“Kuzey Irak Krizi” Çözüldü mü Yoksa Yeni mi Başlıyor?

Paylaş

Şu an için havaya bir tarafta zafer çığlıkları, diğer tarafta ise yerini her geçen saat öfke ve intikama bırakmaya başlayan şaşkınlık ve ihanet duygusu hâkim. Tabi bunun yanında, her ne kadar az önceki atmosfer ile iç içe olsa da, bölgedeki endişeyi tırmandıran koskoca belirsizliği ve cevap bekleyen çok sayıda soruyu da unutmamak lazım. Bu soruların başında ise şu geliyor: Peki bundan sonra ne olacak?

Buna verilecek cevap hiç de kolay değil. Zira süreç baş döndürücü ve bildik tüm ezberleri bozan bir şekilde işliyor. Aktörler ve zemin fazlasıyla kaygan ve kaypak. ABD dışında hiç kimsenin uzun vadeye dayalı bir planı yok ki, artık taraflar bundan da emin değil. Şu an için “Bağımsız Kürdistan”, dolayısıyla ABD-İsrail projesi bertaraf edilmiş durumda. Diğer taraftan, ortak tehdit algılarına dayalı kısa vadeli hedefler ve çıkar birlikteliklerinin raf ömrü birçoğumuzca malum. Nitekim şimdiden bazı sinyaller kriz alanından gelmeye başladı bile.

Burada göz ardı edilmemesi gereken bir diğer husus ise, Barzani’nin durumu ve Erbil’in geleceği. Barzani üzerinden Ankara-Erbil hattı ciddi bir darbe almış bulunuyor. Daha da ötesi Barzani’nin yaralı durumu IKBY’de her geçen gün etkisini gösteren bir güç boşluğuna ve lider arayışına işaret ediyor.

Nitekim Barzani’nin yerini kim alacak sorusu şimdiden derin bir tartışmayı başlatmış durumda. Eğer Erbil/IKBY bu sorunu kendi içerisinde çözemezse, bölge PKK ’ya siyaseten de bırakılacak gibi. Barzani, adeta bu projenin hayata geçirilmesi için tuzağa düşürülmüş görünüyor. Dolayısıyla bırakın sonrasını, içinde bulunulan an itibarıyla bile ne olacağından hiç kimse emin değil ve hiç kuşkusuz bu durum daha fazla devam ettirilemez.

Kriz Daha Bitmedi!

Şu an krizin kilitlendiği noktalardan biri de referandum. Referandum kararı iptal edilir mi, edilmez ise ne olur? (Hatta edilirse ne olur sorusu da burada oldukça önemli, dolayısıyla göz ardı etmemekte fayda var.) Ne de olsa, 24 Eylül’den bu yana Barzani sandıktan her an kullanabileceği milli irade soslu bir “bağımsızlık kartına” sahip. Eğer kendisi açısından işler ters giderse veya “efendileri” bu kartı devreye sok derse, o zaman kriz çok daha ciddi boyutlara varabilir.

Çünkü Irak Başbakanı Haydar el İbadi, referandumun mazide kaldığını ve tarafların Anayasa çevresinde diyaloğa girmesi gerektiğini söylüyor ve bu hususta da fazlasıyla ciddi. O da biliyor ki Barzani’nin eli eskisi kadar kuvvetli değil; her şeyin her an olabileceği en zayıf günlerini yaşıyor.

Ayrıca unutmamakta fayda var. Merkezi yönetim şu iki noktada net tavrını krizin en başından itibaren ortaya koymuş durumda: 1) Referandum gayri meşrudur; 2) Irak’ın toprak bütünlüğü hiçbir şekilde tartışmaya açık değildir. Buna IKBY’nin üzerinde hak iddia ettiği ve adına tartışmalı bölgeler dediği yerler de dâhildir. Merkezi yönetim açısından artık böyle bir sorun yok; en azından Erbil artık muhatap değil.

Sorun çıkarsa bu farklı şekilde, farklı aktörlerle yaşanabilir. Yani krizin merkezinde ve aktörlerinde ciddi değişiklikler olabilir. Çünkü Irak ordu güçleri ve Haşdi Şabi devam etmekte olan ve nereye kadar süreceği belli olmayan operasyonlarıyla tartışmalı bölgelerle ilgili kararlılıklarını ortaya koyarken yeni bir tartışmaya da yol açmaya başlamış durumdalar.

Bağdat’ta Aşırı Bir Özgüven Patlaması mı?

Merkezi Yönetim’in kendisinin bile tahmin etmediği “Yıldırım Zafer”, haliyle Barzani karşısında talep çıtasının yükseltilmesine yol açmış durumda. Oysa bu zafer öncesi Bağdat daha farklı bir tutuma sahipti. Daha somut bir ifadeyle, Irak Merkezi Yönetimi aslına bakılırsa tartışmalı bölgeler dışında ilan edilecek bir “Bağımsız Kürdistan”a birkaç ay öncesine kadar o kadar soğuk değildi.

Bağdat’ın söz konusu bağımsızlığa sıcak bakmasının altında şu nedenler yatıyordu: 1) Güçlü bir orduya sahip değildi; 2) Başında ikinci bir DAEŞ sorunu istemiyordu; 3)İran dışında kendisine ciddi bir destek yoktu; 4) İran ve HaşdiŞabi de hedef haline dönüştürüldüğünden bu destek ile işbirliğinin kendisine nelere mal olacağını da tam olarak kestiremiyordu; 5) Dolayısıyla ABD’nin üzerinde ciddi bir baskısı vardı.

Peki, ne oldu da Bağdat şu an Erbil’in neredeyse hiçbir şartını kabul etmiyor, hatta verdiklerinin önemli bir kısmını almaya çalışıyor? Uzatmadan söyleyelim. Bağdat muhtemelen şu okumayı yapıyor: 1) Barzani yalnız ve peşmerge gücü fazlasıyla abartılmış. 2) Barzani’nin hatasını ve yol açabileceği sorunları ABD bile göğüsleyemez durumda. 3) Barzani’nin ABD ve hatta Türkiye’ye yönelik “seçiminizi yapınız” türünden emrivakisi ters etki doğurmuş bulunuyor.

Fakat bu okuma, eğer öyle ise, çok doğru değil. “Bazı taraflar” Barzani’ye sadece haddini bil mesajı vermek istedi. Daha ötesi kabul edilebilecek bir durum değil. Aksi takdirde olayın seyrini değiştirecek çok farklı gelişmeler yaşanabilir.

Denenmemiş Bir de Facto İttifak…

Bir diğer önemli soru işareti ise “Türkiye-Rusya-İran” üçlüsünün geleceği. Evet, bölge bir araya geldi. Bölgedeki güç boşluğu bölge devletleri tarafından dolduruluyor ki biz buna “ Astana Ruhu” ya da “de facto İttifak” adını veriyoruz. Nitekim “Türkiye-Rusya-İran” üçlüsü ciddi bir çekim merkezi durumunda. Bu üçlünün bir araya gelmesiyle birlikte bölgede oyun bozulduğu gibi, bölge kendi oyununu kuruyor.

Bu husus tabi ki görmek istediğimiz iyimser tablonun kendisi. Şu an için Suriye ’de etkili olan, Irak’ta da kısmi etkisini gösteren bu gelişme elbette önemli. Fakat daha önce denenmemiş bir birliktelikten bahsediyoruz. Tarihsel hafızada daha çok savaş, rekabet ve husumet gibi olumsuz algıların hâkim olduğu bir gerçeklik de var.

Dolayısıyla büyük soru işaretlerinden biri de tam bu noktada ortaya çıkıyor: Bu işbirliği ne kadar sürdürülebilir? Örneğin, yarın bir gün HaşdiŞabi ve Merkezi Yönetim Türkiye’ye bir takım dayatmalarda bulunur ve bunu da içerideki bazı Türkmen unsurlar üzerinden dile getirmeye başlarsa o zaman Ankara bu zorunlu işbirliğini ya da zoraki ittifakı nereye kadar devam ettirebilir?

Bu örneğin kendisi bile başlı başına önemli. Evet, Barzani/referandum krizini bir anlamda bitiren HaşdiŞabi’nin bu kilit rolü ve artan gücünü Türkiye ile olası bir krizin vekâleten aktörlerinden biri olarak görme ve üzerinde kafa yorma vakti.

Ne dersiniz, kafa yormaya başlayalım mı?

Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL
1969 Dörtyol-Hatay doğumlu olan Prof. Dr. Mehmet Seyfettin Erol, Boğaziçi Üniversitesi (BÜ) Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden 1993 yılında mezun oldu. BÜ’de 1995 yılında Yüksek Lisans çalışmasını tamamlayan Erol, aynı yıl BÜ’de doktora programına kabul edildi. Ankara Üniversitesi’nde doktorasını 2005’de tamamlayan Erol, 2009 yılında “Uluslararası İlişkiler” alanında doçent ve 2014 yılında da Profesörlük unvanlarını aldı. 2000-2006 tarihleri arasında Avrasya Stratejik Araştırmaları Merkezi (ASAM)’nde görev yapan Erol, ASAM’ın Genel Koordinatörlük görevini de bir dönemliğine yürütmüştür. 2009 yılında Stratejik Düşünce Enstitüsü’nün (SDE) Kurucu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerinde bulundu. Uluslararası Strateji ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi (USGAM)’nin de kurucu başkanı olan Prof. Erol, Yeni Türkiye Stratejik Araştırmalar Merkezi (YTSAM) Uluslararası İlişkiler Enstitüsü Başkanlığını da yürütmektedir. Prof. Erol, Gazi Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (GAZİSAM) Müdürlüğü görevinde de bulunmuştur. 2007 yılında Türk Dünyası Yazarlar ve Sanatçılar Vakfı (TÜRKSAV) “Türk Dünyası Hizmet Ödülü”nü alan Prof. Erol, akademik anlamdaki çalışmaları ve medyadaki faaliyetlerinden dolayı çok sayıda ödüle layık görülmüştür. Bunlardan bazıları şu şekilde sıralanabilir: 2013 yılında Çağdaş Demokratlar Birliği Derneği tarafından “Yılın Yazılı Medya Ödülü”, 2015 yılında “APM 10. Yıl Hizmet Ödülü”, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) tarafından “2015 Yılın Basın-Fikir Ödülü”, Anadolu Köy Korucuları ve Şehit Aileleri “2016 Gönül Elçileri Medya Onur Ödülü”, Yörük Türkmen Federasyonları tarafından verilen “2016 Türkiye Onur Ödülü”. Prof. Erol’un 15 kitap çalışması bulunmaktadır. Bunlardan bazılarının isimleri şu şekildedir: “Hayalden Gerçeğe Türk Birleşik Devletleri”, “Türkiye-AB İlişkileri: Dış Politika ve İç Yapı Sorunsalları”, “Avrasya’da Yeni Büyük Oyun”, “Türk Dış Politikasında Strateji Arayışları”, “Türk Dış Politikasında Güvenlik Arayışları”, “Türkiye Cumhuriyeti-Rusya Federasyonu İlişkileri”, “Sıcak Barışın Soğuk Örgütü Yeni NATO”, “Dış Politika Analizinde Teorik Yaklaşımlar: Türk Dış Politikası Örneği”, “Krizler ve Kriz Yönetimi: Aktörler ve Örnek Olaylar”, “Kazakistan” ve “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”. 2002’den bu yana TRT Türkiye’nin sesi ve TRT Radyo 1 (Ankara Radyosu) “Avrasya Gündemi”, “Stratejik Bakış”, “Küresel Bakış”, “Analiz”, “Dosya”, “Haber Masası”, “Gündemin Öteki Yüzü” gibi radyo programlarını gerçekleştirmiş olan Prof. Erol, TRT INT televizyonunda 2004-2007 yılları arasında “Arayış”, 2007-2010 yılları arasında Kanal A televizyonunda “Sınır Ötesi” ve 2020-2021’de de BBN TÜRK televizyonunda “Dış Politika Gündemi” programlarını yapmıştır. 2012-2018 yılları arasında Millî Gazete’de “Arayış” adlı köşesinde dış politika yazıları yayımlanan Prof. Erol’un ulusal-uluslararası medyada çok sayıda televizyon, radyo, gazete, haber siteleri ve dergide uzmanlığı dahilinde görüşlerine de başvurulmaktadır. 2006-2018 yılları arasında Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde ve Ankara Üniversitesi Latin Amerika Araştırmaları Merkezi’nde (LAMER) de dersler veren Prof. Erol, 2018’den bu yana Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyesi olarak akademik kariyerini devam ettirmektedir. Prof. Erol, 2006 yılından itibaren Ufuk Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de dersler vermiştir. Prof. Erol’un başlıca ilgi ve uzmanlık alanları ve bu kapsamda lisans, master ve doktora seviyesinde verdiği derslerin başlıcaları şu şekilde sıralanabilir: “Jeopolitik”, “Güvenlik”, “İstihbarat”, “Kriz Yönetimi”, “Uluslararası İlişkilerde Güncel Sorunlar”, “Türk Dış Politikası”, “Rus Dış Politikası”, “ABD Dış Politikası”, “Orta Asya ve Güney Asya”. Çok sayıda dergi ve gazetede yazıları-değerlendirmeleri yayımlanan Prof. Erol’un; “Avrasya Dosyası”, “Stratejik Analiz”, “Stratejik Düşünce”, “Gazi Bölgesel Çalışmalar”, “The Journal of SSPS”, “Karadeniz Araştırmaları gibi” akademik dergilerde editörlük faaliyetlerinde bulunan Prof. Erol, “Bölgesel Araştırmalar”, “Uluslararası Kriz ve Siyaset Araştırmaları”, “Gazi Akademik Bakış”, “Ege Üniversitesi Türk Dünyası İncelemeleri”, “Ankara Uluslararası Sosyal Bilimler”, “Demokrasi Platformu” dergilerinin editörlüklerini hali hazırda yürütmekte, editör kurullarında yer almaktadır. 2016’dan bu yana Ankara Kriz ve Siyaset Araştırmaları Merkezi (ANKASAM) Kurucu Başkanı olarak çalışmalarını devam ettiren Prof. Erol, evli ve üç çocuk babasıdır.

Benzer İçerikler