Tarih:

Paylaş:

Ukrayna-Gürcistan-Moldova Üçlüsünün AB Üyeliği Mümkün mü?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

31 Mart 2023 tarihinde Avrupa Birliği’nin (AB) Tiflis Büyükelçisi Pawel Herczynski, Gürcistan’ın başta Ukrayna ve Moldova olmak üzere diğer aday ülkelerle birlikte en kısa sürede birliğe üye olmasını arzuladığını dile getirmiştir.[1] Bu durum, üç ülkenin üyeliğinin mümkün olup olmadığı sorusunu tartışmaya açmaktadır.

Aslında söz konusu ülkelerin üyelik noktasında önemli bir talebinin bulunduğu bilinmektedir. Bu durumda aktörlerin jeopolitik olarak kendilerini Batı’nın bir parçası olarak konumlandırma arzuları belirleyici olmaktadır. Dolayısıyla Ukrayna, Gürcistan ve Moldova, özellikle de Rusya’dan algıladıkları tehdide paralel olarak Batı’ya yönelmekte ve bu yönelimleri nedeniyle bir yandan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO); diğer taraftan da AB’ye katılmak için çeşitli girişimlerde bulunmaktadır.

Gerek NATO’dan gerekse de AB’den üç ülkeye de olumlu mesajların verildiği görülse de üyeliklerin pek mümkün olmadığı söylenebilir. Bunun temelinde ise Rusya’nın NATO ve AB’nin post-Sovyet alandaki genişlemesini kendisine yönelik kuşatma planının bir parçası olarak görmesi belirleyici rol oynamaktadır. Nitekim Moskova yönetimi, Batı yönelimi sergileyen Gürcistan’a 2008 ve Ukrayna’ya da 2014 ile 2022 senelerinde askeri müdahalede bulunmak suretiyle bu konudaki kararlılığını gözler önüne sermiştir.

Esasen bu durum, Kremlin’in Batı’yla ilişkilerinde tarafsız tampon bölgelerin bulunmasını jeopolitik açıdan önemsediği şeklinde yorumlanabilir. Dolayısıyla tampon bölgelerin ortadan kalkması da Rusya’nın müdahalesini beraberinde getirebilmektedir.

Bununla birlikte bahsi geçen devletler de Rusya’nın hedefi olmaları sebebiyle Batılı müttefiklerle ilişkilerini geliştirmeyi önemsemekte ve AB ile NATO gibi uluslararası örgütlerle ittifak yapmaya çalışmaktadır. Dolayısıyla paradoksal bir durumdan bahsetmek mümkündür.

Özellikle de Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesinin ardından Kiev yönetiminin AB üyeliği meselesi yoğun bir şekilde tartışılmaya başlanmıştır. Bu ortamda Transdinyester Sorunu’ndan mütevellit Rus müdahalesinin bir sonraki adresi olabileceğini düşünen Moldova da Batı yönelimini hızlandırmıştır. Gürcistan ise 2008 yılındaki savaşın bıraktığı hatıraların da etkisiyle Ukrayna’daki savaş nedeniyle Rusya karşısında oluşan Avrupa dayanışmasını fırsata çevirmeye çalışmakta ve birliğe kabul edilmek için birtakım girişimlerde bulunmaktadır.

Bu noktada AB’nin aktörlerin üyeliklerine olan yaklaşımının önem kazandığı ifade edilebilir. Dolayısıyla birliğin bu ülkelerin üyeliğine nasıl baktığının değerlendirilmesi elzemdir. Öncelikle belirtmek gerekir ki; AB, bahse konu devletlerin üyelikleri hakkında olumlu açıklamalar yapmaktadır. Fakat pratikte üyelikler noktasında istekli bir AB’den bahsetmek de mümkün değildir. Zira ilgili devletlerin AB kriterleri boyutunda ciddi eksiklikleri vardır. 

Mevzubahis durumu açmak gerekirse, Kiev yönetiminin Rusya-Ukrayna Savaşı’nı bir noktada Kıta Avrupası’nın savunulması boyutuyla sunduğu ve “demokrasiler-otokrasiler mücadelesi” anlatısı üzerinden Batılı değerleri savunduğu için hedef haline geldiğini dile getirdiği görülmektedir. Bu bağlamda Ukrayna, AB üyelik sürecinin tamamlanmasına dönük bir beklenti içerisindedir.[2] Hatta savaş nedeniyle Ukrayna, AB’nin somut bir duruş sergilemesi gerektiğini dile getirmekte ve üyelik sürecinin hızlandırılmasına yönelik beklentisini açıkça ifade etmektedir. Fakat 3 Şubat 2023 tarihinde AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, sürecin hızlandırılmasının mümkün olmadığını net bir şekilde dile getirmiştir.[3]

Ukrayna’daki krizin etkisiyle Gürcistan da AB üyelik sürecinin ilerlemesini talep etmektedir. Nitekim 8 Mart 2023 tarihinde Gürcistan Başbakanı Irakli Garibashvili, hükümetinin ve Gürcistan halkının AB’ye tam üye olmak için “ellerinden gelenin en iyisini yaptığını” belirtmiştir.[4] Buna rağmen Tiflis’in Ukrayna’ya yapılan yardımlar konusunda Rusya’yı karşısına almak ve dolayısıyla 2008 yılında yaşadığı yalnız bırakılmışlık hissiyle yüzleşmek istemediği için Rusya-Batı dengesini gözeten bir politika uygulamasının AB üyesi aktörler tarafından eleştirildiği bilinmektedir. Özellikle de son dönemde Gürcistan’da protestolara sebebiyet veren yabancı fonlara ilişkin yasa girişimi sonrasında AB’nin Tiflis’e dönük eleştirilerinin sertleştiği görülmüştür. Halihazırda mevcut yasa tasarısı geri çekilmişse de birliğin Gürcistan’a yaklaşımında bazı olumsuzlukların bulunduğu söylenebilir.

Öte yandan Moldova da Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik müdahalesinden bir hafta sonra 3 Mart 2022 tarihinde AB’ye üyelik başvurusu yapmıştır. Nitekim başvuru esnasında Romanya Cumhurbaşkanı Maia Sandu’nun “Barış içinde yaşamak, refah içinde yaşamak, özgür dünyanın bir parçası olmak istiyoruz.” demesi[5] de Kişinev yönetiminin jeopolitik tercihini ortaya koymuştur. Fakat Moldova’nın Avrupa’nın en fakir ülkesi olduğu düşünüldüğünde, bu ülkenin birliğin standartlarını karşılaması pek mümkün gözükmemektedir.

Anlaşılacağı üzere, her üç aktör de AB’nin bir parçası olmak istemektedir. Lakin bu üyeliklerin kısa vadede gerçekleşmesi kolay değildir. Zira aktörlerin AB standartları noktasında ciddi problemleri vardır. Örneğin AB’nin temel genişleme kriterlerinden biri ülkelerin sınırlarında çatışma durumunun-riskinin bulunmaması ve toprak bütünlüğünde problem olmamasıdır. Fakat Ukrayna’nın toprak bütünlüğü Rusya tarafından ihlal edilmiştir ve ülke, aktif olarak savaş halindedir. Gürcistan ise 2008 yılından beri Abhazya ve Güney Osetya’daki durum sebebiyle toprak bütünlüğü noktasında sorun yaşamaktadır. Benzer bir şekilde Moldova da Transdinyester’de ayrılıkçı bir yapıyla karşı karşıyadır. Üstelik bölgede Rus Barış Güçleri görev yapmakta ve Ukrayna’daki savaşın Transdinyester’e sıçrayabileceği konuşulmaktadır.[6] Böylesi bir ortamda ilgili devletlerin AB üyeliğinin birlik devletlerince onaylanması ise mucize olacaktır.

Dahası AB’nin Rusya’yla olan sınırdaşlık durumunu genişletmek isteyip istemeyeceği de belirsizdir. Zira tampon bölgeler, yalnızca Rusya için değil; aynı zamanda AB açısından da bir güvencedir.

Buna ek olarak AB, Kophenag Kriterleri çerçevesinde üye olacak devletin ekonomi, yolsuzluklar, yoksullukla mücadele ve demokratik standartlar noktasında bazı aşamaların kat edilmesini beklemektedir. Birtakım reformlar yapmasına ve yolsuzlukla mücadele adımları atmasına rağmen Ukrayna’nın savaş koşullarında bu kriterleri karşılayacak bir ilerleme kaydetmesi beklenmemektedir.

Gürcistan ise yukarıda da belirtildiği gibi bir denge politikası yürütmektedir. Bu politikanın yansıması olarak alınan veya alınmaya çalışılan kararlar ise AB kriterlerinden uzak bir duruma işaret etmektedir.

Moldova da yine bahsedildiği üzere Avrupa’nın en fakir ülkelerindedir. Dolayısıyla önünde uzun bir yol vardır. Tüm bu hususlar ise üç ülkenin de üye olmasının zorluğunu gözler önüne sermektedir.

Bu noktada başta Ukrayna olmak üzere üç ülke de Rusya merkezli tehdit algılamaları hasebiyle “istisnai üyelik” formülüne yoğunlaşmakta ve eksikliklere rağmen üyeliğin gerçekleşmesine müsaade edilmesini arzulamaktadır. Lakin bu da mevcut durumda aday devletlerin çabalarına saygısızlık olarak algılanarak tepki çekebilir. Üstelik AB de bu kapının açılmasını istemeyecektir.

Diğer taraftan Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından oluşacak yeni jeopolitik koşullarda AB’nin nasıl konumlanacağı da henüz belirsizdir. Senaryolardan biri, AB’nin Moskova’yla savaşın ardından enerji ilişkilerini yeniden teşkil edeceği ve Rusya’nın Avrupa güvenlik mimarisine dahil olacağı yönündedir. Bu senaryoda AB, çok kutuplu dünyadaki güç merkezlerinden; yani kutuplardan biri olarak düşünülmektedir. Böylesi bir tabloda da birliğin Rusya’nın tepkisini çekecek biçimde bu ülkelere kucak açacağı düşünülmemektedir.

Öte yandan AB’nin mevcut konumlanışını devam ettirerek Trans-Atlantik ilişkilerdeki dayanışma duygusu çerçevesinde hareket etmesi durumunda bile birlik içerisinde Rusya’yla iyi ilişkileri olan devletlerin üyeliklerin önünü tıkaması mümkündür. Örneğin Macaristan’ın AB’nin Moskova yönetimini hedef alan özellikle de enerji konusundaki yaptırımlarda çıkardığı zorluk göz önünde bulundurulduğunda Budapeşte yönetiminin Kiev, Tiflis ve Kişinev’e de engel çıkarması ihtimal dahilindedir.

Sonuç olarak Herczynski’nin 31 Mart 2023 tarihinde yaptığı açıklamalara rağmen Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’nın yakın gelecekte AB üyesi olması beklenmemektedir. Zira ilgili devletlerin toprak bütünlüklerinden demokratik ve ekonomik standartlara kadar aşama kat etmesi gereken pek çok konu bulunmaktadır. Mevcut koşullarda bu ilerlemenin sağlanması da kolay değildir. Dolayısıyla üç devletin AB yolculuğunun uzun süreceği öngörülebilir. Hatta sürecin uzamasının bu ülkelerde AB’ye ilişkin hayal kırıklığına yol açma olasılığı da vardır.


[1] “EU Ambassador Hopes Georgia, Ukraine, Moldova to be EU Members Soon”, 1TV, https://1tv.ge/lang/en/news/eu-ambassador-hopes-georgia-ukraine-moldova-to-be-eu-members-soon/, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[2] Raf Casert-Samuel Petrequin, “Ukraine’s Zelenskyy Makes Emotional Appeal for EU Membership”, AP News, https://apnews.com/article/russia-ukraine-zelenskyy-politics-france-government-european-union-9ea8e33ad7520cac6fc1b1d8a420d429, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[3] Doğacan Başaran, “Ukraine’s EU Journey”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/ukraines-eu-journey/?lang=en, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[4] Karen Gilchrist, “‘Europe is Very Much Open for You’: Germany Backs EU Membership Bid of Russia’s Neighbor Georgia”, CNBC, https://www.cnbc.com/2023/03/08/europe-is-very-much-open-for-you-germany-backs-georgias-eu-membership-bid.html, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[5] “Moldova Officially Applies for EU Membership”, Al Jazeera, https://www.aljazeera.com/news/2022/3/3/moldova-officially-applies-for-eu-membership, (Erişim Tarihi: 01.04.2023).

[6]  “В МИД РФ заявили, что зерновая сделка не работает”, AİF, https://aif.ru/politics/world/v_mid_rf_zayavili_chto_zernovaya_sdelka_ne_rabotaet, (Erişim Tarihi: 04.03.2023).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.