“Dengesizliğin Dengeleyici Gücü” Olmanın Maliyeti

Paylaş

“Dengesizliğin dengeleyici gücü olabilmek”, bu köşeyi takip edenler açısından aslında yeni bir durum değil. Zira 16 Nisan 2012 tarihli yazımın başlığı “Dengesizliğin Dengeleyici Gücü Olabilmek” idi. Daha da ötesi, Türkiye’nin bu yeni rolünü yıllardır dillendiriyorum; örneğin, Stratejik Düşünce Dergisi’nin 2009 yılındaki ilk sayısında da “Yeni Türkiye: Dengesizliğin Dengeleyici Gücü” demiştim.

Her iki yazıda da temel çıkış noktalarımdan birini mevcut uluslararası sistemdeki belirsizlik ve konjonktürün Türkiye açısından beraberinde getirdiği fırsatı değerlendirebilmek yatıyordu. Nitekim 16 Nisan tarihli yazımda: “Eğer, 18. ve 19. yüzyıl Avrupa merkezli dünya siyasetini ve bu bağlamda uluslararası arenada güç dengesine dayalı ittifaklar sisteminden bahsediyor olsaydık, bugün için bu başlığı zaten atmazdık.” ifadesini kullanmış ve şu tespiti yapmıştım: “Ama sonuçta ne o dönemin küresel aktörleri bugün sisteme hâkim ne de Soğuk Savaş sonrası itibarıyla kaybolmuş dengenin yeri çok kutupluluğa dayalı bir güç sistemiyle ikame edilebilmiş görünmüyor…”

Bu kapsamdaki tespitlerimden bir diğeri de; “…statükonun devamını gerektirecek bir ortam ve buna uygun bir güç (lider) de şu an için söz konusu değil. Nitekim hep birlikte şahit olduğumuz Türk-İslam dünyası merkezli rekabetin, güç mücadelesinin temel nedenlerinden birini de sistemdeki bu boşluk oluşturuyor. Bu durumda, var olan küresel istikrarsızlığı gidermenin yolu, 20. yüzyılın ilk yarısı ile yine o yüzyılın sonlarında oluşan güç boşluğunu doldurmaktan geçiyor. Bu boşluğu kimin, ne şekilde dolduracağı sorusu ise halen cevabını arayan bir sual olarak dünya gündemindeki yerini koruyor. …İşte böylesi bir ortamda Türkiye, sahip olduğu aktif ve pasifleri ile önemli bir aday olarak karşımıza çıkıyor. Eğer Ankara bu sürece uygun doğru adımlar atar ve söylem bazında kendi tarihine, coğrafyasına, mirasına ve gerçeklerine uygun yeni bir üslup geliştirebilirse, işte o zaman uluslararası sistemde ilk etapta dengesizliğin dengeleyici gücü olarak yerini alabilir.” şeklinde idi.

Çok Kutuplu Bir Dünya ve Türkiye…

Açıkçası, bugün itibarıyla güç boşluğunu kimin, ne şekilde dolduracağı sorusu, dünkü gibi çok gri olmasa da, halen gündemdeki yerini koruyor. Düne kadar aradaki en temel fark; bu suale cevap verme noktasında kullanılan araçlardaki farklılık, liderlik bağlamında yaşanan krizin daha geniş-derin bir hal alması, kaygan ittifaklar/işbirlikleri ve kendisini hissettirmeye başlayan, çok kutupluluğu hedefleyen ötekiler bağlamındaki de facto ittifaklar.

Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse; uluslararası sistemin adını koyma noktasında yaşanan kriz, artık ciddi anlamda sistemde bir güç boşluğu ve bunun sonucunda ABD’nin bırakın dünya liderliği, Batı bağlamında bile liderliğinin tartışıldığı bir noktaya gelmiş durumda. Tek Kutupluluk artık imkânsız. Tartışılan mevzu, dünyanın nasıl birçok kutuplu yapıya kavuşacağı ve ABD’nin bu yeni yapı içerisinde nasıl yer alacağı ve bu yeni rolünü/yerini kabullenip, kabullenemeyeceği.

Bunun dışında, ABD açısından ötekiler listesi daha da genişlemiş durumda. Bu listeye artık kontrolden çıkmaya başlamış Almanya ve onun kontrolündeki AB ve bir kısım NATO üyesi ülkeler de dâhil. Washington Times üzerinden dünyayı tehdit eden ABD’nin doğrudan savaşta sadece müttefik olarak bir ülkeden bahsedebilmesi oldukça önemli bir detay.

Zira ABD artık eskisi gibi geniş bir koalisyona sahip değil, çünkü ABD, Ortadoğu’da kaybettikçe, Batı’daki liderliği de sallanıyor. Bunu bilen tüm güçler, buna ABD’nin Avrupalı müttefiklerinin bir kısmı da dâhil, ABD’nin Ortadoğu’daki projesinin (Büyük Ortadoğu Projesi-BOP) hezimete uğraması, dolayısıyla da ABD’nin bu savaşları kaybetmesi için ellerinden gelen tüm gayreti ortaya koyuyorlar.

Bu durum, haliyle ABD’yi daha agresif bir noktaya sürüklemekte. Bundan dolayıdır ki düne kadar vekâleten savaş yürüten ve sonuç elde etmeye çalışan ABD, kendisine karşı yürütülen hibrit savaşa karşı “doğrudan savaş” kartını çekmiş durumda. Bu, Amerikan gücünün acziyeti kadar, tüm dünyayı bekleyen felakete işaret ediyor olması açısından da önemli. Özellikle de Türkiye merkezli Türk-İslam dünyasının geleceği açısından. Nasıl mı?

ABD Türkiye’ye Maliyet Ödetmek İstiyor!

Çünkü ABD Türkiye’den çok ciddi anlamda rahatsız. Dengesizliğin dengeleyici gücü rolünü pekiştirme yönünde önemli hamlelerde bulunan Türkiye’yi kontrol edemeyen ABD, Yeni Türkiye’nin oyun bozuculuğundan ve daha da ötesi oyun kurucu olmaya başlamasından dolayı öfkeli. Bu öfkesini 2011’den itibaren ortaya koymuş vaziyette. Bu kapsamda Arap Baharı ve Türk F4 savaş uçağının düşürülmesiyle başlayan süreç, Türkiye’nin manevra alanını daraltmaya yönelik girişimin başlangıcıydı.

Sonrasında yaşanan gelişmeleri şöyle gözünüzün önüne bir bir getirin. Yap-bozun (puzzle) parçalarını birleştirdiğinizde siz de Türkiye üzerinde oynanan büyük oyunu göreceksiniz. Ben bunlardan sadece dört tanesini ana hatlarıyla yazayım:

1) PKK terör örgütü dışında, Gezi Parkı ile başlayıp 15 Temmuz darbesinde zirve yapan ve günümüzde de bir kez daha sahnelenmeye çalışılan istikrarsızlaştırma hamleleri.

2) Mısır’daki askeri darbe ile başlayıp, günümüzde Katar-Suudi Arabistan krizi ile devam eden Türkiye’nin Ortadoğu merkezli İslam dünyası politikasını sabote etme girişimi.

3) Türkiye-İran üzerinden bölgede bir “İslam İç Savaşı” başlatma hamleleri ve bu bağlamda oynanan oyunlar.

4) Türkiye’yi iki kuzey (Kuzey Irak ve Kuzey Suriye) üzerinden kuşatmak ve BOP Kürdistanı girişimleri üzerinden bölgesel bir savaşın içine kontrolsüz bir şekilde çekmek.

Peki, bu durumda Türkiye ne yapmalı? Hemen söyleyelim; Ankara, stratejik sabra dayalı oyun bozuculuğunu artık daha caydırıcı bir noktaya taşımak zorunda. Aksi takdirde tekrardan “etkisiz eleman” pozisyonuna sokulabilir. Ve anlaşıldığı kadarıyla Türkiye zaten bir süredir bunu uygulayacağıyla ilgili somut mesajlar veriyor, Nasıl mı? Bir sonraki yazımda…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler