Barzani Bir Kez Daha mı Satıldı? Maliki Niçin “İkinci İsrail” dedi?

Paylaş

“Evet” demek için belki vakit erken, ne de olsa Ortadoğu ve Barzani hakkında konuşuyoruz. Burada göz ardı edilmemesi gereken büyük bir tarihsel deneyim ve gerçeklerin önüne geçen koskoca bir algı boyutu söz konusu. Burada şekil şartlarını oluşturan enerji eksenli kanlı oyunu, daha yerinde bir tabirle bölgeye musallat olmuş “kaynaklar savaşı” ile birlikte “kaypak ittifakları” da göz ardı etmemek gerekiyor.

IKBY Başkanı Mesut Barzani ve arkasındaki stratejik akıl da muhtemelen şu değerlendirmeyi yapıyor olmalı: “Bölgesel-uluslararası hassasiyet, ilişkiler ağı-kaypak ittifaklar, çivisi çıkmış dünya ve mevcut konjonktür, 100 yılda bir gelecek tarihi bir fırsat sunmaktadır. Daha da ötesi, aslında hiçbir devlet ucu kıyamet savaşına çıkacak bir savaşı göze alamaz. Yapabilecekleri şey abluka, yaptırımlar ve dolaylı savaş yöntemine başvurmaktır. Biz buna karşı koyabilecek güce sahibiz.”

Bunun dışında şu değerlendirmeyi de yapıyor olabilirler: “Bu durum/avantaj ilelebet devam etmez; özellikle de bölgede Suriye merkezli/uygulamalı etkisini göstermeye başlayan ‘Türkiye-Rusya-İran’ üçlüsü ve bu de facto ittifak etrafında kümelenmeye başlayan diğer bölge ülkelerinin son çıkışları BOP projesini ve Sykes-Picot düzenini tehdit etmektedir.”

Yersiz bir değerlendirme mi? Elbette hayır. Eğer düne kadarki durumu konuşuyor olsaydık daha fazlası da söylenebilirdi. Nitekim bundan dolayı coğrafya rahatlıkla bir kan gölüne döndü. Diğer taraftan köprünün altından çok sular akmaya başladığı da ortada, nitekim Türkiye-Rusya-İran çekirdeği etrafında şekillenmeye başlayan de facto ittifak vurgusu buna işaret ediyor.

Ve anlaşıldığı kadarıyla “dünün efendileri” olan emperyal güçler bu hususu fazlasıyla ciddiye alıyor. Açıktan bir savaş kadar dolaylı bir savaşa da cesaret edemiyorlar. Bunun için de Barzani’ye eski destek yok. Daha da ötesi bizi zor duruma sokacak manevralardan kaçın telkinlerinde bulunuluyor. Dolayısıyla Barzani’ye destek veren devletler tarafından yapılan son açıklamalara bakıldığında Barzani’nin bir kez daha satıldığı ortaya çıkıyor.

ABD “BOP Kürdistanı”ndan Vaz mı geçiyor?

ABD ve İngiltere’den yapılan son açıklamalar IKBY Başkanı Mesut Barzani’ye referandumun yapılmaması noktasında. Oysa biz biliyoruz ki, en azından ABD açısından bu referandum “BOP Kürdistanı”nın inşası açısından kaçınılmazdı. Rakka’daki sahte bir zafer üzerinden Ayn el-Arab’da hikayesi yazılan BOP Kürdistanı, 25 ve 28 Eylül tarihlerinde gerçekleştirilecek olan referandumlarla tüm dünyaya ilan edilecekti.

Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Ya da yanlış hesap “Ankara-Moskova-Tahran-Bağdat-Şam Beşlisi”nden döndü. Öyle bir döndü ki, düne kadar Barzani’den bu referandumun ileri bir tarihe ertelenmesini isteyen ABD bir adım daha ileri giderek referandumun iptalini istedi. Peki, ne oldu da ABD çok ani ve keskin bir şekilde tutum değişikliğine gitti? Bu soruya verilecek cevap oldukça önemli. Bu noktada akla şu olasılıklar geliyor:

  1. ABD yönetimi Barzani’ye güvenememektedir. Özellikle de 2007 sonrası Ankara-Erbil hattında yaşanan gelişmeler ABD açısından “Hangi Kürdistan, Kimin Kürdistanı” sorusunu akıllara getirmeye başlamıştır.
  2. ABD, BOP Kürdistanı noktasında bir müttefik kazanayım derken, birçok müttefikini kaybetmeye başlamıştır. Bu bağlamda ABD en azından Irak’ta daha fazla zemin kaybetmek istememektedir. ABD burada sadece Bağdat’taki yönetimi değil, Sünni-Şii Araplar ile Türkmenleri de tamamıyla kaybetme riskiyle karşı karşıyadır. Daha da önemlisi, de facto ittifakın belkemiğini oluşturmaya başlayan Türkiye’yi tamamıyla kaybetme ve karşısına alma riskiyle karşı karşıyadır, bunu fark etmeye başlamıştır.
  3. ABD bu krizin sonunda Türkiye-Rusya-İran üçlüsünün daha karlı çıkacağını hesap etmektedir. Daha da ötesi, bu üçlüye karşı bir savaşı göze alamadığı için bu krizi dondurmak zorunda kalmıştır.

Peki, İngiltere Niçin Referanduma Karşı?

İngiltere, Sykes-Picot ile çizdiği sınırların/statükonun değişmesinden, özellikle de kendisine rağmen ve kontrolünde olmayacak bir “devlet” inşasının çıkarlarını-bölgeye dönüşünü zora sokacağını öngörmekte. Bu noktada Irak’taki mevcut statükonun dağılması ve “Dört Parçalı/Kanatlı Kürdistan”ın inşası Sykes-Picot düzeninin, dolayısıyla da “İngiliz Ortadoğusu”nun sonu ile eşdeğer kabul edilmektedir.

Oysa, Brexit sonrası ABD’den ve AB’den daha bağımsız bir dış politika izlemeye çalışan ve çok kutuplu bir dünya düzeni içerisinde kutuplardan biri olmak isteyen İngiltere açısından Ortadoğu, eski ihtişamlı günlerine dönüş açısından vazgeçemeyeceği bir adrestir.

İngiltere, ABD’nin başta Türkiye olmak üzere kaybettiği ya da kaybetme eşiğinde olduğu müttefikler-alan üzerinden bir toparlanma stratejisi gütmektedir. Bu noktada ABD projesine destek vermek onun çıkarları ile ters düşmektedir. Daha da ötesi İngiltere ABD’nin elini zayıflatmak istemektedir.

Peki, bu durumda Barzani’ye kim(ler) destek veriyor? Şu ana kadar sadece bir buçuk devlet; o devletler de tahmin ettiğiniz gibi İsrail ve Fransa. Fransa için buçuk diyorum, çünkü tek başına hareket edebilme iradesine sahip değil. Sadece kendisine çıkış arayan ve tam olarak ne yapabileceğine karar veremeyen, iradesi üç başkente teslim olan bir devlet konumunda…

Maliki’nin “İkinci İsrail” Çıkışı Ne Anlama Geliyor?

Tam da bu noktada Maliki’nin “İkinci İsrail” açıklaması büyük bir önem arz ediyor. Birkaç gün önce Irak eski başbakanlarından Maliki “İkinci İsrail’e müsaade etmeyeceğiz” dedi. Bu, oldukça önemli bir çıkış ve “İkinci İsrail” ifadesi hiç kuşkusuz tesadüfi olarak kullanılmış görünmüyor; tamamıyla derin bir stratejik hedefe yönelik…

Şöyle ki… Maliki’nin “İkinci İsrail” ifadesiyle; bölgedeki “Kürt Devleti”nin Müslüman bir devlet olarak algılanmayacağına, “Büyük İsrail Projesi’ne hizmet eden, onun bir parçası/hizmetkarı olan bir tehlikeye/tehdide dikkatler çekilmekte ve Erbil yönetimine de ültimatom verilmektedir. Bu kapsamda İslam dünyası bir kez daha İsrail karşıtlığı ekseninde yeni bir direnç cephesi oluşturmaya da çağrılmaktadır.

Bu açıklama, sadece de facto ittifakın ortak duruşundan/kararlılığın değil, aynı zamanda bölgedeki farklı etnik ve mezhepsel gruplardan/aşiretlerden gelen desteğin de bir sonucudur. Örneğin Irak Türkmenlerinin silahlanmaya başlaması ve Şii lider Seyyid Ammar el Hekim’in “İkinci İsrail”e karşı bir fetva yayınlayabileceğini dolaylı olarak açıklaması oldukça dikkat çekicidir.

Daha da ötesi, Barzani’ye destek veren Müslüman Kürt aşiretlere de burada bir uyarı söz konusudur. Bu uyarı sonrası yapacakları tercih büyük ölçüde saflarını ve buna bağlı olarak geleceklerini de belirleyecektir. Ya Selahaddin Eyyubi’nin torunları olarak İslam sancağı altındaki yerlerini yeniden alacaklar ya da “Yeni Haçlı Seferi”nin kara müttefikleri olacaklardır. Sizce?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler