Analiz

Çin’in Japonya ve Güney Kore’yle İşbirliğini Sürdürme Çabaları

Pekin, bölgedeki tüm olumsuzluklara ve jeopolitik gerginliklere rağmen Seul ve Tokyo’yla ilişkilerin düzeltilmesi ve bölgesel risk ve tehditlerin bertaraf edilmesi için çabalamaktadır.
Özellikle Japonya ve Güney Kore’nin bölgesel güvenlik risklerini gerekçe göstererek ABD’yle askeri-güvenlik ortaklıklarını geliştirmesi, devamında Çin’in ulusal güvenliğini tehdit eden bir durum meydana getirmektedir.
Batılı güvenlik oluşumlarının Asya-Pasifik’e doğru yayılması, bölgesel kutuplaşmayı da beraberinde getirmektedir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Son yıllarda Asya-Pasifik’te en fazla tartışılan hususlardan biri bölgesel güvenliğin geleceği olmuştur. Bölge devletleri arasında adalar veya denizler üzerinden yaşanan anlaşmazlıklar, Asya-Pasifik’teki jeopolitik gerilimin daha da tırmanmasına yol açmaktadır. Buna ek olarak bölge devletlerinin Kuzey Kore ve Rusya kaynaklı güvenlik endişeleri de sürmektedir. Bilhassa Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) bölgesel güvenlik ve istikrarın temini ve sürdürülmesi adına müttefikleriyle savunma ittifakları kurmaya ve genişletmeye çalışması, bu gerilimi kat ve kat tırmandırmaktadır.

Avrupa’da Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’nün (NATO) doğuya doğru genişlemesine benzer bir durum Asya-Pasifik’te de yaşanmaktadır. Rusya, “bölünmez güvenlik ilkesi” doğrultusunda bu tür genişleme adımlarının diğer devletlerinin güvenliğini tehlikeye attığını ileri sürmektedir. Bu görüşe Çin de katılmaktadır. Batılı güvenlik oluşumlarının Asya-Pasifik’e doğru yayılması, bölgesel kutuplaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bunun sonucunda bölgede, realist paradigmayla açıklayacak olursak, “güvenlik ikilemi” ve “tırmanma” gibi faktörler ortaya çıkmaktadır. Bu tırmanmayı durdurabilmek adına bölge devletlerinin diyalog ve işbirliği arayışlarını sürdürmesi ve ilerletmesi büyük önem arz etmektedir.  

Özellikle Japonya ve Güney Kore’nin bölgesel güvenlik risklerini gerekçe göstererek ABD’yle askeri-güvenlik ortaklıklarını geliştirmesi, devamında Çin’in ulusal güvenliğini tehdit eden bir durum meydana getirmektedir. Batılı aktörlerin Asya-Pasifik’teki konuşlanmalarını hızlandırması, Çin’in daha fazla çevrelenmesi anlamına gelmektedir. Bu bağlamda Japonya, Güney Kore, Avustralya, Filipinler, Yeni Zelanda ve hatta Hindistan gibi ülkeler, giderek Çin’in karşı kutbunda konumlanmaya başlamışlardır. Bu yüzdendir ki Pekin’in Soğuk Savaş mantalitesini eleştirmesi, kazan-kazan anlayışına vurgu yapması, aynı zamanda diyalog ve işbirliği çağrısında bulunması, bölge devletlerine aslında önemli bir uyarı mesajıdır. Bu çağrıların sonuç vermeye başlaması, gelecek adına umut vericidir. Bu bakımdan Çin, Japonya ve Güney Kore’nin 2024 yılının Mayıs ayında bir zirve yapmayı planladığı ileri sürülmüştür.[1] Japon ve Güney Kore medyasında yer alan haberlere göre; Güney Kore, mayıs ayında üçlü bir zirveye ev sahipliği yapmak üzere Çin ve Japonya’yla görüşmelerde bulunmaktadır.[2] Salgın ve siyasi gerginlikler nedeniyle 2019 yılından beri beklemede olan bir sürecin yeniden canlandırılması hedeflenmektedir. Toplantıda ekonomik işbirliği ve bölgesel konuların ele alınması beklenmektedir.

Güney Kore Cumhurbaşkanlığı Ofisi, üçlü zirve için görüşmelerde bulunduklarını açıklamıştır. Seul’ün aylardır zirvenin devam etmesi için baskı yaptığı belirtilmektedir. Hatırlatmak gerekirse üç ülkenin dışişleri bakanları, 2023 yılının Kasım ayında bir toplantı yapılması konusunda anlaşmaya varmıştı. Ancak o zamandan bu yana ivme yavaşlamıştır. Japonya Hükümet Sözcüsü Yoshimasa Hayashi, Tokyo’nun bir zirve için Çin ve Güney Kore ile çalışacağını doğrulamıştır.  Japonya ve Güney Kore’nin son yıllarda Washington’a yaklaşması ve üç ülkenin güvenlik işbirliklerini en yüksek seviyelere çıkarması nedeniyle Çin’in üzerindeki baskılar artmıştır. ABD ve müttefikleri, Kuzey Kore ve Rusya üzerindeki nüfuzunu kullanması için Çin’e baskı yapmaktadır. Bu yüzden, son dönemde özellikle ABD’yle diyaloğunu geliştirmeye odaklanan Çin, bunu yaparken aynı zamanda Japonya ve Güney Kore’yle ilişkilerini de pozitif yönlü tutmaya çalışmaktadır.

Uzakdoğu’daki gelişmeler, dünyanın geri kalanındaki jeopolitik ortamı da etkilemektedir. Sahip olduğu ulusal kapasite nedeniyle Çin’in diğer devletlerle ve özellikle de komşularıyla kurduğu ilişkiler, bir domino etkisi yaratarak küresel siyasete yön vermektedir. Bu bağlamda Çin’in Japonya ve Güney Kore’yle ilişkilerindeki son gelişmeler, yalnızca Uzak Doğu’nun değil; Avrupa’nın ve genel anlamda Batı Dünyası’nın gündemini ve siyasetini değiştirebilecek kapasitesidir.

Çin’in Japonya ve Güney Kore’yle ilişkilerini iyi tutmak için çok fazla sebebi vardır. Bunlardan ilki, Batı’nın kendisine karşı olan önyargılı tutumunu kırmayı ve politik düşmanlığını sona erdirmeyi hedeflemesidir. İkincisi; Çin, Batı’nın bu kutuplaşma siyaseti nedeniyle oluşan kriz ortamını yumuşatmayı ve bu bağlamda bölgesel gerilimi azaltmayı amaçlamaktadır. Üçüncüsü; Pekin yönetimi, dış politikadaki ilkelerini doğru bir şekilde anlatmayı ve barışçıl ülke imajı çizmeyi arzulamaktadır. Dördüncü ve en pragmatik olan neden ise Çin’in dış politik ortamını yumuşatmak ve jeopolitik gerginlikleri azaltmak suretiyle küresel sistemdeki yükselişini sürdürme arzusudur. Sonuç olarak Pekin, bölgedeki tüm olumsuzluklara ve jeopolitik gerginliklere rağmen Seul ve Tokyo’yla ilişkilerin düzeltilmesi ve bölgesel risk ve tehditlerin bertaraf edilmesi için çabalamaktadır. Bu üç ülke arasında yakalanacak olası bir siyasi uyumun jeopolitik açıdan pozitif sonuçları da olacaktır.


[1] “China, Japan and South Korea looking to hold summit in May, reports say”, Japantimes, https://www.japantimes.co.jp/news/2024/04/05/japan/politics/japan-china-south-korea-summit-planned/, (Erişim Tarihi: 05.04.2024).

[2] Aynı yer.

Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk TAMER
Dr. Cenk Tamer, 2014 yılında Sakarya Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Aynı yıl Gazi Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Bilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır. 2016 yılında “1990 Sonrası İran’ın Irak Politikası” başlıklı teziyle master eğitimini tamamlayan Tamer, 2017 yılında ANKASAM’da Araştırma Asistanı olarak göreve başlamış ve aynı yıl Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Doktora Programı’na kabul edilmiştir. Uzmanlık alanları İran, Mezhepler, Tasavvuf, Mehdilik, Kimlik Siyaseti ve Asya-Pasifik olan ve iyi derecede İngilizce bilen Tamer, Gazi Üniversitesindeki doktora eğitimini “Sosyal İnşacılık Teorisi ve Güvenlikleştirme Yaklaşımı Çerçevesinde İran İslam Cumhuriyeti’nde Kimlik İnşası Süreci ve Mehdilik” adlı tez çalışmasıyla 2022 yılında tamamlamıştır. Şu anda ise ANKASAM’da Asya-Pasifik Uzmanı olarak görev almaktadır.

Benzer İçerikler