Bir Sabah Ansızın: “Türkiyesiz NATO”…

Paylaş

Zor, oyunu bozarmış. Türk-Batı ilişkilerinde de yaşanan da aslında bu düstur üzerine gibi görünüyor. Ankara, Batı’nın anladığı dilden konuştukça, başta ABD ve NATO olmak üzere, ilgili tüm başkentlerden ve örgütlerden 180 dereceli kıvırmalı mesajlar üst üste geliyor.

Evet, ne hikmetse muhteremlerin neredeyse hemen hepsi bir anda Türkiye’yi anlamaya başladılar. Düne kadar yüksek perdeden konuşanlar şimdi baya “alçak” bir seviyeden “anlayış” yarışına girmiş durumdalar. Yakında bu günah çıkartma ve işbirliği “isterük” listesine “Batı’nın Ötekileri”ni de ekleyebiliriz, bundan en ufak bir tereddüdünüz olmasın. Çünkü “Son Büyük Oyun”da nihai aşamaya girmiş bulunuyoruz.

Burada haklı olarak şu sualleri yöneltebilirsiniz: Batı’yı böylesine bir “yöntem” değişikliğine iten gerçekten onların anladığı dilden konuşmak mı? Eğer öyle ise, o zaman referandum sürecinde kullanılan aynı dile niçin farklı bir tepki vermişlerdi? O zamanlar ve referandumu takip eden günlerde farklı bir tutum sergileyenler ne oldu da bir anda ağız değiştirmeye başladılar? Ve daha da önemlisi, bu ağız değişikliğini ne kadar hayra yormak lazım?

Bu suallere birer birer cevap vermeye kalkarsak, bu sayfa bize yetmez. O yüzden bu soruların cevaplarını içeren somut tespitler üzerinden gitmekte fayda var.

Bu kapsamda birinci tespitimiz halen Yeni Türkiye gerçekliğinin anlaşılamamış olmasından geçiyor. Bırakın dışarıyı, içeride bile bir çok kesim “Yeni Türkiye”yi anlamaktan çok uzak. “Yeni Türkiye”yi anlamayanlar halen eski Türkiye’ye yönelik yöntem ve söylemlerin prim yapacağını zannediyorlar ve onları “Yeni Türkiye”ye karşı kullanmaya devam ediyorlar. Kıta Avrupası ve ABD içindeki bazı dinamikleri bu kesime birer örnek olarak gösterebiliriz.

Diğer taraftan, Türkiye’yi dönüştüren ve “Güçlü İstanbul” inşasını hedef alan “Yeni Türkiye” sürecinin bazı kesimlerce farkına varılmaya başlandığını da görüyoruz. Daha da ötesi, bu kesimler onunla yeni bir işbirliği sürecini başlatmak istiyorlar. Referanduma yönelik AB’den ve Avrupa ülkelerinden, özellikle de İngiltere’den gelen mesajlar bu açıdan önemli. Bir de NATO’nun yaptığı son dakika “vazgeçilemez” açıklaması var. (Gerçi, “vazgeçilemez” olmak ne kadar güzel, bu da başka bir sorun. Ona da aşağıda değineceğim.)

Buradaki işbirliği ile temel hedefin “Yeni Türkiye” sürecini anlamak/deşifre etmek ve akabinde de sulandırmak olduğunu belirtmeye sanırım hiç de gerek yok!

O yüzden bu süreci belli bir dönem ile sınırlı tutup, oradaki aktörler/dinamikler üzerinden suyu bulandırmak suretiyle bir şey yapmaya çalışıyorlar, ama yanılıyorlar. Bu husus bile onların “Yeni Türkiye” sürecine ne kadar hazırlıksız yakalandıklarını gösteriyor. O yüzden “Yeni Türkiye”nin her hamlesi onlar üzerinde “sürpriz” etkiye yol açıyor.

NATO 15 Temmuz Noktasında!

Bu kapsamda NATO Genel Sekreteri JensStoltenberg’in son açıklamaları daha bir anlamlı hale geliyor. Türkiye’nin NATO için önemli bir ülke olduğunu belirten Stoltenberg, Alman “Welt am Sonntag” gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin stratejik açıdan mühim Karadeniz bölgesine sınırıyla da NATO için Rusya ile ilişkilerdeki önemli bir yere sahip olduğunu; Kosova, Afganistan ve Akdeniz’de NATO’ya merkezi önemde katkı sağladığını; Suriye ve Irak’a yakınlığı, coğrafi konumu ve askeri yeteneğiyle terör örgütü DAEŞ’e karşı mücadelede çok büyük öneme sahip olduğunu belirtiyor ve aynen şu ifadeleri kullanıyor: “NATO, kuşkusuz Türkiye olmadan zayıf olur.” Ve “Türkiye, Avrupa’nın güvenliği ve NATO için anahtar bir ülkedir.”

Meselenin bam teli de zaten burası. “Türkiyesiz NATO”, gömülmesi gereken bir cesetten farksız olmayacaktır.

Bunun fazlasıyla farkında olan Stoltenberg, Türkiye’nin politikasını eleştiren Batılı ülkelere çağrıda bulunarak, “Müttefikleri, karşılıklı saygı göstermeye, sakin kalmaya ve tartarak yaklaşım göstermeye teşvik ediyorum” diyor ve Türkiye’yi de şu sözleriyle uyarmaktan geri kalmıyor: “Türkiye’den başka bir NATO ülkesinin teröristler tarafından bu kadar yoğun saldırıya uğradığını bir düşünün lütfen. Bu ülkenin kendisini savunmaya ve Temmuz 2016’da başarısız darbe girişimine katılanları cezalandırmaya hakkı var. Ancak bunun hukuk devleti prensiplerine uygun olması lazım.”

Son cümle çok önemli! O kadar önemli ki, 15 Temmuz gecesi NATO’nun ortaya koyduğu “riskli ülke” tanımını “başarısız ülke” kavramının şartları ile destekliyor. Yani, bir NATO müdahalesinin ucunu gösteriyor.

Dolayısıyla, Türkiye’ye yönelik bazı kesimlerin destek mahiyetli açıklamaları Türkiye-ABD krizinde Ankara’yı kazanmanın ötesinde, onu gaza getirerek Türkiye’yi bir hedef haline getirmek gibi görünüyor. Bu olasılığı, özellikle de 15 Temmuz sonrası Türkiye’yi “riskli ülke/stratejik ortak” ilan ülkeler açısından daha güçlü bir şekilde göz önünde bulundurmakta fayda var.

Bu durumda işin şakası yok. Kirli bir tezgâh kurulmuş gibi görünüyor. Türkiye, başta Batı’nın olmak üzere, her türlü bal tuzağına dikkat etmeli ve gereken tedbirleri almalı. Buna NATO da dâhil!

O yüzden cümle âlem şunu bilmeli: Bir sabah ansızın bulundukları toprakları terk etmek zorunda kalan Osmanlı’nın torunları bir gece ansızın emanetlerine sahip çıkmak, coğrafyaya özlenen barış ve huzuru getirmek için gelebilirler. Bundan hiç kimsenin tereddüdü olmasın.

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler