Ermenistan’da Rusya-Batı Nüfuz Mücadelesi

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

13 Eylül 2022 tarihinde Ermenistan-Azerbaycan sınırında yaşanan çatışmaların ardından yaşanan gelişmeler, Ermenistan’da artan Rusya-Batı mücadelesini her zamankinden daha görünür kılmıştır. Zira Erivan yönetimi, çatışmalar nedeniyle üyesi olduğu Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nü (KGAÖ) müdahalede bulunmaya çağırmış; fakat bu talep, sınırların net belirlenmemiş olması ve dolayısıyla Ermenistan topraklarına yönelik bir saldırının bulunmaması sebebiyle reddedilmiştir. Bu gelişmenin ardından Ermenistan’da genelde KGAÖ’yü ve özelde ise Rusya’yı sorgulayan bir yaklaşım ön plana çıkmıştır.[1]

Tam da bu dönemde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenistan ziyareti gerçekleşmiş ve Pelosi, Washington yönetiminin Erivan’ı desteklediğini belirten açıklamalarda bulunmuştur.[2] Bu da ABD’nin İkinci Karabağ Savaşı sonrasında Güney Kafkasya’da oluşan denklemde Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) Minsk Grubu’nun etkisizleşmesi hasebiyle kaybettiği nüfuzu geri kazanma çabası şeklinde yorumlanmıştır. Esasen Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan da Batı yanlısı bir siyasetçi olarak Minsk Grubu’nın aktive edilmesini; yani Rusya’nın yanı sıra ABD ve Fransa’nın da bölgede varlık göstermesini savunmaktadır. Çünkü bu durum, müzakere süreçlerinde Ermeni diasporalarının etkili olmasını ve dolayısıyla Erivan’ın Washington ve Paris vesilesiyle masadaki etkisini arttırmasını sağlayabilir.

Paşinyan’ın mevzubahis yaklaşımı, en temelde ülkesinin bağımsızlığını kazandığı günden itibaren Karabağ’daki işgal nedeniyle uluslararası toplumdan izole olmasının Ermeni halkına fakirlikten başka bir şey getirmediğini görmesine dayanmaktadır. Üstelik işgal yanlısı politikaların Ermenistan’ı Rusya ve İran’a bağımlı hale getirdiği de ortadadır. Bu anlamda Ermenistan Başbakanı, Batı’ya açılmak istemekte ve ABD ile Fransa üzerinden Rusya-İran ikilisini dengelemenin yollarını aramaktadır. Nitekim Pelosi’nin ziyaretinin ardından 26 Eylül 2022 tarihinde Ermenistan Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Armen Grigoryan’ın Washington’u ziyaret etmesi de bu tespiti teyit eder mahiyettedir.[3] Benzer bir şekilde Paşinyan da yine 26 Eylül 2022 tarihinde Paris’i ziyaret ederek Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’la bir araya gelmiş ve liderler, Karabağ merkezli gelişmeleri ele almıştır.[4]

Tüm bu bilgilerden hareketle, Erivan’ın Paris ve Washington’la olan temaslarını iki şekilde yorumlamak mümkündür. İlk olarak meseleye Ermenistan perspektifinden bakıldığında, Paşinyan yönetiminin Batılı devletlerin desteğini aldığını göstererek hem iç politikada Rus yanlısı muhalefete mesaj vermeye çalıştığı hem Ukrayna Savaşı nedeniyle Karabağ merkezli gelişmelerle çok fazla ilgilenmeyen Rusya’yı dengelemek istediği hem de kalıcı barışın imzalanmasına dair Azerbaycan’la yürütülen müzakere süreçlerinde Bakü yönetimine karşı elini yükselterek sahada kaybettiği savaşa ilişkin anlaşmayı, masada asgari kayıpla tamamlayacak bir çıkış yolu aradığı söylenebilir.

Temasların ikinci boyutunda ise ABD ve Fransa’nın yaklaşımlarına değinmek gerekmektedir. Özellikle de Pelosi’nin Ermenistan ziyareti, Washington-Paris ikilisinin Güney Kafkasya’daki Batı nüfuzunu arttırmaya dönük bir çaba içerisinde olduğunu net bir şekilde gözler önüne sermiştir. Batı, Rusya’nın Ukrayna’daki savaş nedeniyle Karabağ Sorunu’yla fazla ilgilenmediğini görmektedir. Örneğin 13 Eylül 2022 tarihinde patlak veren ve birkaç süren çatışmalar sırasında Moskova’dan ateşkesi sağlamaya yönelik somut bir girişim gelmemiştir. Bu da Batılı devletlere, Moskova’nın yeni kriz alanlarıyla uğraşabilecek enerjisinin olmadığını düşündürmüştür. ABD de bunu fırsata çevirme arzusu içerisindedir. Nitekim başta ABD olmak üzere kolektif Batı’nın temel hedefi, Rus yakın çevresindeki; yani post-Sovyet alandaki Batı nüfuzunu geliştirmektir. Bu anlamda ülkesinin Rusya’ya olan bağımlılığını azaltmak isteyen Paşinyan yönetimini kendi çıkarları açısından fırsat olarak gören ABD ve Fransa, Karabağ Sorunu’na ilişkin müzakere süreçlerine müdahil olmaya çabalamaktadır. Bir diğer ifadeyle Washington ve Paris, Paşinyan yönetimiyle olan temaslar vesilesiyle AGİT Minsk Grubu’nun dönüşünü sağlamaya yönelik bir hazırlık içerisindedir.

Aslında bu hazırlığı doğrulayan en önemli örnek, Macron’un Paşinyan’la gerçekleştirdiği temasların ardından Azerbaycan Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev’i arayarak görüşmeye dair bilgi vermesidir.[5] Buna ek olarak Fransa’nın Güney Kafkasya Özel Temsilcisi Brice Roquefey’in de Bakü ve Erivan’ı ziyaret edeceğini duyuran Fransa Dışişleri Bakanlığı, “Müzakereler yoluyla tüm sorunlara çözüm arayışlarına yardımcı olmaya devam edecek.” açıklamasında bulunmuştur.[6]

Öte yandan ABD’nin de Pelosi’nin Erivan’daki kışkırtıcı mesajlarına rağmen benzer bir yaklaşım içerisinde olduğu söylenebilir. Çünkü Grigoryan’ın Washington ziyaretiyle eşzamanlı olarak Azerbaycan Cumhurbaşkanlığı İdaresi Dış Politika İşleri Daire Başkanı Sayın Hikmet Hacıyev de Washington’u ziyaret etmiş ve ABD’li düşünce kuruluşlarında mühim temaslarda bulunmuştur. Dahası ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan’ın arabuluculuğunda Sayın Hacıyev ile Grigoryan da bir araya gelmiştir. Görüşmenin ardından Sayın Hacıyev, “ABD’ye toplantıya ev sahipliği yaptığı ve bölgeye sürdürülebilir barış getirme çabaları için teşekkür ediyoruz.” demiştir.[7] Kısacası ABD-Fransa ikilisi, Paşinyan’ın Batı yanlısı politikalarını fırsata çevirerek Bakü-Erivan hattındaki müzakere sürecinin arabulucu aktörü olmaya çalışmakta ve böylelikle Güney Kafkasya’da Rus nüfuzunu sınırlandırmak istemektedir.

Söz konusu gelişmeler yaşanırken; Rusya ise Ukrayna’daki savaşa rağmen yakın çevresindeki etkisini kaybetmeyi ya da Batılı aktörlerle paylaşmayı kabullenmeyeceğinin mesajını vermektedir. Bu kapsamda Moskova’nın uzun yıllar boyunca Ermenistan’ın Batı’dan izole olmasına sebebiyet veren ve Karabağ Klanı olarak bilinen işgal yanlısı siyasetçiler üzerinden birtakım hamleler yapabileceği öngörülebilir. Bu noktada Karabağ Klanı’nın en güçlü liderlerinden biri olarak bilinen Ermenistan Eski Cumhurbaşkanı Robert Koçaryan’ın “Rusya’yı ikna etmemiz ve güvenlik sistemimizi İran’la işbirliği içerisinde tamamlamamız gerekiyor.”[8] şeklindeki sözlerini göz ardı etmemek gerekmektedir. Zira Koçaryan’ın sözleri, Moskova yönetiminin Batı’ya yönelen Paşinyan yönetimine Karabağ Klanı üzerinden baskı yapabileceğini açıkça ortaya koymaktadır. Zaten Ermenistan’da dönem dönem düzenlenen Paşinyan karşıtı protestolar da bunun göstergesidir.

Diğer taraftan Koçaryan’ın Rusya’nın Batı karşıtı duruşu esnasındaki en ciddi bölgesel müttefiklerinden olan İran’dan bahsetmesi de önemlidir. Hatırlanacağı gibi Tahran yönetimi, hemen hemen her çatışmada olduğu gibi 13 Eylül 2022 tarihinde ortaya çıkan çatışmalar sırasında da herhangi bir sınır değişikliğini kabul etmeyeceğini dile getirmiştir.[9] Burada Tahran, açıkça dile getirmese de Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşı olduğunu belirtmektedir. Bu da Moskova’nın Ukrayna’ya yoğunlaştığı bir dönemde Güney Kafkasya’da İran üzerinden de çeşitli adımlar atabileceği; yani bölgedeki başlıca müttefikiyle rol paylaşımında bulunabileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak Azerbaycan ile Ermenistan arasında yaşanan sınır çatışmalarında Moskova’dan aradığı desteği bulamayan Paşinyan yönetimi, ABD-Fransa ikilisine yönelmiştir. Bu yönelimin temelinde söz konusu ülkelerde güçlü Ermeni diasporalarının bulunmasının etkisi de yadsınamaz. Bu anlamda Pelosi’nin Erivan ziyaretinin Paşinyan’a iç kamuoyunda güçlenmesi noktasında ciddi bir yarar sağladığı söylenebilir. Buna karşılık Pelosi’nin de ara seçimlere giderken Ermeni diasporasının desteğini kemikleştirmek istediği öne sürülebilir. Fakat meselenin özünde hem Washington’un hem de Paris’in Karabağ Sorunu’nda arabulucu aktör olarak konumlanmaya çalışması yatmaktadır. İkilinin amacı, daha ziyade Rusya’yı Güney Kafkasya üzerinden de kuşatmaktır. Moskova ise Karabağ Klanı ve müttefiki olan İran aracılığıyla bazı hamlelerde bulunabileceğini göstermektedir. Tüm bu gelişmeler ise özelde Ermenistan siyasetinde ve genelde ise Güney Kafkasya’da Rusya-Batı nüfuz mücadelesinin daha da artacağına işaret etmektedir.


[1] Sabir Askeroğlu, “Could Armenia Suspend the CSTO Membership?”, ANKASAM, https://www.ankasam.org/could-armenia-suspend-the-csto-membership/?lang=en, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[2] “Pelosi’s Visit Fires Debate in Armenia over Alliance with Russia”, Politico, https://www.politico.eu/article/nancy-pelosi-visit-armenia-debate-alliance-russia/, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[3] “Armenia’s National Security Council Secretary meets with U.S. National Security Adviser in Washington D.C.”, Armen Press, https://armenpress.am/eng/news/1070890/, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[4] “Macron Receives Armenian Prime Minister”, APA, https://apa.az/en/europe/pashinyan-to-meet-with-macron-in-paris-385639, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[5] “Макрон проинформировал Ильхама Алиева о встрече с Пашиняном”, Vesti, https://vesti.az/politika/makron-proinformiroval-ilxama-alieva-o-vstrece-s-pasinyanom-472962, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[6] “Спецпосланник Франции по Кавказу направится в Баку и Ереван для помощи в урегулировании”, Vesti, https://vesti.az/politika/specposlannik-francii-po-kavkazu-napravitsya-v-baku-i-erevan-dlya-pomoshhi-v-uregulirovanii-473036, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[7] “Хикмет Гаджиев об итогах встречи с секретарем Совбеза Армении”, Vesti, https://vesti.az/politika/xikmet-gadziev-ob-itogax-vstreci-s-sekretarem-sovbeza-armenii-472993, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[8] “Кочарян: Нам нужно убедить Россию и дополнить нашу систему безопасности сотрудничеством с Ираном”, News, https://news.am/rus/news/722474.html, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

[9] “Podcast: Iran Warns Against ‘Border Changes’ Following Azerbaijan, Armenia Clashes”, Iran Press, https://iranpress.com/content/66424/podcast-iran-warns-against-border-changes-following-azerbaijan-armenia-clashes, (Erişim Tarihi: 30.09.2022).

Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN
Dr. Doğacan BAŞARAN, 2014 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden mezun olmuştur. Yüksek lisans derecesini, 2017 yılında Giresun Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda sunduğu ‘’Uluslararası Güç İlişkileri Bağlamında İkinci Dünya Savaşı Sonrası Hegemonik Mücadelelerin İncelenmesi’’ başlıklı teziyle almıştır. Doktora derecesini ise 2021 yılında Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı‘nda hazırladığı “İmparatorluk Düşüncesinin İran Dış Politikasına Yansımaları ve Milliyetçilik” başlıklı teziyle alan Başaran’ın başlıca çalışma alanları Uluslararası ilişkiler kuramları, Amerikan dış politikası, İran araştırmaları ve Afganistan çalışmalarıdır. Başaran iyi derecede İngilizce ve temel düzeyde Farsça bilmektedir.

Benzer İçerikler