Tarih:

Paylaş:

Türkiye-AB Arasındaki Sorunun Gerçek Nedenleri

Benzer İçerikler

Şu ana kadar konuşulanlar, aslında krizin hikâyesi olmaktan öte bir anlam taşımıyor. Açıkçası taraflar da bunun farkında. Çünkü gerçekleri tüm çıplaklığıyla ortaya koymak, iplerin tamamen kopmasıyla eş değer olacaktır. Şu an için bunu kimse istemiyor, zira böylesi bir gelişmenin ortaya çıkartacağı kaosa hazır değiller.

Bundan dolayı kriz, daha çok Türkiye-Almanya-Hollanda özelinde bir kaç devlet ve seçim süreçleri ile sınırlı tutuluyor. Oysa daha önceki yazımda da ifade ettiğim üzere söz konusu bunalım konjonktürel değil, yapısaldır. Tamamen uluslararası sistemin yeniden inşasıyla ilgilidir. Ve bu bağlamda asıl neden de şudur: Dünya devletleri tarihsel, milletler ise genetik kodlarına dönüyor ve her biri bunun gereğini yapıyor!

Başta Çin, Rusya ve İran olmak üzere, dünyanın diğer devletleri/güçleri gibi Türkiye de tarihsel kodlarına dönüyor. Dolayısıyla, Türkiye-AB arasında yaşanan krizdeki diğer nedenler  “tali” olarak adlandırılabilir. Onları da ana hatlarıyla sıralamak gerekirse…

Öncelikle; Batının kendi içerisinde bir ayrışma-yeni bir hesaplaşma söz konusudur. Batı bölünmektedir. ABD’nin hegemon güç vasfını yitirmeye başlamasıyla birlikte Batıda yeni hegemon adaylar, talipler ortaya çıkmıştır. ABD bunun farkındadır ve bundan dolayı da AB, bizzat ABD tarafından istenmeyen bir taraftır, hatta hasımdır.

Bu bağlamda Türkiye-AB arasında yaşanan kriz, aslında Batının kendi içindeki bunalımın Türkiye’ye yansımasıdır. Türkiye, hem Batının kendi içerisindeki hem de Doğu ile yürüttükleri güç mücadelesinde paylaşılamayan bir aktör olarak hedef konumundadır. Bu noktada Batılı güçler, bir takım alışkanlıklar ve reflekslerin sonucu olarak Türkiye’yi “kendilerince ikna etmeye”, kendi taraflarında tutma ya da saflarına çekmeye çalışmaktadırlar. Daha doğrusu saldırmaktadırlar.

Hegemon güç olmanın yolu Türkiye’den geçmektedir. Batı kadar, Doğu da bunun farkındadır. Batının Türkiye konusunda eli artık eskisi kadar güçlü değildir. Bu konuda Doğu’ya karşı elindeki sihirli değnek olan AB havucunu, dolayısıyla rekabet avantajını kaybetmiştir. Doğuya karşı hazırlıksız yakalanan ve AB’nin yerine başka bir aracı ikame edemeyen Batının Türkiye’ye karşı saldırgan bir politika izlemeye başlamasının bir diğer nedeni de budur.

Raf Ömrü Sendromu!

Batı, özellikle de AB açısından bir beka mevzuu söz konusudur. AB, burada kaybeden konumundadır. Bir Soğuk Savaş ürünü olan AB raf ömrünü doldurmuştur. Soğuk Savaş sonrası döneme adapte olamayan, yeni bir şey üretemeyen AB, çaresizliğini gizlemek için kuyruğu dik tutma stratejisi izlemektedir.

Daha da ötesi; AB, ABD’nin kontrolünden çıkmış, Almanya’nın “Batıya Doğru Politikası”nın bir enstrümanı olmuştur. Bundan dolayı da bizzat ABD’nin kendisi tarafından da istenmeyen bir birlik konumundadır. Almanya, ABD ve İngiltere ile olan mücadelesinde ve AB’yi ayakta tutabilme adına ABD’nin müttefiki olan Türkiye’yi istemekte, bunun için de onu öncelikle hedef konumuna getirmektedir.

Türkiye ve yükselen Doğunun ortaya koyduğu direnç, işbirliği ve yükseliş, Batıyı hem şaşkınlığa hem de saldırganlığa itmektedir. Batı, 21. yüzyılda da gücü tekelinde tutmaya çalışmaktadır ve bunun için elindeki tüm araçları seferber etmiştir. Fakat bunun için halkı motive etmesi gerekmektedir. Zira, kendi halklarını motive edemeyen bir AB söz konusudur. Bunun için onları harekete geçirecek yeni bir ideolojiye ihtiyacı vardır.

AB Bu Arayışını Yine Eskide Bulmuş Görünmektedir!

AB’nin bu motivasyonu kendisinin bile inanmadığı, fakat tüm dünyaya yutturmaya çalıştığı “değerler” ile gerçekleştirmesi mümkün değildir. Daha da ötesi, AB Soğuk Savaş sonrası dönemde bir kimlik-ideoloji arayışı/bunalımı içindedir ve bundan dolayı bir kez daha bir “ötekiye” ihtiyacı vardır.

“Avrupalılığın”, Avrupalı halkların bir üst kimliği olamayacağı artık anlaşılmıştır. “AB Değerleri” olarak lanse edilen bir takım kavramların Avrupalı toplumlar nezdinde bir karşılığının olmadığı da yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobia ile görülmektedir.

Bundan dolayı, daha sonraları “sözde Hıristiyanlık” ile bezediği barbarlığa ulus-devletçi anlayış çerçevesinde dönüşü söz konusudur. Faşizm, bundan ötürü bir kez daha Avrupa’nın yükselen değeri, tüm dünyanın tehdit kaynağıdır. Tüm dünyanın bu gerçeği görmesi gerekmektedir, elbette içimizdekilerin de…

Türkiye-AB krizini bir de bu perspektiften değerlendirmekte fayda var.

Для чтения публикации на русскам языке нажмите суда
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROLhttps://www.ankasam.org/author/mse/?lang=en
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında Arayış, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yaptı. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan; Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Stratejik Düşünce, Gazi Bölgesel Çalışmalar, The Journal of SSPS, Karadeniz Araştırmaları, gibi akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, Bölgesel Araştırmalar, Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları, Gazi Akademik Bakış, Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri, Demokrasi Platformu dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmektedir. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.