Tarih:

Paylaş:

14. BRICS Zirvesi: Pandora’nın Kutusu Açıldı mı?

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Uluslararası ilişkiler, artan rekabetin tetiklediği yeni bir dünya düzenine doğru ilerlemektedir. Soğuk Savaş döneminde başlayan ve bitiminde şekillenen tek kutuplu Atlantik Düzenini Tez olarak kabul edersek, söz konusu tezin Anti-Tez’ini de 2000’li yıllardan itibaren başlayan özelde Çin’in ve Rusya’nın genelde ise Asya’nın yükselişi olarak kabul etmemiz yanlış olmayacaktır. İlk iki aşamayı tamamlayan dünya; Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekilmesi ve Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle üçüncü aşama olarak adlandırabileceğimiz Sentez ya da “Yeni Hegemonya Savaşı” periyoduna girmiştir. 

Tez döneminde, küresel sistemi şekillendiren en güçlü dinamik ABD olurken, Anti-Tez döneminde ise Çin ve Rusya’nın tek kutuplu dünya düzenine karşın çok kutuplu dünya düzenine geçiş üzerine oluşturdukları ittifak, belirleyici unsur olmuştur. Nitekim 1997 yılında her iki ülkenin ortak imzasını taşıyan “Çok Kutuplu Dünya İçin Ortak Deklarasyon ve Yeni Dünya Düzenin Kurulması” isimli bildiri,[1] Çin ve Rusya’nın Batı temelli uluslararası sistemi tersine çevirme ve kendi çıkarlarına göre yeniden tasarlama arzusu en net kanıtlarından biri olarak hafızalardadır.

İçinde bulunduğumuz Anti-Tez dönemine baktığımızda, önceki iki aşamanın aksine ana belirleyicisi olmayan, bölgesel güçlerin sisteme müdahale edebildiği, ülkelerden bağımsız yeni jeopolitik bölgelerin oluştuğu, ikili ve çok taraflı askeri, ekonomik ve diplomatik yapıların ortaya çıktığı ve hibrit araçların kullanıldığı bir türbülans çağına şahit olmaktayız. Söz konusu dönemin önemi, gelecekte ortaya çıkacak düzenin bugünden atılacak adımlarla şekillenecek olmasıdır. Bu sebeple günümüzde gerçekleşen olayların analizi, jeopolitik izdüşümü ve geleceğe yönelik etkileri, uluslararası ilişkiler alanında çalışan akademisyenler için önem arz etmektedir.

Bu perspektiften bakıldığında, 22 Haziran 2022 tarihinde Çin’in ev sahipliğinde toplanan BRICS 14. Liderler Zirvesi, mevcut konjonktür bağlamında önemli görülmektedir. Bilindiği gibi BRICS, Atlantik kurumlarına alternatif olarak oluşturulan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), Asya Altyapı Yatırım Bankası (AAYB) ve Bao Formu gibi oluşumların içinde değerlendirilmektedir. G7’ye rakip olarak görülen BRICS, bu anlamda ekonomik olduğu kadar jeopolitik bir görev de üstlenmektedir. İlk kez Goldman Sachs Yatırım Bankası Başkanı Jim O’Neill tarafından, Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’in baş harflerinden oluşan BRIC kelimesiyle gündeme gelen oluşum, Güney Afrika’nın da eklenmesiyle BRICS adını almıştır.[2] 

Gelişmekte olan ülkeleri temsil eden bir kurum olan BRICS, dünya nüfusunun %40’ına sahiptir. Ayrıca küresel Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) %25’ini (16,039 trilyon dolar) üretmekte ve dünyadaki toprakların %30’unu oluşturmaktadır.[3] BRICS ülkelerinin ekonomik ve siyasi ağırlığı yıllar içinde artmış ve önemli bir kutup olarak görülecek bir seviyeye ulaşmıştır. Ticareti merkeze alan BRICS’in 2022 yılında düzenlediği zirve, ekonomik sonuçlarından ziyade siyasi sonuçları kapsamında izlenmektedir. Zira Afganistan merkezli gelişmeler ve daha önemlisi Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi sonrası oluşan tablo, yeni bir düzenin kapısını aralamıştır.

Yıllardır tek kutuplu dünya düzenine karşı güç toplayan Çin ve Rusya, Moskova’nın hamlesiyle birlikte Atlantik sistemini doğrudan karşısına almıştır. Aynı şekilde başta ABD ve İngiltere olmak üzere Batı, Ukrayna üzerinden Rusya’yı ve Çin’i yıpratmak için elindeki ekonomik, diplomatik ve askeri kartları kullanmış ve karşısındaki cepheyi yıpratma savaşına girişmiştir. Blokların keskinleştiği, vekalet savaşlarının arttığı ve öngörülemez bir savaşın yaşandığı mevcut sıkışmışlıkta 2022 BRICS Zirvesi, çoğu uzmana göre Batı’ya karşı bir meydan okuma anlamı taşımaktadır. Özellikle BRICS içinde baskın güç olan Çin’in son dönemde izlediği politikalara bakıldığında, kendisini ve Asya’yı merkeze alan girişimleri desteklediği görülmektedir.

Bu çerçevede, 2021 yılında İtalya’nın başkenti Roma’da düzenlenen G-20 Liderler Zirvesi’nde açıklanan “Küresel Ekonomik Girişim”i ve 2022 yılında yapılan Bao Forumu’nda dile getirilen “Küresel Güvenlik Girişimi”nin amacı, Pekin’in çok kutuplu dünyanın en güçlü kutbu olarak ülkelerin kendi etrafında toplanmasını istemesidir. 2000’li yıllarda Batı ile uyumlu hareket eden Çin’in geldiğimiz noktada hedefi, Asya ile Batı’nın bir başka deyişle Güney ile Kuzey’in ayrışmasını derinleştirerek, Rusya ile giriştiği Atlantik’i zayıflatma hedefine bütün Asya’yı dahil etmektir. Şüphesiz Çin açısından bir sonraki aşama, 2049 yılına kadar küresel sistemi kontrol eden tek hegemon olmaktır.

2022 BRICS Zirvesi’ne katılan ve tek kutuplu düzene karşı çıkan bir diğer güçlü aktör olan Rusya açısından da zirve önemli sonuçlar doğurmuştur. Batı’nın ekonomik ve siyasi yaptırımları karşısında zor durumda bulunan Rusya ve özelde Putin açısından Zirve hem görünürlük hem de meşrutiyet sağlama açısından eşsiz bir fırsat sunmuştur. Ayrıca yaptırımlar nedeniyle ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde kaybettiği pazara karşı Asya’da alternatif arayan Putin, açılış konuşmasında önemli mesajlar vermiştir. Hindistan ve Çin’e petrol sevkiyatlarının arttığına dikkat çeken Putin, BRICS ülkeleriyle alternatif uluslararası para transfer mekanizmaları ve dolar ve avroya bağımlılığı azaltmak için uluslararası rezerv para birimi geliştirdiklerini açıklayarak doğrudan Atlantik Sisteminin temellerini hedef almıştır.[4] Ayrıca BRICS liderlerinin Ukrayna nedeniyle Putin’e bir eleştiri yöneltmemesi de Moskova’nın önemli bir kazanımı olmuştur.

Oluşumun bir diğer üyesi olan Hindistan’ın da zirveden kazançlı çıktığını söylemek yanlış olmayacaktır. Hindistan, son dönemde izlediği taraf tutmama stratejisiyle birlikte ön plana çıkan bağımsız bir aktör olarak görülmektedir. Batı ile önemli ortaklıkları olmasına rağmen bir diğer önemli ortağı olan Rusya’ya uygulanan petrol ambargosuna katılmayan ve bunun sonucunda Rusya’dan petrolü indirimli alan Yeni Delhi, bölgesel anlamda bir kutup olma yolunda ilerlemektedir. Bir taraftan QUAD gibi ABD merkezli oluşumların önemli bir aktörü olan Hindistan, diğer taraftan ŞİÖ ve BRICS gibi Asya merkezli oluşumlara katılarak dış politikadaki esnekliğini kanıtlamış ve kamplaşan tarafların vazgeçemediği bir aktör görünümü elde etmiştir.

İki gün süren zirvenin ardından açıklanan 14. BRICS Zirvesi Pekin Deklarasyonu’na baktığımızda, kapsamlı bir metin karşımıza çıkmaktadır. 7 alt başlık altında toplanan 75 maddelik bildiride, önemli mesajlar dikkat çekmektedir. Deklarasyon, Ukrayna krizinde taraf tutmadan Rusya ve Ukrayna arasındaki görüşmeleri desteklediğini bildirmiştir. Her ne kadar bu tavır arabulucu bir rol gibi gözükse de Rusya’nın lehine bir adım olarak okunabilir. Afganistan’da yaşanan gelişmeler de zirvenin gündeminde yer almıştır. Bildirinin 23. maddesinde Afganistan konusunda üye ülkelerin tutumu şu şekilde açıklanmıştır:[5]

“Barışçıl, güvenli ve istikrarlı bir Afganistan’ı güçlü bir şekilde destekliyor; egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne, ulusal birliğine ve iç işlerine müdahale etmemeye saygı gösterilmesini vurguluyoruz.”

Afganistan’da son dönemde artan gerilimler ve Taliban’ın bazı noktaları kontrol etmede yaşadığı zorluklar düşünüldüğünde BRICS ülkeleri, Afganistan’daki olası bir çatışma ortamının bölge ülkeleri tarafından istenmediği mesajını vermektedirler. İran’ın nükleer anlaşmasına da atıfta bulunan metin, İran Nükleer anlaşmasının olumlu sonuçlanmasını istemekte ve bölgenin nükleer silahlardan arındırılması da dahil olmak üzere Kore Yarımadası ile ilgili tüm sorunların çözülmesi için ikili ve çok taraflı müzakereleri desteklemektedir.

Atlantik merkezli bir yapıda olan Birleşmiş Milletlerin (BM), temsil gücünü arttırmak için değişmesi gerektiğinin de altı çizilmiştir. Özellikle Güvenlik Konseyinin yapısının değişmesi ve kapsamlı bir reform talebi, bu kapsamda deklarasyonda geçmektedir. Bu noktada atlanmaması gereken husus, BM’ye yapılan reform talebinin daha kapsayıcı olması hedefinden ziyade BM’nin kapsayıcı olmadığını ve çözümsüzlük ürettiğini vurgulamaktadır. 

Üye ülkeler, küresel finans sistemini iyileştirmek adına BRICS Koşullu İhtiyat-Fonu Düzenlemesi (CRA) mekanizmasının güçlendirilmesini ve üye ülkelerin Merkez Bankaları arasındaki işbirliğini derinleştirilmesini desteklemektedir. Ayrıca gelişmiş ülkeleri, gelişmekte olan ülkeler üzerinde olumsuz etkiler yaratan politikalardan kaçınmaya ve sorumlu ekonomik politikalar benimsemesine yönelik yapılan çağrı da genel anlamda sistem eleştirisine yönelik özel anlamda ise Batı’nın koyduğu yaptırımlara yönelik eleştiri içermektedir.

Geldiğimiz noktada dünya, henüz adı konulmamış olsa da çok kutuplu bir yapıda Batı-Asya ya da Kuzey-Güney bölünmüşlüğü yaşamaktadır. Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi bu süreci hızlandırarak adeta Pandora’nın kutusunu açmıştır. Yeni düzende bir kalkan görevi gören kadife eldivenler, BRICS, G7, ŞİÖ, NATO ve QUAD gibi uluslararası kuruluşlar tarafından temsil edilirken, kadife eldivenin içindeki demir yumrukları ise ABD ve Çin temsil etmektedir.  


[1] “Letter dated 15 May 1997 from the Permanent Representatives of China and the Russian Federation to the United Nations addressed to the Secretary-General.”, United Nations, https://digitallibrary.un.org/record/234074, (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

[2] Jim O’neill, “Building Better Global Economic BRICs”, Goldman Sachs, https://www.goldmansachs.com/insights/archive/archive-pdfs/build-better-brics.pdf, (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

[3], Badar Alam Iqbal. “BRICS as a Driver of Global Economic Growth and Development.” Global Journal of Emerging Market Economies, 2022, (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

[4] Sayan Ghosh, “Russian oil supplies to China and India are growing noticeably, says Vladimir Putin”, WION, https://www.wionews.com/world/russian-oil-supplies-to-china-and-india-are-growing-noticeably-says-vladimir-putin-490706, (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

[5] “XIV BRICS Summit Beijing Declaration”, BRICS2022, http://brics2022.mfa.gov.cn/eng/dtxw/202206/t20220624_10709295.html, (Erişim Tarihi: 24.06.2022).

Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem KOYUNCU
Mustafa Cem Koyuncu, Karabük Üniversitesinde Uluslararası İlişkiler bölümünde Master öğrencisi olup Hint-Pasifik Bölgesi, ABD-Çin Rekabeti, uluslararası güvenlik, jeopolitik ve stratejik araştırmalar alanları üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Karabük Üniversitesi’nde eğitimine başlamadan önce, Boğaziçi Üniversitesinde Lisans eğitimini tamamlamıştır. Özel sektörde yöneticilik tecrübesi kazanmasının ardından Koyuncu, kariyerine ANKASAM’da devam etmektedir. Koyuncu, ileri seviyede İngilizce bilmektedir.