Güney Afrika’nın Durban kentinde 18 Temmuz 2025 tarihinde imzalanan ortak bir bildiriyle sona eren Yirmiler Grubu (G20) Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları toplantısında konuşan Çin Maliye Bakan Yardımcısı Liao Min, tüm partileri çok taraflılığı ve serbest ticareti desteklemeye çağırmıştır. Liao, tüm tarafların ekonomik kalkınma yasalarına saygı göstermesi, kapsayıcı ve faydalı ekonomik küreselleşmeyi benimsemesi, karmaşık küresel ekonomik sistemde daha fazla istikrarı teşvik etmesi, dünya ekonomisinin toparlanmasını ve büyümesini desteklemesi gerektiğini vurgulamıştır.[1]
Çok taraflılığa verdiği önemi her alanda vurgulayan Çin, ekonomik alandaki kararlılığını G20 toplantısı çerçevesinde de açıkça dile getirmiştir. Bu yaklaşım, mevcut uluslararası ekonomik kurumlarla birlikte kolektif bir ekonomik yapılanmanın geliştirilmesini hedeflemektedir. Batılı karar mekanizmalarına karşı dengeleyici bir güç oluşturmayı ve çok kutuplu küresel ekonomik bir düzen inşa etmeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda Çin, Uluslararası Para Fonu (IMF) kapsamında gelişmekte olan ülkelerin daha etkin temsil edilebilmesi için kota reformlarını desteklemiştir. Ayrıca Pekin, 2020 yılında karbon nötr olma hedefini ilan ederek Paris İklim Anlaşması’na bağlılığını teyit etmiş ve 2021 yılında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nun 76. Oturumunda gelişmekte olan ülkelere yönelik “yeşil finansman desteği” taahhüdünde bulunmuştur.
Çin, kendi öncülüğünde kurulan Kuşak ve Yol Girişimi (KYG) veya Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) gibi çok taraflılığı pekiştiren platformların yanı sıra G20 oluşumunu da desteklemeyi sürdürmektedir. Bu doğrultuda Çin, küresel ekonomide hem alternatif bir vizyon sunmakta hem de dengeleyici bir unsur olarak konumlanmaktadır. Öte yandan Çin, serbest ticareti savunarak küresel tedarik zincirlerindeki stratejik konumunu korumayı amaçlamaktadır. Zira küresel üretimin önemli bir kısmını üstlenen ve ihracata dayalı bir ekonomik modele sahip olan Çin için gümrük tarifeleri, yaptırımlar gibi ticareti sınırlayan uygulamalar, ciddi ekonomik riskler doğurmakta ve ülkenin küresel ticaretteki rolünü doğrudan etkilemektedir. Bu bağlamda serbest ticaretin sürdürülmesi, Çin’in ekonomik istikrarı ve küresel sistemdeki konumu açısından kritiktir.
Aslında Çin’in serbest ticaret ve çok taraflılığa yönelik vurgusu, yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda jeopolitik bir duruşun parçasıdır. Küresel ekonomik kuralları belirleyen Batı merkezli mekanizmalara alternatif bir düzen inşa etmeyi, bir güç olarak öne çıkmayı isteyen Çin, KYG aracılığıyla Asya, Afrika ve Latin Amerika’da altyapı ve finansman gibi imkanlarla işbirliklerini artırırken, BM ve G20 gibi platformlardaki reform söylemleriyle de mevcut sistemin dönüşümünü desteklemektedir.
Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2024 yılında Brezilya’nın Rio de Janeiro kentinde düzenlenen 19. G20 Zirvesi’nin ikinci oturumunda yaptığı konuşmada, adil ve eşitlikçi bir küresel yönetişim sistemi kurulması çağrısında bulunurken, ekonomik meselelerin siyasileştirilmesine, küresel pazarın bölünmesine ve korumacı adımlar atılmasına ilişkin uyarılarda bulunmuştur.[2]
Dahası Çin’in BM Daimi Temsilcisi Fu Cong, BM Şartı’nın imzalanmasının 80. yıldönümü münasebetiyle Genel Kurul’da düzenlenen bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “Temelinde BM’nin bulunduğu uluslararası sistemi, uluslararası hukuk ve kurallara dayalı çok taraflı ticaret sistemi tarafından desteklenen uluslararası düzeni kararlılıkla muhafaza etmeliyiz” ifadelerini kullanmıştır.[3]
Özellikle son yıllarda Çin’in G20, BM, ŞİÖ ve BRICS gibi platformlarda sıkça dile getirdiği çok taraflılık çağrısı, küresel düzeydeki sorunlara karşı tek taraflı çözümler yerine daha kapsayıcı, eşitlikçi ve ortak çıkarlara dayanan uluslararası bir düzen arayışını yansıtmaktadır. Bu doğrultuda BM’nin merkezi bir aktör olarak konumlandırılması, Çin’in “Küresel Güney” olarak nitelendirilen “gelişmekte olan ülkelere” ulaşmasını kolaylaştırmakta ve bu ülkeler nezdinde meşruiyetini artırmaktadır.
Çin’in serbest ticaret çağrısı ise özellikle Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) uyguladığı yaptırımlar veya teknoloji ambargoları karşısında şekillenmiş, Çin’i küresel ticaretin açık bir şekilde sürdürülmesini savunmaya yönlendirmiştir. Bu nedenle Çin dışa açık ekonomisinin kısıtlama olmadan işleyebilmesi için herkesle eşit ve karşılıklı faydaya dayalı şekilde yürütülmesini “serbest ticaret” çağrısıyla diplomatik düzeyde benimsemiştir. Hatta Çin Uluslararası İthalat Fuarı (CIIE) gibi platformlarla ülkenin küresel pazara entegre bir aktör olduğunu vurgularken, karşılıklı bağımlılığa dayanan bir ekonomik yapının teşvik edilmesi gerektiği mesajı vermektedir.
Sonuç olarak Çin’in çok taraflılık ve serbest ticaret söylemleri, yalnızca ekonomik çıkarlarının korunmasına yönelik bir araç olmanın ötesinde Batı merkezli uluslararası sisteme karşı alternatif bir küresel yönetişim anlayışının inşasına yönelik bir stratejiyi de temsil etmektedir. Özellikle ABD’nin uyguladığı tek taraflı ekonomik önlemler karşısında Çin, karşılıklı çıkarlara dayalı bir küresel ekonomik düzeni savunmaktadır. Bu bağlamda Çin’in serbest ticareti önceleyen tutumu yalnızca ideolojik değil, aynı zamanda jeoekonomik bir zorunluluğun ürünüdür. Çünkü Çin’in ihracat odaklı büyüme modeli, uluslararası ticaretin serbest akışına doğrudan bağlıdır. Serbest ticaretin korunması ise Çin’in dünya üretim zincirlerindeki merkezi rolünü sürdürmesini sağlamakta ve küresel ekonomik sistemdeki etkisini pekiştirmektedir.
Ayrıca Çin’in çok taraflılığa atfettiği önem, sadece kendi öncülüğünde geliştirilen ŞİÖ ya da KYG gibi bölgesel platformlarla sınırlı kalmamıştır. Çin, aynı zamanda BM, G20 gibi küresel yapılar aracılığıyla da daha dengeli ve kapsayıcı bir uluslararası sistemin tesisi konusunda aktif rol üstlenmektedir. Bu yaklaşımla Çin, mevcut düzene karşı eleştirel bir tutum benimsemiş ve bu düzenin normlarının yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünen bir aktör olarak öne çıkmıştır. Küresel Güney ülkeleri nezdinde bu vizyon, gelişmiş ülkelerle alternatif bir kalkınma ve işbirliği modeli sunmakta, Çin’in diplomatik nüfuzunu pekiştirmektedir.
Serbest ticaret ve çok taraflılığın Çin tarafından yeniden tanımlanmasıyla mevcut Batı merkezli uluslararası liberal düzene bir alternatif sunarken, yeni küresel normların ve ekonomik merkezlerin ortaya çıkışını hızlandıracaktır.
[1] “Chinese vice finance minister calls for multilateralism, free trade at G20 meeting”, Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202507/1338726.shtml, (Erişim Tarihi: 19.07.2025).
[2] “Xi calls for a fair, equitable global governance system, warns against protectionism at G20 summit” Global Times, https://www.globaltimes.cn/page/202411/1323376.shtml, (Erişim Tarihi: 19.07.2025).
[3] “Chinese envoy calls for efforts to uphold intl system with UN at core” CGTN, https://news.cgtn.com/news/2025-06-27/Chinese-envoy-calls-for-efforts-to-uphold-intl-system-with-UN-at-core-1ExnC21z5Kg/p.html, (Erişim Tarihi: 19.07.2025).