Analiz

ABD’nin Venezuela’ya Yönelik Askerî Tırmanışı

ABD’nin Venezuela operasyonlarında yaşanan sivil kayıplar, uluslararası hukukun temel ilkeleri açısından ciddi tartışmalar yaratmıştır.
IACHR’nin keyfi müdahale uyarısı, Karayip güvenlik mimarisinin insan hakları yönünden hassaslaştığını göstermiştir.
ABD Kongresi’nde yükselen iki partili tepki, Trump yönetiminin askerî tırmanış politikasına içeriden güçlü sınırlamalar getirebileceğini işaret etmiştir.

Paylaş

Donald Trump yönetiminin 2025 yılı boyunca Karayipler’de sürdürdüğü askerî operasyonlar, uluslararası hukukun sınırlarını zorlayan ve bölgesel hassasiyetleri tetikleyen bir süreç doğurmuş görünmektedir. Özellikle hava sahasının kapatılmasıuluslararası sularda yürütülen 21 askerî operasyon ve bunlar sonucunda 80’den fazla kişinin yaşamını yitirmesi, mevcut tabloyu güçlendiren kritik unsurlar olarak öne çıkmaktadır.[i] Bu çerçevede gelişmelerin hem uluslararası hukuk hem de iç siyaset açısından kapsamlı biçimde ele alınması gerekmektedir.

Latin Amerika’da dış müdahalelere yönelik duyarlılık tarihsel sebepler nedeniyle oldukça yüksektir. Özellikle 1986 Nikaragua davası, Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bölgedeki askerî faaliyetlerini uluslararası hukuka aykırı bulduğu bir örnek olarak hafızalarda yer etmiştir. Bugünkü gelişmeler, bu geçmişi gölge gibi tekrar hatırlatmaktadır. Karayipler’deki askerî müdahalelerin, uluslararası insan hakları hukukunun temel ilkeleriyle bağdaşmadığı yönündeki tartışmaları beraberinde getirmektedir. 

UAD’ın geçmiş içtihatları ve Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin raporları birlikte ele alındığında, devletlerin sınır ötesi operasyonlarında orantılılık, ayrım gözetme, gerekli özen yükümlülüğü gibi ilkeleri gözetmek zorunda olduğu bilinmektedir. Bu ilkeler ihlal edildiğinde, sorumluluk doğacağı açıktır. Nitekim 21 operasyonun sonunda 80 can kaybı yaşanmış olması, kullanılan güçle elde edilmek istenen amaç arasında ciddi bir orantısızlık olduğu düşüncesine yol açmaktadır. ABD, uyuşturucuyla mücadele gerekçesiyle yapılan bu operasyonlarda “kesin ve açık kanıt” sunamadığı için operasyonların gerekçesinin belirsizleştiği ve hukuki meşruiyetin zayıfladığı ifade edilmektedir.[ii]

Bu tablo, Latin Amerika’nın kırılgan güvenlik yapısını daha da hassas bir noktaya taşımaktadır. Bölge, uzun yıllardır dış müdahale deneyiminin yarattığı kırılganlıklarla mücadele etmektedir. Söz konusu operasyonların Venezuela’yı daha da savunmacı bir pozisyona itmesi ve bölgesel kurumlarla ilişkileri germesi muhtemel olmuştur.

İnsan hakları konusunda kıtanın en önemli kurumsal mekanizmalarından biri olan Amerika İnsan Hakları Komisyonu da (IACHR) benzer bir tutumu paylaşmıştır. Komisyonun “derin endişe” ifadeleri, bölgesel hukuki standartlar açısından anlam taşımaktadır. Özellikle keyfi müdahale ihtimali, Amerikan İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali anlamına gelebilmektedir. Komisyon, devletlerin sınır ötesi operasyonlarda bile temel hakların korunmasından muaf olamayacağını vurgulamıştır.[iii]

Kolombiyalı balıkçı Alejandro Carranza Medina’nın ölümü üzerinden Komisyon’a yapılan başvuru, olayın bireysel haklar düzleminde de araştırılmasını gerekli kılmıştır.[iv] Söz konusu can kaybı, uluslararası kamuoyu tarafından da titizlikle izlenmektedir. Bu koşullar altında uluslararası toplumun ilgisi yalnızca Venezuela üzerinden değil, tüm Karayip güvenlik mimarisi üzerine yoğunlaşmış görünmektedir.

Komisyonun değerlendirmeleri, ABD dahil tüm devletlerin “güvenlik tehdidi” gerekçesiyle sınırsız güç kullanamayacağı ilkesini hatırlatmıştır. Bu yaklaşım, kıtanın normatif çerçevesinin yıllardır inşa ettiği temel prensiplere dayanmıştır. Nitekim Latin Amerika’da güvenlik ve insan hakları arasındaki hassas denge, Soğuk Savaş’tan bu yana kırılgan bir alan teşkil etmiş durumdadır.

Trump yönetiminin askerî tırmanışı yalnızca uluslararası alanda değil, ABD’nin kendi iç siyasetinde de ciddi bir tartışma yaratmıştır. Kongre’nin farklı kanatlarından gelen tepkiler, Amerikan demokratik sisteminin denge-denetim mekanizmalarının devrede olduğunu göstermektedir. Hem Demokrat hem Cumhuriyetçi isimlerin ortak kaygılar ifade etmesi, sürecin partiler üstü bir nitelik kazandığını işaret etmektedir.

Askerî yetkililer hakkında “ikinci vuruş” iddialarının gündeme gelmesi, hukuki sorunları daha belirgin hâle getirmiştir. Eğer operasyon sırasında hayatta kalan kişilere yönelik yeni bir saldırı yapılmış ise bu hem uluslararası insancıl hukukahem de ABD askerî etik kodlarına aykırı olabilmektedir. Bu nedenle Kongre’nin “Sıkı Denetim” taahhüdü, demokratik hesap verebilirlik mekanizmasının işlediğini göstermiş olmuştur.

Ayrıca hem Senato’da hem Temsilciler Meclisi’nde Savaş Yetkileri Çözümü temelinde yeni tasarıların gündeme gelmesi, yürütmenin askerî güç kullanımının sınırlanması yönünde bir eğilim doğurmuştur. Bu gelişmeler, ABD’de Venezuela konusunda bir askerî maceracılığa karşı geniş bir tepki oluştuğunu göstermektedir.

Dolayısıyla ABD iç siyasetinde Venezuela’ya yönelik askerî yaklaşım konusunda bir mutabakat eksikliği yaşandığı ve Trump yönetiminin bu alanda yalnızlaşmaya başladığı görülmektedir. Bu tablo, yürütmenin dış politika alanında manevra kapasitesini de sınırlamış görünmektedir.

Karayipler’de artan askerî baskı, yalnızca Venezuela-ABD ilişkilerini etkilememiş, aynı zamanda Latin Amerika’nın jeopolitik dengelerini de yeniden şekillendirmiştir. Bölgedeki birçok ülke, ABD’nin sert güç kullanımı karşısında diplomatik kanalların güçlendirilmesi gerektiğini savunmuştur. Askerî tırmanış, özellikle Küba, Nikaragua ve Bolivarcı blok içindeki diğer Venezuela müttefikleri için bir tehdit algısı yaratmıştır. Buna karşın Brezilya, Kolombiya ve Karayip Topluluğu (CARICOM) üyesi ülkeler ise istikrar kaybından endişe duyduklarını ifade etmişlerdir.

Ayrıca ABD’nin eylemleri, Çin ve Rusya gibi küresel aktörlerin Latin Amerika’daki nüfuzunu artırabilecek bir boşluk yaratmıştır. Bu durum, bölgesel rekabet dinamiklerini daha karmaşık bir hâle getirmiştir. Venezuela’nın bu süreçte özellikle Rusya’yla askerî ve ekonomik işbirliğini yoğunlaştırması muhtemel olmuştur. Bunun sonucunda Karayipler, büyük güçlerin nüfuz mücadelesinin daha görünür olduğu bir alan hâline gelebilmiştir.

Genel olarak değerlendirildiğinde, Trump yönetiminin Venezuela’ya yönelik askerî tırmanış stratejisi hem uluslararası hukuk hem insan hakları hem de iç siyasi dengeler açısından ciddi sonuçlar doğurabilecek bir nitelik taşımaktadır. BM ve IACHR’nin uyarıları, ABD’nin güç kullanımında daha dikkatli ve uluslararası standartlara uygun davranması gerektiğini hatırlatmıştır. İç siyasette yükselen muhalefet ise yönetimin bu alanda daha sınırlı hareket etmek zorunda kalabileceğini göstermiştir. Bölgesel dengeler açısından bakıldığında ise Karayipler’deki güvenlik mimarisinin yeniden kırılganlaştığı ifade edilebilmiştir. Tüm bu dinamikler, Venezuela krizinin askerî yollarla çözülmesinin maliyetli ve istikrarsızlaştırıcı bir seçenek olduğunu ortaya koymuştur.


[i] Bartholomew, Jem. “First Thing: Family of victim of Trump boat airstrikes files complaint against ‘extrajudicial killing’” The Guardian, www.theguardian.com/us-news/2025/dec/03/first-thing-victim-family-trump-drug-boat-strikes-files-complaint-extrajudicial-killing, (Erişim Tarihi: 07.12.2025).

[ii] Aynı yer.

[iii] Inter-American Commission on Human Rights. “IACHR urges the United States to ensure respect for human rights in extraterritorial security operation.” Press release no. 248/25, Organization of American States, www.oas.org/en/iachr/media_center/press_releases/2025/248.asp, (Erişim Tarihi: 07.12.2025).

[iv] Alexander, Iñigo. “Colombian family asks human rights court to probe US over deadly airstrike.” Reuters, www.reuters.com/world/americas/colombian-family-asks-human-rights-court-probe-us-over-deadly-airstrike-2025-12-05/, (Erişim Tarihi: 07.12.2025).

Ali Caner İNCESU
Ali Caner İNCESU
Ali Caner İncesu, 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun olmuştur. Eğitimine Kapadokya Üniversitesi Turist Rehberliği ön lisans programında devam etmiş ve 2017 yılında mezun olmuştur. 2022 yılında Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi'nde Seyahat İşletmeciliği ve Turizm Rehberliği alanlarında yüksek lisans eğitimlerini başarıyla tamamlamıştır. 2024 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde University of Maryland Global Campus (UMGC) Siyaset Bilimi lisans programından mezun olmuştur. 2023 yılı itibarıyla Kapadokya Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünde doktora eğitimine devam etmektedir.2022 yılında Paraguay Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nde (Ankara) özel danışmanlık görevi de yürüten İncesu, ileri seviyede İspanyolca ve İngilizce bilmekte olup İngilizce ve İspanyolca dillerinde yeminli tercümandır.Çalışma alanları Latin Amerika, uluslararası hukuk ve turizmdir.

Benzer İçerikler