Afganistan’daki Gelişmelerin Düşündürdükleri

Paylaş

Amerika Birleşik Devletleri (ABD)/Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) Afganistan’dan çekilmesi ve 20 yıldır mücadele verdiklerini iddia ettikleri Taliban’ın birkaç gün içerisinde Afganistan’ın genelini kontrol altına alması, Türkiye ve dünya gündemini meşgul etmektedir. Bu anlamda Afganistan’ın geleceğinin nasıl şekilleneceği, Taliban’ın ılımlı mı; yoksa sert mi davranacağı, hangi devletlerin Taliban’ı tanıyacağı, Hamid Karzai Havalimanı’nın nasıl işletileceği ve Afgan göçmenlerin akıbeti gibi meseleler en çok tartışılan konuların başında gelmektedir. Ancak bu tartışmalar esnasında gözden kaçırılmaması gereken önemli hususlar da vardır.

Tartışılması gereken ilk husus havalimanı mevzusudur. Zira Taliban şehirleri ele geçirmeden önce ABD, Türkiye’den havalimanının güvenliğini sağlanmasını talep etmiş ve Türk yetkililer, başta lojistik destek olmak üzere çeşitli konularda anlaşma sağlanması halinde bu talebin yerine getirilmesinin planlandığını ifade etmişlerdir. Bu noktada şu soruların dile getirilmesi elzemdir. Washington yönetimi, Taliban’ın ülkeye egemen olacağını bilmesine/tahmin etmesine; hatta belki de desteklemesine rağmen söz konusu havalimanının güvenliğini neden Türkiye’ye bırakmak istemiştir? Türkiye’yi bir bataklığın içine çekmeye mi çalışmıştır? Yoksa çeşitli tehditleri bertaraf edebilme kapasitesini sadece Türk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK) mi görmüştür? ABD-Türkiye-Taliban arasında bu konu görüşülmüş müdür?

Tartışılması gereken bir diğer başlık ise NATO’daki liderlik meselesi ve ABD’siz NATO’nun etkinliği konusudur. Zira Soğuk Savaş döneminde devasa askeri gücü ve nükleer silahlarının varlığından dolayı ABD’siz bir NATO hayal dahi edilmemiştir. Bu dönemde tartışmalar esas olarak karar mekanizmasında diğer devletlerin rolünün ne olacağı ile gerçek bir kriz/savaş döneminde Washington yönetiminin Avrupa’ya yönelik taahhütlerini yerine getirip getirmeyeceği çerçevesinde şekillenmiştir.

Soğuk Savaş sonrası dönemde varlığı sorgulanmaya başlanan ittifak, kendisine yeni misyonlar bularak söz konusu tartışmayı sona erdirirken; ekonomik ve siyasi olarak etkinliğini artıran Avrupa Birliği (AB), ABD’den bağımsız bir karar mekanizması geliştirmeye ve askeri güç oluşturmaya çalışmıştır. Hatta bağımsız AB Ordusu bile kurulmuş; ancak siyasi yâda askeri olarak kendisinden beklenen etkiyi gösterememiştir. Fakat örgütün ABD’nin etkisinden ve liderliğinden kurtulmuş siyasi ve askeri karar alma kapasitesi tesis etme noktasındaki hedefine yönelik çalışmaları devam etmektedir.

NATO’nun en uzun görevi olan Afganistan misyonunda da harekâta ABD liderlik etmiştir. Uzun süredir Taliban’la görüşmeleri sürdüren ABD’nin Demokrat lider Barack Obama döneminde başlayan ve Cumhuriyetçi lider Donald Trump döneminde neticelenen müzakereler sonucunda müttefiklerine danışmadan verdiği çekilme kararı, İngiltere başta olmak üzere birçok devlet tarafından eleştirilmiştir. Lakin ABD olmadan örgütün Afganistan misyonun devam ettirilmesine yönelik herhangi bir konu hiç gündeme gelmemiştir. Taliban’a karşı yürütülen harekâtı Afgan güvenlik güçlerine devreden ve daha çok danışmanlık ve eğitim görevleri icra eden ittifak, Washington yönetiminden bağımsız bir biçimde bu göreve devam etmeye cesaret edememiştir. Nitekim ABD’nin yangından mal kaçırır gibi çekilmesiyle birlikte tüm devletler de Afganistan’daki askerlerini çekmeye başlamıştır. Böylece ABD’nin NATO’daki itici güç olduğu bir kez daha gün yüzüne çıkmıştır. Dolayısıyla belki de AB, uzun süredir peşinde koştuğu hedef için tarihi bir fırsatı değerlendirememiştir.

Gözden kaçırılmaması gereken son konu ise Afganistan’daki gelişmelerin ardından NATO’nun üstlendiği misyonların etkinliğinin sorgulanması gerektiği ve özellikle eğitim misyonunun kâğıttan bir kaplan olduğudur. Oysa örgüt, Soğuk Savaş sonrası dönemde Bosna ve Kosova’da geç de olsa yaptığı müdahalelerle olayların seyrini değiştirmiştir. Ancak o süreçten beri yürüttüğü misyonların hedefleri ve ulaşılan sonuçları gündeme gelmemiştir.

Bilindiği gibi Tiflis ve Kiev, NATO/ABD/AB’nin verdiği cesaretle Moskova’ya kafa tutmuş; fakat Rusya’nın müdahalelerini engelleyecek ya da sonuçları tersine çevirecek herhangi bir destek görememiştir. Libya’ya yapılan askeri harekât da gereken diğer unsurlarla desteklemeyince, mevzubahis ülke büyük bir kaosa sürüklenmiştir. Bu sürece ilave olarak ittifakın en uzun ve başarılı askeri harekâtı olarak tanımlanan Afganistan misyonunun başarısızlığı, NATO’nun etkinliğini tekrar tartışmaya açacaktır.

Üstelik Afganistan merkezli gelişmelerden sonra, zaten çok dar kapsamlı bir mahiyete haiz olan Irak eğitim misyonunun da inandırıcılığı kalmayacaktır. Ukrayna Krizi sonrasında kolektif savunma görevine yönelik çalışmalarını hızlandıran, bir dönem uzaklaştığı caydırıcılık misyonuna tekrar dönen, askeri anlamda yeniden yapılanan ve bu amacını büyük askeri tatbikatlarla destekleyen ittifak, aynı başarıyı somut olaylarda gösterememiştir. Kısacası Afganistan Krizi, ittifakın varlığını olmasa da etkinliğini, hedeflerini, yeteneklerini ve amaçlarını tartışmaya açacaktır.

Doç. Dr. Şafak OĞUZ
Doç. Dr. Şafak OĞUZ
2019 yılında Doçentlik unvanını alan Şafak OĞUZ, Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki (TSK) 23 yıllık hizmetinden sonra 2021 yılında emekli olmuştur. Görevi esnasında Birleşmiş Milletler (BM) ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) bünyesinde de çalışan OĞUZ, Kitle İmha Silahları, Terörizm, Uluslararası Güvenlik, Uluslararası Örgütler ve Barış ve Çatışma Çalışmaları konularında çalışmalar yapmaktadır. OĞUZ, halen Kapadokya Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. İyi derece İngilizce ve Almanca bilmektedir.

Benzer İçerikler