Tarih:

Paylaş:

Afgan Sorunu’nda Çözüm Arayışları: Taşkent Zirvesi

Benzer İçerikler

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Afganistan’dan çekildiği 31 Ağustos 2021 tarihinin üzerinden 1,5 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen Taliban yönetimi hiçbir devlet tarafından tanınmamaktadır. Terör örgütü Devlet’ül Irak ve’ş Şam’ın (DEAŞ) saldırıları, Penşir Hareketi’nin eylemler, ekonomik problemler ve siyasi muhalefetin çabalarına bakıldığında ise Afgan Sorunu’nun devam ettiği görülmektedir. Kuşkusuz Afganistan merkezli istikrarsızlıklar bu ülkeyle sınırlı kalmamakta; bölge devletlerini de derinden etkilemektedir. Bu nedenle de bölge devletleri Afgan Sorunu’nun barışçıl yollarla çözülmesini istemekte ve bu meseleye ilişkin kolektif bir tavır geliştirmeye çalışmaktadır.

Ortak bir duruş sergilemek isteyen bölge devletlerinin zaman zaman Dışişleri Bakanları düzeyinde dönem dönem ise İstihbarat Başkanları ya da Afganistan Özel Temsilcileri seviyesinde bir araya geldikleri bilinmektedir. Bu yönde gerçekleştirilen son toplantı da 7 Mart 2023 tarihinde Taşkent’te düzenlenmiştir. Söz konusu toplantıya ev sahibi Özbekistan’ın yanı sıra Çin, Rusya, İran, Türkmenistan, Pakistan ve Tacikistan’dan temsilciler katılmıştır.[1]

Bu noktada öncelikle Taşkent yönetiminin niçin böyle bir toplantıyı organize ettiğine değinmek gerekmektedir. Öncelikle Özbekistan, Afganistan’la sınırdaştır. Dolayısıyla radikalleşme ve terörün kendi topraklarına bilhassa Fergana Vadisi’ne sıçramasından endişe etmektedir. Bu anlamda Taliban yönetimini uluslararası toplumdan tecrit eden bir yöntemin radikalleşmeyi arttıracağına inanan Özbekistan, Afganistan’ı uluslararası projelere dahil etmek suretiyle Taliban’la de facto ilişkiler geliştirilmesi gerektiğine inanmakta ve buna yönelik adımlar atmaktadır.

Özbekistan, henüz ikinci Taliban dönemi başlamadan Cumhurbaşkanı Sayın Şevket Mirziyoyev’in çabaları doğrultusunda toplanan “Orta ve Güney Asya: Bölgesel Bağlantısallık, Sınamalar ve Fırsatlar Konferansı”nı organize etmiş[2] ve meseleye bölgesel güvenlik ve bölgeler arası işbirliği perspektifinden yaklaştığını ortaya koymuştur. Ayrıca Taşkent yönetimi, Tirmiz-Mezar-ı Şerif-Kabil-Peşaver Demiryolu Projesi aracılığıyla Afganistan’ı uluslararası işbirliğine ve projelere de dahil etmeye dönük bir çaba içerisindedir.[3]

Öte yandan Özbekistan, Sayın Mirziyoyev’in önerisi doğrultusunda Birleşmiş Milletler (BM) bünyesinde Afgan Sorunu’nun ele alınacağı bir uzman heyetinin teşkil edilmesini de önermiştir. Bu da Taşent’in bölgesel sorunlara küresel güvenlik mimarisi ekseninde yaklaştığını gözler önüne sermiştir.

Bölgesel düzeyde ise Taşkent yönetimi, konferans diplomasisine katkıda bulunmakta ve birtakım toplantıları da zaten organize etmektedir. Bir anlamda Özbekistan, Afgan Sorunu’nun çözümü hususunda etkin bir arabuluculuk diplomasisi yürütmektedir. Bu anlamda 2022 yılının Temmuz ayında Şanghay İşbirliği Örgütü üyesi devletlerin yetkililerini Taliban liderleriyle bir araya getiren “Afganistan: Güvenlik ve Ekonomik Kalkınma” başlıklı toplantıya ev sahipliği yaparak meselenin uluslararası toplumun gündeminden düşmesini engellemiştir.[4] Dolayısıyla 7 Mart 2023 tarihli toplantıyı da Özbekistan’ın yapıcı tutumu çerçevesinde yürüttüğü arabuluculuk diplomasisinin devamı olarak nitelendirmek mümkündür.

Toplantının muhtevasına ve verilen mesajlara geçmeden önce aktörlerin Afgan Sorunu’na ilişkin yaklaşımına değinilmesinin yerinde olacağı vurgulanmalıdır. Öncelikle Çin’in Taliban’la de facto ilişkiler noktasında sağlıklı bir diyaloğa sahip olduğu ifade edilmelidir. Nitekim Pekin yönetimi, bir yandan çeşitli enerji ve altyapı projeleri vesilesiyle Afganistan’da varlık göstermeye çalışırken; diğer taraftan da Kuşak ve Yol Girişimi kapsamında hayata geçirilmesi planlanan Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru’nu (CPEC) da Afganistan’ı içerecek biçimde genişletmek istemektedir. Bu yüzden de Pekin yönetiminin tıpkı Taşkent gibi Afganistan’ı uluslararası işbirliği zeminine çekmeye çalıştığı söylenebilir. Aynı zamanda Çin, DEAŞ vb. terör örgütlerinin Taliban’ın otoritesinin ortadan kalktığı bir konjonktürde güç kazanacağını düşünmektedir. Bu nedenle de Taliban’la işbirliğini önemsemektedir.

Rusya ise son dönemde Taliban’la olan temaslarını yoğunlaştıran başlıca aktör konumundadır. Bu sebeple Moskova yönetimi hem Afganistan’da projeler aracılığıyla kazanım elde etmeye çalışmakta hem de terörle mücadele bağlamında Taliban’ı işbirliği yapılabilecek bir aktör olarak görmektedir. Buna ek olarak Rusya, Taliban’la arasını iyi tutarak ABD’nin bölgeye yeniden dönmesini önleme arzusu içerisindedir. Bu yüzden de Moskova, Taşkent ile Pekin’e yakın bir çizgide konumlanmaktadır.

Güncel olarak Taliban’la işbirliğine en açık devletlerden biri de kuşkusuz İran’dır. Zira İran, Afganistan’ın Tahran Büyükelçiliği’ni Taliban’a devretmiş ve taraflar arasında olumlu bir iletişim dili yakalanmıştır. İran’ın da Rusya gibi DEAŞ’la mücadele ve ABD karşıtlığı eksenin Taliban’la yakınlaşmayı seçtiği söylenebilir. Bu anlamda Tahran da bahsi geçen diğer başkentlerle paralel bir yaklaşıma sahiptir.

Türkmenistan da gerek Türkmenistan-Afganistan-Pakistan-Hindistan Doğalgaz Boru Hattı gerek Türkmenistan-Afganistan-Pakistan (TAP) Elektrik Nakil Hattı ve gerekse de Lapis-Lazuli Koridoru aracılığıyla Afganistan’ı uluslararası işbirliği zeminine çekmeye yönelik yapıcı bir diplomasi yürütmektedir. Bu çerçevede Aşkabat’ın önceliğini de radikalleşmenin önlenmesi ve terörle mücadele çerçevesinde bölgesel güvenlik oluşturmaktadır. Bu yüzden de bölgesel işbirliği arayışlarını yansıtan bu tarz toplantılara iştirak etmeye özen gösteren Aşkabat yönetimi, insani yardım faaliyetleriyle de Afgan Sorunu’nun bir an önce aşılmasını arzulamaktadır. Dolayısıyla Taşkenet, Pekin, Moskova, Tahran ve Aşkabat’ın yaklaşımları büyük benzerlikler barındırmaktadır.

Yaklaşımı dikkat çeken ülkelerden biri ise toplantının katılımcıları arasında yer alan Pakistan’dır. Aslında geleneksel olarak İslamabad yönetimi, Taliban’la iyi ilişkiler geliştirmiştir. Amerikan işgali döneminde pek çok Taliban yöneticisi, Pakistan’a sığınmıştır. Nitekim Taliban’ın ideolojik kökleri de Pakistan merkezli Diyobendi Medreseleri’ne dayanmaktadır. Ancak son dönemde terör örgütü Tehrik-i Taliban Pakistan’ın (TTP) Pakistan’da saldırılarında yaşanan artış ve İslamabad’ın TTP konusunda Taliban’a ilişkin eleştirileri hasebiyle taraflar arasında soğuk rüzgarlar esmektedir. Aynı zamanda Pakistan’ın terörle mücadele konusunda ABD’yle yakınlaşması ve Afganistan semalarında uçan ABD’ye ait insansız hava araçlarının Pakistan hava sahasını kullanması da taraflar arasındaki gerilimi tırmandıran etkenler arasında yer almaktadır.

Bununla birlikte Pakistan, Taliban’ı tamamen kaybetmek istememektedir. Zaten bu yüzden de dönem dönem Pakistan’dan çeşitli heyetler Kabil’e giderek Taliban temsilcileriyle bir araya gelmektedir. Dolayısıyla Pakistan, Afgan Sorunu’nun barışçıl yollarla çözülmesini savunmaktadır. Buna dönük diplomatik çabalara da katkıda bulunmaktadır. Taşkent Zirvesi de bunu teyit eder mahiyettedir. Fakat bu noktada göz ardı edilmemesi gereken bir detay vardır. O da Moskova’da yakın geçmişte düzenlenen toplantıya Pakistan’ın Afganistan Özel Temsilcisi bulunmadığı gerekçesiyle katılmadığıdır. Bu da İslamabad’ın Washington’la olan yakınlaşmasına paralel olarak Rusya’yla olan güvenlik temelli işbirliği arayışlarında temkinli davranmaya başladığına işaret etmektedir.

Tacikistan ise toplantıya katılan aktörler arasında Taliban’a en mesafeli yaklaşan ülkedir. Halihazırda Taliban’a karşı silahlı mücadele yürüten Penşir Hareketi’ni desteklemektedir. Bu anlamda Duşanbe yönetiminin kendi ulusal çıkarları ve tehdit algılamaları doğrultusunda anlaşılabilir kaygılarının bulunduğunu söylemek mümkün olsa da mevcut tutumuyla bölgenin kolektif bir tavır geliştirmesini zorlaştırdığı ifade edilebilir.

Öte yandan Taliban’ın toplantıya davet edilmediği de vurgulanmalıdır. Bu durum ise Afganistan’ı işbirliği zeminine çekmek isteyen ve Taliban’la diyaloğu savunan genel eğilime rağmen bölge devletlerinin Taliban’dan uluslararası toplumun koşullarını yerine getirmesine dönük bir beklenti içerisinde olduğunu göstermektedir. Zaten toplantıda da Afganistan’da insan haklarına saygılı kapsayıcı bir hükümet kurulması konusunda uluslararası toplumun genel talebine dikkat çekilmiştir.[5] Bununla birlikte zirvede Taliban’ı dışlayan hamlelerin yalnızca Taliban’ı değil; aynı zamanda Afgan halkını da cezalandırdığı realitesine işaret edilmiş ve insani yardımların öneminin altı çizilmiştir. Bu nedenle de Taliban yetkilileri, zirveye davet edilmemelerine rağmen Afganların çıkarına olan tüm görüşmelerin olumlu bir adım olduğunu dile getirmiştir.[6]

Sonuç olarak Özbekistan, Afgan Sorunu’nda bölge devletlerinin işbirliğini merkeze alan yapıcı bir kolektif tavır geliştirmesine katkıda bulunmak için bu mühim toplantıya ev sahipliği yapmıştır. Katılımcı devletler arasında birtakım farklılıklar bulunsa da böylesi bir zirvenin yapılması, meselenin barışçıl yollarla çözülmesine dair mühim bir arayışı göstermektedir. Süreç, aktörlerin Taliban’la olan de facto ilişkilerini geliştireceğinin habercisi olsa da Taliban’ın tanınması yönünde herhangi bir emare bulunmamaktadır.


[1] “Uzbekistan Gathers Special Envoys of Afghanistan’s Neighbors”, AKI Press, https://akipress.com/news:696851:Uzbekistan_gathers_special_envoys_of_Afghanistan_s_neighbors/, (Erişim Tarihi: 08.03.2023).

[2]  “Tashkent to Host Conference on Regional Connectivity”, The Asia Today, https://theasiatoday.org/news/central-asia/conference-titled-central-andsouth-asia-regional-connectivity-challenges-and-opportunities-will-beheld-in-tashkent/, (Erişim Tarihi: 07.03.2023).

[3] Doğacan Başaran, “Who is Uncomfortable with Uzbekistan’s Constructive Role in Afghanistan?”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/who-is-uncomfortable-with-uzbekistans-constructive-role-in-afghanistan/?lang=en, (Erişim Tarihi: 08.03.2023).

[4] “نشست تاشکند پایان یافت | آمریکا ذخایر مسدود شده افغانستان را به یک صندوق امانی سپرده است”, Shahrarnews, https://l24.im/G5zSnw, (Erişim Tarihi: 08.03.2023).

[5] “Uzbekistan Gathers…”, a.g.m.

[6] Aynı yer.

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.