verebilecek sonuçları olacağını belirtmektedirler. Özellikle Asya-Pasifik gibi son yıllarda ciddi bir yükselme sürecinde olan bölgede Amerika’nın ekonomik faaliyetlerinin azaltılmasının siyasi açıdan da gerilemeyle sonuçlanacağı ve bölgedeki Amerikan üstünlüğünün kaybolacağı muhtemeldir. Trump yönetiminin iktidara gelmesiyle Amerika’nın çekildiği önemli anlaşmalar ve bunlarla ilgili değerlendirmeler şu şekilde sıralayabiliriz:

  1. Paris İklim Anlaşması: Trump’ın iklim değişikliği ile mücadele edilmesi çerçevesinde sera gazı salınımını sınırlamak üzere imzalanan Paris İklim Anlaşması’ndan çekilme kararı alması sadece Avrupalı ortaklarıyla arasını açmakla kalmayıp Amerika’daki eyaletlerin de Demokrat ve Cumhuriyetçiler olarak ayrılmasına sebep olmuştur. Cumhuriyetçi eyaletler bu gelişmeden hoşnut olurken, Demokrat eyaletler ise Paris İklim Anlaşması koşullarını uygulama konusunda kararlı olduklarını ve yeni sanayi tesisleri kurulumunu bu çerçevede gerçekleştireceklerini beyan etmişlerdir.
  2. Trans-Pasifik İşbirliği Anlaşması: Amerika’nın Asya-Pasifik’teki üstünlüğünü tesis edecek bir proje olarak görülmüş ve Obama döneminde imzalanmıştı. Fakat Amerikan Kongresi tarafından onaylanmadığı için hiçbir zaman uygulamaya girmemişti. Trum’ın çekildiklerini açıkladığı bu Anlaşmanın Amerikan ekonomisinin azalan üretim kapasitesine yardımcı olamayacağı iddia edilmiştir.
  3. İran Nükleer Anlaşması: İran’ın uranyum zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçmesi karşılığında yaptırımların kaldırılması ile sonuçlanan anlaşma da Trump’ın çekilme kararı aldığı bir başka belge olmuştur. Konunun İsrail’in güvenliği açısından değerlendirildiği düşünülürse Amerika’nın bölgede gelişen bir İran’a karşı olduğu tezi savunulmuştur. Fakat Trump’ın çekilme kararı sonrası Avrupa ülkelerinin kendi şirketlerinin Amerikan yaptırımlarından korunması için yaptıkları ayrı bir kutuplaşmaya yol açmıuştır. Neticede Avrupa ülkeleri SWIFT harici ayrı bir uluslararası on-line ödeme sistemi oluşturulması konusunda çalışmalara başlamışlardır.
  4. Venezuela ile ilişkilerin kesilmesi: ABD’nin Venezuela ilişkilerini kesmesi ve Maduro’yu da diktatör ilan etmesi Latin Amerika’daki varlığı üzerine ciddi kuşkuları beraberinde getirmiştir. Her ne kadar ilişkilerin kesildiği belirtilse de Senato Dış İlişkiler Komiseri Corker’ın Maduro’yu ziyaret etmesi ve ABD-Venezuela ilişkilerinin geleceği ile ilgili önemli konuları ele aldıklarını açıklaması bu kesintinin uzun olmayacağının sinyallerini vermiştir.
  5. G-7 Ortak Mutabakatının imzalanmaması: ABD’nin sancılı geçen G-7 zirvesindeki tavrı Kanada, Almanya ve Fransa gibi ülkelerle ilişkilerin ciddi biçimde gerildiğini ortaya koymuştur. Trump’ın sonuç bildirisine imza atmayı reddetmesi de zirvenin kötü bir şekilde sonuçlanmasına yol açmıştır. Trump diğer altı ülkenin Amerika ile olan ticaretlerini kendileri için pozitif hale getiren bir sistem kurduklarını ve bunu devam ettirme çabasında olduklarını belirtmiş ve Amerika’nın zarara uğratıldığı bu düzenin artık devam edemeyeceğini beyan etmiştir.
  6. Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA): Trump yönetimi NAFTA’yı da ABD’deki dış ticaret açığının sorumlusu olarak görmüştür. Özellikle Meksika ve Kanada gibi ülkelerde üretilen otomobillerin ABD’ye düşük vergilerle girmesinin otomobil fabrikalarının Meksika’da fabrika açmalarını teşvik ettikleri düşünülmektedir. Bu nedenle NAFTA’dan çekileceklerini belirten Trump yönetimi ile Kanada ve Meksika ayrı ayrı müzakere ler yapmaya başlamışlar ve Amerika-Meksika-Kanada (USMCA) Anlaşması’nda uzlaşmışlarıdr. Özellikle ABD ile Kanada arasında çetin müzakerelere yol açan bu anlaşma ile üretimin Amerikan topraklarına kaydırılması amaçlanmaktadır. NAFTA’nın modifiye edilerek USMCA’ya dönüştürülmesi Trump’ın kazanımları hanesine yazılan bir artı puan olarak görülmektedir.
  7. Türkiye’ye F-35 teslimatının geçici olarak durdurulması: Tutuklu Rahip Brunson ve Rusya ile varılan S-400 anlaşması bahane edilerek Kongre Türkiye’ye F-35’lerin teslim edilmesi sürecini geçici olarak durdurma kararı almıştır. Fakat bunun 2019’da yapılacak teslimatı etkilemeyeceği belirtilmiş olmakla birlikte Türk-Amerikan askeri işbirliğinin ciddi biçimde zarar almasını engellemek açısından bunun uzun süre devam etmeyeceği açıktır.
  8. Amerika’nın BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesi: ABD’nin BM İnsan Hakları Konseyi’nden çekilmesi ve burada İsrail ile ilgili Konsey’in yapmış olduğu eleştirileri bahane etmesi ülkenin Eritre ve Filipinler gibi İnsan Hakları karneleri kötü olan ülkelerle karşılaştırılmasına neden olmuştur. Fakat buradaki ayrım çizgisi ABD’nin bu alandaki ihlallerinin kendi ülkesi içinde değil işgal ettiği diğer ülkeler içinde yapmasından kaynaklanmaktadır. Irak, Afganistan ve Suriye’deki ihlaller ve de özellikle terör bahane edilerek sivillerin hedef alındığı operasyonların Amerika’yı insan hakları konusunda da zor durumda bıraktığı aşikardır.

Tüm bu gelişmeleri Cumhuriyetçilerin yeni denge arayışı olarak gören bir kesim de var. Washington’da Trump önderliğindeki bir grup Avrupa ile olan negatif ticaret dengesinden yola çıkarak Amerika için daha adil bir sistem oluşturulmasını talep etmektedir. Trump’ın çıkartmış olduğu ticaret savaşı, uluslararası hukuk ve politikadaki kargaşadan ABD için daha avantajlı yeni bir durumun ortaya çıkmasını beklemektedirler. Kendilerinin bu krizi çıkartması ve yönetmesi sonucu olayların Amerika lehine mi yoksa aleyhine mi gelişeceğini hep birlikte göreceğiz.