Analiz

ABD, Filipinler ve Japonya’nın Çin’i Kuşatma Stratejisi

Tayvan ve Güney Çin Denizi, ABD tarafından yapay olarak büyütülen krizler olarak nitelendirilebilir.
Pekin, Washington’un bu devletler üzerinden bölgede bir kutuplaşma yaratmaya çalıştığını ileri sürmektedir.
Filipinler ve Japonya’nın stratejik konumları, ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisinde bu ülkelerin kritik rol üstlenmelerine neden olmaktadır.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Asya-Pasifik’teki müttefiklerinin Çin’i kuşatma stratejisine giderek daha fazla destek verdiği görülmektedir. Bu ülkeler; özellikle Filipinler, Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda şeklinde sıralanabilir. Burada Filipinler ve Japonya, 1950’li yılların başında ABD’yle resmi güvenlik anlaşmaları imzalamış olmaları bakımından ayrı öneme sahiptirler. Fakat bu üç ülke arasında henüz resmi bir savunma ortaklığının kurulmadığını belirtmemiz gerekir. ABD’nin Filipinler ve Japonya’yla yeni savunma-güvenlik paktı kurması halinde, bu adımın Çin’i kuşatma stratejisine hizmet edeceği tahmin edilmektedir.

Bahsi geçen ülkeler, eğer dış politikalarında itidalli bir çizgi izlemeyi başaramazlarsa bölgedeki olası krizlerin içerisine doğru sürüklenme ihtimalleri yüksektir. ABD’nin özellikle Filipinler’i olası bir saldırıya karşı koruma taahhüdünü yinelemesi dikkat çekicidir. Son iki yıldır ABD-Filipinler ortaklığı hızla yükselmiştir. Manila, açık bir şekilde Pekin’in karşı kutbunda yer almaya başlamıştır. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın son Filipinler ziyareti de buna işaret etmektedir.

11 Nisan 2024 tarihinde Beyaz Saray’da ABD Başkanı Joe Biden, Filipinler Devlet Başkanı Ferdinand Marcos Jr. ve Japonya Başbakanı Fumio Kishida arasında yapılacak zirve esnasında, üçlü bir savunma işbirliği mekanizmasının kurulması beklenmektedir.  

Filipinler, ABD’nin yanı sıra özellikle Avustralya ve Japonya gibi bölgesel müttefikleriyle askeri ortaklıklarını hızla genişletmektedir. Manila, 2023 yılının başında ABD’nin kullanımı için dört ilave askeri üs tahsis etmişti. Dahası iki ülke, şimdiye kadarki en büyük “Balikatan Askeri Tatbikatı”na imza atmışlardı.

Filipinler ve Japonya’nın stratejik konumları, ABD’nin Çin’i çevreleme stratejisinde bu ülkelerin kritik rol üstlenmelerine neden olmaktadır. Zira Filipinler, ABD’nin Güney Çin Denizi’ndeki ileri konuşlanma üssü olarak görülmeye başlanmıştır. ABD, Çin’in çevrelenme stratejisine hız verirken, bölgedeki ikili, üçlü ve dörtlü diyalog mekanizmalarının sayısı da artmaktadır. Bu tür ortaklıklar, bölgesel güvenlik ortamının daha da bozulmasına yol açabilir.  Pekin, Washington’un bu devletler üzerinden bölgede bir kutuplaşma yaratmaya çalıştığını ileri sürmektedir. Bu doğrultuda ABD, bölge devletleri ile Çin’in arasını açmaya çalışmaktadır. Diğer yandan Çin’in Filipinler’le ilişkileri gelişmek ve gerginliği azaltmak için sürekli diyalog ve işbirliği çağrısı yaptığı söylenebilir. Her iki taraf da diyaloğu geliştirmeye istekli olmasına rağmen Güney Çin Denizi’ndeki son gerginlikler buna engel olmaktadır.

Tayvan ve Güney Çin Denizi, ABD tarafından yapay olarak büyütülen krizler olarak nitelendirilebilir. Tayvan’ın Filipinler’e çok yakın bir konumda olması, ABD’nin Pekin’i kuşatma stratejinde Manila’yı oldukça önemli bir konuma getirmektedir. ABD, Filipinler ve Japonya’yı sonuna kadar koruyacağını söyleyerek Çin’e gözdağı vermeyi amaçlamaktadır. Üç ülke arasındaki koordinasyona ek olarak Japonya ve Filipinler, birbirlerinin topraklarında karşılıklı konuşmaya izin verecek bir erişim anlaşması (RAA) imzalamak için görüşmelerini sürdürmektedirler. Her üç ülke de Doğu ve Güney Çin Denizi’nde ortak “endişelerinin” bulunduğu sürekli dile getirmektedir.

ABD ve Japonya’yla kurulan bu yeni işbirliklerinin de bir yansıması olarak Filipinler, 5 Kasım 2023 tarihi itibariyle Çin’le ortak yürütülen birçok büyük altyapı projesinden “tamamen ayrıldığını” duyurmuştur.[1] ABD, Filipinler’i ekonomik olarak Çin’den uzaklaştırmaya çalışmasına rağmen kendisinin bu ülkedeki altyapı yatırımları oldukça sınırlıdır. Zira ABD, bölgede Çin’le özellikle ekonomik açıdan rekabet edebilecek düzeyde değildir. Bunun için öncelikle bölgedeki yatırımlarını ciddi oranda artırması gerekecektir. Diğer yandan Japonya ve Hindistan gibi Asyalı aktörlerin Güneydoğu Asya’daki varlığı da göz alına alındığında ABD’nin bu ülkelerle rekabet edebilmesi için altyapı ve ulaştırma projelerine ağırlık vermesi kaçınılmaz hale gelmektedir. Uzun vadede ABD, Güneydoğu Asya’da siyasi, ekonomik ve askeri partner olarak ağırlığını koyamayacak gibi durmaktadır.

Kuşak ve Yol Girişimi’nden çıkan Filipinler’in Çin’i tamamen karşısına alması rasyonel bir tercih gibi durmamaktadır. Fakat devletlerin özellikle kriz dönemlerinde rasyonel kararlar almakta zorlandıkları da unutulmamalıdır. Böylesi bir dönemde Filipinler ve Japonya, ABD’nin desteğine güvenerek Çin’e karşı tehlikeli bir kutuplaşma siyasi izlemeye başlamıştır. Uzun yıllardır Filipinler, ABD-Çin rekabetinin dışında kalmak için çaba sarf etmiştir. Ancak son zamanlarda bu dengeyi gözetmekten oldukça uzaklaşmıştır. ABD’nin Filipinler’de ekonomik-yatırımlar düzeyinde Çin’in boşluğunu doldurması oldukça zordur. Sonuç olarak Manila ve Tokyo’nun, Washington’un peşine takılmaya devam etmeleri halinde hem daha zorlu bir güvenlik ortamıyla karşı karşıya kalmaları hem de ekonomik açıdan daha kırılgan hale gelmeleri kaçınılmaz görünmektedir.


[1] “First Italy, Now Philippines Jumps Off The Belt And Road Bandwagon: Is Xi Jinping’s BRI Exploitative?”, Wionews, https://www.wionews.com/world/first-italy-now-philippines-jumps-off-the-belt-and-road-bandwagon-is-xi-jinpings-bri-exploitative-655395, (Erişim Tarihi: 02.04.2024).

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler