Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ’ın misafiri olarak 25-26 Ekim tarihlerinde Türkiye’ye oldukça önemli bir ziyarette bulunuyor. Bu yazının kaleme alındığı saatlerde henüz Sayın Mirziyoyev Türkiye’ye gelmediği ve ikili temaslar gerçekleştirilemediği için ben daha ziyade Türkiye-Özbekistan arasındaki mevcut gidişata ve öncesinde basına yansıyan haberlere dayanaraktan bir değerlendirmede bulunacağım. Bu noktayı da peşinen belirtmiş olayım…
Sayın Mirziyoyev’in söz konusu ziyareti hakkında yapılabilecek en temel tespit; bunun sadece iki ülke ilişkileri itibarıyla değil, aşağıda ortaya koyacağım hususlar boyutuyla Türk-İslam dünyasının geleceği açısından da büyük bir önem arz ediyor olmasıdır. Zira her iki ülkenin sahip olduğu köklü ve güçlü ortak medeniyet, aynı zamanda ortak bir misyon ve vizyon anlayışını da Ankara -Taşkent açısından kaçınılmaz kılıyor.
Nitekim bu ziyaret kapsamında yapılan en önemli vurgu “stratejik ortaklık”. 1996 yılında imzalanan “Ebedi Dostluk ve İşbirliği Antlaşması”nın ruhuna uygun olarak taraflar “Avrasya-Türk-İslam Jeopolitiği”ndeki yerini güçlü bir şekilde alma ve bunun hayata geçirilebilmesi için öncelikle tehditleri bertaraf etme hususunda hemfikir görünüyorlar.
Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Erdoğan ’ın Kasım 2016’da Pakistan ziyareti sonrası rahmetli Kerimov’un vefatı sonrası Özbekistan’a gerçekleştirdiği ziyaret önemli bir kırılma noktası olarak kendisini gösteriyor ki, bununla ilgili iki analizimi yine bu köşede söz konusu ziyaretten hemen birkaç gün önce ve sonrasında şu başlıklarla kaleme almıştım: “Türkiye›nin ‘Doğuya Doğru Politikası’nda Avrasya Jeopolitiği ve Özbekistan”, “Türkiye›nin ‘Çift Kanat Politikası’nda Özbekistan.” (Arzu edenler, analizler bağlamındaki süreklilik ve tamamlayıcılık boyutuyla bu iki yazıma tekrar bakabilirler.)
Söz konusu iki yazımda da belirttiğim üzere Türkiye-Özbekistan arasındaki ilişkiler gerek ikili temaslar gerekse de bölgesel-uluslararası örgütler, işbirlikleri platformlarında yeni ve hızlı bir ivme kazanmaya başladı.
Örneğin, Mayıs 2017 tarihinde Çin ’de gerçekleştirilen “Kuşak-Yol” (Yeni İpek Yolu) Forumu, Eylül 2017 Kazakistan’da gerçekleştirilen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Bilim ve Teknoloji Birinci Zirvesi çerçevesinde düzenlenen görüşmeler ilk etapta ön plana çıkmaktadır. Bunun dışında, Nisan 2017’de iki ülke heyetleri arasında gerçekleştirilen sekizinci görüşme, Özbekistan heyetinin 2017 yılının Şubat-Mart aylarında Türkiye ziyareti, Eylül-Ekim 2017’de Özbekistan Başbakan Yardımcısı CemşitKuçkorov’un Türkiye ziyareti iki ülke arasındaki işbirliğini genişletme, derinleştirme ve etkinleştirme boyutlarıyla kendisini göstermektedir.
Taraflar, öncelikle ikili ilişkileri geliştirme ve akabinde bunu bölgesel-uluslararası arenada geliştirme noktasında hemfikir görünmektedir. Bir diğer dikkat çekici husus ise Ankara-Taşkent hattında hâkim olan; pratik, kâğıt üstünde kalmayan, uygulanabilir bir işbirliğinin esas alınması ve aktif olmasıdır.
Çok Boyutlu Bir Stratejik Ortaklık İnşa Süreci…
Yeni dönem Türkiye-Özbekistan ilişkilerinde beş temel sacayak söz konusu: Kültür, siyaset, ekonomi, güvenlik ve dış politika. Anlaşıldığı kadarıyla burada tarafları ortak bir işbirliğine sürükleyen motor güç “Genişletilmiş Avrasya-Ortadoğu Projesi”nin ta kendisi. İki ülkeyi yakın çevrelerinden tehdit eden son gelişmeler, ortak tehdit algıları bağlamında güvenlik eksenli bir işbirliğini kaçınılmaz kılmış durumda. Bu kapsamda Türkiye sadece Ortadoğu ve Güney Asya’da değil, Orta Asya’da da aranılan önemli bir güvenlik partneri olarak karşımıza çıkıyor.
Orta Asya’da bölgesel güvenliğin bir anlamda sigortası olan Özbekistan ile Türkiye’nin işbirliği Afganistan’ı da içine alan bir güvenlik arayışına işaret ediyor. DAEŞ’in Ortadoğu’dan hızlı bir şekilde Orta Asya ve Güney Asya’ya doğru kayması ve buralarda artan etkinlikleri hiç kuşkusuz burada en güncel soruna işaret ediyor. Nitekim her iki devletin savunma bakanlıkları arasında gerçekleştirilen görüşmeler bunu teyit ediyor. Bu çerçevede 5-27 Temmuz 2017 tarihlerinde Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli’nin Özbekistan’a gerçekleştirdiği ziyaret oldukça önemli.
Özbekistan Cumhurbaşkanı ŞavkatMirziyoyev tarafından da kabul edilen Canikli’nin gerçekleştirdiği temaslarda tarafların işbirliği süreçlerini geliştirme ve askeri eğitim alanında karma programlar gerçekleştirme hususunda anlaştıkları ve bu kapsamda askeri eğitim alanında hükümetler arası işbirliği protokolü imzaladıkları görülüyor. Bu ziyareti müteakiben 5-7 Ekim 2017 tarihlerinde Özbekistan Savunma Bakanı AbdulsalomAzizov’un Türkiye’yi ziyaret ettiğini ve Savunma Bakanı Nurettin Canikli ile görüştüğünü de burada not edelim.
Burada bir dikkat çekici husus ise, İslam dünyasını hedef alan, İslam dünyasında bir iç savaşı başlatmak isteyenlere karşı Türkiye ve Özbekistan’ın İmam el-Buhari Uluslararası Bilimsel Araştırma Merkezi’nin kurulması konusundaki aldıkları karardır. Merkez her türlü yıkıcı, aşırı akımlara karşı İslam’ın kardeşlik, birlik ve hoşgörüsünü ön plana çıkartacak çalışmalara imza atacak. Bu noktada Türkistan, bir kez daha İslam dünyasının önemli bir merkezi olacak.
“Kara Koyunlar” Umduğunu Bulamadı!
2005 ve sonrası bir süre kendisini hissettiren aradaki bir takım sorunları ve “kara koyunları” gündemlerinden çıkarıp, ikili ilişkiler tarihinde yeni bir sayfa açmaya çalışan her iki devlet arasında eş zamanlı olarak başlatılan “Stratejik Ortaklık” süreci Avrasya bazlı oyunu bozmak açısından oldukça önemli.
Bunun için her iki devletin kendi aralarındaki işbirliğini sadece 1996’daki “Ebedi Dostluk ve İşbirliği Antlaşması”nın bir gereği olarak değil; ortak mazinin ruhuna uygun bir şekilde güçlendirmek istedikleri anlaşılıyor. Bu hususta her iki Cumhurbaşkanının ortaya koyduğu irade oldukça önemli. Örneğin, Cumhurbaşkanı Mirziyoyev Türkiye’yi Özbekistan’ın “önemli ve uzun vadeli ortağı” olarak ifade ederken; Cumhurbaşkanı Erdoğan da Özbekistan’ı Türkiye’nin Orta Asya’daki “öncelikli ortağı” olarak gördüğünü söylüyor.
Diğer taraftan her iki ülkenin arada yaşanan bir takım krizlerin tekerrür etmemesi için kamu diplomasisinin ve yumuşak güç unsurlarının karşılıklı olarak ön plana çıkartılacağı bir stratejiyi hayata geçirmek istedikleri anlaşılıyor. Bu kapsamda vizeler noktasında atılan adım, bunun kültür-turizm boyutu ve hiç şüphesiz iktisadi-ticari ilişkilerin daha da geliştirilmesi hedefleri noktasında alınan kararlar oldukça önemli.
Bu kapsamda her iki ülkenin kendi halklarını birbirleriyle daha da yakınlaştırıcı bir işbirliğini ve bununla ilgili teşvik ve kolaylaştırıcı faktörleri bir an önce hayata geçirmeleri oldukça önemli. Örneğin, en azından işe uçak bilet fiyatlarıyla başlayabilirler. Eğer bunlar hızlı bir şekilde hayata geçirilebilirse, gerçek anlamda bir stratejik ortaklığın güçlü temelleri de atılmış olur. Bu vesileyle Cumhurbaşkanı Sayın Mirziyoyev’e Anavatan’a hoş geldiniz demek istiyorum.