İran İstisnailiği…

Paylaş

İran’ın kaleyi koruma adına ülkesi dışında inşa ettiği kalecikler, garnizonlar ve burada izlediği politika farklı sonuçlara yol açmış durumda. İran, kendi içini ihmal etmenin acı gerçeği ile yüzleşmeye başlamış bulunuyor ve fatura tahmin edilenin ötesinde ağır olacağa benziyor. Daha da ötesi, bunun sonuçları sadece İran ile de sınırlı kalacak gibi değil!

Evet, İran’daki olaylar, önü alınamadığı takdirde önümüzdeki yılların yeni bölgesel-uluslararası krizi olmaya aday. İran merkezli başlayan bu gelişmelerin İran’ın nüfuz alanlarına (Irak, Suriye, Lübnan, Afganistan ve Yemen gibi) sirayet etmesiyle birlikte; başta Türkiye olmak üzere, yakın çevresi ağırlıklı birçok ülkenin bundan olumsuz etkilenmesi kaçınılmaz olacak. Buna elbette Rusya, Çin gibi güçler de dâhil.

Ne de olsa hemen yanı başımızda ve biraz ötelerde halen derinden etkilenmeye devam ettiğimiz bunun birden fazla örneği var ve bunların adını zikretmeye gerek bile yok. Zira içimizde kanamaya devam eden yaralar bunlar.

Mevcut krizi anlayabilmek, bundan sonraki sürecin geleceğiyle ilgili daha sağlıklı öngörülerde bulunmamızı sağlayacaktır elbette. Burada işimizi zorlaştıran husus ise, İran gibi bir ülkeyi ele alıyor olmamızdan kaynaklanıyor.

Dolayısıyla mevcut şablon, kıt bilgi (ya da algı-meşruiyet zemini oluşturma hedefli dezenformasyona dayalı analizler) ve ezberlerle bu krizi, İran’ı anlayabilmek ya da anlatabilmek mümkün değil. O yüzden meseleye daha dikkatli yaklaşmak gerekiyor, çünkü bu sorunun boyutu belki de en fazla bizi yakından ilgilendiriyor.

Krizin uluslararası sistemde depreme yol açmasının altında yatan en büyük neden ise mevcut ittifakları-dengeleri etkileme kapasitesi. İran’ın oyundan çekildiği ya da yeni/farklı bir İran’ın inşa edilip sahaya sürüldüğü bir ortamda çok farklı bir dünyayı konuşuyor olacağız. Burada “hangi İran”, “kimin İran’ı”, “nasıl bir İran” sorularının üst üste sıralanabileceği yeni bir süreçten bahsediyoruz. Mücadelenin temelinde de zaten bu husus yatıyor!

İran’ın bölgesel-uluslararası siyasetteki “istisnai durumu” ve bu kapsamda oynadığı rol, bu endişeyi haliyle haklı kılıyor. İran bu krizden kurtulsa bile, bundan sonra izleyeceği politikanın kendisi başlı başına merak konusu olacak. Bırakın sonrasını, şimdi bile olaylara nasıl bir tepki vereceği belirsizliğini korumaya devam ediyor.

Acem siyaseti, dış politikada olduğu kadar, iç politikada da muammalar üzerine inşa edilmiş bir maharete sahip. Bundan dolayı “kuşku” ve “temkinliliğin” iç içe olduğu bir durumla karşı karşıyayız. İran’ın gücü de zaten buradan kaynaklanıyor.

İran istisnailiğinin temelinde yatan jeopolitik-stratejik faktörler; özellikle de Türk-İslam coğrafyası, Şiilik boyutu, ülkedeki etnik yapı ağırlıklı heterojen yapıdaki dengesizlik-sıkıntılar ve “İran yayılmacılığı” haklı korkulara/endişelere fazlasıyla zemin hazırlıyor.

İran’ın bu bağlamda tarihi geçmişi, coğrafi konumu, demografik yapısı yakın çevresinden başlamak üzere, çok daha geniş bir coğrafyayı etkileme kapasitesine sahip. Daha somut bir şekilde ifade etmek gerekirse, bu alan büyük ölçüde Selçuklu coğrafyası ile özdeş ve burada İran’ın sahip olduğu etnik yapı Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Afganistan ve Pakistan’ı bu sorunun birer parçası yapabilir. Hatta Rusya’nın sahip olduğu dini-etnik yapı da göz önünde bulundurulduğunda karşımıza koskoca bir “kaos coğrafyasının” çıktığını rahatlıkla görebiliriz.

Hedef de zaten bu! Bundan dolayı buradaki krizin gerek gelişimi gerekse de yol açacağı sonuçlar Afganistan, Irak ve Suriye’den daha ağır bir şekilde kendisini gösterebilir. Dolayısıyla İran’daki krizin sonuçları tüm dünyayı İran merkezli çok daha büyük bir sorun ile yüzleşmeye iteceğe benziyor.

Bu bağlamda İran’daki mevcut gelişmeler, ABD açısından 1979 sonrası önemli bir rövanş ve rejimle hesaplaşma fırsatı olarak karşımıza çıkıyor. ABD ve müttefikleri burada sadece İran ile değil, projelerinin önündeki en büyük engel olan Avrasyacı güçler ile de bir çatışmayı göze almış durumda.

Zira mesele Batı-Doğu arasında bir “güç bekası” haline dönüşmüş durumda. Ya Batı’nın çöküşüne bir dur denilecek ya da “Yükselen Doğu” karşısında Batı kaybedecek, bu olmasa bile daha dengeli bir işbirliğine razı edilecek. Batı böylesi bir yenilgiye ya da paylaşıma/işbirliğine hazır değil ve bunu kolay kolay kabullenmesi de mümkün görünmüyor.

İran’da olayların çok hızlı bir şekilde yayılması, organizasyon kabiliyeti, seçilen hedefler, kullanılan söylemler de bu tespiti destekliyor. ABD merkezli Batı anlaşılan o ki uzunca bir süredir İran üzerinden Avrasya güçleri merkezli Doğu ile hesaplaşmaya hazırlık yapmış. Bu da Türkiye’nin istisnai durumunu bir kez daha karşımıza çıkartıyor…

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler