Almanya’da 23 Şubat 2025 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerin sonuçları, ülkenin siyasi geleceği ve Avrupa Birliği (AB) politikaları üzerinde önemli etkiler yaratması beklenen bir dönüm noktası olarak görülmektedir. Bu seçimlerin Almanya’nın AB içindeki rolünü ve Birlik’in geleceğini etkileyeceği düşünülmektedir.
Seçim sonuçlarına bakıldığında, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz zaferini ilan etmiştir. Merz’in partisi, oyların %28,5’ini alarak birinci sırada yer almıştır. Bu sonuç, Almanya’da merkez sağın yeniden iktidara gelmesi demektir. Ancak bu sonuç tek başına iktidar için yeterli olmamış ve CDU, koalisyon görüşmelerine gitmek zorunda kalmıştır. Öngörülen koalisyonlar, Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile oluşturabileceği koalisyon ve diğer partilerle yapılacak müzakereler yer alabilir. SDP’nin seçim sonuçlarında ikinci olması, görüşmeler için önemli faktördür.
Merz, muhafazakâr politikaları ve ekonomik odaklı yaklaşımıyla tanınmaktadır. Siyasi kariyerine Avrupa Parlamentosu üyeliğiyle başlayan Merz, daha sonra Almanya Federal Meclisi’nde (Bundestag) görev almıştır. Merz’in liderliği, Almanya’nın iç ve dış politikalarında belirgin değişikliklere yol açabilir. Merz, Almanya’nın küresel ekonomik rekabet gücünü artırmayı hedefleyen politikaları desteklemektedir. Kapitalizme vurgu yaparak serbest piyasa ekonomisini teşvik eden bir yaklaşım benimsemektedir. Bu doğrultuda Almanya’nın ticaret politikalarında daha liberal ve rekabetçi stratejiler izlemesi beklenmektedir.
Merz, Avrupa’nın savunma kapasitesini güçlendirmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) olan bağımlılığı azaltmayı savunmaktadır. Bu kapsamda AB’nin daha bağımsız savunma politikası geliştirmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu yaklaşım, Almanya’nın Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’yle (NATO) ilişkilerini yeniden tanımlayabilir ve AB içinde güçlü bir savunma işbirliğine yol açabilir. Merz, Türkiye’yi stratejik bir ortak olarak görse de AB üyeliği konusunda mesafeli bir tutum sergilemektedir. Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıkarak alternatif işbirliği modellerinin geliştirilmesini önermektedir. Bu tutum, Almanya’nın Türkiye’yle ilişkilerinde yeni bir dönem habercisi olabilir.
Avrupa Birliği Politikaları Üzerindeki Etkisi
Almanya’daki seçimlerin AB politikaları üzerinde doğrudan etkilerinin olduğu söylenebilir. Geçmiş dönem ve yaşanacak olası gelişmelere ilişkin şunlar söylenebilir:
1. Merkel Dönemi (2005-2021)
Merkel döneminde Almanya, AB’deki en güçlü ekonomik aktör olarak hem içerideki hem de dışarıdaki politikaları etkileyen bir güç haline gelmiştir. Almanya, AB’deki karar mekanizmalarında önemli bir liderlik rolü üstlenmiştir. Angela Merkel, AB içindeki büyük krizlerde uzlaşmacı bir yaklaşım sergileyerek Almanya’nın AB içindeki rolünü pekiştirmiştir. Merkel’in çok yönlü liderliği, AB içindeki istikrarın korunmasına yardımcı olmuştur. Merkel, AB’nin mülteci politikaları konusunda öncülük etmiş ve Almanya, AB’nin en büyük mülteci kabul eden ülkesi olmuştur. Almanya’nın bu tutumu, AB içindeki uyumsuzlukları ortaya çıkarmış ve gelecekteki göç politikalarına yön vermiştir.
Almanya, 2008 Küresel Mali Krizi ve 2010’ların başlarındaki Euro Bölgesi borç krizi sırasında diğer AB ülkelerinin borçlarını yönetmelerine yardımcı olma konusunda öncü rol oynamıştır. Bu süreçte, Almanya’nın ekonomik güç kullanarak Euro Bölgesi’ndeki diğer ülkelere (özellikle Yunanistan’a) uyguladığı kemer sıkma politikaları, AB içindeki ekonomik ve siyasi güç dengesini yeniden şekillendirmiştir. Almanya, AB içindeki en güçlü ekonomik aktör olarak AB politikalarının şekillenmesinde büyük bir etkiye sahip olmuştur. Bu dönemde Almanya, özellikle AB’nin piyasa entegrasyonu, serbest ticaret anlaşmaları ve yeşil dönüşüm konusunda yönlendirici bir aktör haline gelmiştir.
2. Friedrich Merz’in Olası Etkileri ve Yeni Dönem
Friedrich Merz’in savunma politikası, Almanya’nın AB içindeki rolünü doğrudan etkileyebilir. Merz, Almanya’nın ABD’ye olan savunma bağımlılığını azaltmak ve AB’nin ortak savunma politikalarını güçlendirmek için adımlar atabilir. Bu durum, AB’nin küresel ölçekteki güç dinamiklerinde daha bağımsız hareket etmesini sağlayabilir. Merz, Almanya’nın NATO ile olan ilişkilerini dengelerken, AB’nin kendi savunma kapasitesini artırmaya yönelik politikalar geliştirebilir. Bu da AB’nin güvenlik politikalarını ABD ve Rusya gibi küresel güçlere karşı daha özerk hale getirebilir.
Merz, Almanya’nın AB içindeki ekonomik politikalarını yönlendirme konusunda Merkel’den farklı bir yaklaşım sergileyebilir. Merz, Avrupa’nın ABD ve Çin’e karşı daha serbest piyasa odaklı bir ticaret politikası izlenmesini savunmaktadır. Almanya’nın liderliğinde AB, uluslararası ticaretin serbestleşmesi için yeni stratejiler geliştirebilir. Merz, Almanya’nın yeşil enerji ve dijitalleşme alanlarında liderliğini artırmayı planlamaktadır. AB, Almanya’nın bu alandaki öncülüğünde yeşil dönüşüm politikalarını hızlandırabilir. Ancak bu durum, çevresel ve ekonomik maliyetler açısından bazı AB ülkeleriyle çatışma yaratabilir.
Almanya’daki aşırı sağcı AFD partisinin güç kazanması, AB içindeki politikalar üzerinde etkili olabilir. Merz’in popülist hareketlere karşı aldığı sert tutum, AB içinde aşırı sağcıların etkisini sınırlandırabilir. Fakat bu, Almanya’nın AB içinde daha baskın bir politika izlemesine ve daha az uzlaşmacı bir tutum sergilemesine yol açabilir ve iç politikada çatışmalara sebep olabilir. AFD’nin Almanya’da artan etkisi, AB içindeki diğer popülist akımları teşvik edebilir ve AB’nin geleceğine dair iç çatışmaları artırabilir. Merz’in bu popülist hareketlere karşı nasıl bir strateji izleyeceği, Almanya’nın AB içindeki gelecekteki pozisyonunu belirleyebilir.
Senaryolar
Friedrich Merz, piyasaya dayalı ekonomi politikaları ve bağımsız bir Avrupa savunma stratejisi konusundaki söylemleriyle dikkat çekmektedir. CDU’nun lideri olarak Almanya’yı AB içinde daha güçlü ve bağımsız bir oyuncu yapmayı hedeflemektedir. Daha liberal bir ticaret politikası izleyerek Almanya’nın AB içinde ekonomik büyümeyi destekleyen bir lider olmasını amaçlamaktadır. Hükümet, yeşil dönüşüm politikalarını gözden geçirebilir ve Almanya’nın sanayi sektörünü daha fazla teşvik edebilir. Bu, Almanya’nın özellikle Çin ve ABD’yle ticari ilişkilerini de etkileyecektir.
AB içinde ise ticaret politikalarında daha proaktif bir Almanya görebiliriz. Bağımsız bir AB savunma gücü oluşturulmasını destekleyerek NATO içindeki dengeyi değiştirebilir. Almanya’nın savunma harcamalarını artması beklenmektedir. Bu da AB’nin güvenlik politikalarını şekillendirebilir. Özellikle Rusya-Ukrayna Savaşı göz önüne alındığında, Almanya’nın bu yeni savunma politikaları, AB içindeki askeri işbirliğini daha fazla öne çıkarabilir. Almanya, daha sıkı sınır kontrolleri ve daha seçici göç politikası benimseyebilir. AFD’nin yükselişi, daha katı göç politikaların gündeme gelmesine neden olabilir. AB’nin ortak göç politikalarına Almanya’nın nasıl bir yön vereceği, diğer üye ülkeler için de belirleyici olacaktır. Bu durum, AB’nin özellikle Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle ilişkilerini etkileyebilir. Çünkü bazı AB ülkeleri, Almanya’nın daha açık bir göç politikası izlemesini beklemektedir.
Almanya’nın Yeni Dönemi: AB için Riskler ve Fırsatlar
Friedrich Merz liderliğindeki Almanya, AB için hem fırsat hem de riskler barındırmaktadır.
Fırsatlar: AB’nin daha bağımsız bir savunma politikası geliştirmesi mümkün olabilir. Ticaret politikalarında Almanya’nın liderliği, AB’nin küresel ticarette daha rekabetçi olmasını sağlayabilir. Almanya’nın ekonomik büyüme odaklı yaklaşımı, AB içindeki yatırımları artırabilir.
Riskler: AfD’nin yükselişi, AB karşıtı politikaların Almanya’da daha fazla destek bulmasına neden olabilir. Almanya’nın göç politikalarındaki sıkılaşma, AB’nin ortak göç politikalarında çatlaklar yaratabilir. Almanya ve Fransa arasındaki liderlik mücadelesi, AB’nin iç dinamiklerindeki istikrarsızlığı derinleştirebilir.
