Analiz

Fransız Dış Politikasında İsrail-Filistin Çatışması’nın Yeri: Postkolonyal Bakış

Macron’un tanıma planı, Fransa’nın post-sömürge geçmişiyle yüzleşme ve uluslararası normlara uyum sürecinin simgesidir.
Fransa, Filistin’in tanınmasıyla uluslararası hukuk ve insan hakları temelinde normatif bir liderlik rolü üstlenmektedir.
Gerçek barış, diplomatik baskı, insani yardım ve siyasi reformların eş zamanlı uygulanmasıyla mümkün olabilir.

Paylaş

Bu yazı şu dillerde de mevcuttur: English Русский

Postkolonyal uluslararası ilişkiler teorisi, eski sömürgeci güçlerin dış politikalarını, geçmişteki emperyal yapılar ve sömürgecilik deneyimleriyle ilişkilendirerek eleştirel bir perspektif sunmaktadır. Bu teori, sömürgeci geçmişin, günümüz uluslararası ilişkilerindeki güç dinamikleri, kimlik politikaları ve dış politika kararları üzerindeki etkisini derinlemesine analiz etmektedir. Bu bağlamda Fransa’nın Ortadoğu politikası, özellikle İsrail-Filistin çatışmasındaki tutumu, tarihsel sömürgecilik deneyimlerinin izlerini taşımaktadır. Ayrıca bu deneyimlerin çağdaş diplomasiyle nasıl iç içe geçtiğini anlamak için önemli bir örnek teşkil etmektedir. Fransa, uzun yıllar boyunca Filistin’i bağımsız bir devlet olarak tanımakta tereddüt etmiş, bu konuda uluslararası hukuka ve diplomatik normlara tam anlamıyla paralel bir tutum geliştirmekte zorlanmıştır. Bu tereddüt, sadece uluslararası sistemdeki güç dengeleri ve müttefiklerin tutumundan kaynaklanmamış, aynı zamanda Avrupa’daki, özellikle Fransa içindeki kamuoyu algılarındaki değişikliklerle de yakından bağlantılıdır. 

Fransa’daki geniş Müslüman ve Yahudi nüfusun sosyal ve siyasi dengeleri, hükümetin dış politika tercihlerini şekillendiren önemli iç dinamikler olarak ön plana çıkmıştır. Bu durum, Fransa’nın İsrail-Filistin meselesine yaklaşımında hassas ve karmaşık bir denge politikasını zorunlu kılmıştır. Zamanla Fransa’nın dış politika anlayışında da önemli dönüşümler yaşanmıştır. Geleneksel “uygarlaştırma misyonu” gibi sömürgeci yaklaşımlardan uzaklaşarak uluslararası hukuk normlarına, insan haklarına ve post-sömürge sorumluluğu kavramlarına yönelme eğilimi artmıştır. Bu değişim, Fransa’nın sömürge geçmişiyle siyasi ve toplumsal bir hesaplaşma sürecine girdiğinin ve dış politikasını bu yeni paradigmalara göre yeniden şekillendirmeye çalıştığının somut göstergesidir. 

Bu dönüşümün en belirgin ifadelerinden biri, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Filistin Devleti’ni tanıma yönündeki açıklamasıdır. Macron’un bu açıklaması, sadece diplomatik bir jest ya da geçici bir politika değişikliği değil; Fransa’nın sömürge geçmişiyle yüzleşme ve uluslararası hukukun temel ilkelerine daha sıkı bağlılık gösterme niyetinin güçlü bir işaretidir. Aynı zamanda bu adım, Fransa’nın uluslararası arenada insan hakları ve normatif diplomasi ekseninde daha aktif ve sorumluluk sahibi bir aktör olma arzusunu da ortaya koymaktadır. 

Fransa’nın İsrail-Filistin politikası, tarihsel sömürge deneyimleri ile güncel uluslararası normlar ve iç siyasi dinamiklerin karmaşık bir bileşimi olarak şekillenmiştir. Bu strateji, sadece Fransa’nın Ortadoğu’daki dış politika yaklaşımını değil, aynı zamanda eski sömürgeci güçlerin küresel siyasette kimlik, sorumluluk ve normlarla nasıl yeniden tanımlandığını anlamak açısından da önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu çerçevede 24 Temmuz 2025 tarihinde Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, resmi bir mektup ve sosyal medya platformları üzerinden yaptığı açıklamayla, Fransa’nın Filistin Devleti’ni Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda Eylül 2025 tarihinde resmen tanıyacağını duyurmuştur. 

Bu adım, Fransa’nın dış politikasında yeni bir dönemin başlangıcı olarak yorumlanmakta, hem uluslararası toplumda hem de bölgesel aktörler nezdinde geniş yankı uyandırmaktadır. Aynı zamanda bu kararın Fransa’nın postkolonyal kimlik mücadelesinin bir parçası olduğu, uluslararası hukuk ve insan hakları normlarına bağlılığını güçlendirme çabalarının somut bir yansıması olduğu değerlendirilmektedir. Macron’un bu hamlesi, Fransa’nın hem bölgesel barış sürecindeki rolünü yeniden tanımlamasına hem de uluslararası sistemde normatif bir güç olarak konumunu pekiştirmesine zemin hazırlamaktadır. Bu karar, uluslararası toplumda önemli yankılar uyandırırken, Fransa’nın Ortadoğu politikasında da tarihi bir dönüm noktası olarak değerlendirilmiştir.[i]

Macron, Filistin Devleti’nin tanınmasının iki devletli çözüm sürecine güçlü destek olduğunu ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının uluslararası hukukta kabulü açısından kritik olduğunu vurgulamıştır. Fransa, bu kararla diplomatik pozisyonunun ötesinde adil ve kalıcı çözüme siyasi iradesini göstermiştir. Bu hamle, Fransa’yı özellikle G7 ülkeleri arasında Filistin Devleti’ni tanıma kararı alan ilk büyük Batılı ülke konumuna getirmiştir. Fransa’nın bu öncü rolü, diğer Batılı devletlerin Ortadoğu’daki diplomatik yaklaşımlarını da etkilemesi beklenen bir gelişme olarak yorumlanmıştır. Kararın hem bölgesel dinamikler hem de uluslararası hukuk perspektifi açısından önemli bir mesaj taşıdığı ifade edilmiştir.[ii] Özetle Macron’un Filistin Devleti’ni tanıma planı, Fransa’nın Ortadoğu politikalarında yeni bir sayfa açarken, uluslararası arenada da Filistin meselesine yönelik yaklaşımın değiştiğine işaret eden somut bir adım olarak kayda geçmiştir.

Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıma kararı, uluslararası arenada güçlü yankılar uyandırmış ve çeşitli ülkelerden farklı tepkiler gelmiştir. İsrail hükümeti ve ABD yönetimi, bu kararı sert biçimde eleştirmiştir. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Fransa’nın tanıma adımını “Hamas’ı ödüllendirmek” olarak nitelendirerek, kararın bölgedeki terörizmi teşvik edeceği uyarısında bulunmuştur. Benzer şekilde ABD Dışişleri Bakanı Anthony Rubio da Fransa’nın bu adımının “Hamas propagandasını güçlendirdiğini” ve güvenlik dinamikleri açısından olumsuz sonuçlar doğurabileceğini belirtmiştir. Bu eleştiriler, Fransa’nın adımının bölgedeki mevcut siyasi hassasiyetleri artırabileceğine dair endişeleri yansıtmaktadır.[iii]

Birçok Avrupa ve bölgesel ülke, Fransa’nın Filistin Devleti’ni tanıma kararını olumlu karşılamıştır. İngiltere, Norveç, İspanya, İrlanda ve Suudi Arabistan bunun iki devletli çözüm sürecine katkı sağlayacağını belirtmiştir. Bu destek, Fransa’nın diğer Batılı ülkeleri benzer adımlar atmaya teşvik edebileceği beklentisini artırmıştır. Karar, uluslararası toplumu ikiye bölerken, özellikle Batılı müttefikler arasında yeni tartışmalar başlatmıştır. Macron’un girişimi, G7 ve AB ülkeleri üzerinde domino etkisi yaratmayı hedeflerken, Fransa bu konuda tek başına ilerlemek zorunda kalmıştır. Bu durum liderlik rolünü pekiştirmiş ve ittifaklardaki zorlukları göstermiştir.

Bu adım, Fransa’nın post-sömürge geçmişiyle yüzleşme ve uluslararası normlara uyum çabasıdır. İç siyasette Müslüman ve Yahudi toplumların dengesi ve dış politikadaki liderlik iddiası da etkili olmuştur. Sembolik değeri yüksek olan karar, güç dengesine doğrudan müdahale etmese de uluslararası normlarda kırılma yaratma potansiyeline sahiptir. Fransa’nın hamlesi, diğer Batılı ülkeleri benzer girişimlere teşvik ederek diplomatik hareketliliği artırabilir. Postkolonyal perspektiften Fransa, geçmişin yükümlülüklerini taşıyan ve uluslararası adalet söylemlerini benimseyen yeni bir aktör olarak konumlanmaktadır. Bu politika, hukukun üstünlüğünü ve normları savunan önemli bir dış politika hamlesidir.

Macron’un tanıma planı, uluslararası hukuk ve insan hakları açısından stratejik bir adımdır; ancak kalıcı barış için diplomatik baskı, insani yardım ve siyasi reformların eş zamanlı yürütülmesi gerekir. Bu karar, Fransa’nın küresel sorumluluğunu ve imajını güçlendirirken, diğer Batılı ülkeler üzerinde benzer sorumlulukları üstlenme baskısı yaratabilir ve uluslararası adaletin güçlenmesine katkı sağlayabilir. Sonuç olarak Macron’un planı, uluslararası sorumluluk, normatif diplomasi ve postkolonyal hesaplaşmanın kesiştiği önemli bir dış politika hamlesi olarak Orta Doğu barış sürecinde yeni dinamikler oluşturabilir.


[i]   “French plan to recognise Palestinian state draws fire from Israel, US”, Reuters, 25 Temmuz 2025. https://www.reuters.com/world/europe/french-plan-recognise-palestinian-state-draws-fire-israel-us-2025-07-25/, (Erişim Tarihi: 31.07.2025).

[ii]   Reuters, “Frustration, Gaza alarm drove Macron to go it alone on Palestine recognition”, Reuters, 26 Temmuz 2025. https://www.reuters.com/world/americas/frustration-gaza-alarm-drove-macron-go-it-alone-palestine-recognition-2025-07-26/, (Erişim Tarihi: 31.07.2025).

[iii] Aynı yer.

İrem TABİRLİOĞLU
İrem TABİRLİOĞLU
İrem Tabirlioğlu, 2024 yılında İzmir Demokrasi Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden fakülte ve bölüm birincisi olarak mezun olmuştur. Aynı yıl İzmir Demokrasi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı’nda yüksek lisans eğitimine başlamıştır ve eğitimi devam etmektedir. Hâlihazırda uluslararası ilişkiler alanında çeşitli bildiriler yazmış, konferans sunumları yapmış, analiz yazıları yayımlamış ve birden fazla kitap bölümünde yer almıştır. İrem’in başlıca ilgi alanları; Asya-Pasifik çalışmaları, Amerika Birleşik Devletleri dış politikası, uluslararası güvenlik, istihbarat çalışmaları, eleştirel güvenlik kuramları ve dijital çağda egemenlik kavramıdır.

Benzer İçerikler