Ankara-Washington Hattında “Kökler” ve “Kutuplar Savaşı”

Paylaş

Türkiye-ABD arasındaki kriz bayram seyran dinlemeden devam edeceğe benziyor. Krizin yapısal boyutu istense de bir “bayram molasına” izin vermiyor, verecek gibi de görünmüyor. Zira artık kriz tarafların iradelerinden çıkmak üzere bir görüntü sunuyor. Dolayısıyla krizi sadece iki ülke bağlamında yaşanan sorunların bir yansıması olarak değerlendirmek en büyük hata olacaktır.

Nitekim meselenin iç içe geçmiş konjonktürel ve yapısal özellikleri, Türkiye-ABD arasındaki gerginliği uluslararası boyuta taşımış durumda. Yani kriz, bugüne kadar ikili ilişkilerde göz ardı edilen, ötelenen meseleler kısmını çoktan aşmış bulunuyor. Dolayısıyla krizin uluslararasılaşması gibi bir durumla karşı karşıyayız.

ABD’nin Türkiye’nin önüne koyduğu “teslim şartları” görüntüsü çizen “talepler listesi” de bunun somut bir göstergesi. Türk dış politikasını “tercihleri” boyutuyla teslim almaya ve tek taraflı bir ilişkiye zorlamaya yönelik bu talepler, açıkçası Ankara’nın işini kolaylaştırıyor. Zira bu talepler, gelinen aşama itibarıyla ABD karşıtı “çok kutuplu dünya” tarafından kendisine yönelik önleyici, diz çöktürücü operasyonun, meydan okumanın bir parçası olarak görülüyor. Bu değerlendirmeyi sadece Kuzey Kore, İran gibi devletler yapmıyor. Bu listeye Çin, Rusya ve hatta Almanya-Fransa eksenli Avrupa Birliği (AB) de dâhil!

Başta AB, Çin, Rusya ve İran olmak üzere dünyanın önde gelen güçlerinin Türkiye’ye destek vermesinin altında şu hususlar yatıyor: 1) ABD’nin hegemon güç statüsünü bitirmek ve onu bölgesel bir güce dönüştürmek; 2) Çok kutuplu bir dünya düzeni inşa etmek ve burada birer kutup olarak yer almak; 3) ABD’den bağımsızlıklarını kazanmak.

Dolayısıyla sorunun uluslararasılaşması daha çok Ankara’nın lehine. Bu da hiç kuşkusuz Türk dış politikasının başarısı ile eşdeğer bir durum. Her ne kadar bazı uzman değerlendirmeleri Türkiye’nin burada tercihler bağlamında bir “seçenek krizine” gireceğini iddia etse de, konjonktür halen Türkiye’ye manevra alanı tanıyor.

Çünkü mesele, yukarıda da kısaca değindiğimiz üzere, Türkiye’nin beka mevzuu olduğu kadar, “çok kutuplu dünya” taraftarlarını ve bu bağlamda onların da geleceğini çok yakından ilgilendiriyor. Dolayısıyla buradaki krizin adı bir “kutuplar savaşı” olarak da nitelendirilebilir; doğmakta olan ve çökmekte olan kutuplar arasındaki…

Tarihsel Kodlara Dönüşte “Köksüzler” Kaybedecek!

Burada mevzu bahis olan durum ABD hegemonyası ile tarihsel kodlara dönüş sürecindeki güçlerin çatışması şeklinde de izah edilebilir. Bu çatışmanın sonucunda ya ABD kazanacak ve tek kutuplu dünya inşa edilecek ya da ABD bölgesel bir güç bile olamadan dağılma sürecine girecektir. Bir diğer ifadeyle, ABD kendisini yakın çevresinden başlamak üzere tüm dünya ile farklı bir hesaplaşmanın içinde bulabilir. Bu tarihi rövanşta ABD emperyalizminden çok çekmiş olanlar ondan intikam alma sırasına gireceklerdir.

Biriken öfkenin sadece ABD dışı ile sınırlı olmadığını da yeri gelmişken belirtelim. ABD kendi içinde de ciddi bir krize gidebilir. ABD içindeki yüzde 20’leri aşan Hispanikler ile yüzde 10 civarındaki Afrika kökenliler ve “evsizler”, ABD iç savaşında ya da ABD’deki terör ortamında başrolü oynayacaklardır. Dolayısıyla bu “topyekûn öfke-hesaplaşma seli” ABD’ye böyle bir fırsatı bile tanımayabilir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Zira ABD bu olasılığın fazlasıyla farkında…

Bundan ötürü ABD’nin “çok kutuplu dünya” gerçeğini kabul etmesi, sonu ile eşdeğer olacaktır. ABD küresel güç statüsünü kaybettiği an kendisine ruh veren “gizli dünya devleti” onu terk edeceği gibi, ABD kendi içinde birçok devlete bölünecektir.

Suni bir şekilde oluşturulmuş, GDO’lu bir devlet yapılanmasından da daha ötesi beklenemez. Dolayısıyla burada bir önemli husus daha karşımıza çıkıyor: ABD gibi sonradan inşa edilmiş, derleme-toplama devletçikler, her hâlükârda güçlü bir medeniyet alt yapısına ve sağlam bir misyon anlayışına sahip devletler-milletler-inançlar karşısında kaybetmeye mahkumdur!

ABD Bu Gidişle Türkiye’nin Öbür Yüzünü de Tadacak!

Ve burada bir diğer önemli husus daha: ABD bugüne kadar iki ülke arasındaki “tek taraflı stratejik ortaklık/müttefiklik” ilişkisinde Türkiye’nin dostluğunu gördü. Buna karşılık Türkiye ABD’den çok defa “müttefik kazığı” yedi.

Dolayısıyla Türkiye ABD’nin düşmanlığını tanıyor ama ABD Türkiye ile hasım/düşman olmanın daha ne anlama geldiğini bilmiyor. ABD’nin korkusu da zaten buradan kaynaklanıyor. Bundan ötürü ABD temkinli gidiyor, özellikle de Türk ordusunu karşısına almak istemiyor. Pentagon’un yaptığı açıklamalara bir de bu perspektiften bakmakta fayda var.

Ezcümle; ABD ipin ucunu kaçırdığı an onun açısından her şey bitecek, “Yeni Bir Dünya” kurulacak.

İpin ucu da hiç kuşkusuz Türkiye’dir!


NOT: Bu vesileyle değerli okurlarımın Kurban Bayramı’nı can-ı gönülden kutluyor, saygı ve selamlarımı sunuyorum.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler