İstihdam stratejisi, ABD’nin hedeflerini gerçekleştirmek için kullandığı en yaygın yöntemlerden biridir. George F. Kennan’ın 1947 yılında “istihdam stratejisi”nin ilk nüvesini atmasıyla, bu strateji yirminci yüzyılın ortalarında ilk kez ABD tarafından kullanılmıştır. ABD, hedeflerine ulaşmak için NATO Antlaşması ve uluslararası krizler çerçevesinde de bu yöntemden yararlanmıştır.
ABD’nin kullandığı en yaygın taktiklerden biri olan Terör Phobia, Washington’ın devletleri terörle korkutarak stratejik hedeflerine ulaşmasını sağlamaktadır. 11 Eylül Terör Saldırıları’ndan sonra ABD’nin “terör olaylarını” bir araç haline getirerek Afganistan ve Irak’ı işgal etmesi bu durumun en net örneklerini teşkil etmektedir.
[otw_is sidebar=otw-sidebar-2]
Göreve yeni başlayan ABD Başkanı Trump selefleri gibi terör ile mücadeleyi araç olarak kullanmaya başlamış olup, terör karşıtı açıklamalarda bulunmuştur. 21 Mayıs 2017 tarihinde Arap İslam-Amerikan Zirvesi’nden sonra Trump, Katar’ı terörü desteklemekle suçlamanın yanında Katar’ın terörü finanse eden en önemli kanallardan biri olduğunu açıklamıştır.
Katar’a karşı başlatılan izolasyon ile ABD, Katar’ı Körfez Ülkeleri’ne yakınlaştırmaktan ziyade Rusya destekli İran’dan uzaklaştırmayı planlamaktadır. Nitekim, Katar’ın İran ekseninde yer alması İran nüfuzunun genişlemesi anlamına gelmektedir. Bunun bir sonucu olarak, Rusya’nın bölgedeki hegemonyası dolaylı yoldan artacaktır. Katar-Suudi Arabistan Krizi’nden sonra İran’ın krizi önlemek adına arabuluculuk teklif etmesi ve Katar’a ekonomik destek sağlaması da bu durumu kanıtlamaktadır. Söz konusu destek, Körfez Ülkeleri için büyük bir provokasyondur.
Katar’ın aşağıdaki seçeneklerden birine başvurması beklenebilir:
- İran-Rus eksenine girmesi: Körfez Ülkeleri’nin mevcut İran politikasından vazgeçmesi anlamına gelmektedir. Bu durumdan en fazla yarar sağlayan İran olacaktır. Ayrıca Katar, İran ve Rusya’nın Körfez Ülkeleri’ne açılan kapısı haline gelecektir. Katar’ın; Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye üzerinden, Türkiye ve Avrupa’ya uzanan doğalgaz hattını kaybetmesinin yanı sıra Suudi Arabistan ve Körfez Ülkeleri’nin Katar’ı daha fazla ekonomik baskıya maruz bırakacağı beklenen sonuçlar arasında yer almaktadır.
- Körfez Ülkeleri ile hareket etmesi: İlk seçenek ile karşılaştırıldığında Katar açısından daha kârlı olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Fakat bu durum Katar’ın bölgedeki rolü ve nüfuzunu kısıtlayacaktır.
- Uluslararası toplumdan sorunun çözümünü talep etmesi: Bu seçenek Katar’ı Körfez Ülkeleri’ne doğru itecektir. Uluslararası arenada krizin çözülmesi talep edilmiş olsa bile, Katar büyük ihtimalle kriz öncesindeki durumuna dönecektir. Buna göre, Katar kararlarında Körfez Ülkeleri’nden bağımsız olacaktır.