Analiz

Altın Yıla Doğru: Çin ve İran Arasında Güçlenen Stratejik İşbirliği

İran-Çin ilişkileri, ekonomik işbirliğin ötesine geçerek stratejik ve ideolojik ortaklık temelinde derinleşmektedir.
“Çok taraflılık” ve “egemenliğe saygı” gibi ortak söylemler, Çin ve İran’ın Batı hegemonyasına karşı ortak bir diplomatik söylem ve eylem geliştirdiğini göstermektedir.
Çin, İran’la kurduğu çok boyutlu işbirliği sayesinde hem enerji güvenliğini pekiştirmekte hem de Batı’ya karşı alternatif bir küresel vizyon inşa etmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

İran-Çin ilişkileri, son yıllarda sadece ekonomik değil; aynı zamanda stratejik ve politik düzlemde de derinleşmekte olan çok katmanlı bir ortaklık olarak öne çıkmaktadır. Her iki ülke, Batı merkezli uluslararası sistem karşısında benzer söylemler üretmekte; enerji güvenliği, altyapı yatırımları ve bölgesel istikrar gibi başlıklarda birbirini tamamlayan politikalar izlemektedir.

İki ülke de küresel sistemdeki mevcut düzen ve uluslararası ilişkiler üzerine güçlü bir eleştiri sunmaktadır. “Çok taraflılık”, “tek taraflılığın reddi”, “egemenliğe saygı” gibi kavramlar, hem Çin hem de İran’ın ortak bir çizgide Batı’yı eleştirdiklerinin göstergesidir.[i] “Çok taraflılık” vurgusu, her iki ülkenin küresel işbirliği ve diplomasi anlayışını simgelerken, “tek taraflılığın reddi” ve “egemenliğe saygı” gibi ifadeler, Batı’nın uyguladığı ekonomik yaptırımların ve ulusal egemenlik ihlallerinin karşısında durduklarını ifade etmektedir. Ancak bu söylem ortaklığı, sadece bir ideolojik benzerlikten ziyade daha derin stratejik çıkarların örtüşmesinden kaynaklanmaktadır. İran, Çin’in küresel ekonomik yükselmesinden ve çok taraflılık anlayışından faydalanmayı hedeflerken, Çin de Ortadoğu’daki enerji kaynaklarına erişim ve bölgedeki nüfuzunu artırmayı amaçlamaktadır.

İran ve Çin, 25 yıllık Ortaklık Anlaşması çerçevesinde ve ortak çıkarlar doğrultusunda daha güçlü bir entegrasyon sağlamayı hedeflemektedirler. Özellikle İran’ın nükleer meselesi ve Batı’nın uyguladığı yaptırımlar göz önüne alındığında, Çin ve İran arasındaki stratejik işbirliği daha da kritik bir hale gelmektedir. Çin açısından İran, enerji güvenliğini çeşitlendirmek için kritik bir ülke olarak ön plana çıkmaktadır. İran’ın zengin enerji kaynakları, Çin’in enerji ihtiyacını karşılamak ve güvenliğini sağlamak adına oldukça önemli bir rol oynamaktadır.

Çin’in İran’la olan ilişkileri, sadece ekonomik faydalarla sınırlı kalmayıp, bu bölgedeki nüfuzunu da pekiştirmektedir. İran içinse Çin, Batı merkezli ekonomik kuşatmayı aşmak adına büyük bir fırsat sunmaktadır. ABD’nin ve diğer Batı ülkelerinin İran’a uyguladığı ekonomik yaptırımlar ve izolasyon politikaları karşısında Çin, İran için alternatif bir pazar ve ekonomik destek kaynağı olma rolünü üstlenmektedir. Çin’in genişleyen iç pazarı, İran’a farklı ekonomik fırsatlar sunarken, Çin’in gelişen ticaret ağı da İran’ın dış ticaretini canlandırma potansiyeline sahiptir. Ayrıca Çin’in uluslararası arenadaki siyasi gücü, İran’ın Batı’yla ilişkilerinde bir dengeleme işlevi görmektedir.

İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’ın yakın zamanda Çin’i ziyaret edeceği ve ardından eylül ayında yapılacak Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesine katılacağını belirtilmektedir. Bu bağlamda 2025 yılının İran-Çin ilişkilerinde “altın yıl” olacağı dile getirilmektedir.[ii] Pezeşkiyan’ın Çin ziyareti ve ŞİÖ zirvesine katılımı, bu iki ülke arasındaki diplomatik bağların derinleşeceğine ve stratejik işbirliklerinin güçleneceğine işaret etmektedir. Bilhassa İran’ın Batı’dan bağımsızlaşma ve Çin’le daha yakın bir stratejik ilişki kurma yolunda önemli bir aşama olacağını öngörmektedir. Pezeşkiyan’ın Çin ziyaretinin yanı sıra ŞİÖ zirvesinin de bölgesel işbirliği ve güvenlik konularında yeni bir ivme yaratması beklenebilir.

İran-Çin ilişkilerinin “altın yıl” olarak tanımlanması, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve stratejik alandaki derinleşmeye de işaret etmektedir. Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi çerçevesindeki projeleri ve İran’ın enerji güvenliği konusundaki önemi göz önüne alındığında, bu yılın iki ülke için daha fazla işbirliği ve ortaklık anlamına gelmesi mümkündür.

Öne çıkan bir diğer kritik nokta ise Çin’in İran’a verdiği açık destek ve ABD’nin uyguladığı yaptırımlara karşı izlediği tavırdır. Pekin, Tahran’la ilişkilerinde nükleer enerji kullanımını barışçıl yollarla kullanma hakkına saygı duymakta ve bu konuda bir askeri çözüm arayışını reddetmektedir.[iii] Bu durum, Çin’in uluslararası alanda daha bağımsız ve daha az Batı merkezli bir dış politika yürütme amacını pekiştirmektedir.

Dikkat çeken diğer bir unsur ise Çin’in yaptırım mekanizmalarından kaçınmak adına İran’la gerçekleştirdiği ticaretin büyük ölçüde yuan ve aracılar aracılığıyla yapılmasıdır.[iv] Bu, Çin’in doların hegemonik yapısına karşı alternatif bir sistem kurma çabasıdır ve aynı zamanda ABD’nin küresel ekonomik ve finansal sistemdeki etkisini zayıflatma amacı gütmektedir. ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımlar ve bu yaptırımlara karşı Çin’in tutumu, küresel sistemdeki güç dengelerinin yeniden şekillenmesine dair bir sinyal vermektedir. Çin, İran’a verdiği diplomatik ve ekonomik desteği arttırarak Batı’yla olan ilişkilerinde daha fazla bağımsızlık arayışını sürdürmektedir. Bu noktada Çin’in hem bölgesel hem de küresel ölçekte daha fazla söz sahibi olmak istediği ve Batı odaklı tek taraflı kararları reddettiği çok açık bir şekilde görülmektedir.

İkili ilişkilerin bu denli stratejik hale gelmesi, taraflar arasında her konuda tam bir uyum bulunduğu anlamına gelmemektedir. Çin, küresel krizlerde doğrudan angajmana girmeyen, daha temkinli ve uzun vadeli çıkarlarını önceleyen bir aktör olarak dikkat çekmektedir. İran’ın ise zaman zaman Batı Asya’daki dengeleri sarsan, yüksek riskli hamleleriyle tanındığı düşünüldüğünde, bu ilişkinin geleceğinde belirleyici olan unsur, çıkar uyumunun sürdürülebilirliğidir. Çin için İran, bir yatırım ve enerji ortağı olarak cazip olsa da Çin’in küresel düzen tasavvurunda istikrar önceliklidir. Bu nedenle Tahran’ın içeride ve bölgede istikrar üretme kapasitesi, Çin’in İran’la ilişkilerini hangi düzeyde tutacağını da belirleyecektir.

Sonuç olarak İran-Çin ilişkileri, ekonomik işbirliğin ötesine geçerek stratejik ve ideolojik ortaklık temelinde derinleşmektedir. Çok taraflılık, egemenliğe saygı ve tek taraflılığa karşı duruş gibi söylemlerle şekillenen bu ortaklık, iki ülkenin Batı merkezli küresel düzene karşı alternatif bir güç dengesi kurma hedefini yansıtmaktadır. 2025 yılı, taraflar arasında kurumsallaşan ilişkilerin hem bölgesel hem de küresel düzeyde daha görünür hale geldiği bir dönüm noktası olarak değerlendirilmektedir. Ancak ilişkilerin sürdürülebilirliği, yalnızca karşılıklı çıkarlara değil; İran’ın istikrar üretme kapasitesine ve Çin’in uzun vadeli stratejik hesaplarına da bağlı olacaktır.

[i] “China, Iran exchange in-depth views on latest progress of Iran nuclear issue”,  The State Council The People’s Republic of China, https://english.www.gov.cn/news/202504/24/content_WS68098f93c6d0868f4e8f2054.html, (Erişim Tarihi: 24.04.2025).

[ii] Aynı Yer.

[iii]“China backs Iran’s nuclear talks with US, opposes ‘illegal’ sanctions’ ”,  Reuters, https://www.reuters.com/world/china-backs-irans-nuclear-talks-with-us-opposes-illegal-sanctions-2025-04-23/, (Erişim Tarihi: 24.04.2025).

[iv] Aynı Yer.

Ece ÖNÜR
Ece ÖNÜR
Ece Önür, 2022 yılında Üsküdar Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden “Çin’in Süper Güç Olma Adımı: Bir Kuşak Bir Yol Projesi” bitirme teziyle mezun olmuştur. 2023 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda tezli yüksek lisans eğitimine başlamıştır. Hâlihazırda Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi’nde (ANKASAM) staj yapmaktadır. Başlıca ilgi alanları; Çin dış politikası, Çin-Tayvan ilişkileri, Asya-Pasifik bölgesi, kimlik çalışmaları ve uluslararası ilişkiler teorilerinden sosyal inşacılık teorisidir. Önür, iyi düzeyde İngilizce bilmektedir.

Benzer İçerikler