Haiti, uzun süredir siyasi istikrarsızlık, ekonomik kırılganlık ve doğal afetlerle şekillenen bir krizler döngüsü içerisinde varlık göstermektedir. 2025 yılında yaşanan gelişmeler, ülkeyi yalnızca insani bir felaketin eşiğine sürüklemekle kalmamakta; aynı zamanda bölgesel ve küresel düzeyde istikrarı tehdit eden karmaşık bir güvenlik sorununa dönüşmektedir. Bu bağlamda Uluslararası Göç Örgütü (UGÖ) Genel Direktörü Amy Pope’un 16 Nisan 2025 tarihinde New York’ta yaptığı açıklamalar, söz konusu durumun aciliyetini ve çok boyutluluğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Pope’un ifadeleri, Haiti’deki krizin yalnızca bir ülkeye ait olmadığını, bölgesel göç hareketlerinden sınır aşan güvenlik tehditlerine kadar birçok boyutta yansımaları bulunduğunu gözler önüne sermektedir. Ülkede halihazırda bir milyondan fazla kişinin yerinden edilmiş durumda olduğunu belirten Pope, Haiti’nin bu çapta bir iç göçle başa çıkabilecek kurumsal kapasiteden yoksun olduğunu vurgulamaktadır.[1] Silahlı grupların başkent Port-au-Prince’in yaklaşık %85’ini kontrol altına aldığı bir ortamda, halkın güvenli barınma, sağlık hizmeti ve gıda gibi en temel ihtiyaçlara erişimi her geçen gün zorlaşmaktadır.
Söz konusu silahlı grupların giderek artan etkinliği yalnızca Haiti halkının yaşam koşullarını kötüleştirmemekte, aynı zamanda devlet kurumlarının işlevsiz hale gelmesine yol açmaktadır. Polis ve yargı sisteminin etkisiz kalması, kamu yönetiminde çöküş riskini artırmakta; böylece Haiti, adeta “başarısız devlet” olma eşiğinde durmaktadır. Bu durum, bölgede istikrarsızlık yaratma potansiyeline sahip olup komşu ülkelerdeki güvenlik politikalarını da doğrudan etkilemektedir. Haiti’den çevre ülkelere yönelen düzensiz göç dalgaları, sınır güvenliği, halk sağlığı ve sosyal uyum politikaları açısından ciddi zorluklar yaratmaktadır.
Silahlı örgütlerin kontrol ettiği bölgelerden kaçan siviller, güvenli geçiş yolları bulamadıkları için genellikle insan kaçakçılarına başvurmakta ve bu da organize suç ağlarının güçlenmesine neden olmaktadır. Aynı zamanda Haiti diasporası içinde giderek büyüyen belirsizlik, özellikle ABD, Kanada ve Latin Amerika ülkelerinde siyasi ve sosyal tartışmalara yol açmaktadır. Bu nedenle Haiti’deki güvenlik sorunu yalnızca iç mesele olarak değil, aynı zamanda bölgesel ve uluslararası güvenlik meselesi olarak dahi ele alınabilir.
UGÖ’nün Haiti’deki faaliyetleri, halihazırda 50’den fazla yerinden edilme noktasında yürütülmekte olup barınma, koruma, acil hijyen ve kamp yönetimi gibi temel insani yardım alanlarını kapsamaktadır. Ancak Pope’un da dile getirdiği üzere bu çalışmaların sürdürülebilirliği, önemli ölçüde finansal kaynaklara bağlıdır.[2] Son bir yıl içinde Haiti’ye yapılan uluslararası yardımların ciddi oranda azalmış olması, UGÖ’nün bazı operasyonlarını durdurmasına yol açmıştır. Bu durum, hem Haiti halkının temel yaşam koşullarını doğrudan etkilemekte hem de göç akımlarını kontrol etme çabalarını sekteye uğratmaktadır.
Özellikle dikkat çekilmesi gereken bir diğer unsur ise son bir yılda Dominik Cumhuriyeti başta olmak üzere çevre ülkelerden yaklaşık 200.000 Haitilinin sınır dışı edilmesidir.[3] Bu durum, Haiti’nin halihazırda kırılgan olan altyapısı ve sosyal destek sistemleri üzerindeki baskıyı daha da artırmaktadır. Sınır dışı edilen bireylerin, barınma, geçim ve sosyal entegrasyon konularında destek alabilecekleri bir sistemin yokluğu, onları yeniden göç etmeye veya yasa dışı yollara başvurmaya itmektedir. Böylece bölgesel ölçekte bir “göç döngüsü” oluşmakta ve bu döngü, kontrolsüzlükten beslenmektedir.
Amy Pope’un aktardığı insani gözlemler, Haiti krizinin yalnızca sayılara indirgenemeyeceğini de ortaya koymaktadır. Pope’un bir annenin çocuklarıyla birlikte iki ay içinde üç kez evinden kaçmak zorunda kaldığını aktarması, kriz ortamının bireyler üzerindeki derin psikolojik ve sosyolojik etkilerini yansıtmaktadır.[4]
Göç yönetimi konusunda Haiti’yle daha yakın işbirliği hedefleyen UGÖ, yasal belgeler aracılığıyla kimliklendirme süreçlerini iyileştirmeye ve geri dönen Haitililerin yeniden topluma kazandırılmasına yönelik programları güçlendirmeye çalışmaktadır. Ancak bu tür yapısal çözümler, kısa vadede etkili olamamakta ve mevcut güvenlik ortamı bu tür girişimlerin uygulanmasını da zorlaştırmaktadır.
Haiti vatandaşlarının büyük çoğunluğu, resmî belgelere sahip olmadan yaşamakta ve bu durum hem insani yardımın ulaştırılmasını hem de yeniden yerleşim politikalarının hayata geçirilmesini karmaşıklaştırmaktadır. Ayrıca uluslararası toplumun yardım stratejileri arasında uzun vadeli kurumsal kapasite inşası yer almakla birlikte bu hedeflerin sahadaki gerçeklerle uyuşmaması, uygulamada çeşitli boşluklara yol açmaktadır.
Uluslararası kuruluşlar çoğu zaman bürokratik engeller ve güvenlik riskleri nedeniyle müdahalelerini sürdürebilir kılamamaktadır. Bu noktada yerel toplulukların güçlendirilmesi, sivil toplum kuruluşlarının desteklenmesi ve Haitili liderlerin daha aktif roller üstlenmesi yararlı bir adım olacaktır. Aksi halde dış destek programları kısa süreli müdahalelerden öteye geçememekte ve Haiti halkının dayanıklılık kapasitesi yeterince artırılamamaktadır. Tüm bu etkenler, göç krizinin kalıcı bir hale gelmesine zemin hazırlamaktadır.
Haiti krizi, salt bir ulusal mesele olmanın ötesinde bölgesel ve küresel sonuçlar doğurabilecek çok boyutlu bir kriz olarak değerlendirilebilir. Güney Amerika’dan Kuzey Amerika’ya uzanan göç rotalarının kesişim noktasında yer alan Haiti, yalnızca bir geçiş noktası değil, aynı zamanda kırılganlık üretme potansiyeli yüksek bir merkez haline gelmektedir. Uluslararası toplumun Haiti’ye yönelik ilgisinin yetersizliği hem insani hem de jeopolitik riskleri artırmaktadır. Pope’un da belirttiği üzere, “bu insanların şimdi desteğe ihtiyacı var” ve eğer bu ihtiyaçlar karşılanmazsa, bu kriz yalnızca Haiti halkını değil, küresel istikrarı da tehdit eder hale gelebilir.[5]
Dolayısıyla Haiti’ye yönelik insani ve yapısal destek mekanizmalarının mümkün olan en kısa sürede yeniden yapılandırılması ülkenin menfaatine olacaktır. Uluslararası kuruluşların, bölgesel örgütlerin ve bağışçı ülkelerin Haiti’ye yönelik kolektif bir eylem planı oluşturması, krizin etkilerini sınırlamak adına büyük önem arz etmektedir. Aksi takdirde hem bölgesel güvenlik dengesi bozulmakta hem de insani felaketler derinleşmektedir.
[1] “Haiti Crisis Could Impact Regional and Global Stability”, Global Issues, www.globalissues.org/news/2025/04/16/39630, (Erişim Tarihi: 20.04.2025).
[2] Aynı yer.
[3] Aynı yer.
[4] Aynı yer.
[5] Aynı yer.